Yunanistan derin bir krizin içinde.
Avrupa Birliği'nde Yunanistan krizinin etkisi, Yunanistan ekonomisinin çapının üzerinde.
İşin psikolojik boyutu ile domino etkisi boyutu var.
Yunanistan'ın askeri harcamaları suyun bu tarafından bakılınca şaşırtıcı derecede fazla. Gereksiz(tabii bizce gereksiz) bir Türk fobisi ile biraz abartılı olarak topa tüfeğe para harcadılar-harcıyorlar. İnsan boş bir korku ile yapılan büyük harcamalara üzülüyor.
Yunanistan ile 1934 Balkan Paktı'na benzer ama süreli bir pakt kurulsa Yunan ekonomisi kısa ve orta vadede ne kadar da rahatlar. Türkiye için değişen bir şey olmaz ama zannediyorum Yunan savunma giderleri bir müddet baya düşer.
Bir de aksini düşünelim. Yunanistan ile askeri boyutta gerginlik yaşansa, gerginlik yaratacak politikalar izlense, tatbikatlar, gerekirse çıkartma tatbikatları ile gerginlik tırmandırılsa, herhalde; zaten ekonomik olarak büyük sıkıntılar yaşayan Yunanistan'ın işi daha da zorlaşır. Şu ortamda Yunanistan'ın işinin zorlaşması demek Avrupa Birliği'nin işinin zorlaşması demektir. Yüzyıllardır birleşemeyen Avrupa'nın bir birlik olma yolunda yara alması demektir. Böyle bir hamle, Avrupanın birleşmesine; Fatih'in, Kanuni'nin, 2. Abdülhamit Han'ın indirdikleri kılıç darbeleri gibi olmasa da, birleşme gayretlerine atılmış kanatmayan bir tokat hükmünde olur. Ancak silleyi yiyen adamın, sersemleyerek başını bir yere çarpıp çarpmayacağının, çarpma sonucu kafa travması geçirip geçirmeyeceğinin garantisini kimse veremez.
Bu atmosferde Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin renginin Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde bir koz olabileceği kanaatindeyiz. Ancak bu kozu kullanabilmeniz için karşı tarafa elinizdeki kozu göstermeli-hissettirmelisiniz. Aksi takdirde etkili kullanamazsınız. Güney Kıbrıs'ın AB dönem başkanlığı elimizdeki kozun Avrupa tarafından fark edilmesi için bir fırsat olabilir.
Yalnız bu koz hassas bir kozdur, zira Türk ekonomisi Avrupa ekonomisine göbekten bağlıdır. Türkiye şu anki şartlar altında üyesi olduğu güçlü bir birliği, üyesi olmadığı zayıf bir birliğe tercih etme durumundadır.
İşe negatif değil pozitif taraftan bakmak lazım. Türkiye'nin AB sürecinde sağlanacak ciddi ilerleme karşılığında Yunanistan ile barış rüzgarlarının estirilmesi hatta karşılıklı güveni güçlendirecek süreli askeri antlaşmalar yapılması; hem AB'nin, hem Yunanistan'ın, hem de Türkiye'nin yararına olacaktır. Söz edilen rüzgarların bir karşılık almadan estirilmesi Türkiye adına kazançtan kayıp olur, bundan kaçınmalı ve elimizdeki kozun farkında olmalıyız. Önemli olan kaybettirmek değil, kazanmak ve kazandırmaktır. Uluslararası ilişkide kazanmadan kazandırılmaz. Kazandığımız sürece problem yok.
Bekle gör politikası izlemek, ya da böyle bir politika izliyormuş gibi yapıp olayları akışına bırakmak da bir tercihtir. Ancak bizim böyle bir lüksümüz olmadığı kanaatindeyiz. Katma değer sağlayacak inovatif dış politika izlemek bizim için bir gerekliliktir.
"Devlet yönetiminde inovasyon" isimli bir yazıyı da Allah nasib ederse kısa vadede yayınlamak istiyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder