pdf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pdf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20.12.17

Riyazüs Salihin Okuyalım İndirelim

Riyazüs Salihin kitabı İmam Nevevi'nin 6 meşhur sahih büyük hadis kitabından (Kütübü Sitte) seçtiği hadislerden müteşekkil,içerisinde 2000 e yakın hadisbarındıran, yüzyıllardır müslümanların yolunu aydınlatan birhadis kitabıdır. Kitabın adı "Salihlerin Bahçesi" anlamına gelmektedir.

Aşağıdaki simgelere tıklayarak kitabın pdf ve office word formatlarını,ayrıca Arapça orjinalmetinlerini indirebilirsiniz.

İstifade edilmesi duası ve selamlarımızla..


Riyazüs Salihin Türkçe Metinli İndir



Riyazüs Salihin Arapça Orjinal veTürkçe Mealli İndir 





6.12.14

Ashabı Bedir Sahabe Efendilerimiz (Kartelalar - 33)


Ashabı Bedir Sahabe Efendilerimiz (Kartelalar - 33) Metnini Yazdırılabilir Pdf Formatında İndirmek İçin Buraya Tıklayınız..




1- Bedir Savaşı'na katılanların cennetlik olduklarını bizzat Resulü Ekrem Efendimiz müjdelemişlerdir.

2- Savaşın seyri sırasında kendilerine Allah tarafından gönderilen meleklerin de katıldığı Kur'ân'da bildirilmiş olup bu onlar için ayrıca bir fazilet sebebidir.

3- Ehli kemâl bazı zevatın beyanına nazaran Evliyâullah'dan pek çoğu velilik makamına Bedir ehlinin mübarek isimlerini okumaya devam etmekle nail olmuşlardır.

4- Birçok hastalığa tutulan kimsenin Bedir ehlinin mübarek ismini zikr ederek bu vesile ile şifa taleb edip lütfü ilâhiye mazhar olarak hastalık­larından kurtuldukları rivayet edilmektedir

5- Ehli irfan bir zat: "Hasta bir kimsenin başı­na elimi koyup halis bir niyyetle Bedir ashabının adını okuduğumda mutlak şifa hâsıl olmuştur. Hatta hastanın eceli dahi gelmişse en azından rahatsızlığı hafiflemiştir." demektedir.

6- Bazıları da: "Duadan önce Bedir ashabının isimlerinin okunmasının duânin sür'atle kabulüne vesile olduğunu" söylemişlerdir.

Cafer b. Abdullah şöyle diyor:

"Babam bana Peygamber (S.A.V.)'in bütün ashabını sevmemi vasiyet eder ve şunu ilave ederdi.

"Ey canım yavrum, Bedir ashabının adı zikr edilince duâ kabul olunur, bu mübarek isimleri zikreden kulu, ilâhi rahmet; bereket gufran ve rızâ-ı İlâhî kuşatır. Bu isimleri okuyarak hacetde bulunanın dileği mutlaka yerine getirilir..."

7- "Ehli Bedrin üzerinde bulundurmak, oku­mak, hıfzetmek, düşman üzerine nusret, düşman­ların şerrinden vikayet ve yangın ve hırsız ve boğul­maktan sıyânet ve veba ve tâûn ve cünûn ve emrazı sâireden himayet ve zevali fark ve husûlu gına ve vefâi duyûn ve güfrânü zünûb ve keşfi kürûb ve ten­viri kulûb velhâsıl cemîi matâlibi dünyeviyyeye ve mekâsıdı uhreviyyeye vusul ve celbi menfaii âlakiyye ve enfüsiyye ve ins ve cinnin mazarat-larını def etmek ve merâtibi dünyeviyyeye nail olmak için iksiri mücerreb olduğuna Meşihât-ı İslâmiyye tarafından mücahidini Islamiyyeye hediye olunmuştur."

Şu kadar var ki: Bu mübarek isimlerin okunuşu sırasında herbirinin adı söylenince, Radıyallahü anh (Allah ondan razı olsun) demek lazımdır. Şüphe yok ki Peygamberimizin adı söylenince Sallallahü Aleyhi ve Sellem denecektir. Zira bu edebe riayet etmek, maksadın daha kısa zamanda elde edilmesinde vesiledir.

Cenab-ı Hakk (c.c.) bizleri onların şefaatine nail eylesin. Amin  

---------------


10.11.14

Kırk Hadiste Çocuk (Kartelalar - 27)

“İnsan ölünce şu üçü dışında amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-î câriye (faydası süregelen hayır), kendisinden faydalanılan ilim ve arkasından dua eden hayırlı bir evlât.”
(Müslim, Vasiyyet, 14)

“Aziz ve Yüce olan Allah, annelere saygısızlık etmeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi, hak etmediğini istemeyi size haram kılmıştır. Sizin için üç şeyi de çirkin görmüştür: Dedikodu, anlamsız çok soru sormak ve malı boşa harcamak!”
(Müslim, Akdiye, 12)

“Kim göz göre göre çocuğunu(n kendisine ait olduğunu) inkâr ederse Allah da (kıyamet günü) ondan öylece uzaklaşır ve gelmiş geçmiş herkesin önünde onu rezil eder.”
(Ebû Dâvûd, Talâk, 28-29)

“Kişinin imtihanı, ailesi, malı, çocuğu ve komşusu iledir. Namaz, oruç, sadaka ve (iyiliği) emredip (kötülükten) sakındırma işte bu imtihan için kefaret olur.”
(Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 4)

“Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor: (Son çocuğu dünyaya geldiğinde) Resûlullah (s.a.s.) ‘Bu gece bir oğlum oldu. Ona atam İbrahim’in ismini verdim.’ buyurdu… (Yaklaşık bir buçuk yıl sonra) o bebeği Resûlullah’ın (s.a.s.) gözleri önünde can verirken gördüm. Resûlullah’ın (s.a.s.) gözlerinden yaşlar döküldü ve şöyle buyurdu: ’Göz yaşarır, kalp üzülür fakat biz Rabbimizin razı olacağından başka söz söylemeyiz. İbrahim, biz senin ölümünden dolayı gerçekten üzgünüz.”
(Ebû Dâvûd, Cenâiz, 23, 24)

“(Hz. Hüseyin (r.a.) anlatıyor:) Resûlullah’ın (s.a.s.) oğlu Kâsım vefat edince, (annesi) Hz. Hatice ‘Ey Allah’ın Resûlü! Kâsım’ın sütü hâlâ damlıyor. Keşke Allah süt emmeyi tamamlayıncaya kadar onu yaşatsaydı.’ dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) ‘O, süt emmeyi cennette tamamlayacaktır.’ buyurdu.
(İbn Mâce, Cenâiz, 27)

Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, iyileşene kadar aklını kaybedenden ve büyüyünceye kadar çocuktan.”
(Ebû Dâvûd, Hudûd, 17)

“Çocuğunun senin üzerinde hakkı var!”
(Müslim, Sıyâm, 183)

“Sana iyi davranmaları senin çocukların üzerindeki hakkındır. Aynı şekilde çocuklar arasında adil davranman da onların senin üzerindeki hakkıdır.”
(Ebû Dâvûd, Büyû’ (İcâre), 83)

“Kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. O hâlde güzel isimler koyunuz.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 61)

“(Ebû Râfi’ anlatıyor:) Fâtıma Hasan’ı dünyaya getirdiğinde, Resûlullah’ın (s.a.s.), onun kulağına namaz ezanı gibi ezan okuduğunu gördüm.”
(Tirmizî, Edâhî, 16)

“(Ali b. Ebû Tâlib (r.a.) anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.), (torunu) Hasan için akîka kurbanı olarak bir koyun kesti ve kızına ‘Fâtıma, onun başını tıraş et ve saçının ağırlığı kadar gümüşü sadaka olarak ver.’ buyurdu.”
(Tirmizî, Edâhî, 19)

“Allah’tan sakının ve çocuklarınız arasında adaletli olun!”
(Müslim, Hibe, 13)

“Kimin bir kızı olur, onu diri diri gömmez/öldürmez, hor görmez ve oğlunu kızından üstün görmezse, Allah onu cennete koyar.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121)

“Kim üç kız çocuğunun geçimini üstlenir, onları terbiye edip evlendirir ve onlara güzel davranırsa, cennet onundur!”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121)

“Size sadakanın en değerlisini öğreteyim mi? (Evlendikten sonra herhangi bir sebepten dolayı) sana dönüp gelen ve senden başka da geçimini sağlayacak kimsesi olmayan kızına (yaptığın harcamadır)!”
(İbn Mâce, Edeb, 3)

“(Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor:) Bir keresinde Temîm kabilesinden Akra’ b. Hâbis Resûlullah’ın (s.a.s.) yanında otururken O (torunu) Hasan’ı öptü. Bunun üzerine Akra’ ‘Benim on çocuğum var ama hiçbirini öpmüş değilim.’ dedi. Resûlullah (s.a.s.) dönüp ona baktı ve ‘Merhamet etmeyene merhamet edilmez!’ buyurdu.”
(Buhârî, Edeb, 18)

“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 15)

“(Enes b. Mâlik anlatıyor:) Resûlullah’a (s.a.s.) on sene hizmet ettim. Vallahi bana bir kez olsun ‘Öf!’ bile demedi. Herhangi bir şeyden dolayı, ‘Niçin böyle yaptın?’ ya da ‘Şöyle yapsaydın ya!’ diye azarlamadı.”
(Müslim, Fedâil, 51)

“Bazen (kıraatı) uzatma niyetiyle namaza başlıyorum da bir çocuğun ağlayışını duyunca annesinin onun ağlamasıyla ne çok tedirgin olduğunu bildiğimden namazı kısa tutuyorum.”
(Buhârî, Ezân, 65)

“Ebû Hüreyre anlatıyor:) Resûlullah’a (s.a.s.) (Medine’de) yılın ilk mahsulü getirildiğinde ‘Allah’ım! Şehrimize, meyvelerimize, ölçü ve tartımıza bereket üstüne bereket ihsan eyle!’ diye dua eder, sonra o meyveyi yanında bulunan çocukların en küçüğüne verirdi.”
(Müslim, Hac, 474)

“(Mahmûd b. Rebî’ diyor ki:) Ben beş yaşındayken Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bir kovadan ağzına su alarak yüzüme püskürttüğünü hatırlıyorum.”
(Buhârî, İlim, 18)

“(İbn Abbâs anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.) (torunu) Hasan’ı omzunda taşırken bir adam: ‘Yavrum! Bindiğin binek ne güzelmiş!’ dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.), ‘O da ne güzel bir binici!’ buyurdu.”
(Tirmizî, Menâkıb, 30)

“(Câbir b. Semure anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.) ile birlikte öğle namazını kıldım. Namazdan sonra Resûlullah, ailesinin yanına gitmek üzere çıktı, ben de onun peşine takıldım. Yolda birkaç çocukla karşılaştı. Her birinin yanağını teker teker okşadı. Hatta benim de yanağımı okşadı. Elinde tatlı bir serinlik ve attarın sepetinden çıkmışçasına mis gibi bir koku vardı.”
(Müslim, Fedâil, 80)

“(Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor:) ‘Hz. Peygamber (s.a.s.) bizim aramıza karışır ve küçük kardeşime (kuşunun hatırını sorarak) ‘Ebû Umeyr! Serçecik ne yapıyor?’ derdi.”
(Buhârî, Edeb, 81)

“(Enes b. Mâlik (r.a.) diyor ki:) Ben çocuklarla oynarken Resûlullah (s.a.s.) yanıma geldi ve bize selâm verdi.”
(Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 145)

“(Sehl b. Sa’d anlatıyor:) Resûlullah’a (s.a.s.) bir içecek ikram edildi. Birazını içip yanındakilere ikram etmek üzere sağ tarafına döndü. Sağında bir çocuk, solunda ise ashâbın yaşlıları vardı. ‘Meşrubatı önce yaşlılara vermeme izin verir misin?’ diye çocuğa sordu. Ama çocuk ‘Hayır! Vallahi, senden gelen nasibimi kimseye kaptıramam.’ dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) içeceği çocuğun eline verdi.”
(Müslim, Eşribe, 127)

“(Abdullah b. Âmir anlatıyor:) Bir gün Resûlullah (s.a.s.) bizim evimizde otururken annem ‘Gel, sana bir şey vereceğim!’ diye beni çağırdı. Resûlullah (s.a.s.) anneme ‘O’na ne vermeyi düşünüyorsun?’ diye sordu. Annem de ‘Hurma vereceğim.’ dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) ‘Aman dikkat et! Eğer ona bir şey vermemiş olsaydın, senin için bir yalan yazılacaktı.’ buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80)

“Kendinize, çocuklarınıza, hizmetçilerinize ve mallarınıza beddua etmeyiniz. Olur ki, Allah Teâlâ’dan istenilenlerin geri çevrilmediği bir zamana rastlarsınız da Allah dileğinizi kabul ediverir.”
(Ebû Dâvûd, Tefrîu ebvâbi’l-vitr, 27)

“Akşam olup gece karanlığı çöktüğünde çocuklarınızın dışarı çıkmasına engel olun. Çünkü bu vakitlerde şeytanlar (sebebiyle kötülükler) yayılır.”
(Buhârî, Eşribe, 22)

“(Abdullah b. Ömer’in anlattığına göre) Savaşlardan birinde öldürülmüş bir kadın bulundu. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) kadın ve çocukların öldürülmesini yasakladı.”
(Müslim, Cihâd ve siyer, 25)

“Kim anneyi yavrusundan ayırırsa, Allah da kıyamet günü onu sevdiklerinden ayırır.”
(Tirmizî, Büyû’, 52)

“Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hıristiyan ya da Mecusi yapar.”
(Buhârî, Cenâiz, 92)

“Hiçbir baba, evlâdına güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 33)

“Üç çeşit duanın kabul edilmesinde şüphe yoktur: Haksızlığa uğrayan kimsenin duası, yolcunun duası ve anne babanın çocuklarına bedduası.”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 7)

“Sağını solundan ayırabilen yaşa geldiği zaman çocuğa namaz kılmasını emredin.”
(Ebû Dâvûd, Salât, 26)

“(Ebû Katâde anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.), kızı Zeyneb’in Ebu’l-Âs n. Rebîa’dan olan kızı Ümâme’yi omzunda taşıyarak namaz kılardı. Secdeye vardığı zaman torununu yere koyar, secdeden kalkınca da onu tekrar sırtına alırdı.”
(Buhârî, Salât, 106)

“(Rubeyyi’ bnt. Muazvviz anlatıyor:) Biz aşure orucunu tutardık, çocuklarımıza da tuttururduk. Oruçlu çocuklarımıza boyalı yünden oyuncaklar yapardık. Biri acıkıp yemek isteyerek ağlayınca iftar vakti olana kadar oyalanması için ona bu oyuncakları verirdik.”
(Buhârî, Savm, 47)

“(Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor:) Annem Ümmü Enes beni Resûlullah’a (s.a.s.) getirdi. Başörtüsünün yarısını altıma, yarısını da üstüme giysi yapmıştı. ‘Ey Allah’ın Resulü! Bu, oğlum Enesçiktir. Onu sana hizmet etsin diye getirdim. Onun için Allah’a dua et.’ dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, ‘Allah’ım! Onun servetini de çoluk çocuğunu da çoğalt.’ diye dua etti.”
(Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 143)

“(Üsâme b. Zeyd anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.) beni alıp bir dizine oturtur, Hasan’ı da öbür dizine oturturdu. Sonra bizi göğsüne basar ve “Allah’ım! Bu ikisine rahmet eyle! Çünkü ben bunlara merhamet ediyorum.” derdi.”
(Buhârî, Edeb, 22)





8.11.14

Kırk Hadiste Kardeşlik (Kartelalar - 25)

“Sizden biriniz kendisi için sevdiğini mü’min kardeşi için de sevmedikçe gerçek mü’min olamaz.”
(T2515, Tirmizî, “Sıfatü’l-Kıyâme” 59)

“Mü’minler birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler.”
(M6586, Müslim, “Birr” 66)

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zalimlere de) teslim etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın (kusurunu) örterse Allah da kıyamet günü onu örter.”
(M6578, Müslim, “Birr”; T1426, Tirmizî, “Hudud” 3)

“Dikkat edin! Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Müslümana, gönül rızası olmadan kardeşinin malı helal değildir.”
(T3087, Tirmizî, “Tefsîru’l-Kur’ân” 9)

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Bir Müslümanın din kardeşine maldaki kusuru açıklamaksızın satması helal değildir.”
(İM2246, İbn Mâce, “Ticaret” 45)

“Bir Müslümanın din kardeşlerine karşı şu beş görevi vardır: Selâmı almak, aksırana “Yerhamukellâh” (Allah sana merhamet etsin) diye dua etmek, davete katılmak, hastayı ziyaret etmek ve cenazelere katılmak.”
(M5650, Müslim, “Selâm” 4)

