.
: Ayet-i Kerimeler : .
Allah’a
karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir:
Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları,
içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları
vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır.
Rablerinden de bağışlanma vardır. Bu cennetliklerin durumu,
ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça
edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?
(Muhammed/15)
İman
edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar
akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden
kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce
(dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Hâlbuki bu
rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için
orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
(Bakara/25)
Çevrelerinde,
(hizmet için) ölümsüz gençler dolaşır; Maîn çeşmesinden
doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle. Bu şaraptan ne
başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir. (Onlara)
beğendikleri meyveler, canlarının çektiği kuş etleri, saklı
inciler gibi iri gözlü huriler, yaptıklarına karşılık olarak
(verilir).
(Vakıa/17-24)
Düzgün
kiraz ağacı, meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları,
uzamış gölgeler, çağlayarak akan sular, tükenmeyen ve
yasaklanmayan, sayısız meyveler içindedirler.
(Vakıa/28-33)
Bunlar
için bilinen bir rızık, türlü meyveler vardır. Naîm
cennetlerinde karşılıklı koltuklar üzerine kurulmuş oldukları
halde kendilerine ikram edilir. Onlara pınardan (doldurulmuş)
kadehler dolaştırılır. Berraktır, içenlere lezzet verir. O
içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş olurlar.
(Saffat/41-47)
Şüphesiz
takvâ sahipleri için umulanı buldukları yer, bahçeler, üzüm
bağları, tomurcuk gibi yaşıt kızlar, içki dolu kâseler
vardır.
(Nebe/31-34)
Üzerlerine
cennetin gölgeleri sarkmış, cennetin meyveleri (kolayca alınacak
şekilde) yakınlaştırılarak hazırlanmıştır. Etraflarında
gümüş kaplar, şeffaf kadehler dolaştırılır. Gümüşten
billur kaplar ki onları (ihtiyaca göre) ölçüp düzenlemişlerdir.
Orada kendilerine, katkısı zencefil olan içecekle dolu bir kâseden
içirilir. Orada bir pınar ki ona “selsebil” adı verilir.
(İnsan/14-18)
Üstlerinde
ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüş
bileziklerle süsleneceklerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek
içirecektir.
(İnsan/21)
Şüphesiz,
Allah iman edip salih ameller işleyenleri içlerinden ırmaklar akan
cennetlere koyacak, orada altından bileziklerle, incilerle
süsleneceklerdir. Oradaki giysileri ise ipektir.
(Hac/23)
Sabretmelerine
karşılıkta onlar cennet ve ipek(ten giysiler) ile
mükâfatlandırılır.
(İnsan/12)
Onlara
Adn cennetleri vardır. Onlar oraya gireceklerdir. Orada altın
bilezikler ve incilerle süsleneceklerdir. Orada elbiseleri de
ipektir.
(Fatır/33)
Orada
donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı
güneş görürler, ne de şiddetli soğuk.
(İnsan/13)
.
: Hadis-i Şerifler : .
Muaz
bin Cebel (r.a.) den;Rasûlullah
(s.a.s.) şöyle buyurdu:Muhakkak
cennet yüz derecedir.
Onlardan
her bir derece gök ile yer arasındaki mesafe kadardır. Şüphesiz
o derecelerin en yücesi Firdevs’tir, en faziletlisi de
Firdevs’tir. Arş, muhakkak Firdevs’in üstündedir. Cennetin
ırmakları da Firdevs’ten çıkıp akar. Bu itibarla siz Allah’tan
dilemek istediğiniz zaman Firdevs’i isteyin.
(İbn
Mâce 4331, Tirmizî 2651)
Ebû
Hureyre (r.a.) den; Ya Rasûlullah! Cennetin yapısı nedir? diye
sordum. Rasûl-ü Ekrem (s.a.s.) buyurdu ki: Bir kerpici gümüşten,
bir kerpici altından, harcı keskin kokulu misk, çakılları inci
ve yakut, toprağı za’ferandır.
(Tirmizî
2646)
Ebû
Musa el-Eş’ari (r.a.) den; Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
İki cennet vardır ki, bunların kapları ve içinde bulunan şeyler
hep gümüştendir. Diğer iki cennet daha vardır ki, bunların
kapları ve içinde bulunan şeyler de altındandır. Adn
cennetindeki cennetliklerle Rablerine bakmaları arasında Allah’ın
vechi üzerindeki büyüklük ridasından başka bir şey
bulunmayacaktır.
