“İslam beş esas üzerine kurulmuştur:
Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet
etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve
Ramazan orucunu tutmak.”
(Buhârî,
Îmân, 2)
“İman; Allah’a, meleklerine,
kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir.
Keza hayrı ve şerriyle kadere
inanmandır.”
(Müslim,
Îmân, 1)
“İmanın yetmiş küsur şubesi vardır.
Bunların en üstünü ‘Lâ ilâhe illâllah’ (Allah’tan başka
ilâh yoktur.) sözüdür. En alt derecesi
ise, yoldaki eziyet veren şeyleri kaldırmaktır. Hayâ da
imanın bir şubesidir.”
(Nesâî,
Îmân, 16)
“Allah’tan başka ilâh olmadığına ve
benim Allah’ın Rasûlü olduğuma şehâdet edip buna
kalbiyle kesin bir şekilde inanarak ölen
herkesi Allah mağfiret eder.”
(İbn Mâce,
Edeb, 54)
“Kim kalbiyle tasdik ederek Allah’tan
başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü
olduğuna şehâdet ederse Allah ona
cehennemi haram kılar.”
(Buhârî,
İlim, 49)
“Her kim, ‘Şehâdet ederim ki Allah’tan
başka ilâh yoktur, O tektir, ortağı yoktur; Muhammed O’nun kulu ve elçisidir;
İsa da Allah’ın kulu ve Allah’ın kullarından bir kadının oğlu, Meryem’e
ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve Allah tarafından (gelen) bir
ruhtur.Cennet haktır, cehennem haktır.’ derse
Allah onu, cennetin sekiz kapısından hangisini dilerseoradan cennetine koyar.”
(Müslim,
Îmân, 46)
“… Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederse
doğru yolu bulmuştur. Kim onlara isyan ederse
ancak kendisine zarar verir. Allah’a
hiçbir
şekilde zarar veremez.”
(Ebû Dâvûd,
Salât, 221, 223)
“Ey insanlar! Yüce Allah, yalnızca
kendisine kullukta bulunmanızı ve O’na şirk koşmamanızı emrediyor ...”
(İbn
Hanbel, III, 492)
Abdullah (b. Mes’ûd) (r.a.) anlatıyor:
Rasûlullah’a (s.a.s.) “Allah katında en büyük günah
nedir?” diye sordum. “Seni yaratmış
olduğu hâlde Allah’ın bir dengi
olduğunu iddia etmendir.” buyurdu.
(Buhârî,
Tefsîr, (Furkân) 2)
“Kim kabilecilik/ırkçılık propagandası
yaparak veya kabileciliğe/ırkçılığa destek vererek gayesi belirsiz bir
topluluğun bayrağı altına girip öldürülürse, onun ölümü Câhiliye ehlinin ölümü
gibidir.”
(Müslim,
İmâre, 57)
“İman; kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve
Organlar ile amel etmektir.”
(İbn Mâce,
Sünne, 9)
“Son sözü ‘Lâ ilâhe illallâh’ (Allah’tan
başka
ilah yoktur) olan kimse cennete girer.”
(Ebû Dâvûd,
Cenâiz, 15-16)
“Allah’ı inkâr etmiş olarak ölen kimse
hariç,
Allah’ın her günahı bağışlayacağı
umulur.”
(Nesâî,
Muhârebe, 1)
“Her kim Allah’a bir şeyi ortak koşarak
ölürse cehenneme girer.”
(Müslim,
Îmân, 150)
Yedi helâk ediciden sakının!” buyurdu.
Sahâbîler, “Yâ Rasûlallah! Bunlar nelerdir?” diye sordular. Rasûlullah şöyle
cevap verdi: “Allah’a şirk koşmak, büyü yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir canı
haksız yere öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından kaçmak ve
zinadan uzak duran, hiçbir şeyden haberi olmayan mümin kadınlara zina isnad
etmektir.”
(Buhârî,
Hudûd, 44; Müslim, Îmân, 145)
“Kim düğüm yapar sonra ona üflerse sihir
yapmış olur. Kim sihir yaparsa şirk koşmuş olur. Kim de (kendisini koruması
için nazarlık ve benzeri) bazı şeyler takarsa o taktığı şeyin korumasına havale
edilir.” (Nesâî,
Muhârebe, 19)
“Şu üç haslet vardır ki, bunlar kimde
bulunursa o kimse imanın tadını alır: Allah ve Rasûlü’nü
her şeyden çok sevmek, bir kimseyi
yalnızca Allah rızası için sevmek, Allah kendisini küfürden
kurtardıktan sonra tekrar ona dönmeyi
ateşe
atılırcasına korkunç görmek.”
(Müslim,
Îmân, 67)
“Kim Allah için sever, Allah için nefret
eder, Allah için verir, Allah için engel olursa, imanını kemale erdirmiş olur.”
(Ebû Dâvûd,
Sünne, 15)
“Bir Müslüman, bir Müslüman’a ‘kâfir’
dediğinde, şayet o gerçekte kâfirse (söz yerini bulmuş olur).
Fakat eğer o kâfir değilse bunu söyleyen
kâfir olur.”
(Ebû Dâvûd,
Sünnet, 15)
“Nerede olursan ol, Allah’a karşı
sorumluluğunun bilincinde ol! Kötülüğün peşinden iyi bir
şey yap ki onu yok etsin. İnsanlara da
güzel ahlâka uygun biçimde davran!”
(Tirmizî,
Birr, 55)
“Sizden biri, kendisi için istediğini
Müslüman kardeşi için de istemedikçe gerçek anlamda mümin olamaz.”
