.
: Ayet-i Kerimeler : .
Her
günahkâr yalancının vay haline! Kendisine Allah’ın âyetlerinin
okunduğunu işitir de, sonra büyüklük taslayarak sanki onları
hiç duymamış gibi direnir. İşte onu elem dolu bir azap ile
müjdele! Âyetlerimizden bir şey öğrenince onu alaya alır. Onlar
için alçaltıcı bir azap vardır!
(Casiye/7-9)
Şüphesiz
âyetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp
döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini
yenileyeceğiz. Şüphesiz, Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve
hikmet sahibidir.
(Nisa/56)
İşte iki
hasım taraf ki, Rableri hakkında tartışmaya girmişlerdir.
Bunlardan inkâr edenler için ateşten giysiler biçilmiştir.
Başlarının üstünden de kaynar su dökülür. Onunla,
karınlarının içindekiler ve derileri eritilir. Onlar için bir de
demirden topuzlar vardır. Her ne zaman cehennemden, o ıstıraptan
çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara, “Tadın
yangın azabını” denilir.
(Hac/19-22)
Onlar için
cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden
örtüler var. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.
(Araf/41)
Onlar,
iliklerine işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne
serin ve ne de yararlı olan zifiri bir gölge içinde!...
(Vakıa/42-44)
Ey
iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar
olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin,
Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve
kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.
(Tahrim/6)
Dehşeti her
şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi? O gün birtakım
yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir. Çalışmış, (boşa)
yorulmuşlardır. Kızgın ateşe girerler. Son derece kızgın bir
kaynaktan içirilirler. Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli
bitkiden başka yiyecek yoktur. O, ne besler ne de açlıktan
kurtarır.
(Gaşiye/1-7)
Onlar için
üstlerinde ateşten katmanlar, altlarında (ateşten) katmanlar
vardır. İşte Allah kullarını bununla korkutur. Ey kullarım bana
karşı gelmekten sakının.
(Zümer/16)
Şüphesiz
Allah kâfirlere lanet etmiş ve onlara alevli bir ateş
hazırlamıştır. Onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır. Hiçbir
dost, hiçbir yardımcı bulamayacaklardır. Yüzlerinin ateşte bir
yandan bir yana döndürüleceği gün. “Keşke Allah’a ve
Resûl’e itaat etseydik” diyecekler.
(Ahzap/64-66)
Gerçek vaat
(kıyamet kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin
gözleri açılıp donakalmıştır. “Eyvah bizlere! Doğrusu biz
bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz.” derler. Hiç
şüphesiz siz ve Allah’tan başka kulluk ettikleriniz cehennem
odunusunuz. Siz oraya varacaksınız. Eğer onlar ilah olsalardı
oraya varmazlardı. Hâlbuki hepsi orada ebedi kalacaklardır.
Onların orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir
şey işitmezler.
(Enbiya/97-100)
O
zaman onlar, boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde
kaynar suda sürünecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.
(Mümin/71-72)
Bu
ateş onları uzak mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve
uğultusunu işitirler.
(Furkan/12)
:
Hadis-i Şerifler : .
Abdullah bin
Mes’ûd (r.a.) den: Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: O gün
cehennem getirilecek, onun yetmiş bin bağı olacak ve her bağ ile
beraber cehennemi çeken yetmiş bin melek bulunacaktır.
(Müslim
2842/29, Tirmizî 2698)
Numan bin
Beşir (r.a.) den; Ben Rasûlullah (s.a.s.) dan işittim, şöyle
buyuruyordu: Şüphesiz kıyamet gününde ateş ehlinin en hafif
azaplısı şöyle bir adamdır ki, onun iki ayağı altının
çukurlarında iki ateş parçası vardır da, bunların
sıcaklığından onun beyni bakır tencere ve kumkuma adındaki
madeni kabın kaynaması gibi kaynayacaktır.
(Buhârî
6463, Tirmizî 2731)
Resûlullah
(s.a.s.) buyurdular ki: Veyl, cehennemde bir vadidir. Kâfir orada,
kırk yıl batar da dibine ulaşamaz.
(Tirmizî,
Tefsir, Enbiya, 3164)
Semuretu’bnu
Cundeb (r.a.) den; Nebi (s.a.s.) şöyle buyurdu: Onlardan kimi
vardır ki, ateş onu iki topuğuna kadar yakalar. Kimi vardır ki,
onu dizlerine kadar yakalar. Kimi vardır ki, ateş onu beline kadar
yakalar. Kimi de vardır ki, ateş onu boynuna kadar yakalayıp
yakar.
(Müslim
2845/33)
Usame bin
Zeyd (r.a.) den; Ben Rasûlullah (s.a.s.)’den şöyle buyururken
işittim: Kıyamet gününde bir kişi getirilir ve cehennemin içine
atılır da orada onun bağırsakları derhal karnından dışarı
çıkar. Sonra o kişi (bağırsakları etrafında) değirmen
eşeğinin dönüşü gibi döner. Bunun üzerine cehennem ahalisi o
kişinin başına toplanırlar da: “Ey filan! Senin bu halin nedir?
Sen bize (dünyada) iyiliği emreder ve bizleri kötülükten
nehyeder değil miydin?” derler. O da: “(Evet) ben size iyiliği
emrederdim, fakat onu kendim yapmazdım. Yine ben sizleri kötülükten
nehyederdim de onu kendim işlerdim,” diye cevap verir.
(Buhârî
3065)
Ebu
Hureyre (r.a.) anlatıyor: Resûlullah (s.a.s.) buyurdular ki:
Kıyamet günü, ateşten bir parça, boyun şeklinde uzanır. Bunun,
gören iki gözü, işiten iki kulağı, konuşan bir dili vardır.
