t.c.g etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
t.c.g etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16.5.20

TÜRK GEMİSİ T.C.G. MUAVENET'E AMERİKAN BOMBASI --(Türk Gencinin Unutmaması Gerekenler - 6. Bölüm)


Unutmamamız Gerekn Bir Hadise Daha! Bu sefer 1993 yılından. (Önceki 5 makalemin devamı olarak paylaşıyorum)



-- TÜRK GEMİSİ T.C.G. MUAVENET'E AMERİKAN BOMBASI --

T.C.G. Muavenet, 1942 Amerikan yapımı yaşlı bir gemiydi. 1971’de Türkiye bu geminin mülkiyetini alarak bir Türk zırhlısına çevirdi. 2. Dünya Savaşını görmüş bu gemi, Pasifikte kamikaze saldırılarına uğramış, 1946 da yedeğe çekilmiş, 1952’de Kore savaşında aktif göreve döndürülmüştü. NATO’nun Akdeniz’de Türkiye ve İran’ı tehdit eden Sovyet yayılmacılığına karşı bir cevap olarak oluşturduğu 6. Filoda da görev almıştı. O dönemde Türkiye Boğazlar ve Doğu Anadolu’da, İran ise Azeri Türklerinin yoğun yaşadığı Kuzey İran’da olası bir Sovyet işgali tehdidini yaşıyordu.

1971’de geminin mülkiyetini Türkler Amerikalılardan satın aldı. Türk gemisi olduktan 3 yıl sonra 1974’te Kıbrıs Harekâtında kullanıldı. Bu gemi kiralama yöntemi ile de donanmaya katılabilirdi. Bu durumda da gemiyi satan ülkenin geminin kullanılmasında söz hakkı olurdu. T.C.G. Muavenet kiralanmayıp satın alındığı için artık tam bir Türk gemisi olmuştu.

Tarihler Ekim 1992’yi gösterdiğinde yarım asırlık gemi T.C.G. Muavenet, bir NATO tatbikatına[1] katıldı. Tatbikatta iki kuvvet vardı, birincisi kahverengi kuvvetler, ikincisi yeşil kuvvetler. Türk gemisi yeşil kuvvetlerdendi. Amerikan uçak gemisi Saratoga kahverengi kuvvetlerdeydi. Ege Denizi'nin kuzey kesimindeki Türk topraklarında yer alan Saros Körfezi kahverengilerin hedefindeydi. Yeşiller ise Saros’u korumakla görevliydi.

2 Ekim saat 23:25, Türk gemisinde personelin çoğu istirahate çekilmişti. Sakin bir hava hakimdi. Saratoga’da ise tam tersi bir hareketlilik vardı. Komutadaki amiralden “Sea Sparrow” füzelerinin ateşlenmesi için izin istedi bir Yarbay ve istediği izni aldı. Emrindeki Yüzbaşı’ya tatbikata füze atarak katılacaklarını bildirerek gerekli hazırlıkların yapılması emrini verdi. Oysa bu tatbikat “fiili atış bölümü” olmayan bir tatbikattı. Saratoga uçak gemisi en üst alarma, savaş durumuna geçti. Yüzbaşı füze sisteminin ateşlenmesi için füzelerden sorumlu astsubaya hazırlık emirlerini vermeye başladı. Füzenin emniyeti açıldı. Ateşleme 6 ayrı kararın ayrı ayrı odalardan verilmesiyle tamamlanan 4 aşamadan oluşuyordu. Her bir aşama aynı zamanda bir anahtar ve ateşleme öncesi bir kontroldü. İlk olarak eğitim kodu girildi, ardından radar izleriyle hedef belirlendi. Hedef T.C.G. Muavenet’ti. Radarlarla hedefe kilitlendi. Üçüncü olarak alarm uyarıları devreye alındı. Dördüncü ve son adım ateşlemeydi. 23:54’te ateş emri verildi.

Füze kontrol kamarası astsubayları bunun gerçek bir atış olmasına şaşırırlar ve defalarca emir tekrarı istediler. “Bu bir tatbikat mı yoksa gerçek bir durum mu?” diye ısrarla sordular. Aldıkları cevap : “Bu bir gerçek durumdur, tatbikat değildir!” Defalarca ateş emri alan görevli astsubaylar görevli Yüzbaşının verdiği son “Atış serbest” emiriyle saat 00:04’de füze sistemini ateşledi. İlk füzenin ateşlenmesinden 2 saniye sonra ikinci füze de ateşlendi. O esnada Türk gemisinde gecenin karanlığında nöbette olan Türk askeri sancak tarafından iki büyük, adeta kör edici ışık gördüler. Işıklar önce havaya doğru, sonra da doğrudan üstlerine doğru gelmeye başladı. Füzelerin Türk gemisine ulaşması 17 saniye sürdü. İlk füze hedefi olan kaptan köşkünü tam isabetle vurdu. 2 saniye sonra harekât merkezi ikinci füzeyle vuruldu. Telsizler ve geminin komuta edildiği yerler paramparça oldu. Türk askerleri siper aldı. Gemide yangın çıktı. İki füze de hedefini “tam isabetle” vurmuştu. Gemi komutanı Kurmay Yarbay Levent K. Güngör[2], Teğmen Alpertunga Akan[3], Astsubayı Serkan Aktepe, Çavuş Mustafa Kılıç ve Er Recep Atak şehit oldu. Ancak gemide çıkan yangının cephaneliği patlatma riski bulunuyordu. Cephaneliğin patlaması geminin 300’den fazla askeriyle bir anda sulara gömülmesi anlamına geliyordu. Orada Türk subayları kahramanca bir karar aldı. “Gemi terk edilmeyecek!” Derhal cephanelikler boşaltılmaya ve hatta patlamasın diye denize atılmaya başlandı. Mürettebatın kahramanca gayreti ile yangın güçlükle söndürüldü. Onlarca yaralı vardı.

Füze ateşlendikten çok kısa bir süre sonra Amerikan uçak gemisi Saratoga’dan kalkan bir helikopter füze parçalarını toplamaya geldiyse de Türk askerleri müsaade etmedi. Füze parçaları yapılan saldırının açık kanıtlarıydı, teslim edilmesi düşünülemezdi.

Şehit yakınları ve gaziler ABD’de dava açtıysa da Amerika yargısı olayı 1997’de "siyasi mesele” olduğu gerekçesiyle karar vermeden kapattı. Karar temyiz edildiyse de 7 yıl sonra temyiz mahkemesi de kararı onayladı[4]. Şehit yakınları ve gaziler Türk gemisini vuran Amerikalıları dava ettikleri Amerikan mahkemelerinden elleri boş ayrıldı. Amerikan mahkemeleri ise konunun tazminat gerektirecek bir hatadan çok siyasi bir konu olduğunu tescillemiş oldu. Saratoga’nın operasyon bölümü olaydan sadece bir yıl önce Amerikan donanmasının en iyi yedi gemisi arasında gösterilerek ödüllendirilmişti! Böyle bir operasyon bölümünün “eğitimsizlik ve disiplinsizlik” nedeniyle çok sayıda emri yanlışlıkla verip çok sayıda kodu yanlışlıkla girmesi ve ortak tatbikattaki “dost” bir gemiyi tam isabetle iki defa en kritik bölgelerinden vurması imkânsızdı. Üstelik füzeler yarı aktif güdümlü sınıfta olduğundan atıldıktan sonra dahi yönü değiştirilebilir, “yanlışlık” giderilebilirdi. Ama yapılmadı. Türk gemisi vuruldu.

T.C.G. Muavenet’in aldığı hasarlar telafi edilemez boyuttaydı, dev gemi çok ağır yaralanmış, batmaktan son anda kurtulmuştu. Başka bir Türk gemisinin yedeğinde Türk limanına çekilerek bir yıl sonra parçalandı. T.C.G. Muavenet o tarihe kadar Akdeniz’deki ülkelerin elinde bulunan en hızlı[5] savaş gemisi olmasının yanında mayın döşeme özelliğine de sahipti ve Türk donanmasının elindeki en fazla namluya sahip gemisiydi. Türk donanması 300’ün üstünde mürettebatıyla çok büyük bir ateş gücüne sahip önemli bir gemisini ve yetişmiş tecrübeli subay ve askerlerini kaybetmişti.

Bu henüz başlangıçtı. PKK Terörü ve PKK terörünün perde arkasındaki destekçileri “büyük” ülkelerle mücadele eden Türkiye için 1993 yılı da son derece hareketli geçecek, Türk tarihinde unutulmayacak çok sayıda olay yaşanacaktı.
  • 24 Ocak 1993 Gazeteci Uğur Mumcu evinin önünde arabasına yerleştirilen bombayla suikasta uğradı.
  • 5 Şubat 1993 Devlet Bakanı Adnan Kahveci şüpheli bir trafik kazasında, 14 sene sonra açılacak Bolu Dağı Tüneli inşaat alanında hayatını kaybetti.
  • 7 Şubat 1993’te geleceğin genelkurmay başkanı gözüyle bakılan ve Turgut Özal tarafından PKK’yı bitirmekle görevlendirilen Orgeneral Eşref Bitlis “Adana İncirlik Üssü'nden kalkan ABD uçaklarının, PKK'ya yardım dağıttığı" açıklamasını yaptı.
  • 17 Şubat 1993’te PKK sorununu çözmek ve ABD'nin Kuzey Irak'ta oluşturmaya çalıştığı PKK Kürt Devleti'ne karşı çıkan  ve ABD aleyhine açıklamalarda bulunan Orgeneral Eşref Bitlis içinde bulunduğu uçağın[6] henüz aydınlanamayan şüpheli nedenlerle düşmesi sonucu şehit oldu.
  • 17 Nisan 1993 Cumhurbaşkanı Turgut Özal şüpheli bir kalp kriziyle hayatını kaybetti.
  •  24 Mayıs 1993 Bingöl-Elazığ karayolunda 33 sivil er silahsız pusuya düştü ve şehit edildi.
  •  2 Temmuz 1993’te Türkiye’de alevi sünni çatışması çıkarılmak gayesiyle kanlı Madımak Oteli provokasyonu düzenlendi.
  • Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın 22 Ekim 1993 tarihinde öldürüldü. (Terör örgütü üstlenmedi)
  • 4 Kasım 1993’de, 17 Mart 1993'te ordudaki görevinden 30 arkadaşıyla birlikte istifa eden Erzurumlu Binbaşı A. Cem Ersever Ankara Elmadağ'da ölü bulundu.

Elbette T.C.G Muavenet ve sonrasındaki olaylar silsilesi bir tesadüf değildi.




[1] Display Determination 92 – (Türkçesi: Kararlılık Gösterisi 92)
[2] Öncesinde Moskova’da Ateşelik görevi de yürütmüştür.
[3] Şehit olduğu tarihte henüz 7 günlük evlidir.
[5] Saatte 34 deniz mili, 63 km/s
[6] Beechcraft B200 King Air tipi uçak









Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...