(Buhârî,
Îman, 7)
“Din kardeşini güler yüzle karşılaman
bile olsa, hiçbir iyiliği küçük görme!”
(Müslim,
Birr, 144)
“Ey İnsanlar! Allah sizden Câhiliye
gururunu ve atalarla övünme âdetini gidermiştir. İnsanlar iki gruptur: İyi, takva
sahibi, Allah katında değerli kişi ve günahkâr, bedbaht Allah katında değersiz
kişi. İnsanlar Âdem’in çocuklarıdır. Ve Allah Âdemi, topraktan yaratmıştır.”
(Tirmizî,
Tefsîru’l-Kur’ân, 49)
“Kabileciliğe/Irkçılığa
çağıran bizden değildir. Kabilecilik/Irkçılık davası uğruna savaşan
bizden değildir. Kabilecilik/Irkçılık
davası uğruna ölen bizden değildir.”
(Ebû Dâvûd,
Edeb, 111-112)
“Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine
yardım et.” Bunun üzerine birisi, “Ey Allah’ın Rasûlü! Eğer mazlum ise yardım
ederim, ancak zalimse ona nasıl yardım edeceğim?” dedi. Rasûlullah buyurdu ki,
“Onu zulümden uzaklaştırırsın veya onun zulmüne engel olursun.
İşte bu ona yapacağın yardımdır.”
(Buhârî,
İkrâh, 7)
“Allah katında dünyanın yok olması, bir
Müslüman’ın öldürülmesinden daha hafiftir.”
(Tirmizî,
Diyât, 7; Nesâî, Muhârebe, 2)
“Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete
girmek isterse Allah’a ve âhirete inanırken ölüm kendisine erişsin. İnsanların
kendisine nasıl davranmalarını istiyorsa,
o da onlara öyle davransın.”
(Müslim,
İmâre, 46)
“Kim din kardeşinin onurunu korursa
Allah
da kıyamet gününde onun yüzünü
cehennem ateşinden korur.”
(Tirmizî,
Birr, 20 )
“Kardeşinle
(gereksiz) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine
getiremeyeceğin sözü verme.”
(Tirmizî,
Birr, 58)
“Müslüman kardeşini hakir görmesi kişiye
kötülük olarak yeter. Her Müslümanın kanı, malı ve onuru
Müslümana haramdır.”
(Müslim,
“Bir” 32)
“Zandan uzak durun. Zira zan, sözün en
yalanıdır. Birbirinize kulak misafiri olmaya
çalışmayın, birbirinizin özel hâllerini
araştırmayın, birbirinizle üstünlük yarışı içine girmeyin,
birbirinize haset etmeyin, birbirinize
kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın
kulları! Kardeş olunuz.”
(Müslim,
Birr, 28)
“Mümin cana yakındır. (İnsanlarla)
yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan
kimsede hayır yoktur.”
(İbn
Hanbel, 2/40)
“Müminler, birbirlerini sevmede,
birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında
diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene
benzer.”
(Müslim,
Birr, 66)
“Kim
bir Müslüman’ın dünyada sıkıntısını giderirse, Allah da onu kıyamet gününde bir
sıkıntıdan kurtarır. Kim dünyada, darda
kalan birisinin işini kolaylaştırırsa, Allah da dünya
ve âhirette onun işlerini kolaylaştırır.
Kim bir Müslüman’ın ayıbını dünyada örterse, Allah da
dünya ve âhirette onun ayıplarını örter.
Kişi, kardeşinin yardımına koştuğu sürece Allah da
onun yardımcısı olacaktır.”
(Ebû Dâvûd,
Edeb, 60)
“Peygamber (s.a.s.) bize şu yedi şeyi
emretti: Hastayı ziyaret etmek, cenazeyi (kabre kadar)
takip etmek, aksırana Allah’tan rahmet
dilemek, zayıfa, mazluma yardım etmek, selâmı
yaymak ve yemin edenin yeminini tasdik
etmek.”
(Buhârî,
İsti’zân, 8)
“(Ey insanlar!) Bu (Zilhicce) ayınızda,
bu (Mekke) şehrinizde bu (arefe) gününüz nasıl
mukaddes ise, kanlarınız, mallarınız ve
ırzlarınız (şeref ve namusunuz) da aynı şekilde
mukaddestir...”
(Buhârî,
İlim, 9; Müslim, Kasâme, 30)
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kişi
misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kişi komşusunu
rahatsız etmesin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kişi ya hayır söylesin ya
da sussun.”
(Ebû Dâvûd,
Edeb, 122, 123)
“Müslümanın, din kardeşine üç günden
fazla dargın durması helal değildir. Onlar birbirleriyle karşılaştıklarında
birisi yüzünü şu tarafa, diğeri ise öte tarafa çevirir. Onların en hayırlısı
önce selam verendir.”
(Tirmizî,
Birr, 21)
“Allah Teâlâ (kıyamet günü) şöyle
buyurur: ‘Nerede benim rızam için birbirlerini sevenler! Gölgem dışında hiçbir
gölgenin olmadığı bir günde onları kendi gölgemde
gölgelendireceğim. (Benim himayemden
başka hiçbir himayenin olmadığı bir günde onları,
özel himayeme alacağım).”
(İbn
Hanbel, II, 338)
“Ey insanlar! Dikkat edin, Rabbiniz bir,
atanız da birdir. Takva dışında ne Arap’ın Arap olmayana ne de Arap olmayanın
Arap’a; ne beyazın siyaha, ne de siyahın beyaza bir üstünlüğü vardır ...”
(İbn
Hanbel, 5/411)