arefe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
arefe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13.10.13

AREFE GÜNÜ FAZİLETİ VE NE YAPILMALI

Bugünlerde oruç tutup, gündüzünü ve gecelerini de ibadetle geçirmek hem affa, hem de büyük sevaplar elde etmeye vesile olur.

Bu on gün içinde Arefe gününün yeri ise bambaşkadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Arefe günü tutulan oruç hakkında şöyle buyurmaktadır:
Arefe günü tutulan oruç, geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına keffaret olur. (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 457)

Hz. Ebu Bekir'in oğlu Abdurrahman, Arefe günü kardeşi Hz. Aişe'nin (r.a.) huzuruna girdi. Hz. Aişe oruçlu olduğu için hararetten dolayı üzerine su dökülüyordu. Abdurrahman ona:

Orucunu boz dedi. Hz. Aişe:
Resulullahın (s.a.v.), Arefe günü oruç tutmak, kendisinden önceki senenin günahlarına keffaret olur dediğini işittiğim halde iftar mı edeyim? dedi. (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 458)

Keffaret olur, günahları örter, affettirir, demektir. Bizim gibi neredeyse bir günah denizinde yüzen ahir zaman Müslümanları için bundan daha büyük bir müjde olabilir mi? İşte af ve mağfiret fırsatı!

Başka bir rivayette ise Hz. Aişe şöyle demiştir:
Arefe gününün orucu bin gün oruç tutmak gibidir. (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 460)

Demek ki, bir günlük arefe orucu, üç yıllık normal günlerde tutulan oruç sevabına denktir.

Efendimiz, bugünün faziletini şöyle anlatır:
Arefe günü gelince, Yüce Allah rahmetini saçar. Hiçbir gün o günde olduğu kadar insan cehennemden azat olunmaz. Kim Arefe günü gerek dünya ve gerekse âhiret ile ilgili olarak Allah?tan bir şey isterse, Allah onun dileğini karşılar.

Yine konuyla ilgili bir hadis şöyledir:

Arefe gününden daha faziletli bir gün yoktur. Allahü Teala o gün, yer ehli ile meleklere karşı övünür ve (Arafattaki hacıları kast ederek) şöyle buyurur:
Kullarıma bir bakın. Saçları başları dağınık, toz toprak içinde her uzak ilden bana geldiler. Bu hâlleri ile onlar, rahmetimi ümit etmekteler, azabımdan dahi korkmaktalar. Şahit olunuz, onları bağışladım. Onların yerlerini cennet eyledim.
Melekler derler ki:
Onların arasında biri var ki; yalancıktan bu işi yapar. Falan kadın da öyle.
Allahü Teâla şöyle buyurur:
Onları da bağışladım.

Arefe günü olduğu kadar, hiçbir gün cehennemden daha çok azat edilen olmaz.
Bu arada şunu hatırlatalım: Hadislerde zikredilen Zilhicce'nin ilk on gününden maksat ilk dokuz günüdür. Çünkü Zilhicce'nin onuncu günü Kurban Bayramı'nın birinci günüdür, bugün oruçlu olmak caiz değildir; ancak o gün de ibadet günüdür. Müstehap olan oruç, Kurban Bayramından önceki ilk dokuz gündür. On geceye ise, Kurban Bayramı'nın gecesi dahildir. Çünkü geceler önce gelmektedir.
Ayrıca Zilhicce'nin sekizinci gününe terviye günü dokuzuncusuna Arefe günü; Kurban bayramı gününe (onuncu güne) nahr=kurban günü, ondan sonraki üç güne de teşrik günleri denilmiştir.

Bu günlerde kazası olmayanlar, beş vakit namaza ilaveten nafile ibadetlere de ağırlık vermelidirler. Kazası olanlar ise daha çok kaza namazları kılmalıdırlar.