“Sadakanın en faziletlisi, Müslüman kişinin ilim öğrenmesi, sonra da onu din kardeşlerine öğretmesidir.”
(İM243, İbn Mâce, “Sunne” 20)

Kim, gıyabında bir din kardeşi için dua ederse, onun yanındaki görevli melek: ‘Âmin! Senin için de bir benzeri verilsin’ der.”
(M6928, Müslim, “Zikir” 87)

Allah Resûlü: “Zalim olsun, mazlum olsun din kardeşine, yardım et!” buyurdu. Bir adam: “Yâ Resûlallah! Mazlum olduğunda ona yardım ederim, fakat zalim olduğunda nasıl yardım ederim?” dedi. Resûlullah: “Onu zulümden alıkoyarsın, işte bu da ona yardımdır.” buyurdu.”
(B6952, Buhârî, “İkrah” 7; B2444, Buhârî, “Mezâlim” 4)

“Biriniz kardeşine sevgi duyduğunda bu sevgisini ona bildirsin.”
(T2391, Tirmizî, “Zühd” 53)

“Müslüman, hasta kardeşini ziyaret ettiğinde dönünceye dek cennet bahçelerinde demektir.”
(M6553, Müslim, “Birr” 41; T967, Tirmizî, “Cenâiz” 2)

“Müslümanın, din kardeşine üç günden fazla dargın durması helal değildir. Onlar birbirleriyle karşılaştıklarında birisi yüzünü şu tarafa, diğeri ise öte tarafa çevirir. Onların en hayırlısı önce selam verendir.”
(T1932, Tirmizî, “Birr ve Sıla” 21)

“Zandan sakının. Zira zan sözün en yalan olanıdır. İnsanların özel hallerini araştırmayın, konuşmalarını dinlemeye çalışmayın, birbirinizin alışverişini kızıştırmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeşler olun.”
(B6066, Buhârî, “Edeb” 58; B5143, Buhârî, “Nikâh” 46)

“Kimin kardeşine karşı yaptığı bir haksızlık varsa, (ahirette) iyiliklerinden alınıp ona verilmeden önce (dünyada iken) onunla helâlleşsin. Çünkü kıyamette ne bir dinar ne de dirhem vardır. Şayet o hakkı karşılayacak iyiliklerinden bulunmazsa, kardeşinin kötülüklerinden alınır ve o haksızın üzerine atılır.”
(B6534, Buhârî, “Rikâk”, 48)

“Biriniz din kardeşine danıştığı zaman, danışılan kişi ona görüşünü belirtsin.”
(İM3747, İbn Mâce, “Edeb”, 37)

“Kul, din kardeşine yardımcı olduğu sürece Allah da onun yardımcısı olur.”
(HM7461, Ahmed b. Hanbel, II. 252.)

“Bir kimse din kardeşinin satışı üzerine satış yapmasın, onun dünürlüğü üzerine de –izin vermedikçe- dünür göndermesin.”
(M3812, Müslim, “Buyû” 8)

“Hizmetçileriniz sizin kardeşlerinizdir. Allah onları sizin emrinize vermiştir. Her kimin emrinde din kardeşi varsa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçleri yetmeyecek işler yüklemeyiniz. Şayet yüklerseniz, bari onlara yardım ediniz.”
(B30, Buhârî, “İman” 22)

“Selamı yayın, yemek yedirin ve Allah’ın (c.c.) size emrettiği gibi kardeşler olun.”
(İM3252, İbn Mâce, “Et’ime” 1)

“Cennetin kapıları, Pazartesi ve Perşembe günleri açılır. Din kardeşi ile arasında düşmanlık olan kimse hariç Allah’a hiçbir şeyi eş koşmayan her Müslüman kul bağışlanır. ‘Bu iki kişiyi aralarında anlaşıncaya kadar bekletiniz, barışıncaya kadar bekletiniz!’ denilir.”
(MU1652, Muvatta, “Husnu’l-Hulk” 4)

“Müslüman kardeşini hakir görmesi kişiye kötülük olarak yeter. Her Müslümanın kanı, malı ve onuru Müslümana haramdır.”
(M6541, Müslim, “Birr” 32)

“Kardeşinle (gereksiz) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme.”
(T1995, Tirmizî, “Birr” 58)

“Her iyilik, bir sadakadır. Kardeşini güler yüzle karşılaman, kovandan ihtiyacı olan bir şeyi kardeşinin kovasına boşaltman da bu tür iyiliklerdendir.”
(T1970, Tirmizî, “Birr” 45)

“Din kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa hiçbir iyiliği küçük görme!”
(M6690, Müslim, “Birr” 144)

“Beni yaşatan (Allah)’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayın.”
(HM10180, Ahmed b. Hanbel, II, 478)

“Biriniz kardeşinde beğendiği bir şey gördüğünde, ona bereketli olması için dua etsin.”
(İM3509, İbn Mâce, “Tıb” 32)

“Kişi yerine getirme niyetiyle kardeşine söz verir de yerine getiremez ve zamanında sözünü tutamazsa günahkâr olmaz.”
(D4995, Ebû Dâvûd, “Edeb” 82)

“Kardeşi özür dilediği halde özrünü kabul etmeyen kişiye onun hatası gibi hata yazılır.”
(İM3718, İbn Mâce, “Edeb” 23)

“Kim din kardeşinin onurunu korursa Allah da kıyamet gününde onun yüzünü cehennem ateşinden korur.”
(T1931, Tirmizî, “Birr ve Sıla” 20)

“Bir konuda seni tasdik ettiği hâlde kardeşine yalan söylemen, ne kadar büyük bir ihanettir!”
(D4971, Ebû Dâvûd, “Edeb” 71)

