darbe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
darbe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28.6.13

35'inci Madde ve Vakayı Hayriye


TSK İç Hizmet kanunu 35. maddenin darbelere mazeret oluşturmayacak şekilde değiştirilmesi Vakayı Hayriye (Hayırlı Vak'a) olur.

Madde 35: Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.

Yeni Haliyle Taslak 35. Madde : "Silahlı Kuvvetler'in vazifesi; yurtdışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır"

Artık bu madde inşaAllah millet iradesine müdehalelere, darbelere, zulümlere bahane olmaz. Milletimiz inşaAllah aynı acıları tekrar yaşamaz.

NOT :(15 Haziran 1826). Yeniçeri ocaginin kaldirilmasi Osmanli tarihinin dönüm noktalarindan biridir. Yenileşme hareketinin en önemli adımı sayılır. Bu olay tarihimizde "Vak'a-i Hayriye=Hayirli olay" diye adlandırılır.



31.5.13

Türk Tarihinde Askeri Darbe ve İsyanlar Manzumesi


27 Mayıs darbesinin yıldönümü.


Yıl döndü dönmesine. Lakin henüz keser dönmedi, sap dönmedi.

Keser döner sap döner gün gelir hesap döner demişler.

Ama o gün bir türlü gelmiyor galiba bizim memlekette.

Gelse de mazlum görmüyor o günü. Mazlumun gördüğü yanına kar kalan zulmü oluyor.


Asker milletiz. Türk tarihi ile Türk askeri tarihi yaşıttır ve yaşlıdır. Herhalde askeri müdahale tarihi de öyle.

Askeri müdahale öyle mi, nereye müdahale ediyor asker? Meşru siyasi idareye. Ne zaman? Tepesi attığında, keli kızdığında. Kim bu askerler? Yüzyılına göre değişiyor. Bir bakmışsın adına yeniçeri diyorlar, bir bakmışsın adına ittihatçı diyorlar, bir bakmışsın adına başka bir şey deniyor. Peki dertleri ne? Dertleri var elbet, var bir dertleri ki kazan kaldırıyorlar. Var bir dertleri ki bab-ı ali'yi basıyorlar, var bir dertleri ki ipte veziri azam - vezir - başbakan - bakan sallandırıyorlar. İyi ama dertleri ne? Yaptıklarına değiyor mu bari? Kurtarabiliyorlar mı memleketi?

Bunların dertleri ne? Yakın tarihin darbeleriyle ve darbe teşebbüsleriyle yeni yeni yüzleşmeye başladığımız şu günlerde, tarihimizdeki tüm darbeleri topyekün inceleyip kronik hastalığımıza külli ve ihatalı bir çözüm arama çabası ve gayreti içinde olmak vaciptir. Bu işe kalıcı bir çözüm gerekir.

Yakın tarihimizdeki askeri müdahale ve darbeler eksenli kitaplardan Türk tarihinde askeri müdahaleler ve darbeler eksenli kitaplara kaymanın, bu tür kitaplar da yazmanın vakti gelmiştir.

İşte o zaman görüntü daha da netleşebilir. Günlük siyasette ve aktüelin kargaşasında boğulmadan manzaraya bakmak için Türk tarihindeki askeri darbe ve müdahaleler topyekün incelenip bir eserde cem edilmeli. Yeniçerisinden Kalabalısına, ittihatçısından milli birlikçisine kadar, ve henüz cahilane bilemediğimiz diğer darbe ve müdahaleler atlanmadan esere alınmalı.

Tarihimizde çok sayıda devlet kurmuşuz. Bu biraz da şu demek, çoksa sayıda devlet yıkıp yeniden kurmuşuz. Çoğu zaman da yıkılan devlet bir askeri darbe sonucu yıkılıyor, yani yeni devlet darbeyi yapanlar tarafından kuruluyor. Türk tarihi adeta yıkılıp yeniden kurulan devletler manzumesidir. Her mısranın sonu genelde aynı şekilde kaçınılmaz sonla, bir müdahale ile biter. Sonra "kurucu irade" gelir, mısrayı bitirdiği yerden bir alt satıra geçip yeni mısrayı yazmaya başlar. Kafasında "kurduğu" şekilde yazar. Ama nedense hep bu kurulanlar kulak tırmalar, uymaz bizim milletin kalıbına, aruzuna. Uymasada uydururlar, zorlarlar uydurmak için. Zulmederler uydurana kadar. Uymasada uydu dersin, mecbur. Uymasada uydu.

