“İnsan ölünce şu üçü dışında amellerinin sevabı
kesilir: Sadaka-î câriye (faydası süregelen hayır), kendisinden faydalanılan
ilim ve arkasından dua eden hayırlı bir evlât.”
(Müslim, Vasiyyet,
14)
“Aziz ve Yüce olan Allah, annelere saygısızlık
etmeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi, hak etmediğini istemeyi size haram
kılmıştır. Sizin için üç şeyi de çirkin görmüştür: Dedikodu, anlamsız çok soru
sormak ve malı boşa harcamak!”
(Müslim, Akdiye,
12)
“Kim göz göre göre çocuğunu(n kendisine ait
olduğunu) inkâr ederse Allah da (kıyamet günü) ondan öylece uzaklaşır ve gelmiş
geçmiş herkesin önünde onu rezil eder.”
(Ebû Dâvûd, Talâk,
28-29)
“Kişinin imtihanı, ailesi, malı, çocuğu ve komşusu
iledir. Namaz, oruç, sadaka ve (iyiliği) emredip (kötülükten) sakındırma işte
bu imtihan için kefaret olur.”
(Buhârî,
Mevâkîtü’s-salât, 4)
“Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor: (Son çocuğu
dünyaya geldiğinde) Resûlullah (s.a.s.) ‘Bu gece bir oğlum oldu. Ona atam
İbrahim’in ismini verdim.’ buyurdu… (Yaklaşık bir buçuk yıl sonra) o bebeği
Resûlullah’ın (s.a.s.) gözleri önünde can verirken gördüm. Resûlullah’ın
(s.a.s.) gözlerinden yaşlar döküldü ve şöyle buyurdu: ’Göz yaşarır, kalp üzülür
fakat biz Rabbimizin razı olacağından başka söz söylemeyiz. İbrahim, biz senin
ölümünden dolayı gerçekten üzgünüz.”
(Ebû Dâvûd, Cenâiz,
23, 24)
“(Hz. Hüseyin (r.a.) anlatıyor:) Resûlullah’ın
(s.a.s.) oğlu Kâsım vefat edince, (annesi) Hz. Hatice ‘Ey Allah’ın Resûlü!
Kâsım’ın sütü hâlâ damlıyor. Keşke Allah süt emmeyi tamamlayıncaya kadar onu
yaşatsaydı.’ dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) ‘O, süt emmeyi cennette
tamamlayacaktır.’ buyurdu.
(İbn Mâce, Cenâiz,
27)
Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır: Uyanıncaya
kadar uyuyandan, iyileşene kadar aklını kaybedenden ve büyüyünceye kadar
çocuktan.”
(Ebû Dâvûd, Hudûd,
17)
“Çocuğunun senin üzerinde hakkı var!”
(Müslim, Sıyâm,
183)
“Sana iyi davranmaları senin çocukların üzerindeki
hakkındır. Aynı şekilde çocuklar arasında adil davranman da onların senin
üzerindeki hakkıdır.”
(Ebû Dâvûd, Büyû’
(İcâre), 83)
“Kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın
isimleriyle çağrılacaksınız. O hâlde güzel isimler koyunuz.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 61)
“(Ebû Râfi’ anlatıyor:) Fâtıma Hasan’ı dünyaya
getirdiğinde, Resûlullah’ın (s.a.s.), onun kulağına namaz ezanı gibi ezan okuduğunu
gördüm.”
(Tirmizî, Edâhî,
16)
“(Ali b. Ebû Tâlib (r.a.) anlatıyor:) Resûlullah
(s.a.s.), (torunu) Hasan için akîka kurbanı olarak bir koyun kesti ve kızına
‘Fâtıma, onun başını tıraş et ve saçının ağırlığı kadar gümüşü sadaka olarak
ver.’ buyurdu.”
(Tirmizî, Edâhî,
19)
“Allah’tan sakının ve çocuklarınız arasında
adaletli olun!”
(Müslim, Hibe, 13)
“Kimin bir kızı olur, onu diri diri
gömmez/öldürmez, hor görmez ve oğlunu kızından üstün görmezse, Allah onu
cennete koyar.”
(Ebû Dâvûd, Edeb,
120-121)
“Kim üç kız çocuğunun geçimini üstlenir, onları
terbiye edip evlendirir ve onlara güzel davranırsa, cennet onundur!”