Cemil Tokpınar


AREFE GÜNÜNÜ BEREKETİ


Kurban Bayramı arefesinde, mukaddes topraklarda milyonlarca mü'min, Rablerine şükran, minnet ve bağlılık hislerini tekbirleriyle ve telbiyeleriyle ilan ederken, İslâm âleminin bu muhteşem bayramına hazırlanan diğer İslâm ülkelerindeki Müslümanlar da bam başka bir heyecan ve sevinç havasına girerler. Mekke'deki kardeşlerinin tekbirlerine, sabah namazıyla birlikte başladıkları teşrik tekbirleriyle iştirak ederler.

Arefe, Zilhicce ayının dokuzuncu günüdür. Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bu ayın ilk on günü hakkında büyük müjde ve teşviklerde bulunmuşlardır. Bu teşviklerde Kurban Bayramı arefesinin ayrı bir yeri vardır. Çünkü insanlara gönderilen İlahi hükümlerin artık tamamlandığını bildiren "Bugün dininizi tamamladım" (1) mealindeki âyet-i kerime bugünde nazil olmuştur.

Bu hususta bir Yahudinin Hazret-i Ömer'le (r.a.) yaptığı konuşma, Arefe gününün mana âlemimizdeki yerini berrak bir şekilde ortaya koymaktadır:

Bahsi geçen Yahudi, Hz. Ömer'e "Ey Ömer, sizin kitabınızda okumakta olduğunuz bir âyet vardır ki, biz Yahudilere inmiş olsaydı, onun indiği günü bayram yapardık" dedi.

Hz. Ömer, "O âyet hangi âyettir?" diye sordu. Yahudi şu âyeti okudu:

"Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak Müslümanlığı verip ondan hoşnut oldum."

Bunun üzerine Hz. Ömer şu cevabı verdi:

"Biz bu âyet-i kerimenin indiği günü de, yeri de hakkıyla takdir ediyoruz. Bu âyet Resulullah Aleyhissalâtü Vesselama bir Cuma günü Arefe'de bulunurken nazil oldu."

Bir başka rivayette Hz. Ömer'in şöyle dediği bildirilir:

"Bu âyet, Arefe günü olan Cuma gününde indi. Allah'a hamd olsun ki, Cuma da, Arefe de bizim için birer bayramdır." (2)

Bugüne niçin "Arefe" denmiştir? Lügatta arefenin birkaç manası vardır: Tanışmak, öğrenmek, itiraf etmek ve güzel koku.

Bugünün "Arefe" olarak adlandırılması, her dört manaya göre de açıklanmıştır.

Birinci manaya göre, Hz. Âdem (a.s.) ve Hz. Havva Arefe gününde Arafat'ta buluştukları için bugüne ve yere bu isimler verilmiştir.

Bir diğer görüşe göre, Cebrail (a.s.) Hz. Âdem'e (a.s.) hac ibadetinin nasıl yapılacağını öğretmiş; sonra da Arefe günü Arafat'ta vakfe yaptığı zaman ona "Artık öğrendin mi?" diye sormuş; Hz. Âdem de (a.s.) "Evet, öğrendim" demiş; bunun üzerine oraya Arafat, o güne de Arefe günü adı verilmiştir.

Bir diğer rivayete göre ise, Hz. İbrahim (a.s.) oğlu İsmail ve hanımı Hacer'i Mekke'de bırakıp Şam'a döndükten sonra yıllarca görüşememişler ve en sonunda Arafat'ta buluşmuşlar. Bu sebeple bugüne Arefe ve Arafat isimleri verilmiştir.

İtiraf manasına göre, hacılar Arefe gününde vakfe yaptıkları zaman Allah'ın rububiyetini, celalini, azametini ve samedaniyetini; kendilerinin de kulluk ve fakirliklerini, Allah'a son derece muhtaç olduklarını itiraf ederler. Nitekim Hz. Âdem de (a.s.) eşi Hz. Havva ile buluştuğu zaman birlikte "Ey Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik. Bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen muhakkak biz zalimlerden oluruz" (3) diye itirafta bulunmuşlardır.

Güzel koku manasını esas alanlar ise, mü'minlerin Arefe gününde Arafat'ta günahlarından istiğfar ettiklerini, günahlarının bağışlandığını, günahların manevi kirlerinden temizlendiklerini, yerine güzel manevi kokular süründüklerini belirtirler.

Nitekim hadiste haccı şartlarına uygun şekilde yapıp dönen kimsenin annesinden doğduğu günkü gibi ter temiz hale geldiğinin buyurulması, (4) mü'minlerin günah kirlerinden arınıp bugünde manen çok güzel kokularla süslenmelerine işaret etmektedir. (5)

Kur'ân-ı Kerimde şöyle buyurulur:

"Arafat'tan (orada vakfeden sonra, seller gibi) boşanıp (Müzdelife'ye) aktığınız zaman Meş'ar-i Haramın yanında Allah'ı zikredin. O size nasıl hidâyet ettiyse siz de Onu öylece anın." (6)

Bu âyette beyan edilen ve önemine işaret buyurulan gün, Arefe günüdür. Ve Allah bugünde zikir ve teşbihin çok arttırılmasını emir buyurmaktadır.

Bir başka âyette Allah yine Kendisinin zikrini emretmektedir:

"Sayılı günlerde Allah'ı anın (telbiye ve tekbir getirin)." (8)

Buradaki "sayılı günler"in Arefe günü sabahından bayramın 4. günü akşama kadarki günler olduğu belirtilmektedir. Bugünlerde yüksek sesle tekbir alınır. Hz. İbrahim'e (a.s.) nisbet edilen bu tekbirlere "teşrik tekbirleri" adı verilir.

Bu âyet gereğince, Arafat günü sabahından bayramın dördüncü günü ikindisine kadar-ikindi dahil- bütün farz namazların peşinden teşrik tekbirlerini okumak vaciptir. Bu, Resulullah Aleyhissalatü Vesselamın sünnetiyle de sabittir.

Ashabdan Hz. Cabir (r.a.) şöyle anlatır:

"Resulullah Aleyhissalatü Vesselam Arefe günü sabah namazını kıldırdı. Sonra bize doğru döndü ve 'Allahü ekber' diyerek tekbir getirmeye başladı. Bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar tekbirlerine devam etti." (8)

Mü'minlerin Kurban Bayramlarında farz namazların arkasından ikişer-İmam-ı Şafii'ye göre üçer-defa 'Allahü ekber' ve arkasından 'Lâilâhe illallâhü vallâhü ekber' şeklinde getirdikleri tekbirler, bu vücubun bir gereğidir.

Buhari'de geçen bir rivayete göre, İbni Ömer ve Ebu Hüreyre, Zilhicce ayının ilk on gününde sokakta yüksek sesle tekbir getirir ve halk da onlara iştirak ederdi. (9) Arefe günü, bu on günün en hayırlısıdır.

Bu mübarek günlerde getirilen tekbirler, kâinatın manevi çehresini değiştirmektedir. Bütün yer ve gökler, insanlarla birlikte bütün diğer varlıkların, dağların taşların tekbir sesleriyle çınlamaktadır. Bu dünyanın aziz misafirlerinden birinin, o muazzam tekbirlerle alakalı müşahedeleri ne kadar manalıdır:

"Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber'ler ile nev-i beşerin (insanlığın) beşte birisine, üç yüz milyon (bugün bir buçuk milyar) insanlara birden Allahü ekber dedirmesi, koca küre-i arz (dünya) büyüklüğü nisbetinde o Allahü ekber kelimesi kudsiyetini semavattaki seyyarat arkadaşlarına işittiriyor gibi, yirmi binden ziyade hacıların (bugün üç milyonu aştı) Arafat'ta ve İydde (bayramda) beraber birden Allahü ekber demeleri, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselamın bin üç yüz sene evvel (Şimdi bin dört yüz) âl ve Sahabeleriyle söylediği ve emrettiği Allahü ekber kelâmının ve âlemlerin Rabbi azamet-i unvanıyla külli tecellisine karşı geniş ve külli bir ubudiyetle mukabeledir, diye tahayyül ve his ve kanaat ettim." (10)

Arefe gecesini ve bir gün önceki gece olan Terviye Gecesini ihya etmek sünnettir.

