kuran-ı kerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kuran-ı kerim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27.3.12

Asıl Onlardır Soyu Kesik Olanlar

Dikkatimizi çekiyor, özellikle imanın ve tevhidin zayıf olduğu, ahlaksızlığın olağanlaştığı memleketlerde doğum oranlarında önemli bir düşüş var. Hükümetleri ne yaparsa yapsın bir türlü bu düşüşü engelleyemiyorlar. Nüfuslarında ciddi azalmalar var. Nüfusları artıyor gözükenlerin ise çoğu doğal yollarla değil, aldığı dış göçlerle nüfuslarını arttırıyorlar. Bu durum Allah'ın dilemesiyle, Allah'ın işaretlerinden bir işareti akla getirdi.

Kevser Suresi
Kevser Suresi

Sizlerin bizlerden daha iyi bildiğiniz gibi bu sure-i celilenin sonunda mealen "Asıl soyu kesik olan onlardır" "Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir." lafzı bulunuyor. Evet, asıl soyu kesik olanlar o ahlaksızlık yapıp dini yalanlayanlar ve bununla da kalmayıp peygamberimize ve onun takipçileri olan biz müslümanlara hınç besleyenlerdir. Soylarının nasıl kesildiğini, sayılarının, nüfuslarının nasıl azaldığını görüyoruz. Görmeye de devam edeceğiz. Herhalde bu tabloyu ahir zamanın da ahirindeki müslümanlar bizlerden daha da net göreceklerdir ve tefekkür edeceklerdir.

Müslüman memleketler böyle mi? Elhamdülillah nüfusumuz her ülkede artıyor ve hatta artarak artıyor. Elhamdülillah soyu kesik olanlar bizler değiliz, asıl soyu kesik olanlar onlar, inanmayanlar. Allah cümlemize hayırlı salih evlatlar ve hayırlı bir zürriyet nasip etsin. Bizleri ve evlatlarımızı doğru yola iletsin ve doğru yoldan ayırmasın.

Kur'an-ı Kerim gençliğini, Rabbimizin asırları aşan Rahmani ve Rabbani hitabıyla bir kez daha gösterdi, Allah hayretimizi arttırsın. İşte gözümüzün önündeki mucize. İşte gerçek bir mucize olarak Kur'an. Ne mutlu görenlere. Yazıklar olsun o nefislerine uyup helak olanlara.

İnsanın nefsi bazen diyor ve diyebilir ki: "Ah bi mucize görseydim de sen beni o zaman görseydin, Rabbime nasıl da kulluk ediyordum, nasıl da hemen namaza başlıyor, nasıl da oruç tutuyordum, malımı nasıl da yoksullara dağıtıyordum. Bir mucize görseydik." Ey gafil nefis, mucize gözünün önünde ya. Bu Kur'an'ın her bir harfi bir mucize değil mi, her bir nurlu beyanı, her bir suresi, her bir cüzü ve tamamı birer mucize değil mi? İçinde hiç bir çelişkinin bulunmaması bir mucize değil mi? Haber verdiği şeylerin bir bir olması birer mucize değil mi? Her asra ve her asrın insanına hitap etmesi bir mucize değil mi? Tüm insanlığa hitap etmesi bir mucize değil mi? Bir insanın manevi olarak ihtiyaç duyduğu her şeye cevap vermesi bir mucize değil mi? Toplumu ve toplumsal hayatı en ince noktasına kadar ustalıkla düzenlemesi bir mucize değil mi? Her bir cümlesinin dibi bulunamayan bir derinlikte olması bir mucize değil mi? Belagati bir mucize değil mi? Sen tüm bu mucizelere yetişip bir de mucize görseydim mi diyorsun? Ey nefsim, sen körsen ben ne yapayım. Senin gözünde perdeler varsa ben ne yapayım. Gözündeki perdeleri bu kadar hakikata rağmen, bu kadar ispat ve delile rağmen ve bu kadar işarete rağmen aralayamıyorsan, yırtıp atamıyorsan, kendini gerçeğe kapatıyorsan, deve kuşu gibi kafanı toprağa gömüyorsan ben ne yapayım?

Allah hepimizi hak ve hakikati hakkıya görenlerden eylesin.

17.6.11

Düşünce Sıçramaları

Yazıda anlatılanları dört maddede sıralayacak olursak:
  • Trambolinler ile kitaplar. 
  • Kitaplar ile trambolinler. 
  • Trambolinler ile trambolinler
  • Kitaplar ile kitaplar.


Trambolin insanı zıplayabileceğinin de üzerine zıplatabiliyor. Bir frekans tutturuyorsun ve her defasında biraz daha yükseğe sıçrayabiliyorsun. Ancak trambolinler de boy boy, kimi daha sert, kimi daha hafif. Sert olanla daha yükseğe zıplayabilirsin ama yeterince güç uygulaman lazım. Hafif olanda ise kolayca zıplayabilmene rağmen çıkabileceğin yükseklik bellidir.

Problemimizi tanımlayalım; problem trambolin ile  mümkün olan en yüksek mertebeye çıkmak. 