(Buhârî
4828, Tirmizî 2648)
Abdullah
bin Ömer (r.a.) den; Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: Cennet
ehli cennete vardığı, cehennem ehli cehenneme vardığında ölüm
(alacalı bir koç suretinde) getirilir. Ta cennetle cehennem
arasında yatırılır, sonra kesilir. Sonra bir münadi: “Ey
cennet ahalisi! Artık ölüm yoktur. Ey cehennem ahalisi! Artık
ölüm yoktur.” diye nida eder. Bu hadise sebebiyle cennet ehlinin
ferahı bir kat daha artar, cehennem ehlinin hüzün ve kederi ise
bir kat daha artar.
(Müslim
2850/43, Buhârî 6457, İbn Mâce 4327, Tirmizî 2682)
Tuba
cennette bir ağaçtır. Büyüklüğü yüz yıllık yer tutar. Ve
cennet elbiseleri de onun tomurcuklarından yapılır.
(Ramuz
el-Ehadis-2, s. 313/7)
Cennette
senin canın kuş isteyecek. Hemen kızartılmış olarak önüne
getirilip konacaktır.
(Büyük
Hadis Külliyatı-5, s. 414/10123)
Orada
muazzam köşkler, geniş nehirler, bol ve olgun meyveler, güzel ve
dilber zevceler (kadın, eş), ebedi pek çok ve renkli güzel
elbiseler vardır. Orası yüksek, güzel ve selim yurtlardan parlak
hayat sürülen bir yerdir…
(Ramuz
el-Ehadis-1, s. 170/1)
Sehl
bin Sa’d (r.a.) dan; Nebi (s.a.s.) şöyle buyurdu: Cennette sekiz
kapı vardır. Bunların içinde bir kapı Reyyan diye
isimlendirilir. Buradan cennete yalnız oruçlu olanlar girer.
(Buhârî
3058)
İbn
Mes’ud (r.a.) dan; Nebi (s.a.s.) şöyle buyurdu: Ben ateş ehlinin
cehennemden son çıkacak ve cennet ehlinin cennete son girecek
olanını (Allah'ın bildirmesiyle) biliyorum. Bu bir kimsedir ki,
cehennemden emekleye emekleye çıkar. Yüce Allah ona: “Git,
cennete gir!” buyurur. O kimse cennete varır, ona öyle bir hayal
gelir ki, cennet dopdoludur. Dönüp: “ Ya Rab! Ben cenneti dopdolu
buldum.” der. Allah yine: “Git, cennet gir!” buyurur. O kimse
cennete varır. Cennet ona yine dopdolu gibi hayal ettirilir. Dönüp:
“Ya Rab! Ben cenneti dopdolu buldum.” der. Allah ona: “Git,
cennete gir! Dünya kadar ve dünyanın on misli kadar yer senindir.”
buyurur. O kul: “Sen yegâne Melik olduğun halde benimle alay mı
ediyorsun yahut bana gülüyor musun?” der. Vallahi Rasûlullah’ın
gerideki dişleri belirinceye kadar güldüğünü gördüm.
Sahabiler arasında: “Cennet ehlinin en aşağı derecesi işte o
kimsedir.” denilirdi.
(Buhârî
6469, İbn Mâce 4339)
Ebû
Hureyre (r.a.) den; Nebi (s.a.s.) şöyle buyurdu: Aziz ve Celil olan
Allah şöyle buyurdu: “Ben salih kullarım için ahiret azığı
olarak hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağım işitmediği ve
hiçbir beşer aklına gelmedik bir takım nimetler hazırladım.”
Allah’ın sizleri (bu sözlerle) muttali kıldığı şeyleri bir
yana bırak. Bir de bunlardan başka onun sizleri muttali kılmadığı
bir şey vardır ki, o en büyüktür.
(Müslim
2824/3, Buhârî 3053)
Enes
bin Malik (r.a.) den; Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: Cennet
nefse hoş gelmeyen şeylerle kuşatılmış, cehennem de nefsin
arzularıyla kuşatılmıştır.
(Buhârî
6412, Müslim 2822/1, Tirmizî 2684)
Muhakkak
cennette öyle çarşılar var ki orada alışveriş yoktur. Fakat
cennet ahalisi oraya vardığı zaman taze parlak inci ve misk toprak
üzerine yaslanarak otururlar. Dünyada oldukları gibi o cennetlerde
tanışırlar. Dünyada nasıl olduklarını ve Rablerine
ibadetlerinin nasıl olduğunu, geceleri nasıl ihya ettiklerini,
gündüzleri nasıl oruç tuttuklarını, dünyanın zenginliği ile
fakirliğinin nasıl olduğunu, ölümün nasıl olduğunu ve nasıl
cennet ahalisinden olduklarını konuşup müzakere (ve sohbet)
ederler. (Tezkireti’l
Kurtubi, s. 326/565)