hicri yılbaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hicri yılbaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4.11.13

Hicri Yeni ılınız Kutlu Olsun

Hicri 1435 yılına giriyoruz. Tüm kardeşlerimizin hicri yeni yılını tebrik ediyoruz. Bu vesileyle, aşağıdaki sorulala ilgili kısaca bilgi vermek istiyoruz:
- Hicri takvim nedir; ne zamandan beri uygulanmaktadır?
- Hicri yeni yılın ilk ayı olan Muharrem ayına özel bir ibadet var mıdır?
- Peygamberimiz yeni yılı nasıl karşılamıştır?
- Aşure günü nedir? Aşure gününe özel bir ibadet şekli var mıdır?
Hicri tarih, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in Mekke'den Medine'ye hicretiyle başlar. Ancak takvim başlangıcı olarak bu tarih, Hz. Ömer devrinde kabul olunmuştur. Ondan önce arapların belli bir tarihi yoktu. Bazı önemli hadiseleri (Hz. İbrahim'in ateşe atılışı, Fil vakası vb.) tarihe başlangıç olarak gösteriyorlardı.

Hicretten on altı yıl sonra (638), dönemin halifesi Hz. Ömer'in emriyle Medine'de bir meclis toplanarak, tarih meselesine bir çözüm bulunması istendi. Hz. Ali'nin teklifi ve mecliste bulunanların kabulü ile Hz. Muhammed (a.s)'in hicreti, İslâm tarihine başlangıcı ve Muharremin de bu yılın ilk ayı olması kararlaştırıldı. Böyle bir uygulamanın konulmasına sebep olarak şu iki husus gösterilmektedir. Hz. Ömer devrinde ibraz edilen bir borç senedinde ödeme için vâde tarihi olarak gösterilen Şaban ayının, geçen yılın mı yoksa gelecek yılın mı olduğu kestirilememişti. Ayrıca aynı dönemde Basra valisi olan Ebu Musa el-Eş'arî'den gelen bir yazıda; Hilâfet makamından gönderilen kâğıtların hangisi önce hangisi sonra olduğu ve hangisinin hükmüyle hareket edilmesi gerektiğinin bilinmediği cihetle, bu sorunun acilen halledilmesi isteniyordu. Bu nedenlerle Hicret İslam tarihine başlangıç teşkil etmişti.

Hicrî-Kamerî yıl, on iki aydır. İlk ayı olan Muharrem ile birlikte Receb, Zilkade ve Zilhicceye Araplar "eşhur'i hurum" adı verir ve bu aylarda savaştan ve her türlü şiddetten uzak dururlardı.

Hz. Muhammed (s.a.s), bu ayın dokuz, on ve on birinci günleri oruç tutmayı ashabına tavsiye etmişti. Peygamber Efendimiz buyurur ki: "Ramazan orucundan sonra,
tutulan oruçların en faziletlisi Allah'a izafet ile şereflendirilen Muharrem ayındaki oruçtur" (Riyazü's-Sâlihin, II, 504). Diğer hadislerde, Muharrem ayının onuncu gününe rastlayan ve pek çok önemli olayın cereyan ettiği "Aşûra günü'nde tutulan orucun, bir yıl önce işlenen hata ve günahların bağışlanmasına vesile olacağı müjdelenmiştir"(Riyâzü's-Salihin, II, 509).

Emevilerin ikinci hükümdarı Yezid zamanında ve hicri 61/milâdi 680 yılı Muharrem ayının onuncu cuma gününde vuku bulan Hz. Hüseyin'in şehadeti meselesinden dolayı Şiilerce o gün matem günü sayılmış ve bu matem daha sonraları geniş çapta ve resmi bir hüviyete bürünmüştür.

Aşura günü denilen Muharrem ayının onuncu gününde, tarihte pek çok önemli olayın meydana geldiği rivayet edilmektedir. Bunlar arasında şu olayları saymak mümkündür:
- Nuh (a.s)'un gemisinin tufandan kurtulup Cudi dağının tepesine oturması bu güne rastlar. Bilindiği gibi bu olay, Hz. Nuh'a inananların bir gemi vasıtasıyla kurtulduğu ve inkarcıların da bütünüyle yok olup gittiği bir olay olmuştu.
- Bunun yanında, Hz. Adem'in tevbesi,
- Hz. İbrahim'in ateşten kurtulması ve
- Hz. Yakub'un oğlu Hz. Yusuf'a kavuşması bu güne rastlar.
- Öte yandan Muharrem ayının on altıncı günü Kudüs'ün kıble tayin edildiği ve
- on yedinci günde Fil ashabının geldiği gün olduğu nakledilenler arasındadır.