Artık uymasın, Allah aşkına. Artık zulüm olmasın. Bırakın şu milleti, rahat çalışsın, üretsin. Enerjisini boşa harcamasın. Bırakın biraz rahat etsin, rahat rahat üretsin. Yeniden dünyaya adaleti ve hoşgörüyü yaysın. Toprak değil gönül fethetsin. Kan değil mürekkep akıtsın.

Bırakın şu milleti, artık gönlünce yaşasın!



5.10.12

Demokrasi Tarihimizin 3. Dönemi Hayırlı Olsun

Bugün Türkiye 1993 senesini sorguluyor. Evet, er geç sorgulanacağı açıktı. 2012'ye nasip oldu.

2 sene önce bu konu ile ilgili 1993 Yılını Anlamak başlığıyla bir yazı yayınlamıştık. Bazı şeyler ortadadır ancak konuşmak her zaman mümkün olmaz. Ancak artık durum değişiyor ve daha da değişecek gibi gözüküyor. Türkiye konuşuyor, Türkiye yargılıyor.

Türkiye Cumhuriyeti demokrasi tarihinin 3. dönemine girdiğimizi görüyoruz. ( 1. dönem Tek Partili, Milli Şefli dönem, 2. dönem darbeli-kesintili-askeri vesayetin kol gezdiği sözde demokrasi dönemi, 3. dönem ise darbecilerin yargılanabildiği, bunlara karşı sinmeden hesap sorulabildiği dönemler olarak tanımlanabilir. ) 4. dönemde ise Allah nasip ederse kimse darbeye cesaret bile edemeyecek, her şey olması gerektiği gibi olacak ve milli egemenlik tam olarak sağlanacaktır. İnşallah o Türkiyede de en kısa zamanda yaşama zevkine erişiriz.

3. dönemde, 4. dönemin bir hazırlığı olarak bir hesaplaşma ve aydınlatma dönemi yaşanacaktır ve yaşanıyor da. Geçmişin karanlık noktaları ve ilişkileri bir bir deşifre ediliyor, kamuoyuyla paylaşılıyor. Zaten 2023-2053-2071 hedeflerine geçmişin karanlıkları aydınlatılmadan ve geçmişin meseleleri halledilmeden kararlı ve hızlı bir şekilde yürümek mümkün olmaz. Kesintilerin, duraklama ve aksaklıkları olmaması için eskinin ayak bağı olmuş meseleleri halledilmeliydi. Allah'a şükürler olsun ki içinde bulunduğumuz süreçte hallediliyor.

Zaten rüzgarı arkamıza almışız, konjonktür yakın tarihte hiç olmadığı kadar Türkiye'nin lehine dönmüş vaziyette. İç meselelerimizi ivedilikle halledip siyasi birliğimizi bir an önce tam olarak ve gerçek manada sağlarsak, Güney Kore'nin 15-20 senede kat ettiği mesafeyi, belki daha da ilerisini önümüzdeki 15-20 senelik sürede kat etmemiz işten bile değil.
Evet yeter ki demokrasimizi oturtalım ve meselelerimizi yeni meseleler ortaya çıkartmadan halledelim. Gerisi kendiliğinden gelecek. Siyasi birliğini sağlamış bir Türkiye'nin, Güney Kore'nin yakaladığı başarıyı da geçecek bir başarı sergileyeceği bugün feraset ve fetanet sahibi, ön yargısız, dar kalıplara kendini hapsetmemiş özgür dimağlarca açıkça görülmektedir.

Siyasi birlik demek bir partinin %50 ya da %60 oy ile tek başına iktidar olması demek değildir, siyasi birlik bu partilerin kapatılmaması, başbakanlarının idam edilmemesi, demokrasiye ince ayar verilmemesi demektir. Siyasi birlik demek dağlarda beyni yıkanmış kendini akıllı ve entel zanneden maceracı, kandırılmış, insanlıktan çıkmış kuklaların gezmemesi demektir. Siyasi birlik demek üç beş çapulcunun aydın öldüremediği bir huzur ve güven ortamı demektir. 


Kim ne derse desin, siyasi birliğimizi sağlama yolunda ilerliyoruz, ve bu millet de bunu görüyor. Yüce milletimiz, toplum mühendisliği yaptığını zanneden bazı "sivri zekalı", kendini beğenmiş, vizyonsuz ve ahlaksız insanlardan çok daha zeki, çok daha ileri görüşlü. Bunu da ispat etti, ve edecektir de. 


Aydınlık gelecekler bizlerin olacak, ve bu sefer dünyayı kılıçla değil ilimle feth edeceğiz.




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...