“Yâ Resûlullah! Gıybet nedir?” denildi. Resûlullah: ‘Kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır.’ buyurdu. ‘Ya kardeşimde o söylediğim durum varsa ne dersin?’ denilince Resûlullah: ‘Söylediğin şey eğer onda varsa gıybet etmişsindir. Şayet yoksa ona iftira etmiş olursun.’ buyurdu.”
(D4874, Ebû Dâvûd, “Edeb” 35)

“Biriniz kardeşini illâ medh edecekse ve şayet onun öyle olduğu biliniyorsa, “Falanın şöyle olduğunu zannediyorum, Allah’a karşı kimseyi temize çıkaramam.” desin.”
(M7502, Müslim, “Zühd ve Rekâik” 66)

“Kardeşinin başına gelen bir şeye sevinip gülme. Sonra Allah ona merhamet edip seni (o şeyle) imtihan eder.”
(T2506, Tirmizî, “Sıfatü’l-kıyâme” 54)

“Kim Müslüman kardeşini bir günahtan dolayı ayıplarsa, kendisi de o günahı işlemeden ölmez.”
(T2505, Tirmizî, “Sıfatü’l-kıyâme” 53)

“Her kim kardeşine bile bile doğru olmayan bir görüş bildirirse ona ihanet etmiş olur.”
(D3657, Ebû Dâvûd, “İlim” 8)

“Sizler, kardeşlerinizin yanına gidiyorsunuz. Bineklerinize iyi bakın, kıyafetlerinizi de düzeltin ve böylece insanların gözdesi olun! Allah çirkin görünümü ve çirkinleşmeyi sevmez.”
(D4089, Ebû Dâvûd, “Libâs” 25)

“Her kimin tarlası varsa onu eksin; kendisi ekmezse onu din kardeşine (karşılıksız) ektirsin!”
(M3917, Müslim, “Buyû” 88)

“İki Müslümandan biri, din kardeşine silâh çekerse, ikisi de cehennemin kenarındadırlar. Biri diğerini öldürüşe, ona ikisi birden girerler.”
(M7255, Müslim, “Fiten” 16)

“Davalarınızla bana başvuruyorsunuz. Ben de bir insanım. Belki biriniz delilini diğerinden daha güzel ifade eder ve ben ondan duyduğuma göre (onun lehine) hüküm veririm. Bu şekilde kime (yanlışlıkla) kardeşinin hakkından bir şey vermişsem, asla onu almasın. Zira böyle bir durumda ona ben ancak bir ateş parçası vermiş olurum.”
(B7169 Buhârî, “Ahkâm” 20; N5403, Nesâî, Âdâbu’l-Kudât” 13)







25.10.14

40 Hadiste Cami Cemaat İmamlık ve Müezzinlik (Kartelalar-23)

Kim Allah’ın rızasını talep ederek bir mescit/cami yaparsa, Allah da ona cennette bir ev yapar.”
(Müslim, Mesacid 24)

Rasûlullah (s.a.s.), bize mahallelerimizde mescitler/camiler inşa etmemizi, onları sağlam yapmamızı ve temiz tutmamızı emrederdi.”
(Ebû Dâvûd, Salât, 13)

Her kim namaz için güzelce abdest alır; sonra farz namazı kılmak için camiye gider ve cemaatle kılarsa Allah o kimsenin günahlarını affeder.”
(Müslim, Tahâre, 13)

Bir kimse mescide gitme niyetiyle evinden çıktığında, attığı her adımından biri için kendisine bir sevap yazılırken, diğeri için bir günahı silinir.”
(Nesâî, Mesâcid, 14)

Cemaatle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece faziletlidir.”
(Buhârî, Ezân, 30)

Her kim (namaz için) mescide/camiye gider gelirse, her gidiş gelişte Allah ona cennetteki yerini hazırlar.”
(Buhârî, Ezân, 37)

Karanlıklarda mescitlere/camilere yürüyenleri, kıyamet gününde tam bir nûr ile müjdele.”
(Ebû Dâvûd, Salât, 49)

Allah, mescitleri namaz ve zikir için yurt edinen bir Müslümanın durumuna, gurbetteki bir adamın dönüşüne ailesinin sevindikleri gibi sevinir.”
(İbn Mâce, Mesâcid,19)

Yapıldığında, Allah’ın dereceleri yükselteceği ve hataları sileceği hasletleri size göstereyim mi? Mescitlere/camilere gidiş-gelişlerde atılan çokça adım, bir namazdan sonra diğer namazı beklemek, zorluklara rağmen güzelce abdest almak.”
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 301)

Allah’ın kadın kullarını, Allah’ın mescitlerinden men etmeyin.”
(Ebû Dâvûd, Salât, 52)

Bir adamın mescide devamı alışkanlık haline getirdiğini gördüğünüzde onun imanına şahitlik yapın. Çünkü Yüce Allah: “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inananlar imar eder” (Tevbe, 9/18) buyurmaktadır.”
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 76)

Yedi sınıf insan, Allah’ın (Arş’ının) gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmayacağı kıyamet gününde onun gölgesinde gölgelenecektir: Adaletli yönetici, Allah’a kulluk üzere yetişen genç, kalbi mescitlere bağlı olan kimseler…”
(Müslim, Zekât, 91)

Üç kişinin bulunduğu bir köy veya kırda cemaatle namaz kılınmazsa şeytan onları kuşatır. Aman cemaatle namaza devam edin. Çünkü sürüden ayrılanı kurt yer.”
(Nesâî, İmâmet, 48)

(Cemaatle kılınan) namazın bir rek’atına yetişen, cemaatle namaza yetişmiş olur.”
(Mâlik, Muvatta, Vukûti’s-Salât, 3)

Kim sabah namazını cemaatle kılarsa Allah’ın koruması altına girmüş demektir. Öyle ise Allah’ın korumasını bozmayın.”
(Tirmizî, Salât, 51)