Muaz bin Cebel anlatıyor:

Resulullah Sallallahü Aleyhi Vesellem şöyle buyuruyor:

"Beş geceyi ihya edene Cennet vacip olur: Terviye gecesi (Kurban Bayramından iki gün önce Zilhicce ayının sekizinci gecesi) Arefe gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi ve Şaban ayının on-beşinci (Berat gecesi) gecesidir." (11)

Arefe günü orucu

Arefe günü oruç tutmak hadislerde teşvik edilmiştir. Arefe günü oruç tutmanın sevabı hakkında Peygamber Efendimizden rivayet edilen hadislerin mealleri şöyledir:

Ebu Katade anlatıyor:

Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyurmuştur:

"Arefe gününde tutulan oruç geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına kefaret olur." (12)

Atâ el-Horasânı anlatıyor:

Ebu Bekir'in oğlu Abdurrahman Arefe günü Hz. Âişe'nin huzuruna girdi. Hz. Âişe oruçlu idi. Hararetten dolayı üzerine su serpiliyordu. Abdurrahman ona,

"Orucunu boz" dedi.

Hz. Âişe:

"Resulullah Aleyhissalâtü Vesselamın, 'Arefe günü oruç tutmak, kendisinden önce senenin günahlarına kefaret olur' dediğini işittiğim halde iftar mı edeyim? dedi. (13)

Beyhakinin bir rivayetine göre ise Hz. Âişe şöyle demiştir:

Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyurmuştur:

"Arefe gününün orucu bin gün oruç tutmak gibidir." (14)

Yalnız Arefe günü oruç tutmak o sene hacca gitmeyenler içindir. Yani Arefe günü Arafat vakfesinde bulunmayanlar içindir. Bu husustaki hadis-i şerif şöyledir:
Ebu Hüreyre anlatıyor:

"Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam Arefe günü Arafat'ta oruç tutmayı yasakladı."

Hadis alimlerinin bu husustaki açıklamaları da şöyledir:

Hafız der ki: "Âlimler, Arefe günü Arafat'ta oruç tutulmasında ihtilaf ettiler

îbni Ömer dedi ki: "Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam, Ebu Bekir, Ömer ve Osman Arefe günü oruç tutmadılar, ben de tutmuyorum."

îmam Malik ile İmam Sevri oruç tutmayı tercih ediyorlardı.

Abdullah İbni Zübeyir ile Hz. Âişe Arefe günü oruç tutmaya meylediyorlardı.

Atâ "Kışın tutarım, yazın tutmam" diyordu.

Katade ise, "Arafat'ta duadan zayıf düşürmezse oruç tutulmasında bir beis yoktur" diyordu.

İmam Şafii, "Hacıların dışındakilere Arefe günü oruç tutmak müstehaptır, hacılara gelince, duâ yapmak için kuvvet vermesinden dolayı yemesi bana göre daha iyidir" dedi.

İmam Ahmed ise "Oruç tutmaya gücü yeterse tutar, şayet yerse bu durum kuvvete ihtiyaç duyduğu bir gündür" dedi. (15)

Bu nakillerden sonra şöyle söylenebilir: Hac sıcak günlere rast gelirse veya Arefe günü çok sıcak olursa oruç tutulmaması daha isabetli ve faziletlidir, ancak serin ve kısa günlere rast gelirse oruç tutulabilir.

(1) - Maide Suresi, 3.
(2) - Buhari, İman: 34.
(3) - Âraf Sûresi, 23.
(4) - Buhari. Hac:4.
(5) - Tefsir-i Kebir, 5:173-4.
(6) - Bakara Suresi, 198.
(7) - Bakara Suresi, 203.
(8) - Tefsir-i Kebir, 5: 193.
(9) - Buhari, İydeyn. 10.
(10) - Şualar, s. 196.
(11) - et-Tergîb ve't-Terhîb Trc, 2:330.
(12) - et-Tergîb ve't-Terhîb Trc, 2:457.
(13) - et-Tergîb ve't-Terhîb Trc, 2:458.
(14) - et-Tergîb ve't-Terhîb Trc, 2:460.
(15) - et-Tergîb ve't-Terhîb Trc, 2:460-461.




www.sorularlaislamiyet.com sitesinden alınıp istifadenize sunulmuştur.

