turgut özal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
turgut özal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5.10.12

Demokrasi Tarihimizin 3. Dönemi Hayırlı Olsun

Bugün Türkiye 1993 senesini sorguluyor. Evet, er geç sorgulanacağı açıktı. 2012'ye nasip oldu.

2 sene önce bu konu ile ilgili 1993 Yılını Anlamak başlığıyla bir yazı yayınlamıştık. Bazı şeyler ortadadır ancak konuşmak her zaman mümkün olmaz. Ancak artık durum değişiyor ve daha da değişecek gibi gözüküyor. Türkiye konuşuyor, Türkiye yargılıyor.

Türkiye Cumhuriyeti demokrasi tarihinin 3. dönemine girdiğimizi görüyoruz. ( 1. dönem Tek Partili, Milli Şefli dönem, 2. dönem darbeli-kesintili-askeri vesayetin kol gezdiği sözde demokrasi dönemi, 3. dönem ise darbecilerin yargılanabildiği, bunlara karşı sinmeden hesap sorulabildiği dönemler olarak tanımlanabilir. ) 4. dönemde ise Allah nasip ederse kimse darbeye cesaret bile edemeyecek, her şey olması gerektiği gibi olacak ve milli egemenlik tam olarak sağlanacaktır. İnşallah o Türkiyede de en kısa zamanda yaşama zevkine erişiriz.

3. dönemde, 4. dönemin bir hazırlığı olarak bir hesaplaşma ve aydınlatma dönemi yaşanacaktır ve yaşanıyor da. Geçmişin karanlık noktaları ve ilişkileri bir bir deşifre ediliyor, kamuoyuyla paylaşılıyor. Zaten 2023-2053-2071 hedeflerine geçmişin karanlıkları aydınlatılmadan ve geçmişin meseleleri halledilmeden kararlı ve hızlı bir şekilde yürümek mümkün olmaz. Kesintilerin, duraklama ve aksaklıkları olmaması için eskinin ayak bağı olmuş meseleleri halledilmeliydi. Allah'a şükürler olsun ki içinde bulunduğumuz süreçte hallediliyor.

Zaten rüzgarı arkamıza almışız, konjonktür yakın tarihte hiç olmadığı kadar Türkiye'nin lehine dönmüş vaziyette. İç meselelerimizi ivedilikle halledip siyasi birliğimizi bir an önce tam olarak ve gerçek manada sağlarsak, Güney Kore'nin 15-20 senede kat ettiği mesafeyi, belki daha da ilerisini önümüzdeki 15-20 senelik sürede kat etmemiz işten bile değil.
Evet yeter ki demokrasimizi oturtalım ve meselelerimizi yeni meseleler ortaya çıkartmadan halledelim. Gerisi kendiliğinden gelecek. Siyasi birliğini sağlamış bir Türkiye'nin, Güney Kore'nin yakaladığı başarıyı da geçecek bir başarı sergileyeceği bugün feraset ve fetanet sahibi, ön yargısız, dar kalıplara kendini hapsetmemiş özgür dimağlarca açıkça görülmektedir.

Siyasi birlik demek bir partinin %50 ya da %60 oy ile tek başına iktidar olması demek değildir, siyasi birlik bu partilerin kapatılmaması, başbakanlarının idam edilmemesi, demokrasiye ince ayar verilmemesi demektir. Siyasi birlik demek dağlarda beyni yıkanmış kendini akıllı ve entel zanneden maceracı, kandırılmış, insanlıktan çıkmış kuklaların gezmemesi demektir. Siyasi birlik demek üç beş çapulcunun aydın öldüremediği bir huzur ve güven ortamı demektir. 


Kim ne derse desin, siyasi birliğimizi sağlama yolunda ilerliyoruz, ve bu millet de bunu görüyor. Yüce milletimiz, toplum mühendisliği yaptığını zanneden bazı "sivri zekalı", kendini beğenmiş, vizyonsuz ve ahlaksız insanlardan çok daha zeki, çok daha ileri görüşlü. Bunu da ispat etti, ve edecektir de. 


Aydınlık gelecekler bizlerin olacak, ve bu sefer dünyayı kılıçla değil ilimle feth edeceğiz.




9.10.10

Köşkün Hediyesi

ABD Yüksek Mahkemesi, kendini korumak ve avlanmak için silah taşıma veya bulundurmanın Amerikan halkının anayasal hakkı olduğuna karar verdi. ABD tarihinin en önemli kararlarından biri olarak nitelenen bu hüküm, Bush yönetiminin istediğinden bile daha ileri çıktı.Yargıçların dörde karşı beş oyla onayladıkları karar,Washington’da 32 yıldır uygulanan silah yasağına da son vermiş oldu.”(2008 Tarihli Bir Haber)


Şimdi bizim memlekette bi ara sempatik, sevimli esprili bi cumhurbaşkanı vardı, bilmiyorum, ben o zamanlar küçüktüm, aklımda öyle kalmış. Aklımda kaldığı kadarıyla Amerika’yı da seviyordu. Hatta bizi “tam bağımsız” küçük Amerika mı yapacaktı, ya da biz küçük Amerika olacağız mı demişti, hatırlamıyorum. Şu an internete de bağlı değilim bakamıyorum maalesef, siz bakarsınız artık. O yıllarda katma değer vergisi de hayatımıza girdi. Bir silah alışverişi bir fiş anlamına geldiği için silah almak hemen kolaylaştırıldı tabii. Hem küçük Amerika olacaksak silahsız olmaz yani, herkesin belinde olacak! Baksanıza yukarıdaki habere, silah bir Amerikalının anayasal hakkıymış. Onların anayasal hakkıysa biz de kanununu çıkarırız, ne de olsa anayasadaki hükmün bi küçüğü kanun, biz de küçük Amerika!

Neyse uzatmayalım. Cumhurbaşkanımız o zamanın emniyet müdürlerinden birine(Şükrü Balcı Smith &Wesson marka bir silah hediye ediyor. Süleyman Demirel’in Uzanlara Uzi hediye etmesinden daha masum duruyor değil mi. Adam zaten polismiş, silah hediye edilebilecek biri değil mi? Bence değil işte. Silahtan hediye mi olur? Bakın sonra o silahla neler oluyor: Şükrü Balcı’nın oğlu Ertuğrul Balcı Gayrettepe’deki Discorium barda tartıştığı güvenlik görevlisi Nemci Akın’ı üç el ateş ederek öldürüyor, merhumun eşi de 2 aylık bebeğini düşürüyor.

Kimse özenmesin, çoluğunu çocuğunu da özendirmesin. Bunlar güzel şeyler değil.

Cumhurbaşkanımızın kendisi de silahlı saldırıya uğramıştı, sonra da altına benim de çekinmeden imzamı atabileceğim  "Bilhassa belirtmek istiyorum; Allah'ın verdiği ömrü, O'nun isteğinden başka alacak yoktur, biz de O'na teslim olmuşuzdur." sözlerini sarf etmişti. Evet, O’nun isteğinin dışında kimse can alamaz ama, canların haksız yere alınmasına vesile olmak da hoş bir durum olmasa gerek. Silah hobi olsun diye alınacak, keyif için kullanılacak, hele ki keyfe keder hediye edilecek bir şey değildir. Artık biraz bazı şeyleri düşünelim öyle hareket edelim.

                                                                                                     mademir.com
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...