Yatsı namazını cemaatle kılan kimse gece yarısını ibadetle geçirmiş gibi sevap kazanır. Yatsı ve sabah namazını cemaatle kılan kimse ise geceyi tümüyle ibadetle geçirmiş gibi sevap kazanır.”
(Tirmizî, Salât, 51)

Kim Allah’ın rızasını kazanmak için kırk gün ilk tekbire yetişecek şekilde cemaate devam ederse, o kimseye birisi ateşten diğeri münafıklıktan olmak üzere iki kurtuluş yazılır.”
(Tirmizî, Salât, 64)

Yeryüzü bana hem mescit hem de temiz/leyici kılındı. Ümmetimden kim bir namaz vaktine erişirse orada namazını kılsın.”
(Buhârî, Salât,56)

Bir kul, abdestini bozmaksızın mescitte namazı beklediği müddetçe namazda (sayılmakta)dır.”
(Buhârî, Vudû, 34)

Sizden biri namaz için beklediği sürece namazda sayılır. Abdestli olarak mescitte bulunduğu sürece melekler o kimseye “Allah’ım onu bağışla, ona merhamet et” diye dua ederler.
(Tirmizî, Salât, 128)

Biriniz mescide geldiği zaman oturmadan önce, (Tahıyyatü’l-mescit denilen) iki rek’at namaz kılsın.”
(Ebû Dâvûd, Salât, 19)

Namaz için çağrıldığında yürüyerek ve sükûnetle gelin! Yetişebildiğiniz kadarını (imamla) kılın, kaçırdığınızı da (kendiniz) tamamlayın!”
(Buhârî, Ezân, 20, 21, 23)

Biriniz camiye girdiğinde; “Allah’ım, bana rahmetinin kapılarını aç” desin, (oradan) çıktığında ise “Allah’ım, ben senden, senin lütfunu istiyorum” desin.
(Dârimî, İsti’zân, 56)

(Namazda imamın hatasını bildirmek için) erkekler “Sûbhanalah” der; kadınlar ise el çırpar.”
(Nesâî, Sehiv, 15)

Herhangi bir cemaat camilerden birinde toplanıp Kur’an okur ve onu aralarında müzakere ederlerse, onların üzerine huzur iner; onları rahmet kaplar, melekler kuşatır ve Allah kendi nezdindeki meleklere onlardan bahseder.”
(Müslim, Zikir, 38)

İnsanlar, ezân okumanın ve ilk safta durmanın ne denli faziletli olduğunu bilseler ve bunlara nâil olmak için başka çare bulamasalardı mutlaka aralarında kur’a çekerlerdi. Namaza erken gitmenin ne kadar faziletli olduğunu bilselerdi, bu hususta mutlaka yarış ederlerdi. Yatsı ile sabah namazlarının faziletini bilselerdi onlara emekleyerek dahi olsa giderlerdi.”
(Müslim, Salât, 129)

Saflarınızı düzgün tutun, çünkü safların düzgün olması namazın kemalindendir.”
(Ebû Dâvûd, Salât, 94)

Namazlarda safları düzgün tutun. Çünkü safların düzgün olması, namazın güzelliğindendir.”
(Buhârî, Ezân, 74)

Eğer namaz kılanın önünden geçen kişi, bunun vebalini bilse, tam kırk (gün, yıl) beklemesi, onun önünden geçmesinden daha hayırlı olurdu.”
(Buhârî, Salât, 101)

Kim Ezânı dinlerken şöyle dua ederse kıyamet günü şefaatim helal olur: “Ey bu tam davetin ve kılınacak namazın Rabbi olan Allahım! Muhammed (s.a.s.)’e vesile ve fazilet ver. Ve onu vaat ettiğin övülmüş makama iletiver.”
(Buhârî, Ezân, 8)

Biriniz halka namaz kıldırdığında hafif kıldırsın! Çünkü onların içinde zayıf, hasta ve yaşlı olanlar vardır. Tek başına kıldığında ise namazını dilediği kadar uzatsın.”
(Buhârî, Ezân, 62)

İmam “Âmîn” dediği zaman, siz de “Âmîn” deyin. Zira kimin “Âmîn” demesi, meleklerin “Âmîn” demesine denk düşerse, geçmiş günâhları bağışlanır.”
(Buhârî, Ezân, 111)

İmamı (safın önüne ve) ortaya durdurun, (safta bulunan) boşlukları da doldurun.”
(Ebû Dâvûd, Salât, 98)

Rasûlullah (s.a.s.) namazda iken annesiyle beraber bulunan çocuğun ağlayışını işitince hafif yahut kısa bir sûre okurdu.”
(Müslim, Salât, 191)

İnsanlara Allah’ın Kitabını en iyi okuyan namaz kıldırır. Şayet kıraatte eşit iseler, sünneti en iyi bilen kıldırır…”
(Tirmizî, Salât, 60)

İmamlar, sorumlu; müezzinler güvenilir kimselerdir. Allah, imamlara doğru yolu göstersin, müezzinleri de bağışlasın.”
(Şafıî, Müsned, No: 126, I.33)

Müezzinler, kıyamet günü boy/unları en uzun insanlardır.”
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 98)

Müezzin, sesi ulaşacağı yer kadar (günahı olsa da) bağışlanır. Sesini duyan yaş ve kuru her şey ona şahitlik eder. Cemaatle namazda bulunan kişiye yirmi beş hasene yazılır ve iki namaz arasındaki (küçük) günahları silinir.”
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 411)

Ezânı duyduğunuz zaman siz de müezzinin dediğini deyin.”
(Müslim, Salât, 10)