5.11.11

Arefe Günü Neler Yapmalı?

(Kaynak:www.dinimizislam.com)
Sual: Arefe günü neler yapmalı?
CEVAP
Arefe günü sabah namazından, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, 23 farz namazın bitiminde selam verince, teşrik tekbiri okumak vacibdir. Bir kere, (Allahü ekber, Allahü ekber, La ilahe illallahü, Vallahü ekber, Allahü ekber ve lillahil-hamd) denir. Camiden çıktıktan sonra veya konuştuktan sonra, okumak gerekmez. İmam tekbiri unutursa, cemaat terk etmez. Erkekler, yüksek sesle okuyabilir. Bu tekbir getirilen günler, Arefe, bayram ve eyyam-ı teşrik denilen üç gündür, hepsi beş gün ediyor. İlk güne Arefe, ikinci güne bayram, Zilhiccenin 11, 12 ve 13. günü olan diğer üç güne de, eyyam-ı teşrik [teşrik günleri] deniyor.
Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutmak sevabdır, fakat Arefe günü oruç tutmak daha çok sevabdır. Birkaç hadis-i şerif meali:
(Arefe günü oruç tutana, Âdem aleyhisselamdan, Sur’a üfürülünceye kadar yaşamış bütün insanların sayısının iki katı kadar sevab yazılır.) [R. Nasıhin]
(Arefe günü tutulan oruç, bin gün [nafile] oruca bedeldir.) [Taberani]
(Arefe günü tutulan oruç, geçmiş ve gelecek yılın günahlarına kefaret olur.) [Müslim]
(Arefe günü [Besmeleyle] bin İhlâs okuyanın günahları affolup duası kabul olur.) [Ebu-ş-şeyh]
(Şeytan, Arefe gününden başka zaman daha zelil, rezil, hakir ve kinli görülmez.) [İ. Malik]
(Allahü teâlâ, Arefe günü zerre kadar imanı olanı affeder.) [Gunye]
(Duanın faziletlisi, Arefe günü yapılanıdır.) [Beyheki]
(Arefe gününe hürmet edin! Arefe, Allah’ın kıymet verdiği bir gündür.) [Deylemi]
(Arefe gecesi ibadet eden, Cehennemden azat olur.) [S. Ebediyye] (İbadet olarak, ilim öğrenmek en faziletlisidir. İlmihâl okumakla en uygun ilmi öğrenmiş oluruz.)
(Arefe günü, kulağına, gözüne ve diline sahip olan mağfiret olur.) [Taberani]
Kulağına sahip olmak, gıybet, çalgı gibi haram olan şeyleri dinlememektir. İstemeden kulağa gelmişse, günah olmaz. Gözüne sahip olmak da, haram olan şeylere bakmamak ve mubah olarak baktığı şeylerden ibret almaktır. Diline sahip olmaksa, yalan söylememek, dedikodu etmemek, laf taşımamak, kötü söz söylememek, hatta boş şey konuşmamak, kimseyi incitmemek demektir. Bunlara riayet eden Arefe gününü değerlendirmiş olur.

(Allahu akbar, Allahu akbar, la ilaha illallahü, vallahü akbar, Allahu akbar and lillahil-praise)

28.6.11

Bereketli Gün ve Geceler ve İhyaları

İnsanın günümüzde ortalama ömrü 60-70 yıl gibi kısa bir zaman. 

Esasen 60-70 yıl şer işler için çok uzun, hayırlı ve güzel işler için kısa bir zaman dilimi. 

Yüce Allah günümüzün müslümanlarını kısa bir ortalama ömre sahip olarak yaratmış ama bunun yanında da mübarek ve bereketli gün ve geceleri de yaratmış. Kısa ömrün dezavantajı bu mübarek gün ve gecelerin ihyasıyla-güzelce değerlendirilmesiyle def edilebiliyor. O halde bu bereketli gün ve geceleri kaçırmamak, bu gün ve geceleri en iyi şekilde değerlendirmek, zaten kısa bir ömrü olan insan için en akıllıca davranış olur.


