Projesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Projesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16.2.13

Bir Öneri - Sesli Kuranı Kerim Meali Dağıtımı Projesi


Teknoloji, bilhassa iletişim teknolojisi günden güne ilerliyor, artan bir hızla gelişiyor. Şüphesiz iletişimin bu denli gelişmesini murad eden Allah'tır. Gelişen iletişim teknolojisi ile hakkı ve hakikati daha geniş kitlelere daha hızlı bir şekilde duyurma imkanını elde etmiş bulunuyoruz. Bu teknolojik imkanları ve fırsatları kullanmak boynumuzun borcudur.

Türkiye'nin demografik yapısına bakılacak olursa şehirlerde yaşayan insanların oranı yüksektir. Modern şehir hayatında günlük 8-9 saat mesai yapılmakta ve çalışanların vakitlerinin önemli bir kısmı işe gelip giderken trafikte geçmektedir. 

Trafikte geçen zamanlar islami radyo programları ile ya da dini cd ve kasetlerle değerlendirilebilir. Önerdiğimiz proje de trafikte geçen zamanı değerlendirmeye yöneliktir.

Trafikte insanların dinleyebileceği mp3 formatında doldurulmuş islami cdler hazırlanır ve aracında mp3 formatını destekleyen cd çaları olanlara dağıtılır. Bilhassa Kuranı Kerim'in yüce meali baştan sona (mp3 formatında) 1 cd içersine sığmaktadır, bunlar halkımıza dağıtılırsa çok güzel bir açılım olacağını ve halkımızın Kuran ile daha yakından tanışacağını ümit ediyoruz.

Cd lerin üzerine internet sitesi adresi, yardım ve destek için banka hesap numaraları, sms ya da telefon numaraları, hadis-i şerif meali, ayet meali, vecize, istek adresi gibi bilgilerden uygun görülenleri yer alabilir.

Cdler camilerde, otoparklarda, yoğun trafikte bekleyen araçlara , muayene istasyonlarında, araçların tamir edildiği sanayi sitelerinde, galerilerde, halkın yoğun kullandığı cadde sokak ve meydanlarda kurulan stantlarda, iş ve ticaret merkezlerinde, pazar yerlerinde, veyahut tek tek evler gezilerek kapı kapı gönüllüler tarafından ya da eğitimli personel tarafından dağıtılabilir. Çeşitli gazete, dergi, kitap vb. ürünlerin yanında hediye olarak verilebilir.

CD bastırma maliyetleri gelişen teknoloji ile son derece düşmüştür. Bugün toplu basımlarda standart bir zarf ile ve cdnin üzerine renkli baskı yaptırarak cd hazırlatırsanız fiyatlar 20 kuruşa ve daha da altına düşebilmektedir. Toplu basım işlerini gerek ülkemizde gerekse uzakdoğu ülkelerinde uygun fiyata kaliteli yapan profesyonel firmalar çok sayıda bulunmaktadır. Örneğin 100 bin cd'nin maliyeti bu hesapla 20 bin tl, 1 milyon cd maliyeti de 200 bin tl'nin altında olacaktır. Dikkat ediniz bugün bir reklam filmi için belkide sadece oyuncular bu paraları almaktadır, bir dizinin bir bölümü için oyunculara dağıtılan haftalık para belki bu kadardır. Hem cdler hazırlatılırken yapılan masrafın fazlasıyla geri dönmesi de mümkündür. 100 bin cd dağıtıldığını varsayalım, bu cdlerin üzerine de sms ile 5 tl yardımda bulunmak üzere bir kısa mesaj numarası konulduğunu varsayalım, harcanan 20 bin tl'nin çıkarılması için cdyi alan her 25 kişiden sadece birinin mesaj ile 5 tl bağışlaması yeterlidir. Kaldı ki her 25 kişiden birinin değil daha fazla kişinin bir kere değil birden fazla bağışta bulunacağını ümit ediyoruz. Cdlerin üzerine yapılacak baskının yanında cd zarfları içerisine de ufak broşürler iliştirilebilir.


Bir müslüman evden işine giderken ya da işinden evine dönerken Mehmet Emin AY Hocamızın o güzel sesinden Kuranı Kerim mealini arabasındaki cd çalarından dinlemesinden, ya da Peygamber Efendimiz(s.a.v.)'in mübarek hadis-i şeriflerinin meallerini dinlemesinden daha güzel ne olabilir ki?

