* * * HADİSLER * * *
İbn-i
Abbas'tan (r.a.) rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Rasûlullah (s.a.s.)bize hitap ederek şöyle buyurdu: Ey
insanlar! Hac size farz kılındı. Bunun üzerine el-Akra' b. Hâbis
ayağa kalkarak: - Ey Allah'ın elçisi! Hac her yıl mı (bize)
farzdır? diye sordu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.)şöyle
buyurdu: - Yok, hayır. Bir defadır. Kim daha fazla yapacak olursa,
o nâfiledir." (Müslim;
"Hac", 412; Tirmizî, "Hac", 5, Tefsir-i Sûre
(5), 15. Nesâî, "Menâsik"; " 1. İbn-i Mâce;
"Menâsik", 2; Dârimî; "Menâsik"; 4; Ahmed b.
Hanbel, I, 255, 292, 301, 321, 325; II- 508. )
Ebû
Hüreyre (r.a.) anlatıyor: Allah’ın Elçisi bize konuşma yaptı
ve,- "Ey insanlar! Allah size haccı farz kılmıştır,
haccediniz" buyurdu. Bir sahâbî, - "Ey Allah’ın
Elçisi! Her yıl mı?" diye sordu. Peygamberimiz, sükût etti
cevap vermedi. Sahâbî sorusunu üç defa tekrarladı, bunun üzerine
Peygamberimiz (s.a.s.), - "Eğer ‘evet’ deseydim her yıl
hac yapmak farz olurdu, buna gücünüz yetmezdi" cevabını
verdi. (
Müslim, "Hac", 412. bk. İbn Mâce, "Menâsik",
2.)
Ebu
Hureyre’den (r.a.) rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Peygamber (s.a.s.) 'e: - Amellerin hangisi daha fazîletlidir?
diye sorulunca, o şöyle buyurmuştur: - Allah'a ve Rasûlüne îmân
etmektir. -Sonra hangisidir? diye sorulunca, şöyle
buyurmuştur: - Allah yolunda cihâddır. - Sonra hangisidir? diye
sorulunca, şöyle buyurmuştur: - Kabul olunmuş hacdır."
(Buhârî;
"Hac", 4; " İman", 18; Müslim, "İman",
135.)
İbni
Ömer (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu: "İslâm dini beş esas üzerine kurulmuştur:
Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü
olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek
ve ramazan orucunu tutmak." (Buhârî,
"Îmân", 1, 2; Tefsîru sûre (2), 30; Müslim, "Îmân",
19–22. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 3; Nesâî, îmân 13.)
Ebû
Hüreyre (r.a.) dedi ki, ben Resûlullah (s.a.s.) ‘ın şöyle
buyurduğunu işittim: "Kötü söz söylemeden ve büyük günah
işlemeden hacceden kimse, annesinden doğduğu gündeki gibi
günahsız olarak (evine) döner." (Buhârî,
"Hac", 4, "Muhsar", 10)
Ebû
Hüreyre (r.a.) 'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu: "Umre ibadeti, daha sonraki bir umreye kadar
işlenecek günahlara kefârettir. Mebrûr haccın karşılığı
ise, ancak cennettir." (Buhârî,
"Umre", 1; Müslim, "Hac", 437. Ayrıca bk.
Tirmizî, "Hac", 88; Nesâî, "Menâsik", 3, 5,
77; İbni Mâce, "Menâsik", 3.)
?Ebû
Hüreyre (r.a.) 'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu: "Hac ve Umre yapanlar Allah'ın misafirleridir.
O'ndan birşey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onları
affeder. " (İbn
Mâce, "Menâsik", 5).
Hz.