Muharrem ayının Osmanlılar devrinde de ayrı bir yeri vardı. Bu ay dolayısıyla şairlerin yazdığı ve "Muharremiye" adı verilen manzum şiirlerin sayısı oldukça kabarıktır. Ayrıca yeni sene başı olması hasebiyle bu ayda, devlet erkanı, padişahın huzuruna çıkarak yeni yılı tebrik eder ve padişahın "Muharremiye" denilen hediyelerini alırlardı.

Muharrem ayı Osmanlı arşivlerinde "Muharremü'l-Haram" şekliyle geçmekte ve kısaca "mim" rumuzuyla gösterilmektedir. (Mefail HIZLI - Şamil İslam Ansiklopedisinden)

15.11.12

Hicri Yeni Yıl Tebriği ve Muharrem Ayı


Hicri yeni yılınız mübarek olsun. (Hicri yıl 1434)


Bu hicri yıla maalesef hüzünlü girdik. Müslüman kardeşlerimiz bombardıman altında. Allah yardımcıları olsun.

İnşallah dünyada (başta müslümanlar olmak üzere) kimsenin zulme uğramadığı ve zulmetmediği günlerde nice yeni yıllar görürüz.


Muharrem ayının bilinmeyen üç özelliği... (Mehmet Paksu'nun kaleminden)


Bir tespit açısından belirtmek gerekirse, Muharrem ayının İslam tarihinde belli başlı üç önemli özelliği vardır. Birincisi oruç, ikincisi Hicrî takvimin başlangıcı olması, diğeri de Hz. Hüseyin ve evlatlarının Kerbela'da şehit edilmesidir.Muharrem ayında tutulan oruç tarihi seyri yönüyle de bir özellik taşıyor. Peygamberimiz Medine'ye hicret ettikten sonra Medine'de yaşayan Yahudilerin oruçlu olduğunu öğrendi.


O gün Muharrem ayının 10. günü Aşura günüydü. "Bu ne orucudur?" diye sordu. Yahudiler, "Bugün, Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı, Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.), bir şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler.



Peygamberimiz onlara, "Biz, Musa'nın sünnetini yaşatmaya sizden daha çok yakınız ve hak sahibiyiz" diyerek kendisi ve Müslümanlar o gün oruç tuttular. O yıl henüz Ramazan orucu farz olmamıştı. Fakat ertesi sene Ramazan orucu farz kılınınca Müslümanların oruç ayı Ramazan oldu. Aşura günü orucu konusunda ise Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı, "İsteyen tutar, isteyen tutmayabilir" dedi. Böylece bu oruç, müstehab bir oruç olarak kaldı.



Bilgin sahabilerden İbni Abbas'ın rivayet ettiği bir hadiste de ifade edildiği üzere, bir karışıklığa meydan vermemek ve Yahudilere benzememek için Aşura gününden önceki günle sonraki gün ilave edildi, böylece üç gün oruç tutmak sünnet olarak uygulanır oldu. Dolayısıyla ne Peygamberimiz, ne Sahabiler, ne mezhep imamları ve müctehidler, ne de daha sonraki İslam âlimleri Muharrem ayının ilk on günü oruç tutulması konusunda bir beyanda bulunmamışlardır. Bunun dışındaki bir uygulamanın İslam ibadet tarihinde bir yerinin ve kaynağının olmadığını söylemek gerekir.



Muharrem ayının İslam tarihinde bir takvim başlangıcı olması, Hz. Ömer'in halifeliği döneminde tespit edilmiş, o tarihten bu yana pek çok İslam ülkesince kullanılagelmiştir. 1 Muharrem'in (dün) Hicrî yılbaşı olması, Noel kutlaması gibi bir geleneği olmamakla beraber, yılın ilk günü olması açısından bir önemi de bulunmaktadır.



Kur'ân'da ise Muharrem'in ayının farklı bir özelliğinden söz edilir. Tevbe Sûresinde (âyet:36), "Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı gün Allah'ın yazdığı şekilde, on ikidir. Bunlardan dördü haram aylarıdır, dosdoğru hesap işte budur" şeklinde bildirildiği gibi, bu dört aydan biri de Muharrem ayıdır. Haram ayları, değerli, önemli ve bu yönüyle de farklı özelliği olan aylardır ve o aylara karşı saygılı olunması bildirilmiştir.



Peygamberimizin ifadesiyle "Şehrullahi'l-Muharrem- Allah'ın ayı Muharrem" olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, bollaştığı bir aydır. Allah'ın ayı, günü, yılı olmaz, ama Allah'ın rahmetine ermenin önemli bir fırsatı olduğu için Peygamberimiz tarafından bu şekilde bildirilmiştir.



Muharrem ayının peygamberler tarihinde de ayrı bir yeri vardır. Başta Hz. Adem olmak üzere, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. Yakub, Hz. Yusuf, Hz. Eyyub, Hz Yunus ve Hz. İsa gibi peygamberler Aşura günü, özel olarak bazı nimetlere ermişler, bazı sıkıntılardan kurtulmuşlardır. Bu yönüyle bir yıl dönümü kabul edilmektedir.



