Bir kış günüydü soğuktu. İnsanın soğuğu dışarı çıkmadan donacak kadar soğuk. Bırakın böyle havada dışarı çıkmayı yürümek insanın evinin yolunu bulması bile zordu. Gerçeği sert bir rüzgar esmiyordu, kar tipi sallanmıyordu ama soğuk nedir bilmeyen memleket için damarlardaki kanın akışını yavaşlatacak kadar soğuk vardı.
İşte böyle bir havada mecusinin biri, soğuktan olmazsa, açlıktan kırılıp ölecekleri aşikar olan güvercinler için dışarıya çıkmış soğuğa aldırmadan kuşları yemlemeye devam ediyordu. Kuşlarda onun etrafını sarmış annesine koşan çocuk gibi pır pır ederek mutluluklarını ilan ediyorlardı.
Ne var ki bu soğukta dışarıda sadece mecusi değildi. Cüneyd-i Bağdadi Hazretleride dışarıya çıkmış yüreğini yakan aşk ateşini karın ve soğunun hafifleteceğini düşünerek tefekkür halinde yürüyordu. Kuşlara yem atmakta olan bu mecusiyi görünce, mecusinin kuşlara duyduğu merhameti ona duyarak yanına dostça yaklaştı.
Mecusiye:
- Yaptığın bu davranış Allah'ın ahlakıdır. Merhamet Allah'ın sıfatıdır. Ama gel gelelim, bunların Allah katında makbul olabilmesi için ilk şart imandır. İman olmadıktan sonra fıkratının bu güzel hiçbir işe yaramaz. Seni cehennemin ateşinden koruyamaz. Çünkü Allah katında din İslam'dır.
Mecusi mahsun bir kabul haliyle:
- Bende biliyorum ki yaptığımın bir faydası yoktur. Ama Allah bu yaptığımdan habersiz midir? Beni görmez bu halimi bilmez mi?
Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri:
- Elbette görür bilir, ona muhal yoktur, deyince.
- O zaman faydaya ne hacet O'nun beni bilmesi görmesi yeter, dedi ve yaptığı işi yapmaya devam etti.
Aradan geçen nice yaz ve kıştan sonra bir hac mevsimi Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri tavaf etmek için Beytullah'a yaklaştığında birinin ellerini semaya kaldırmış haliyle bütün kalbini semaya uzatır gibi içten göz yaşlarıyla devam ettiğini görür. Öyle ki onu görenler içlenmekten göz yaşalarını akıtmaktan kendini alamaz. Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri biraz yaklaşıp kim olduğunu dikkat edince bu kişinin soğuk kış günü kuşlara yem vermek için dışarı çıkıp, kuşları yemleyen mecusi olduğunu görür. Yanına yaklaşarak onu kolundan yakalar. Bir an göz göze gelirler. İkiside birbirinri tanır.
Mecusi Cüneyd-i Bağdadi Hazretlerinin kulağına eğilerek:
"İşte Allah gördü ve bildi. Bundan başka ne fayda olur." dedi ve orada kelimeyi şahadet getirerek can verdi.
O ruhunu yeni teslim etmişti ki hafiften bir ses geldi ve sadece Cüneyd-i Bağdadi Hazretlerinin kulağında yankılandı:
"Ey Cüneyd! Sen benim beytimi hayal ederek geldin ve beytime kavuştun. O ise beni arzu ederek geldi ve bana kavuştu."
Cüneyd-i Bağdadi Hazretleri yapılan her şeyin O'nun rızasını da aşarak sadece onun için, onun aşkı için yapılması gerektiğini anlamıştı. Zad'a kavuşan sıfatlara takılır mı?
Ve Cüneyd, ömrünün sonuna kadar ne yaptıysa O'nun için yaptı.