İmam, ancak kendisine uyulan kimsedir. Öyleyse onun yaptıklarına aykırı davranmayın. O tekbir getirdiğinde, siz de tekbir getirin; o rükû ettiğinde siz de rükû edin. O “Semia’llâhu limen hamideh = Allah kendisine hamd edeni işitir” dediğinde siz: “Allâhümme Rabbenâ leke’l-hamd = Rabbimiz olan Allahım! Hamd sanadır” deyin. O secde ettiğinde, siz de secde edin.”
(Buhârî, Ezân, 74, 82)







23.10.14

Kırk Ayette Merhamet (Kartelalar - 22)

“Her çeşit hamd ve övgü, yalnızca bütün âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. O, Rahmandır (sonsuz şefkat ve merhamet sahibidir), O, Rahim’dir (çok şefkatli ve merhametlidir).”
(Fatiha, 1/2-3)

“Bu Kur’an, Bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Şu halde ona uyun ve Allah’ın buyruklarına karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”
(En’âm, 6/155)

“Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi hakikatten saptırma ve yüce katından rahmetini bizlere bağışla. Şüphesiz ki Sen çok lütuf sahibisin.”
 (Âl-i İmrân, 3/8)

“Hesap gününden yüzlerinin akıyla çıkan müminlere gelince, Allah onları rahmetiyle kuşatmıştır, ebedi olarak da cennette kalacaklardır.”
(Âl-i İmrân, 3/107)

“Allah’a ve Peygamberlere itaat edin ki ilahî rahmet ve merhamete nail olasınız.” 
(Âl-i İmrân, 3/132)

“(Ey Peygamber!) Allah’ın rahmeti sayesinde sen müminlere yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlanma dile. Toplumu ilgilendiren konularda onlara danış. Sonra bir hareket tarzına karar verince, Allah’a dayanıp güven. Şüphesiz Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.”
(Âl-i İmrân, 3/159)

“Kim kötülük yapar veya günah işleyerek nefsine zulmeder, sonra da Allah’tan af dilerse, Allah’ın çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olduğunu görür.”
(Nisâ, 4/110)

“Allah’a iman edip O’na sımsıkı bağlananlara gelince, Allah onları rahmeti ve lütfu ile kuşatacak ve Kendisine varan dosdoğru bir yola iletecektir.”
(Nisâ, 4/175)

“(Ey Peygamber! İnkârcılara) ‘Göklerde ve yerde olanlar kime aittir?’ diye sor ve şöyle de: ‘Şefkati ve merhameti kendine ilke edinen Allah’ındır. Andolsun ki O, mutlaka sizi kıyamet gününde toplayacaktır. Bunda hiç şüphe yoktur. Ancak, inkâra saparak kendilerine yazık edenler var ya, işte onlar buna inanmazlar’.”
(En’âm, 6/12)

“(Ey Peygamber!) Ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde onlara şöyle de: ‘Size selâm olsun, yarattığı varlıklara şefkatli ve merhametli olmayı Rabbiniz Kendine prensip edinmiştir. Eğer sizden biri cahillikle kötü bir fiil işler ve sonra tövbe edip dürüst ve erdemlice bir hayat sürerse, hiç şüphe yok ki Allah’ın çok bağışlayan, çok şefkatli ve merhametli olduğunu görecektir’.”
(En’âm, 6/54)

“(Ey Rabbimiz!) Bize hem bu dünyada hem de ahirette iyilik ve güzellikler nasip et. Şüphesiz biz tövbe ederek Senin yolunu tuttuk. Allah da şöyle buyurdu: ’Ben dilediğimi cezalandırırım, ama merhamet ve şefkatim her şeyi kuşatmıştır. Bu sınırsız rahmetimi özellikle Bana karşı gelmekten sakınan, zekât veren ve ayetlerimize gönülden inananlara nasip edeceğim’.”
(A’râf, 7/156)

“Kur’an-ı Kerim okunduğu zaman ona kulak verip sessizce dinleyin ki Allah’ın rahmet ve merhameti sizinle olsun.”
(A’râf, 7/204)

“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dost ve yardımcılarıdır. Onlar, hep iyi ve doğru olanın yayılması, kötü ve zararlı olanın da ortadan kalkması için uğraşırlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve peygamberine itaat ederler. İşte Allah bunları rahmet ve merhametiyle kuşatacaktır. Şüphesiz Allah mutlak güçlü, hüküm ve hikmet sahibidir.”
 (Tevbe, 9/71)

“Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, siz müminlere çok düşkün, son derece şefkatli ve merhametlidir.”
(Tevbe, 9/128)

“Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden bir öğüt, kalplerdeki manevî hastalıklara şifa, inananlar için bir rehber ve rahmet kaynağı olan Kur’ân geldi.”
(Yunus, 10/57)

“Ey Peygamber! Kullarıma benim elbette çok bağışlayan, çok şefkatli ve merhametli olduğumu; haber ver.” (Hicr, 15/49)

“Allah’ın size lütfettiği nimetleri saymaya kalksanız, asla sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcı, çok merhametli ve şefkatlidir.”
(Nahl, 16/18)

“Anne babana alçakgönüllü olarak sevgi ve şefkatle kol kanat ger ve onlar için şöyle yalvarıp yakar: ‘Ey Rabbim! Nasıl ki beni küçüklüğümde koruyup yetiştirdilerse, Sen şefkat ve merhametinle onlara muamele et’.” 
(İsrâ, 17/24)

“Ey Peygamber! Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 21/107)

“Ey müminler! Namazı gerektiği şekilde kılın, zekâtı verin peygambere itaat edin ki ilahî rahmet ve merhamete nail olasınız.”
(Nûr, 24/56)

“Allah, sizlere olan rahmet ve merhametinin bir eseri olarak, dinlenmeniz için geceyi, lütfettiği nimetlerden geçiminizi sağlamanız için de gündüzü yaratmıştır. O halde O’na şükretmelisiniz.”
(Kasas, 28/73)