Hz. Hüseyin (r.a) ve evlatlarının hunharca şehit edilmesi meselesine gelince, esas itibariyle şehitler mükâfatını almış, en yüce mertebelere ulaşmıştır, Yüce Allah'ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde vereceğinden şüphemiz yoktur.



Kaderî hükme boyun eğen her mü'min bu olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez.



Duyguları onu birtakım taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir hükmüdür. Bu açıdan bunu bir "yas merasimi" haline dönüştürmek sünnetin ruhuna uygun düşmemektedir.


 (Mehmet. Paksu. Mübarek Aylar, Günler ve Geceler; Peygamberimizin Ramazan'ı ve Oruçları)

28.6.11

Bereketli Gün ve Geceler ve İhyaları

İnsanın günümüzde ortalama ömrü 60-70 yıl gibi kısa bir zaman. 

Esasen 60-70 yıl şer işler için çok uzun, hayırlı ve güzel işler için kısa bir zaman dilimi. 

Yüce Allah günümüzün müslümanlarını kısa bir ortalama ömre sahip olarak yaratmış ama bunun yanında da mübarek ve bereketli gün ve geceleri de yaratmış. Kısa ömrün dezavantajı bu mübarek gün ve gecelerin ihyasıyla-güzelce değerlendirilmesiyle def edilebiliyor. O halde bu bereketli gün ve geceleri kaçırmamak, bu gün ve geceleri en iyi şekilde değerlendirmek, zaten kısa bir ömrü olan insan için en akıllıca davranış olur.


Düşünün ki çalıştığınız iş yerinde ücretiniz size anlınızın teri kurumadan ya da o günün akşamında, mesai bitiminde veriliyor. Günlük ücretiniz de 1 gram altın. Yalnız işvereniniz, sarf ettiğiniz emek diğer günlerden farklı olmasa bile, ayın belirli bir gününde ücretinizi 1 gram yerine 1 kilogram altın olarak veriyor. Ne dersiniz, siz olsanız bu günü kaçırır mıydınız? Bu günde işe gitmemezlik yapar mıydınız, ya da bu günde mesaiyi yarıda bırakıp 1 kilo altın almak yerine yarım kilo altın almaya razı olur muydunuz? Elbette olmazdınız. Peki bir mesai arkadaşınız bu bereketli günde işe gelmese, ya da işe gelip öğlen vakti "bugün çok yoruldum, bu kadar yeter, yarım kilo altınımı alıp gideyim" dese ona ne dersiniz? Bu durumu normal karşılayıp: "Tamam, yarın görüşürüz, Allaha emanet ol." mu derdiniz? Yoksa; "Deli misin? 4,5 saat daha çalışıp yarım kilo altın daha almak varken gidecek misin? Delirmiş olmalısın. Senin yaptığın bu işi hiçbir akıl sahibi yapmaz " mı derdiniz. 

Bu bereketli günü haber alan bir aklıevvel bu günde işyeri sahibinin yaptığı cömert ücretlendirmeyi duyup işyerinin kapısına dayansa, dese ki, "ben sadece bu günlük senden iş istiyorum, ücretimin de sürekli burada çalışan işçilerinin bu günde aldıkları 1 kilogram altın gibi olmasını istiyorum" dese ne cevap alır? Düşünelim. İşyeri sahibi olumlu cevap verse bu sefer 29 gün boyunca 1'er gramdan 29 gram altına çalışan işçilerin durumu ne olacak? O zaman bir ay boyunca emek harcayan işçiler de bir ay boyunca çalışmak yerine; sonradan gelen adam gibi sonradan gelirdi ve 1 ayda 1029 gram yerine ondan çok da farkı olmayan 1000 gramı 1 günde kazanır giderlerdi. Peki herkes böyle yapsa, ki buna işverenin hiçbir durumda müsade etmeyeceği açıktır, iş yerindeki işler nasıl yürüyecek? Elbette yürümez, dolayısıyla işveren de böyle bir durumun meydana gelmesine izin vermez. Demek ki; aklıevvelin umduğunu bulamayacağı açık. Ancak gelgelelim işveren o gün cömert gününde. 1 gram altın değerindeki işin ücretini 1000 misliyle ödüyor, o halde elbette yalnız o gün çalışmak için gelen aklıevvel de o cömertlikten nasibini fazlasıyla alır. Ha, alır ama, 1000 gram alamaz da; 10 gram alır. Zarar mı? Değil. 1 gramlık işten 1 günde 10 gram alıyor. Hak ettiğinin tam 10 katını alıyor. Yine karda yine karda. 

İşte mübarek günler de 1 yerine 1000, 10000, 100000, ve belki de çok daha fazla kazınılan günlerdir. Sürekli çalışıp her gün belirli bir miktar kazananlar da Allah'ın emri namazı her gün kılıp aksatmayanlardır. Bu kişiler mübarek günleri de en güzel şekilde ihya etmelidirler. Yoksa 1 gram için 29 gün çalışıp sonra da 30. gün işe gelmeyerek 1000 gramı kaçıran işçinin durumuna düşerler. 

Bereketli güne ulaşana kadar hayırlı iş yapmayıp da o gün işe koyulanların durumu da biraz aklıevvelin durumuna benzer, emektar işçinin kazancına ulaşamasa bile onun da o günün bereketinden bir nasibi vardır. Öte yandan ilk başta 1000 gram istemesi de saflıktır, cehalettir. Bir anda gelip 1 günde 1000 gram alabileceğini düşünmesi açıkça bir aldanmadır, boş bir hayaldir, biraz da küçük düşürücü bir gülünçlüktür. 

İşyeri sahibinin bu kadar cömert olması, bu kadar bonkör olması, bu kadar elinin açık olması ve ücretleri de bu kadar fazla vermesi; onun servetinin büyüklüğünün delilidir. Demek öyle bir serveti var ki, yanında öyle hazineleri var ki; bu kadar cömert davranıyor. Bu cömertlik onun zenginliğinin en büyük delili.

Allah bizleri emek verip çalışanlardan, ter döküp kazananlardan eylesin. Aklıevvellerin durumuna düşürmesin. 


(Not:Cömertlik gören2012 YILI DİNİ GÜNLER LİSTESİ
HİCRİ TARİHLER
          MİLADİ TARİHLER
GÜN
AY
YIL
GÜN
AY-YIL
HAF.GÜN
DİNİ GÜNLER
1
R.EVVEL
1433
24
OCAK-2012
SALI
........
11 / 12
 R.EVVEL
1433
03/04
ŞUBAT-2012
CUMA/CUMARTESİ
MEVLİD KANDİLİ
1
R.AHIR
1433
23
ŞUBAT-2012
PERŞEMBE

1
C.EVVEL
1433
23
MART-2012
CUMA

1
C.AHIR
1433
22
NİSAN-2012
PAZAR

1
RECEB
1433
22
MAYIS-2012
SALI
ÜÇ AYLAR'ın BAŞLANGICI
3 / 4
RECEB
1433
24/25
MAYIS-2012
PERŞEMBE/CUMA
REGAİB KANDİLİ
26/27
RECEB
1433
16/17
HAZİRAN-2012
CUMARTESİ/PAZAR
MİRAC KANDİLİ
1
SABAN
1433
21
HAZİRAN-2012
PERŞEMBE
...........
14/15
SABAN
1433
04/05
TEMMUZ-2012
ÇARŞAMBA/PERŞEMBE
BERAT KANDİLİ
RAMAZAN 
1433
20
TEMMUZ-2012
CUMA
RAMAZAN'IN BAŞLANGICI 
26/27
RAMAZAN
1433
14/15
AĞUSTOS-2012
SALI/ÇARŞAMBA
KADİR GECESİ
30
RAMAZAN
1433
18
AĞUSTOS-2012
CUMARTESİ
AREFE
ŞEVVAL 
1433
19
AĞUSTOS-2012
PAZAR
RAMAZAN BAYRAMI (1.Gun) 
ŞEVVAL 
1433
20
AĞUSTOS-2012
PAZARTESİ
RAMAZAN BAYRAMI (2.Gun) 
ŞEVVAL 
1433
21
AĞUSTOS-2012
SALI
RAMAZAN BAYRAMI (3.Gun) 
1
ZİLKADE
1433
17
EYLÜL-2012 
PAZARTESİ

1
ZİLHİCCE
1433
16
EKİM-2012
SALI

9
ZİLHİCCE
1433
24
EKİM-2012
ÇARŞAMBA
AREFE
10 
ZİLHİCCE 
1433
25
EKİM-2012
PERŞEMBE
KURBAN BAYRAMI (1.Gun) 
11 
ZİLHİCCE 
1433
26
EKİM-2012
CUMA
KURBAN BAYRAMI (2.Gun) 
12 
ZİLHİCCE 
1433
27
EKİM-2012
CUMARTESİ
KURBAN BAYRAMI (3.Gun) 
13 
ZİLHİCCE 
1433
28
EKİM-2012
PAZAR
KURBAN BAYRAMI (4.Gun) 
1
MUHARREM
1434
15
KASIM-2012
PERŞEMBE
HİCRİ YILBAŞI
10
MUHARREM
1434
24
KASIM-2012
CUMARTESİ
AŞURE GÜNÜ
1
SAFER
1434
14
ARALIK-2012
CUMA
........

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...