Ömer (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu: " Hac ve umreyi peşi peşine yapınız. Bu
ikisi, körüğün; demir, altın ve gümüşün pasını yok ettigi
gibi, fakirliği ve günâhları yok eder. Mebrûr haccın sevabı
ancak cennettir" (Tirmizî,
"Hac", 2; Nesâî, "Hac", 6; İbn Mâce,
"Menâsik", 3)
İbn
Abbas (r.a)’tan rivâyete göre; Has’am kabilesinden bir kadın
Müzdelife günü Rasûlullah (s.a.s)’e: "Ey Allah’ın
Rasûlü! Allah’ın kullarına farz kıldığı hac ihtiyar babama
da farz oldu. Babam yolculuk yapmaya dayanamaz, onun yerine ben
haccedebilir miyim?" dedim. Peygamber (s.a.v)’de: "Evet"
buyurdu.(
Nesai, "Menâsikü'l-Hac", 9; Ayrıca bkz. Buhârî, "Hac",
1, "Cihâd", 154, 162, 192, "Edeb", 68; Müslim,
"Hac", 407, "Fedâilü's–sahâbe", 135, 137.)
Abdurrahman
b. Ya’mer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Hac arafattır, Hac
arafattır, Hac arafattır, Minâ günleri ise üç gündür."
"... Kim iki gün içerisinde Minâ’dan Mekke’ye dönerse
ona günah yoktur, kim de geri kalırsa yolunu Allah ve kitapla
bulduğu takdirde günaha girmemiş olur..." (Bakara,2/ 203)
Fecr doğmadan önce Arafat’a yetişen kişi Hacca yetişmiş olur.
(Tirmizi,
"Tefsîru'l-Kur'ân", 2)
Âişe
(r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (s.a.s.) şöyle
buyurdu: "Allah, hiçbir günde, arefe günündeki kadar bir
kulu ateşten çok azat etmez. Allah mahlukata rahmetiyle yaklaşır
ve meleklere karşı onlarla iftihar ederek "Bunlar ne
diliyorlar?" buyurur" (Müslim,
"Hac", 436; İbn Mâce, "Menâsik", 56)
* * * AYETLER * * *
(Ey
Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip
durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette
seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle),
yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de
nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne
çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden
(gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların
yaptıklarından habersiz değildir.” (Bakara, 2/144) [1]
“Şüphesiz
Safa ile Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için
her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret eder ve onları da
tavaf ederse, bunda bir günah yoktur.[2] Her kim de gönlünden
koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah onu bilir, karşılığını
verir.” (Bakara,2/158)
“Sana,
hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit
ölçüleridir.”[3] (Bakara,2/189)
“Haccı
da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve
benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen
kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı
tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından
rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır) sa fidye olarak ya
oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir.
Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen
kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü
hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün
oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar
içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın
cezasının çetin olduğunu bilin.”
(Bakara, 2/196)
“Hac
(ayları), bilinen aylardır.[4] Kim o aylarda hacca başlarsa, artık
ona hacda cinsel ilişki, günaha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne
hayır yaparsanız, Allah onu bilir. (Ahiret için) azık toplayın.
Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takva (Allah’a karşı
gelmekten sakınma)dır. Ey akıl sahipleri, bana karşı gelmekten
sakının.”
(Bakara, 2/197)
“(Hac
mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte
size bir günah yoktur. Arafat’tan ayrılıp (sel gibi
Müzdelife’ye) akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da Allah’ı
zikredin.[5] Onu, size gösterdiği gibi zikredin. Doğrusu siz onun
yol göstermesinden önce yolunu şaşırmışlardan idiniz. Sonra
insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan
bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok
merhamet edendir.”
(Bakara, 2/198-199)
Hac
ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı
andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı
anın. İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada
ver” diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.[6]
(Bakara, 2/200)
“Şüphesiz,
insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere
rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir. Onda
apaçık deliller, Makam-ı İbrahim[7] vardır. Oraya kim girerse,
güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi,
Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu
hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden
müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey O’na
muhtaçtır.)”
(Al-i İmran, 3/96-97)
“Ey
iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine[8], haram
aya[9], hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara
ve de Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ’be’ye
gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda
(isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye
birtakımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya
sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten
sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere
yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü
Allah’ın cezası çok şiddetlidir.”
(Maide, 5/2)
“Hani
biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak
koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde
edenler için temizle” diye belirlemiştik. İnsanlar arasında
haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen
yorgun develer üzerinde sana gelsinler. Gelsinler
ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın
kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine
belli günlerde[10] (onları kurban ederken) Allah’ın adını
ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.
Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve
Beyt-i Atik’i (Kâbe’yi) tavaf etsinler.”
(Hac, 22/26-29)
[1]
. Hz.Peygamber, Hicrî ikinci yılın ortalarına kadar namazlarda
Kudüs cihetine yöneliyor, fakat hep Kâbe’ye yönelme emrinin
gelmesini bekliyordu. Bir ikindi namazı sırasında Allah Teâlâ,
Kâbe’ye doğru yönelmesini emretti. Kudüs’e doğru yönelerek
başlanan bu namaz Kâbe’ye yönelerek tamamlandı. Bu olayın
geçtiği yerde yapılan mescit, bugün “Mescid-i Kıbleteyn”,
yani iki kıbleli mescit diye anılmaktadır.
[2]
. Safa ile Merve, Kâbe’nin doğu tarafında bulunan iki tepenin
adıdır. Bu iki tepe arasında usulünce gidip gelme demek olan
“sa’y”, Hz.İbrahim, eşi Hacer ve oğlu İsmail’e dayanan
bir geleneğin ihyası olup, haccın ve umrenin vaciblerindendir.
Cahiliye döneminde Safa ve Merve tepelerinde putlar bulunuyor ve
müşrikler de bu tepeler arasında sa’y ediyorlardı. İslâm
gelince mü’minler, bu eski müşrik uygulaması sebebiyle, Safa ve
Merve arasında sa’y etmekten endişe etmişlerdi. Bu âyet onların
endişesini gidermektedir.
[3]
. Hz.Peygamber’e, “Hilâl niçin önce iplik gibi incecik
görünüyor, sonra kalınlaşıp nihayet daire şeklini alıyor?”
diye soru yöneltilmişti. Âyetin bu kısmında söz konusu soruya,
ayın hareketlerinin zaman tayininde, özellikle hac, oruç ve zekât
gibi ibadetlerin vakitlerinin belirlenmesinde kıstas olduğu ifade
edilerek cevap verilmektedir.
[4]
. Hac ayları, Şevval ve Zilkade ayları ile Zilhicce ayının ilk
on günüdür.
[5]
.Meş’ar-i Haram, Müzdelife’de bir yerdir. Müzdelife vakfesinin
burada yapılması sünnettir.
[6]
. Tefsir kaynaklarında ifade edildiğine göre, İslâm’dan önce
müşrikler hac işlemlerini tamamladıktan sonra Müzdelife’de
oturur, atalarını anar, onlara ve kendilerine ait başarılarla
öğünürlerdi. Bu âyette, müslümanlara, müşriklerin bu âdetine
uymamaları ve Allah’ı çok anmaları hatırlatılmaktadır.
[7]
. Âyette geçen “Makam-ı İbrahim”in ne olduğu konusunda
tefsir bilginleri çeşitli görüşler belirtmişlerdir. “Hac
ibadetinin yapılması sırasında ziyaret edilen yerlerden biri”,
“Kâbe”, “Harem diye bilinen alan”, “Hz. İbrahim’in
Kâbe’yi inşa ederken iskele olarak kullandığı ve halkı hacca
davet ederken üzerine çıktığı taşın bulunduğu alan”
şeklindeki açıklamalar bunlardan bazılarıdır.
[8]
. Meâlde geçen “nişaneler” kelimesi, âyetteki “şeâir”
kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. “Şeâir”,
alametler, işaretler ve semboller demektir. Burada kastedilen, dinin
belirgin alametleri, işaretleri ve sembolleridir. Özellikle de
haccın eda edildiği kutsal yerler ve bazı hac fiilleridir.
[9]
. Haram ay ifadesiyle Muharrem, Zilka’de, Zilhicce ve Receb
aylarından her biri kastedilmektedir
[10] . İslâm âlimlerinin
çoğunluğuna göre, bu belli günler Zilhicce’nin ilk on günüdür.
Onuncu günü Kurban bayramının ilk günü olmaktadır.