Düşünün ki çalıştığınız iş yerinde ücretiniz size anlınızın teri kurumadan ya da o günün akşamında, mesai bitiminde veriliyor. Günlük ücretiniz de 1 gram altın. Yalnız işvereniniz, sarf ettiğiniz emek diğer günlerden farklı olmasa bile, ayın belirli bir gününde ücretinizi 1 gram yerine 1 kilogram altın olarak veriyor. Ne dersiniz, siz olsanız bu günü kaçırır mıydınız? Bu günde işe gitmemezlik yapar mıydınız, ya da bu günde mesaiyi yarıda bırakıp 1 kilo altın almak yerine yarım kilo altın almaya razı olur muydunuz? Elbette olmazdınız. Peki bir mesai arkadaşınız bu bereketli günde işe gelmese, ya da işe gelip öğlen vakti "bugün çok yoruldum, bu kadar yeter, yarım kilo altınımı alıp gideyim" dese ona ne dersiniz? Bu durumu normal karşılayıp: "Tamam, yarın görüşürüz, Allaha emanet ol." mu derdiniz? Yoksa; "Deli misin? 4,5 saat daha çalışıp yarım kilo altın daha almak varken gidecek misin? Delirmiş olmalısın. Senin yaptığın bu işi hiçbir akıl sahibi yapmaz " mı derdiniz. 

Bu bereketli günü haber alan bir aklıevvel bu günde işyeri sahibinin yaptığı cömert ücretlendirmeyi duyup işyerinin kapısına dayansa, dese ki, "ben sadece bu günlük senden iş istiyorum, ücretimin de sürekli burada çalışan işçilerinin bu günde aldıkları 1 kilogram altın gibi olmasını istiyorum" dese ne cevap alır? Düşünelim. İşyeri sahibi olumlu cevap verse bu sefer 29 gün boyunca 1'er gramdan 29 gram altına çalışan işçilerin durumu ne olacak? O zaman bir ay boyunca emek harcayan işçiler de bir ay boyunca çalışmak yerine; sonradan gelen adam gibi sonradan gelirdi ve 1 ayda 1029 gram yerine ondan çok da farkı olmayan 1000 gramı 1 günde kazanır giderlerdi. Peki herkes böyle yapsa, ki buna işverenin hiçbir durumda müsade etmeyeceği açıktır, iş yerindeki işler nasıl yürüyecek? Elbette yürümez, dolayısıyla işveren de böyle bir durumun meydana gelmesine izin vermez. Demek ki; aklıevvelin umduğunu bulamayacağı açık. Ancak gelgelelim işveren o gün cömert gününde. 1 gram altın değerindeki işin ücretini 1000 misliyle ödüyor, o halde elbette yalnız o gün çalışmak için gelen aklıevvel de o cömertlikten nasibini fazlasıyla alır. Ha, alır ama, 1000 gram alamaz da; 10 gram alır. Zarar mı? Değil. 1 gramlık işten 1 günde 10 gram alıyor. Hak ettiğinin tam 10 katını alıyor. Yine karda yine karda. 

İşte mübarek günler de 1 yerine 1000, 10000, 100000, ve belki de çok daha fazla kazınılan günlerdir. Sürekli çalışıp her gün belirli bir miktar kazananlar da Allah'ın emri namazı her gün kılıp aksatmayanlardır. Bu kişiler mübarek günleri de en güzel şekilde ihya etmelidirler. Yoksa 1 gram için 29 gün çalışıp sonra da 30. gün işe gelmeyerek 1000 gramı kaçıran işçinin durumuna düşerler. 

Bereketli güne ulaşana kadar hayırlı iş yapmayıp da o gün işe koyulanların durumu da biraz aklıevvelin durumuna benzer, emektar işçinin kazancına ulaşamasa bile onun da o günün bereketinden bir nasibi vardır. Öte yandan ilk başta 1000 gram istemesi de saflıktır, cehalettir. Bir anda gelip 1 günde 1000 gram alabileceğini düşünmesi açıkça bir aldanmadır, boş bir hayaldir, biraz da küçük düşürücü bir gülünçlüktür. 