İletişim teknolojileri her geçen gün gelişiyor ve ucuzluyor, bunları en güzel şekilde kullanmaya müslümanlar herkesden daha fazla layıktır ve muhtaçtır. Şüphesiz Allah'ın hiçbir işinde bir abeslik göremezsin, hiçbir şey boşuna yaratılmamıştır. O halde Allah'ın bize bahşettiği imkan ve nimetleri yine O'nun yolunda ve rızası ekseninde en güzel şekilde kullanmaya gayret edelim. Bu yönde projeler geliştirelim, fizibilitelerini yapalım, planlayalım, organize edelim, uygulayalım. Güneşin doğup battığı her yere, bilhassa en yakınımızdan başlamak üzere ulaşmaya çalışalım.

Önerimizi yabana atmamanız dileğiyle,

Selam, saygı ve dualarımızla..









27.11.12

Mühendislik Dersi ve Geri Kalmışlığımızın Bazı Nedenleri



8. dakikadan sonrasını izlerseniz, devrim arabalarının mühendisinden tam bir mühendislik dersi. 

8. dakikadan sonrası için tüm kalbimizle söylüyoruz ki adam doğru söylüyor, duygularımıza tercüman oluyor. Bunları yaşamayan belki bilmez, tecrübe etmeyenin belki bu derece inanması zordur. Bunun ızdırabını da içinde belki bu denli derin hissetmez-hissedemez. Ama tüm samimiyetimle söylüyorum ki adam %100 haklı. Bunlar boş laflar değil. Youtube'da boş boş küfürlü yorum yapanların yorumları da değil, yabana atmayınız.

Bu konu senelerdir vicdanımızı sızlatan, ahlar çektiren, kafamızı duvarlara vurduracak kadar başımıza ağrılar sokan bir konudur. Çok çok önemli bir meseledir.

İlk Yerli Üretim Yolcu Uçağımız
İlk bölümde Gümüş motorla alakalı kısma katılmadığımı, o girişimin de 56 senesi ve sonraki seneler için çok önemli bir girişim olduğunu ayrıca belirtmek isterim. O kısımları bu bilinçle izlemekte fayda var. Allah hocalarımızdan razı olsun. Dikkat edin, araştırın, bu motor çok kaliteli bir motordur, 60 senedir fiilen çalışan örnekleri mevcuttur. Çok sağlam ve kalitelidir. Kesinlikle yabana atılmamalı. Bu motordan 600 bin tane üretilmiştir, 150 bini ihraç edilmiştir, %98'i de hala çalışmaktadır. Böyle bir motordan bahsediyoruz. Fabrikası malesef 65 sene sonra kapanmıştır ancak bu motorun Türk sanayisindeki yeri çok çok önemlidir. 8 beygirden 80 beygire kadar farklı modelleri vardır. Videoda eksik bilgi ile konuşulmaktadır. Bunu da not düşelim.


Yerli Üretim Bir Uçak
Ayrıca Türk Havacılık Sanayi için de Nuri Demirağ ismini araştırmanızı önemle tavsiye ederim. Türkiye'de sanayinin önünü hangi zihniyetin kestiğini, anlamamızda önemli bir giriştir. Daha sonra da tarihi sırasıyla araba distrübütörü Cumhuriyet zenginlerimizin çıkarcı yaklaşımları ile askeri ihaleleri yurtdışına verme sevdalısı bol yıldızlıları inceleyebilirsiniz. Uzun uzun yazılsa "Türk Sanayisinde Geri Kalmışlığın Tarihçesi" isimli iki ciltlik kitap olur. (Bir cildi de Osmanlı dönemine mahsus)

Uçak Fabrikamızdan Bir Kesit
Özgüven eksikliğinin kaynağı ne peki? Nacizane düşüncemiz, bunun kaynağı Cumhuriyet dönemindeki Osmanlı'yı aşırı kötüleme, batının sanayisini de aşırı övme politikalarının bir sonucu oluşmuştur bu aşağılık komleksi. "Onlar dinsizlikleri ve ahlaksızlıkları sayesinde çok ilerledi, biz de güya dine diyanete bağlılığımızdan geri kaldık" mesajını vermek için bu politikalar uygulanmıştır. Biz kendimizi olduğumuzdan daha aşağıda, batıyı da olduğundan daha yukarıda tahayyül ettik, ya da ettirildik. Taa ilk okul sıralarında başlandı, bu resmi fikirler beynimize işlenmeye. İşte bir milletin 101 senesi böyle çalındı. (1909 ile 2010 arasını millet adına bir kayıp olarak görüyoruz. "Kayıp Yüzyıl") İşi komuta etmek olanlar devleti yönetti, bu zihniyet milletin bir yüzyılını boşa sallanan kürek misali haybeye hiç etti.