Elimizdeki malzemelere göz atalım; elimizdeki malzeme yüzyıllar öncesinde mahir bir ustanın dükkanından çıkmış kusursuz bir trambolin, ki bu bizim eskimeyen, yıpranmayan, aksine zaman geçtikçe daha da gençleşen, daha da parlayan en nadide parçamız. Bu öyle bir trambolin ki üzerinde zıplayanın ağırlığı tüy kadar da olsa, dünya kadar da olsa trambolinden bir nasibi vardır. En nadide trambolinimizin yanında bir de bundan ilham alınarak yapılmış, asla nadide trambolinimiz gibi olamayacak, onun etkisini veremeyecek, ama güzel niyet ile lastiği gerdirilmiş, temiz kalpli ustalar tarafından zıplama niyeti olan insanlar için itinayla hazırlanmış, çeşit çeşit, boy boy, her birinde birkaç defa zıplayalım desek ömrümüzün yetmeyeceği kadar çok sayıda trambolin.

Fiziksel dünyada gözlemlediğimiz kısıtları da göz önünde bulundurarak öyle bir plan yapalım ki, yükseğe çıkma  hedefimize en güzel şekilde ulaşalım. Nedir o kısıtlar? En büyük kısıt ne kadar kuvvetli olursam olayım her zaman için kuvvetimin yetmediği trambolinlerin olması. Kuvvetimin yetmediği bir trambolinin lastiğini esnetemem ki beni yukarıya fırlatsın. Esneteyim desem o lastik bana; sudaki beton etkisi misali, beton olur. 

Hiçbir kısıtı olmayan, beni zıplatabileceği mesafenin bir üst limitinin (aciz bir insan olarak) bana göre bulunmadığı tek şey benim nadide ve eşsiz trambolinim. O halde bunu iyi kullanmalıyım. Şunu unutmayalım ki asıl amaç bu nadide trambolinde layıkıyla zıplamak, layıkıyla zıplayıp yükseklere ulaşmak.

Problemimizi şöyle çözebiliriz. İlk önce hafif tramboline çıkarız, bir müddet bunda zıplayarak hızımızı alırız ve ulaşabileceğimiz en yüksek noktaya ulaşmaya gayret ederiz. Bunda hızımızı aldığımızda, yeterince yükseldiğimize inandığımızda, hemen yandaki, bir zıplama mesafesindeki, bir mertebe daha sert olan tramboline yöneliriz. Bu sefe bunda başlarız zıplamaya. Doğrudan ikinci trambolinde zıplasaydık belki kendimizi ivmelendirmeye gücümüz yetmeyecekti. ama hızımızı alıp geldiğimizden fazla da bir sıkıntı yaşamadan zıplayabiliriz. Daha sonra ikinciden de daha sert bir üçüncüye ve üçüncüden de dördüncüye... Probleme getirdiğimiz sistemli çözüm ile mertebe mertebe, kademe kademe, sabırla ve kararında sarf edilen bir gayret ile son derece yüksek, belki de gözümüzün yetişemeyeceği noktalara zamanla ulaşmamızda bizim için hiçbir engel yok. 


Sıradan trambolinlerde kazandığımız ivme ile en nadide trambolinimize atlarsak; onunla yaşayacağımız yükselmeyi, erişeceğimiz noktaları siz düşünün..

(Not ibadetin az da olsa devamlı olanı ile yükselme.)

Kitaplar da trambolinler gibi, insanın bir miktar gayreti ile insanı düşünce dünyasında ve manevi dünyada yükseltebiliyorlar. Her kitabın yükseltmesi de, her trambolinin yükseltmesinin farklı olduğu gibi farklılıklar gösteriyor. Kimi kitap 2 derece yükseltiyorsa kimi kitap 15-20 derece yükseltiyor. Ama öyle bir kitap var ki, öyle nadide, öyle kusursuz ki, öyle mahir bir ustanın elinden çıkmış ki... Gayret edip üzerine çıkanı yükseltebileceği makamları, çıkabileceği yükseklikleri üzerine çıkanın kavrayabilmesi mümkün değil. İşte o kitap, işte o manevi trambolin: yüce Allah'ın kullarına verdiği en büyük lütuflardan olan, kitapların en büyüğü, en muhteşemi ve kusursuzu olan Kuran-ı Kerim'den başkası değil.

Bu manevi trambolin öyle bir trambolin ki üzerinde zıplayanın ağırlığı tüy kadar da olsa, dünya kadar da olsa trambolinden bir nasibi vardır. Gayret göstereni muhakkak yükseltir. Gayret sahibine muhakkak şeref kazandırır.

Kitaplardan da öyleleri vardır ki, insanlığa gönderilen son kitabın ışığında, onun hakikatlerinde kendini bulmuş ve hakikat yolunda yürümeyi gaye edinenler tarafından yazılmıştır. İşte bu kitaplar da bizim irili ufaklı diğer trambolinlerimiz gibidir. Her birinin malzemesi farklıdır, her birine uygulaman gereken kuvvet farklıdır, her birinden alacağın sonuç da farklıdır. Mesele bunları doğru sırada ve doğru amaç için kullanmaktır. Doğru sıralama; ilimde göreceli sığ olandan derine doğru olan sıralamadır. Doğru amaç da, içinde yanlışın bulunmadığı tek kitabın ve kainat kitabının hakkıyla anlaşılmaya çalışılması, o dipsiz kuyuda derinleşme amacıdır.

İnsan olarak şu dünya denen oyun parkına girmişsek ve bu parkta geçireceğimiz vaktimiz de az ise biz en iyisi parkta bizi oyalayan ve bize birşey kazandırmayacak olan oyuncakları bırakalım. Bizi yükseltecek olan, bize fayda sağlayacak olan trambolinlere yönelelim. Onları da öyle akıllı bir şekilde kullanalım, Allah'ın bize verdiği akıl ile öyle bir sistem kuralım ki, gözümüzün dahi erişemeyeceği yüksekliklere manevi şahsiyetimizle erişebilelim..


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...