İşyeri sahibinin bu kadar cömert olması, bu kadar bonkör olması, bu kadar elinin açık olması ve ücretleri de bu kadar fazla vermesi; onun servetinin büyüklüğünün delilidir. Demek öyle bir serveti var ki, yanında öyle hazineleri var ki; bu kadar cömert davranıyor. Bu cömertlik onun zenginliğinin en büyük delili.

Allah bizleri emek verip çalışanlardan, ter döküp kazananlardan eylesin. Aklıevvellerin durumuna düşürmesin. 


(Not:Cömertlik gören2012 YILI DİNİ GÜNLER LİSTESİ
HİCRİ TARİHLER
          MİLADİ TARİHLER
GÜN
AY
YIL
GÜN
AY-YIL
HAF.GÜN
DİNİ GÜNLER
1
R.EVVEL
1433
24
OCAK-2012
SALI
........
11 / 12
 R.EVVEL
1433
03/04
ŞUBAT-2012
CUMA/CUMARTESİ
MEVLİD KANDİLİ
1
R.AHIR
1433
23
ŞUBAT-2012
PERŞEMBE

1
C.EVVEL
1433
23
MART-2012
CUMA

1
C.AHIR
1433
22
NİSAN-2012
PAZAR

1
RECEB
1433
22
MAYIS-2012
SALI
ÜÇ AYLAR'ın BAŞLANGICI
3 / 4
RECEB
1433
24/25
MAYIS-2012
PERŞEMBE/CUMA
REGAİB KANDİLİ
26/27
RECEB
1433
16/17
HAZİRAN-2012
CUMARTESİ/PAZAR
MİRAC KANDİLİ
1
SABAN
1433
21
HAZİRAN-2012
PERŞEMBE
...........
14/15
SABAN
1433
04/05
TEMMUZ-2012
ÇARŞAMBA/PERŞEMBE
BERAT KANDİLİ
RAMAZAN 
1433
20
TEMMUZ-2012
CUMA
RAMAZAN'IN BAŞLANGICI 
26/27
RAMAZAN
1433
14/15
AĞUSTOS-2012
SALI/ÇARŞAMBA
KADİR GECESİ
30
RAMAZAN
1433
18
AĞUSTOS-2012
CUMARTESİ
AREFE
ŞEVVAL 
1433
19
AĞUSTOS-2012
PAZAR
RAMAZAN BAYRAMI (1.Gun) 
ŞEVVAL 
1433
20
AĞUSTOS-2012
PAZARTESİ
RAMAZAN BAYRAMI (2.Gun) 
ŞEVVAL 
1433
21
AĞUSTOS-2012
SALI
RAMAZAN BAYRAMI (3.Gun) 
1
ZİLKADE
1433
17
EYLÜL-2012 
PAZARTESİ

1
ZİLHİCCE
1433
16
EKİM-2012
SALI

9
ZİLHİCCE
1433
24
EKİM-2012
ÇARŞAMBA
AREFE
10 
ZİLHİCCE 
1433
25
EKİM-2012
PERŞEMBE
KURBAN BAYRAMI (1.Gun) 
11 
ZİLHİCCE 
1433
26
EKİM-2012
CUMA
KURBAN BAYRAMI (2.Gun) 
12 
ZİLHİCCE 
1433
27
EKİM-2012
CUMARTESİ
KURBAN BAYRAMI (3.Gun) 
13 
ZİLHİCCE 
1433
28
EKİM-2012
PAZAR
KURBAN BAYRAMI (4.Gun) 
1
MUHARREM
1434
15
KASIM-2012
PERŞEMBE
HİCRİ YILBAŞI
10
MUHARREM
1434
24
KASIM-2012
CUMARTESİ
AŞURE GÜNÜ
1
SAFER
1434
14
ARALIK-2012
CUMA
........

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...