Ramazan Ayının Fazileti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ramazan Ayının Fazileti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23.5.12

Üç aylara Girerken

Üç aylara Girerken

"Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde otuz bine çıkar. Bu pekçok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhûr-u selâsenizi (üç aylarınızı) tebrik ediyoruz." (Şuâlar, s. 416)


Dinî anlatımda "Şühûr-ü selâse", yani üç aylar olarak bilinen bu mevsimin girmesiyle birlikte Müslüman ruhları bambaşka bir hava kaplar. Çünkü bu aylar İlâhî rahmetin coştuğu aylardır. Diğer vakitlerde iyilik ve ibadetlere on sevap veriliyorsa, Receb, Şaban ve Ramazan aylarında gittikçe yükselen bir oranda kat kat fazla sevap verilir.



Meselâ, başka zamanlarda okunan her bir Kur'ân harfi için on sevap yazılmaktadır. Receb ayında bu sevap yüz olarak yazılır, Şaban'da üç yüzü aşar, Ramazan'da bine çıkar. Cuma gecelerinde binleri bulur. Kadir Gecesinde de otuz bine ulaştığını düşünürsek, üç aylardaki mübarek vakitlerin âhiret ticareti bakımından ne kadar kıymetli bir fırsat olduğunu anlayabiliriz.



Bu bakımdan üç aylar “pek çok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin (âhiret ticaretinin) bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri (sergisi)” olarak vasıflandırılmıştır. Bilindiği gibi, pazarlar ve fuarlar mühim ticaret yerleri arasında yer alırlar. Haftanın belli bir gününde belli bir yerde kurulan pazarda, insanlar her türlü ihtiyaçlarını karşılarlar. O gün sabahtan akşama kadar pazarın ucuzluğundan istifade etmek mümkündür. Ama o gün pazara gidemeyen bir insan, aynı şartlar altında alışveriş yapabilmek için bir hafta beklemek zorundadır. Çünkü pazar bir günlüktür.



Aynı şekilde, üç aylar da yılda bir defa kurulan ve ahiret ticaretinin yapıldığı pazarlardır. İstifade etmesini bilenler, bu pazardan büyük kazançlar sağlarlar. Ahirete yönelik amellerini diğer vakitlere oranla arttırırlar. Daha fazla Kur'ân okurlar, ilme daha fazla yönelirler, uykularından kısarak ilim ve tefekküre, ibadet ve İslâmî hizmetlere daha fazla vakit ayırırlar. Hayırlı işlerde birbirleriyle yarış içine girerler. Böylece, “bu çok sevaplı ibadet ayları”ndan tam bir istifade ile çıkarlar. Bir mânâda, bu mübarek vakitlerde yapılan manevî hizmetler, insanın ebedî hayatı için yapılmış en kârlı “yatırım” olur.



Buna karşılık, üç ayların fazilet ve kıymetinden haberdar olmayıp da değerlendiremeyenler, herkesin istifadesine açık tutulan çok kârlı bir ticaret imkânından mahrum kalmışlar demektir. Bu kimseler, aynı imkânı tekrar ele geçirebilmek için bir yıl daha beklemek zorunda kalacaklardır.



İşte üç ayların ve bu aylardaki mübarek gecelerin büyük bir coşkunlukla ihya edilmesi bu bakımdan da önem kazanıyor. Çünkü bunlar şeâirdendir, İslâmın sembolü ve alâmetlerindedir.



Bu açıdan şeâirin duyurulmasında hem İslâmın izzet ve şerefinin gösterilmesi, hem de İslâmın mânâsından uzak yaşayan insanlara örnek olunması gibi büyük hikmetler vardır.



Namazlarda, bilhassa Cumalarda ve Kandil gecelerinde camilerin mü'minlerle dolup taşması, radyo ve televizyonda Kur'ân ve mevlidlerin okunması, camilerin mahyalarla (iki minare arasının ışıklı güzel yazılarla) süslenmesi, hattâ kandil simitlerinin dağıtılması, bu İslâm sembolünü ilân eden huzur verici hadiselerdir.



Böylece bütün mü'minler âhiret kazancına yöneliyor. Herkes Allah'ın rızası yolunda sonsuz bir yarışa giriyor. Ve oluşan manevî hava, bütün bir topluma huzur veriyor. Bu huzur havasından herkes derecesine göre istifade ediyor. Yapılan ibadetler, okunan Kur'ânlar, Arş'a yükselen ihlâslı dualar, bitip tükenmek bilmeyen bir şevkle devam ettirilen İslâmî hizmetler, İlâhî rahmetin celbine vesile oluyor. Ayrıca sırf Allah rızası için ve ihlâsla yapılan bu hizmetler, günahların, sefahetlerin ve zulümlerin kirlettiği manevî havamızı temizliyor.



Şu halde, her yıl bizlere ikram edilen bu bulunmaz fırsattan istifade etmeliyiz. Bunun için, mü'min kardeşlerimizle daha sık bir araya gelip sohbetlerde bulunabiliriz. Aramızda Kur'ân'ı paylaşıp imkân nisbetinde günlük ve haftalık hatimler yapmaya başlayabiliriz. Makbul dua ve zikirleri daha çok okuyabiliriz. İslâmî eserlere daha fazla vakit ayırabiliriz. İslâmın hakikatlerini yayma ve anlatma hususunda daha fazla gayret gösterebiliriz. Bu yolda göstereceğimiz en küçük bir gayret, en azından bire yüz netice verecektir.



Bu arada, üç ayların ve kandil gecelerinin evlerimizde ve aile fertleri arasında ayrı bir mânâ içinde yaşanması gerektiğini de unutmamalıyız. Çocuklarımız o manevî havayı soluya soluya büyümelidirler. Bunun için, mübarek gecelerde onları hediyelerle sevindirip, camilere alıştırmakta büyük faydalar vardır.



Ayrıca, sabaha karşı seher vakitlerinde uyanık bulunmaya çalışarak İslâm âlemi için ve mü'min kardeşlerimiz için dualar etmenin fazilet ve kıymeti sonsuzdur. O feyizli vakitte yapılan duaların kabul ihtimali çok kuvvetlidir.

Bu bakımdan gerek kendimizin, gerekse diğer mü'minlerin dünya ve âhiret imtihanlarında başarılı çıkmaları için Cenab-ı Hakka niyazda bulunmak ve Ondan yardım istemek suretiyle, hem sıkıntı ve musibetlere karşı sarsılmaz bir dayanak noktası bulmuş, hem de tükenmez bir teselli kaynağına kavuşmuş oluruz.


Yukarıdaki yazı www.sorularlaislamiyet.com sitesinden alınmıştır.

31.7.11

Ramazan Ayının Fazileti

İmam Gazali'nin Kalplerin Keşfi adlı eserinin Mübarek Ramazan Ayının Fazileti başlıklı bölümünü düzyazı ve video olarak paylaşıyorum.. 









Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki: 

«— Ey Mü'minler; Sizden öncekilere oldugu gibi, size de günahlardan korunasiniz diye, oruç tutmak farz kilinmistir.» 

(Bakara - 183) 

Said Ibni Cübeyr buyurdu: «Bizden önceki ümmetlerin orucu, yatsidan bir sonraki günün aksamina kadar sürerdi. Islâm'in iik günlerinde oldugu gibi.» 

Bir gurup âlim bu bahisde der ki: «Oruç, hiristiyanlar üzerine de farz kilinmisti. Ramazanin bazen cok sicak günlere, bazen de cok soguk günlere rastlamasi yolculuklar sirasinda ve hayatlarinin diger bir kisim safhalarinda onlara zor geliyordu. 

Bunun için ileri gelenleri, orucu yaz ile kis arasi bir dönemde tutmak üzere görüs birligine vardilar ve ilkbaharda oruç tutmayi kararlastirdilar. Getirdikleri bu kolayliga karsilik oruca ongun daha ilâve ettiler. 

Bir süre sonra kirallari hastalandi ve eger iyilesirse oruçlarina bir hafta daha ekleyecegini Allah'a adadi. Iyilesmesi üzerine oruca bir hafta daha ekledi.
Bu kiral ölüp yerine baskasi geçince yeni Kiral «Orucu elli güne çikarin» diye emir verdi. Daha sonra hayvanlarini toplu halde Öldüren bulasici bir hastalik afati ile karsilasmalari üzerine kiralari «Oruç süresini attirin» diye emir çikardi. Bunun üzerine on besten ve on gün sondan olmak üzere oruç müddetine yirmi gün daha eklediler.» 

Ileri sürüldügüne göre, her ümmete Ramazan Orucu tutmak farz kilindi. Fakat zamanla kendileri bu farzi yerine getirmekten kaçindilar. 

Bagavi'nin ileri sürdügüne göre. «Ramazan» kelime olarak «Remza» kökünden türemis bir isimdir ve kizgin tas mânâsina gelir. Cünki araplar siddetli sicak günlerde orüc tutarlardi. Aylara isim verdikleri zaman, oruç ayi siddetli sicaklara rastladigi için, adi «Ramazan» kondu. 

Baska bir görüse göre de, yakici mânasina gelen Ramazan bu ayin günâhlari eritmeye vesile olmasi yüzünden oruç ayina isim olarak takildi. 

Ramazan Orucu, Hicret'in ikinci yilinda farz kilindi. Kesin bir Isîâmî vecibe oldugu apaçik bulundugu için farz oldugunu inkâr eden kâfir olur. Ramazanin faziletini belirten hadisler çoktur. 

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: 

«— Ramazanin iik gecesi girince, bir ay boyunca bir tanesi bile kapanmamak üzere, bütün cennet kapilari açilir ve Allah'in emri uyarinca söyle seslenilir, 

«Ey hayir arayicisi, gel! Ey kötülükte ileri giden, kendine gel! Günahlarinin afvedilmesini dileyen yok mu ki, günâhlari afvedile! Bir istegi olan yok mu ki, dilegi yerine getirile! Tevbe eden yok mu ki, tevbesi kabûl oluna!
Bu davet, tanyeri agarana kadar devam eder. Allah her bayram gecesi bir milyon kisiyi cehennemden âzâd eder.» 

Selman-i Fârisî buyurur ki; «Saban Ay/nin son günü Peygamber imiz bize hitab ederek söyle buyurdu : 

«— Ey insanlar! Sizi büyük bir ay gölgesi altina almak üzeredir. Içinde bin aydan hayirli olan Kadir Gecesi vardir. Allah, o ay içinde oruç tutmayi farz ve gecelerini ibadetle geçirmeyi nafile kilmistir. 

Kim bu ayda bir hayir islerse baska zamanda bir farzi yerine getiren gibidir. Bu ayda bir farzi yerine getirirse baska zamanlarda yetmis farz yerine getiren gibidir. 

Bu ay sabir ayidir. Sabrin mükafati ise cennettir. Bu ay yardim ayidir, içinde mü'minin rizkinin arttigi bir aydir. Kim bu ayda bir oruçluya iftar ettirirse, bîr köle azad etmis gibi sevab kazanir ve günahlari bagislanir.» 

Seîmân-i Farisî buyurur ki: «Bu sirada. «Yâ Rasûlallah, hepimizin oruçluyu iftar ettirmeye varligi yetmez.» dedik. Peygamber 'imiz sözlerine söyle devam buyurdu : 

«— Allah, o sevabi, oruçluyu bir yudum süt, bir içim su ve bir hurma ile iftar ettirene de verir. Kim oruçlunun karnini doyurursa bu onun günahlarinin bagislanmasini saglar, Allâh ona benim Havz'imdan bir kere içirir de artik hiç susamaz olur. Ayrica oruçlunun mükâfatindan hiç bir sey eksilmeksizin onunki kadar sevab kazanir. 

Bu ayin basi rahmet, ortasi bagis ve sonu cehennemden kurtulustur. 

Kim bu ayda kölesinin isini hafifletirse Allah onu cehennemden azad eder.
Bu ay içinde dört seyi çokça yapin. Ikisi ile Rabb'imizin rizasini kazanirsiniz. Diger ikisi de sizin için kaçinilmaz ve ihmat edilmez ihtiyaçlardir. 

Rabb'inizin hosnutlugunu kazandiran iki sey, Allâh'dan baska ilâh olmadigina sahadet etmek ve O'na istigfar etmektir. Sizin için kaçinilmaz ve ihmal edilmez olan diger iki sey de, Rabb'inizden cennet istemeniz ve sizi cehennemden korumasini diiemenizdir.» 

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: 

"Kim inanarak ve önemini anlayarak Ramazan Orucunu tutarsa, geçmis ve gelecek bütün günâhlari afvedilir." 

«— Ulu Allah «insanoglunun oruç haric, her ameli kendisi içindir. O sirf benim içindir ve mükâfatini da yalniz ben veririm» diye buyuruyor. Ulu Allah'in kendisine izafe ettigi bir ibadet için baska bir sey söylemeye lüzum yoktur.» 

«— Ümmetime, Ramazan Ayi'nda, daha önceki ümmetlere verilmeyen bes özellik verilmistir: 

1 — Allâh Kati'nda oruçlunun agiz kokusu, miskten daha hostur. 

2 — Iftar anina kadar melekler onlar için istigfar eder. 

3 — O ayda seytanlarin elebaslari tutuklanir. 

4 — Ulu Allah her gün «Salih kullarimin kötülük ve sikintidan kurtulmalari yakindir» buyurarak her gün cenneti süsler, 

5 — O ayin son gecesinde günâhlari afvedilir.» 

Sahâbiler «Yâ Rasülallah o gece Kadir Gecesi midir» diye sordular. Peygamber 'imiz onlara su cevabi verdi, «Hayir. Fakat her iyi amel isleyenin ameli bitince, mükâfati verilir.»
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...