Yerli Üretim Devrim Otomobillerinden İkisi
Peki koca memlekette hiç mi kendine güvenip birşeyler başarabilen olmamış? Evet, kendine güvenenler olmuş, ama işi devlet yönetmek olmayan devlet yöneticileri tarafından engellenmişler, hatta aşağılık kompleksine kapılmadan birşeyler yapmış ve başarmış olmalarından dolayı cezalandırılmışlardır. Bakın:Hicaz Demiryolu Projesi, Bakın: Nuri Demirağ, Bakın: Devrim Arabaları, Bakın: Aselsan'da üretilen yerli cep telefonu(1919) ve belki de bilmediğimiz ve şu an aklımıza da gelmeyen daha yüzlerce örnek, belki binlerce örnek.

Şu başlığın altına iki satır yazarım yayınlarım diyordum ama, yine kör olası kanayan yaramız, gözümüzün önüne önüne, bebeğine bebeğine kanadı, kendimizi tutamadık.

Bu konu nereden geldiğini  ve nereye gideceğini bilen bir Türk evladı tarafından inşallah en kısa zamanda "Türk Sanayisinde Geri Kalmışlığın Tarihçesi" kitaplaştırılır da millet en azından biraz daha kendine gelir. Bakarsınız bir kıvılcım çakar ki o kıvılcımın yaktığı ateş tüm dünyayı aydınlatır. 

Bazı kitaplar piyasada var, bilim adamı kimlikleri ile ideolojilerinden biraz olsun sıyrılıp doğru tespitlerde bulunsalar da, kimliklerini ve sistemin onlara yüklediği misyonları da bütün bütün unutmadıkları ve doğruları da olduğu gibi yansıtmadıkları aşikardır. Bu sözlerin de yeri miydi şimdi denebilir, evet, çünkü biliyorum ki "böyle kitaplar zaten var" diyecek, kendisini bir şeyleri yalamış yutmuş, okumuş yazmış zannedenler çıkacaktır. Hatta bunların başucu kitaplarındandır bunlar, pipo tüttürürken ya da tüttürme özentisi içerisindeyken okurlar. İsmi lazım değil, bir iki kitap var böyle. Ama malesef içerikleri başta da dediğimiz gibi, ideolojik, ne şiş yansın ne kebap, bilim adamıyız ama sol yanımız da sağ gözümüze bir perdeleme yapmıyor değil edalarıyla yazılmış kitaplardır bunlar. Baktığın zaman "iyi niyetliydiler", "kendilerince çözüm getirdiler" safsataları ile millete kurdu kuzu göstermeye çalışırlar.

Bilemiyorum; millet fikri, manevi ve iktisadi hayatını böyle zorbaca çalanlara, bin bir parçaya ayıranlara, hallaç pamuğu gibi atanlara, atıp da kendileri rahat içinde sefa sürenlere hakkını helal edecek mi?




11.11.12

Hicaz Yüksek Hızlı Tren Yolu Projesi

Hicaz Demiryolu Projesi, Osmanlının son dönemine damgasını vurmuş, büyük ve merhametli devlet adamı Abdülhamit Han'ın hayata geçmiş büyük bir projesidir. İnternetten ve konu ile alakalı yazılmış kitaplardan ve çekilmiş belgesellerden konu öğrenilebilir, genel kültür sahiplerince malum bir konudur.

Hicaz Demiryolu Projesi 100 sene sonra tekrar canlandırılabilir. Türkiye'nin Ortadoğu siyasetinde bir enstrüman olur. Ticari, sosyal, kültürel, teknik pek çok faydaları olur. Turizme de katkısı olur. 

Ancak bu yüzyıldaki adı tabii biraz farklı olacak: Hicaz Yüksek Hızlı Tren Yolu Projesi

Evet maksadımız basit bir demiryolu değil, yüksek hızlı tren yolunun yapılması. Öyle ki sabah trene binen birisi bir yaz gününde akşam olmadan Medine'yi Münevveriye'ye salimen ulaşabilsin. Hem de pasaportsuz, vizesiz, sadece nufus cüzdanını kullanarak bunu yapabilsin.

Teknik anlamda yerli firma ve teknolojinin kullanılması teknik kabiliyetlerimizi arttırır. Bunun yanında siyaseten Ortadoğuda önemli bir gelişme olur. Türkiye'nin Arap kardeşlerimizce daha yakından tanınmasına vesile olur, belki bazı meselelerde bizleri örnek alabilirler, ilham kaynağı olabiliriz. Aynı şekilde belki bazı meselelerde de biz onlardan ilham alırız.

Bu konu, böyle bir projenin nasıl yapılabileceği, psikolojik etkileri, sosyal, ekonomik ve teknik boyutları belki bir ya da birkaç kitaba konu olabilecek şumullü bir konudur. O yüzden fikri yüksek idraklerinize arz edip işin devamını ve dallandırılmasını sizlere bırakıyoruz.

İnşallah Türkiye böyle büyük siyasetleri ve teknik projeleri yapabilecek siyasi, ekonomik ve teknolojik seviyeye ulaştığını en yakın zamanda ispatlar, dünya müslümanlarının gönlündeki gerçek makamı olan tahta kurulur.

* * * * *

Gençliğin verdiği heyecan ile bir araştırma yapmadan bir çırpıda yukarıdaki yazıları yazmışız. Allah'a sonsuz hamdü senalar olsun ki böyle bir çalışma zaten başlatılmış. Tabii teknoloji olarak bizim bahsettiğimiz seviyede olmasa da çok güzel bir gelişme. 


Bitme tarihi olarak 2015 verilmiş. İnşallah o günleri ve daha nice güzel günleri hep beraber afiyet içinde görürüz.

* * * * *

Cennet Mekan Sultan 2. Abdülhamit Han'ı da maalesef millet olarak hakkıyla tanımıyoruz. Az uz tanıyanımız da maalesef doğru tanımıyor. Birisi istibdat mı dedi? Yoksa Duyun-u Umumiye mi? 

İstibdat diyenler 2. Abdülhamit Han'ın dönemindeki askeri isyanları ve sultanın merhametini, Duyun-u Umumiye diyenler ise sultanın tahta çıktığı tarihte Osmanlı'nın kaç milyon altın borcu olduğuyla sultan tahttan indirilirken kaç milyon altın borcu olduğunu incelesin.


Sultan için bakın kimler ne demiş, 

İlber Ortaylı'ya göre Dünyanın son hükümdarı, son evrensel imparator II. Abdülhamid Han'dır. [19]

Abdülhamid'in idare tarzı azami müsamahadır. Atatürk. [20]

Dünyâda 100 gram akıl varsa, bunun 90 gramı Abdülhamîd Han'da, 5 gramı bende, kalan 5 gramı da diğer dünyâ siyâsîlerindedir. ( Alman Milli Birliğinin kurulmasını gerçekleştiren meşhur Alman devlet adamıPrens Bismarck )[21]

Padişahım gelmemişken yâda biz,
İşte geldik senden istimdada biz,
Öldürürler başlasak feryada biz,
Hasret olduk eski istibdada biz
- Süleyman Nazif



Hele ki Prens Bismarck gibi tarihte yeri ve ağırlığı bilinen bir kişinin böyle konuşması, herhalde insanda bir kanaat oluşturur. Evet yine döndük dolaştık bize öğretilenlerle hakikatler arasındaki çelişkilere geldik. Maalesef yine bu noktaya geldik. Döndük dolaştık, Hicaza gittik geldik, bu kederli ve acı noktaya geri döndük. 

Bu meseleyi burada noktalayalım en iyisi, 
                         çünkü tehlikeli ve derindir bu noktanın ilerisi.

Biz meseleyi kapsamlı olduğundan şimdilik burada noktalandırıyoruz, tehlikesinden de, derinliğinden de, korktuğumuzdan da değil yoksa. Zira, Yaradan'dan korkacağına yaratılmıştan korkmak, Yaradan'a haksızlık olur.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...