“Allah’ın sınırsız kudretinin delillerinden biri de, kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet duygusu var etmesidir. Şüphesiz bunda düşünen kimseler için çıkarılması gereken ibretler vardır.”
(Rûm, 30/21)

“Allah’ın rahmet ve merhametinin işaretlerine hele bir bak! O, ölmüş topraklara nasıl da hayat veriyor? İşte ölüleri tekrar diriltecek olan da O’dur. Zaten O, dilediği her şeyi gerçekleştirme gücüne sahiptir.”
(Rûm, 30/50)

“Ey müminler! Karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için Allah rahmetiyle sizlere muamele eder; melekleri de sizler için dua ederler. Şüphesiz ki Allah, müminlere çok şefkatli ve merhametlidir.”
(Ahzâb, 33/43)

“Ey Peygamber! Kullarıma söyle: ‘Ey benim günaha dalarak kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmet ve şefkatinden ümidinizi asla kesmeyiniz. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir’.” (Zümer, 39/53)

“Arşı taşıyan ve onun etrafında bulunan melekler, her daim Rablerini överek tespih eder ve O’na gerçekten inanırlar. Müminler için de şöyle diyerek bağışlanma dilerler: ‘Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O hâlde, tövbe eden ve senin yolundan gidenleri bağışla; onları cehennem azabından koru’.” 
(Mü’min, 40/7)

“(Melekler, Allah yolunda kararlılıkla yürüyenlere ölüm anında şöyle derler): Biz, dünya hayatında sizin dost ve yardımcılarınız idik. Ahirette de böyle olacaktır. Çok bağışlayan ve çok merhametli olan Allah’tan bir ağırlama ve ikram olarak, cennette canınızın çektiği her şey vardır, istediğiniz her şeye orada kavuşacaksınız.”
(Fussilet, 41/31-32)

“Muhammed, Allah’ın elçisidir. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı zorlu ve tavizsiz, birbirlerine karşı da son derece şefkatli ve merhametlidirler. Onları rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir…”
(Fetih, 48/29)

“Müminler, ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’ın buyruklarına karşı gelmekten sakının ki ilahî rahmet ve merhamete nail olasınız.”
(Hucurât, 49/10)

“Ey iman edenler! Gerek eşlerinizden ve gerekse evlatlarınızdan size düşmanlık edenler çıkabilir. Onlara karşı dikkatli olun. Eğer onları affeder, hoş görür ve bağışlarsanız, hiç şüphe yok ki Allah da (size karşı) çok affedici ve çok merhametlidir.”
(Teğâbun, 64/14)

“Sonra, gönülden iman edip zorluklara karşı birbirlerine sabrı, şefkati ve merhameti tavsiye edenler yok mu, işte bunlar, amel defterleri sağ ellerine verilecek ve gerçek kurtuluşa erecek olanlardır.” (Beled, 90/17-18)

“Rabbinize sessizce ve bütün samimiyetinizle yalvararak dua edin; şüphesiz O haddi aşanları sevmez. Yeryüzünde düzen sağladıktan sonra orada bir daha asla bozgunculuk çıkarmayın. Hem azabından korkarak hem de hoşnutluğunu umarak Allah’a kulluk edin ve O’na yalvarıp yakarın. Doğrusu, Allah’ın şefkat ve merhameti, iyi ve güzel ameller yapanlara pek yakındır.”
(A’râf, 7/55-56)

“Ey Peygamber! Rableri, müminlere hem rahmet ve hoşnutluğuna nail olacaklarını hem de içinde bitmez tükenmez nimetler bulunan cennetlere kavuşacaklarını müjdeliyor.”
(Tevbe, 9/21)

“Hesap gününde her kim azaptan kurtulacak olursa, hiç şüphe yoktur ki Allah rahmet ve merhametiyle ona muamele etmiştir. İşte en büyük mutluluk, en açık başarı budur.” (En’âm, 6/16)

“Allah’ın insanlar için açtığı rahmet kapısını hiçbir güç kapatamaz. O’nun kapattığı kapıyı da kendinden başka hiçbir kimse açamaz. O gerçekten çok güçlü, hüküm ve hikmet sahibidir.”
(Fâtır, 35/2)

“(Allah katında inkâr eden mi) yoksa geceleyin ayakta durarak ve secde ederek ibadet eden, ahiretten çekinen ve Allah’ın rahmetini uman kimse mi (daha değerlidir)? De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alırlar.”
(Zümer, 39/9)

“Böylece Biz, Yusuf’un ülkede iktidar sahibi olmasını sağladık. O, dilediği yerde konaklardı. İşte Biz, rahmetimizi dilediğimiz kimselere böyle lütfederiz, iyilik yapanların mükâfatlarını da asla zayi etmeyiz.”
(Yusuf, 12/56)

“İman edip doğru ve yararlı işler yapanları Rableri, rahmet ve şefkatiyle kuşatır. İşte en açık başarı ve mutluluk budur.”
(Casiye, 45/30)

“Ey iman edenler! Allah’ın buyruklarına karşı gelmekten sakının, elçisine de gönülden inanın ki rahmet hazinesinden size iki kat bağışlasın, manevî aydınlığında yürüyeceğiniz bir ışık lütfetsin, üstelik günahlarınızı da affetsin. Şüphesiz ki Allah, çok affedici ve çok merhametlidir.”
(Hadîd, 57/28)

“Şöyle yalvarıp yakar: ‘Ey rabbim, Sen beni affeyle, bana rahmet ve şefkatini ihsan eyle. Çünkü merhamet edenlerin en hayırlısı Sensin Sen!”
(Mü’minûn, 23/118)





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...