(Ebû Dâvûd, Edeb,
120-121)
“Size sadakanın en değerlisini öğreteyim mi?
(Evlendikten sonra herhangi bir sebepten dolayı) sana dönüp gelen ve senden
başka da geçimini sağlayacak kimsesi olmayan kızına (yaptığın harcamadır)!”
(İbn Mâce, Edeb, 3)
“(Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor:) Bir keresinde
Temîm kabilesinden Akra’ b. Hâbis Resûlullah’ın (s.a.s.) yanında otururken O
(torunu) Hasan’ı öptü. Bunun üzerine Akra’ ‘Benim on çocuğum var ama hiçbirini
öpmüş değilim.’ dedi. Resûlullah (s.a.s.) dönüp ona baktı ve ‘Merhamet etmeyene
merhamet edilmez!’ buyurdu.”
(Buhârî, Edeb, 18)
“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize
saygı göstermeyen bizden değildir.”
(Tirmizî, Birr ve
sıla, 15)
“(Enes b. Mâlik anlatıyor:) Resûlullah’a (s.a.s.)
on sene hizmet ettim. Vallahi bana bir kez olsun ‘Öf!’ bile demedi. Herhangi
bir şeyden dolayı, ‘Niçin böyle yaptın?’ ya da ‘Şöyle yapsaydın ya!’ diye
azarlamadı.”
(Müslim, Fedâil,
51)
“Bazen (kıraatı) uzatma niyetiyle namaza
başlıyorum da bir çocuğun ağlayışını duyunca annesinin onun ağlamasıyla ne çok
tedirgin olduğunu bildiğimden namazı kısa tutuyorum.”
(Buhârî, Ezân, 65)
“Ebû Hüreyre anlatıyor:) Resûlullah’a (s.a.s.)
(Medine’de) yılın ilk mahsulü getirildiğinde ‘Allah’ım! Şehrimize,
meyvelerimize, ölçü ve tartımıza bereket üstüne bereket ihsan eyle!’ diye dua
eder, sonra o meyveyi yanında bulunan çocukların en küçüğüne verirdi.”
(Müslim, Hac, 474)
“(Mahmûd b. Rebî’ diyor ki:) Ben beş yaşındayken
Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bir kovadan ağzına su alarak yüzüme püskürttüğünü
hatırlıyorum.”
(Buhârî, İlim, 18)
“(İbn Abbâs anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.)
(torunu) Hasan’ı omzunda taşırken bir adam: ‘Yavrum! Bindiğin binek ne
güzelmiş!’ dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.), ‘O da ne güzel bir
binici!’ buyurdu.”
(Tirmizî, Menâkıb,
30)
“(Câbir b. Semure anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.)
ile birlikte öğle namazını kıldım. Namazdan sonra Resûlullah, ailesinin yanına
gitmek üzere çıktı, ben de onun peşine takıldım. Yolda birkaç çocukla
karşılaştı. Her birinin yanağını teker teker okşadı. Hatta benim de yanağımı
okşadı. Elinde tatlı bir serinlik ve attarın sepetinden çıkmışçasına mis gibi
bir koku vardı.”
(Müslim, Fedâil, 80)
“(Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor:) ‘Hz. Peygamber
(s.a.s.) bizim aramıza karışır ve küçük kardeşime (kuşunun hatırını sorarak)
‘Ebû Umeyr! Serçecik ne yapıyor?’ derdi.”
(Buhârî, Edeb, 81)
“(Enes b. Mâlik (r.a.) diyor ki:) Ben çocuklarla
oynarken Resûlullah (s.a.s.) yanıma geldi ve bize selâm verdi.”
(Müslim,
Fedâilü’s-sahâbe, 145)
“(Sehl b. Sa’d anlatıyor:) Resûlullah’a (s.a.s.)
bir içecek ikram edildi. Birazını içip yanındakilere ikram etmek üzere sağ
tarafına döndü. Sağında bir çocuk, solunda ise ashâbın yaşlıları vardı.
‘Meşrubatı önce yaşlılara vermeme izin verir misin?’ diye çocuğa sordu. Ama
çocuk ‘Hayır! Vallahi, senden gelen nasibimi kimseye kaptıramam.’ dedi. Bunun
üzerine Resûlullah (s.a.s.) içeceği çocuğun eline verdi.”
(Müslim, Eşribe,
127)
“(Abdullah b. Âmir anlatıyor:) Bir gün Resûlullah
(s.a.s.) bizim evimizde otururken annem ‘Gel, sana bir şey vereceğim!’ diye
beni çağırdı. Resûlullah (s.a.s.) anneme ‘O’na ne vermeyi düşünüyorsun?’ diye
sordu. Annem de ‘Hurma vereceğim.’ dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.)
‘Aman dikkat et! Eğer ona bir şey vermemiş olsaydın, senin için bir yalan
yazılacaktı.’ buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80)
“Kendinize, çocuklarınıza, hizmetçilerinize ve
mallarınıza beddua etmeyiniz. Olur ki, Allah Teâlâ’dan istenilenlerin geri
çevrilmediği bir zamana rastlarsınız da Allah dileğinizi kabul ediverir.”
(Ebû Dâvûd, Tefrîu
ebvâbi’l-vitr, 27)
“Akşam olup gece karanlığı çöktüğünde
çocuklarınızın dışarı çıkmasına engel olun. Çünkü bu vakitlerde şeytanlar
(sebebiyle kötülükler) yayılır.”
(Buhârî, Eşribe,
22)
“(Abdullah b. Ömer’in anlattığına göre)
Savaşlardan birinde öldürülmüş bir kadın bulundu. Bunun üzerine Resûlullah
(s.a.s.) kadın ve çocukların öldürülmesini yasakladı.”
(Müslim, Cihâd ve
siyer, 25)
“Kim anneyi yavrusundan ayırırsa, Allah da kıyamet
günü onu sevdiklerinden ayırır.”
(Tirmizî, Büyû’,
52)
“Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası
onu Yahudi, Hıristiyan ya da Mecusi yapar.”
(Buhârî, Cenâiz,
92)
“Hiçbir baba, evlâdına güzel terbiyeden daha
kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”
(Tirmizî, Birr ve
sıla, 33)
“Üç çeşit duanın kabul edilmesinde şüphe yoktur:
Haksızlığa uğrayan kimsenin duası, yolcunun duası ve anne babanın çocuklarına
bedduası.”
(Tirmizî, Birr ve
sıla, 7)
“Sağını solundan ayırabilen yaşa geldiği zaman
çocuğa namaz kılmasını emredin.”
(Ebû Dâvûd, Salât,
26)
“(Ebû Katâde anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.), kızı
Zeyneb’in Ebu’l-Âs n. Rebîa’dan olan kızı Ümâme’yi omzunda taşıyarak namaz
kılardı. Secdeye vardığı zaman torununu yere koyar, secdeden kalkınca da onu
tekrar sırtına alırdı.”
(Buhârî, Salât,
106)
“(Rubeyyi’ bnt. Muazvviz anlatıyor:) Biz aşure
orucunu tutardık, çocuklarımıza da tuttururduk. Oruçlu çocuklarımıza boyalı
yünden oyuncaklar yapardık. Biri acıkıp yemek isteyerek ağlayınca iftar vakti
olana kadar oyalanması için ona bu oyuncakları verirdik.”
(Buhârî, Savm, 47)
“(Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor:) Annem Ümmü Enes
beni Resûlullah’a (s.a.s.) getirdi. Başörtüsünün yarısını altıma, yarısını da
üstüme giysi yapmıştı. ‘Ey Allah’ın Resulü! Bu, oğlum Enesçiktir. Onu sana
hizmet etsin diye getirdim. Onun için Allah’a dua et.’ dedi. Bunun üzerine
Peygamber Efendimiz, ‘Allah’ım! Onun servetini de çoluk çocuğunu da çoğalt.’
diye dua etti.”
(Müslim,
Fedâilü’s-sahâbe, 143)
“(Üsâme b. Zeyd anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.)
beni alıp bir dizine oturtur, Hasan’ı da öbür dizine oturturdu. Sonra bizi
göğsüne basar ve “Allah’ım! Bu ikisine rahmet eyle! Çünkü ben bunlara merhamet
ediyorum.” derdi.”
(Buhârî, Edeb, 22)