Der ki: Ben üç takım (insanı cezalandırmak) için
vazifelendirildim: Allah’la birlikte bir başka ilaha dua eden
kimse, bile bile zulmeden cebbâr, tasvirciler (tapınılması için
canlı
resmi ve
heykeli yapanlar).
(Tirmizî,
Cehennem 1-2577)
Utbe bin
Gazvan (r.a.) den; Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: Kocaman bir
kaya cehennemin kenarından aşağı bırakılır, cehennem çukuruna
yetmiş sene iniş yapar(yuvarlanır) ve yine dibine varamaz. “Utbe
bin Gazvan şöyle devam etti; Ömer (r.a.) şöyle derdi: “Cehennem
ateşini sık sık hatırlayın. Onun sıcaklığı şiddetli, dibi
derin ve kamçıları demirdendir.”
(Tirmizî
2701)
Resûlullah
(s.a.s.) buyurdular ki: Cehennem ateşi bin yıl yakıldı. Öyle ki
kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı, öyle ki
beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi o siyah ve
karanlıktır.
(Tirmizî,
Cehennem 8-2594)
Ebu
Hureyre (r.a.) şöyle dedi: Nebi (s.a.s.): Sizin şu ateşiniz
cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir parçadır dedi. Sahabeler:
Ya Rasûlullah! Vallahi dünya ateşi muhakkak kâfi gelir dediler.
Rasûlullah (s.a.s.): Cehennem ateşi dünya ateşleri üzerine
altmış dokuz derece daha fazla kılındı. Bunların her birinin
harareti bütün dünya ateşinin harareti gibidir buyurdu.
(Müslim
2843/30, Buhârî 3064, Tirmizî 2715)
Enes bin
Malik (r.a.)den; Nebi (s.a.s.) şöyle buyurdu: Bir kavim,
kendilerine cehennem ateşi dokunduktan sonra simaları kırmızımsı
siyah bir renkte olarak cehennemden çıkacak ve cennete girecekler
de cennet ehli bunlara “Cehennemlikler” diye isim vereceklerdir.
(Buhârî
6462)
Ebu’d-Derda
(r.a.) anlatıyor:
Resûlullah
(s.a.s.) buyurdular ki: Cehennem ehline açlık musallat edilir. Bu,
içinde bulundukları azaba eşit dereceye ulaşır. Açlığa karşı
yardım talep ederler. Onlara besleyici olmayan ve açlığı
gidermeyen dikenli bir ot verilir. Onlar tekrar yiyecek isterler. Bu
sefer de boğazda tıkanıp kalan bir yiyecek verilir. Bu da
boğazlarında takılır kalır, ne ileri geçer, ne de geri gelir.
Onlar, dünyada iken bu durumda, bir içecekle, takılan lokmaları
kaydırdıklarını hatırlarlar ve bir içecek isterler.
Kendilerine, demir kancaları bulunan kaplarda kaynar sular verilir.
Bu kaplar, yüzlerine yaklaştırılınca, yüzlerini dağlayıp
atar. Su karınlarına girince içlerini paramparça eder… Onlar:“Cehennemin
bekçilerini çağıralım, belki azabımızı hafifletirler!”
derler. Onları çağırırlar. Melekler onlara: “Size
peygamberiniz bu halleri açıklayan haberleri getirmemiş miydi?”
derler. Onlar: “Evet getirmişti (ama dinlemedik)” derler. Bunun
üzerine Cehennemin bekçileri: “Siz isteyin durun! Ancak
kâfirlerin istekleri burada boşadır!” derler… Cehennemlikler
bekçilerden ümidi kesince: “(Cehennem zebanilerinin başı olan)
Malik’i çağıralım!” derler.(Malik
gelince): “Ey Malik (söyle de) Rabbin bizim hakkımızda ölüme
hükmetsin!” diye cevap verir. Hadisin ravilerinden A’meş
rahimehullah der ki: “Bana bildirildi ki, cehennemliklerin Malik’e
yalvarmaları ile Malik’in onlara verdiği cevap arasında bin
yıllık zaman geçecektir… Cehennemlikler bu sefer aralarında:
“Rabbinize dua edin, sizin için O’ndan daha hayırlı kimse
yoktur!” diyecekler ve şöyle yalvaracaklar:“Ey
Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe çalmıştı, biz gerçekten
sapıtmış kimselerdik. Ey Rabbimiz, bizi bundan çıkar.Eğer yine
küfre dönersek artık hiç şüphesiz ki zalimlerden oluruz…”
Rab Teâlâ onlara şöyle der: “Cehennemin içine yıkılıp
gidin! Benimle bir daha konuşmayın!” Resûlullah (s.a.s.) devamla
dedi ki: “Bu cevap üzerine, cehennem ehli her türlü hayırdan
ümitlerini keserler; hıçkırmaya, nedamet etmeye, dövünüp
yırtınmaya başlarlar.”
(Tirmizî,
Cehennem 5-2589)
Hz.
Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor:
Resûlullah
(s.a.s.) buyurdular ki: Cehennemliklerin tepelerine kaynar su
dökülür. Bu su, vücutlarının içine nüfuz eder, öyle ki
karınlarına kadar ulaşır; içlerinde ne var ne yok, söker atar
ve ayaklarını delip geçer. Bu hâdise (“Bununla karınlarının
içinde ne varsa hepsi ve derileri eritilecektir” Hacc/20)
ayetinde
zikri geçen eritme (es-Sahru) hâdisesidir. Sonra (eriyen cesetleri)
eski haline iade edilir.”
(Tirmizî,
Cehennem 4-2585)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder