diyanet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
diyanet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25.4.17

Bir Öneri - Din Derslerinde Öğrencilere Kur'an Meali, Hadis Kitabı Dağıtılsın

Öncelikle okullarda verilen dini eğitimin kalitesinin arttırılması yönünde bugüne kadar yapılan tüm çalışmalar için milletimiz ve şahsımız adına emeği geçen herkese çok teşekkür eder, şükranlarımızı sunar, bu yolda gayret edip cehd gösterenlereYüce Allah'tan kolaylıklar ve muvaffakiyetler dileriz. Allah onlardan razı olsun.

Okullarımızda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarının yanında, ders kitaplarına ek olarak Kur'an-ı Kerim meali ve öğrencinin sınıfına ve yaşına uygun olarak derlenmiş-hazırlanmış hadis ya da siyer kitabı verilmesinin, tıpkı ders kitaplarından ücret alınmadığı gibi bunların da ücretsiz dağıtılmasının çok faydalı ve hayırlı olacağını düşünüyoruz.

Bu sayede genç kardeşlerimizin dini bilgi ve meraklarının daha da artabileceğini, Ku'anın aydınlatıcı iklimine daha fazla girebilen genç bireylerin topluma çok daha fazla maddi ve manevi katkı sağlayabileceğini değerlendiriyoruz.

Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı ortak bir çalışma yürütebilir. Kur'an meali örneğin ortaokulun bitimi olan 8. sınıfta ve lise birimi olan 12. sınıfta dağıtılabilir, hadis ve siyer kitapları ise öğrencilerin yaşlarına göre yıllık olarak dağıtılabilir.

Bu kitaplar öğrencilere fayda sağlayacağı gibi çoğu öğrenci ailesine de büyük fayda sağlayacaktır, çoğu aile bireyi tarafından da ilgiyle okunacaktır.

Önerimizin dikkate alınarak değerlendirilmesi ve hayata geçirilmesi için çaba sarf edilmesi temennisi ile saygılarımızı sunar, ilgili makamlardan gereğini ve bilgilerini arz/rica ederiz.


11.3.17

Bir Öneri - Okullarda Çağrı Filmi İzletilsin


Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarımızda gerek zorunlu gerekse seçmeli din derslerinde sınıflardaki projektörler kullanılarak Çağrı, Hz.Ömer gibi, Diyanet İşleri Başkanlığımızın da uygun göreceği dizi, çizgi film ve filmlerin, öğrencilerin yaşları ve sınıfları da dikkate alınarak gösterilmesinin, bunun öğretmenlerin insiyatifinde değil düzenli ve sistemli bir şekilde, disiplinle yerine getirilmesinin, okullara gerekli cd ve videoların elektronik ortamda ulaştırılmasının, telif hakkı ve gösterim hakkı hususlarının da halledilmesiyle öğrencilere gösterilmesinin son derece faydalı ve hayırlı olacağını, öğrencilerin ilgisini de çekeceğini düşünüyoruz. Telif hakları konusunda Kültür Turizm Bakanlığı da devreye girebilir, Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ortak çalışmasıyla güzel ve faydalı bir hizmet olacaktır.

Seçmeli derslerde olduğu gibi burada da gönüllülük esas alınabilir, izlemek istemeyene zorla izletilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bu yazıyı okuyup siz de böyle bir uygulamanın faydalı olacağını düşünüyorsanız BİMER ve CİMER üzerinden sesimizi ilgili kurum ve kuruluşlara  duyurabiliriz.

Selam ve dualarımızla..

8.7.15

Bizim Yunus

Yunusu sanar idim bir garip ozan

Yürüyen ilden ile dolanıp gezen

Ol şimdi cehaletine yanıp duran

Varmış onda çokça sır sırdan içeri


Unuttum beni, benliği, bencilliği

Kardeşimi bildim, cânımı bildim

Cananım varmış gördüm candan içeri

Ben gitti ikilik gitti kibir gitti.


*  *  *
Diyanet İşleri Başkanlığının yayınladığı Yunus Emre Divanını okuyorum bu aralar. Kitabın başında Yunus Emre hakkında malumat da mevcut. İnsanın ruhunu doyuruyor şiirleri, gözünü açıyor düşünceleri, örnek oluyor-ibret oluyor hikayesi. Tavsiye ederim, 

Yunus divanı bir hazine 
Saçılmış sere serpe
Sesleniyor sağa sola
Rağbet eden yok mudur
Malım hep yağma..

Kitabın ilk bölümünde Yunus Emre'nin hayatı, Türk-islam edebiyatına katkıları, ondan etkilenen şair ve yazarlar, şiirlerinin nasıl bir mektep olduğu, menkıbeleri ele alınıyor. Bu topraklarda yaşayıp da Yunus'u tanımamak bilmemek, ismen değil ama, kültürel olarak, öz olarak bilmemek gerçekten üzülüncek şey. Bizim Yunus'u gönüllerimizde de Bizim Yunus yapmanın yolu bilmekten tanımaktan geçiyor sanırım.

Beni en çok etkileyen dörtlüklerden birini de paylaşmadan geçemeyeceğim.

Elif okuduk ötürü
Pazar eyledik götürü
Yaradılanı severiz
Yaradandan ötürü 

Yaradılanı severiz yaradılandan ötürü kısmı aşina olduğumuz veciz ve güzel bir sözü Yunusun. Elif okuduk ötürü/ Pazar eyledik götürü kısmı ise apayrı güzel. Elif ötreli okununca 'O' anlamına gelir, kastedilen Allah'tır. Pazar eyledik götürü ise neyimiz var neyimiz yoksa hepsinden geçtik manasındadır. Her yerde O'nu gördük O'nu okuduk, canımız dahil ne varsa bize ait hepsinden geçtik, tüm yaratılmışları kardeş bildik, sevdik hepsini de Yaradandan ötürü.

İleride Allah nasip ederse Yunus Emre hakkında daha fazla yazmak, bu gönül deryasına daha çok dalmak, bu ummanda daha da yürümek gezmek istiyorum. Şimdilik bu kadar.

18.1.15

Hutbelerin Yayınlandığı Bir Site Önerisi - (Diyanet İşleri Başkanlığınca Yapılabilecek Bazı Proje Önerileri -1)



Hutbelerin düzenli olarak yayınlandığı, geriye dönük son 15 yılın hutbelerinin de yer aldığı, her bir hutbenin sesli olarak da dinlenebileceği ve yeni hutbelerin video kayıtlarının da izlenebileceği (video kayıtları Ahmet Hamdi Akseki Camii'ndeki hutbelerden alınabilir) bir site kurulmalı ve bu sitenin akıllı telefon uygulamaları da devreye alınmalıdır.  Halihazırda DİB'nın resmi sitesinden yayınlanan hutbeler  son birkaç ayı kapsamaktadır ve geriye dönük bazı hutbelere de bazı müftülüklerin kendi sayfasından ulaşılmaktadır. Bizim önerimiz bunların derli toplu bir arada olduğu, sesli ve görsel iletişimin de devreye alındığı bir modeldir. Bu sitede mail ile üyelik sistemi de olabilir, bu sayede mail üyesi olan kişilere haftalık olarak hutbe içeriği elektronik posta olarak da gönderilebilir. Site ismi de www.hutbeler.gov.tr olabilir.

Siz de bizim gibi bunun faydalı olabileceğini düşünüyorsanız bu öneriyi BİMER üzerinden yazarak Diyanet İşleri Başkanlığı'na iletebilirsiniz. Ne kadar fazla kişi iletirse o kadar fazla karşılık bulacaktır.

Allah razı olsun.

14.10.14

Kırk Ayette Kur'an (Kartelalar 17)


Gerçekten bu Kur’an, en doğru yola iletir ve iyi işler mü’minlere büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.
(İsra, 17/9)

Bu Kur’an, bütün insanlığa yöneltilen açık bir mesaj, Allah’a karşı gelmekten sakınanları da doğru yola götüren bir rehber ve öğüttür.
(Âl-i İmran, 3/138)

Ey insanlar! Size Rabb’inizden kesin bir delil (olan Hz. Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur (olan Kur’anı) indirdik.
(Nisa, 4/174)

Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkan’ı (yani hakkı batıldan ayıran Kur’an-ı) indiren Allah yücelerin yücesidir.
(Furkan, 25/1)

(Ey Resûlüm!) de ki: “Bu Kur’an, muazzam bir mesajdır, ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz.”
(Sâd, 38/67-68)

Kendilerine Kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okur (ve hayatlarında uygularlar). İşte ona gerçek iman edenler bunlardır. Onu inkâr edenlere gelince, işte asıl kaybedenler de onlardır.
(Bakara, 2/121)

Eğer kulumuz (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’andan) şüphede iseniz, o takdirde Allah’tan başka (bilgisine güvendiğiniz) şahitlerinizi de çağırın ve onun surelerinden bir benzerini getirin.
(Bakara, 2/23)

Her türlü hamd ve övgü, kuluna Kitab’ı indiren ve onda hiçbir yanlışlığa yer vermeyen Allah’a mahsustur.
(Kehf, 18/1)

Bu Kur’an, Allah’tan başkası tarafından ortaya konacak bir (söz) değildir. Ancak kendinden önceki (vahyin) doğrulanması ve Kitab’ın açıklanmasıdır. Onda hiçbir şüphe yoktur ve âlemlerin Rabb’inden gelmiştir.
(Yunus, 10/37)

(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı hakikatin ta kendisi olarak indirdik. Öyle ise sen de ihlâslı bir şekilde sadece Allah’a kulluk et.
(Zümer, 39/2)

Eğer Biz bu Kur’an-ı bir dağa indirseydik elbette sen Allah korkusundan o dağı boynunu eğerek paramparça olmuş görürdün. İşte Biz insanlara bu misalleri düşünsünler diye veriyoruz.
(Haşr, 59/21)

Elif Lâm Râ. Bu (Kur’an), sonsuz hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından bütün yönleriyle ayetleri mükemmel hale getirilmiş, sonra da ayrıntılı bir şekilde açıklanmış Kitap’tır.
(Hud, 11/1)

Onlar hâlâ Kur’an-ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafında (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı.
(Nisa, 4/82)

Bu Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.
(Sad, 38/29)

Onlar, hâlâ Kur’an-ı düşünmeyecekler mi? Yoksa kalplerinin üzerlerinde kilitler mi var?
(Muhammed, 47/24)

Böylece Biz o Kur’an-ı Arapça bir hüküm (kaynağı) olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra eğer onların heveslerine uyarsan, Allah’a karşı sana yardım edecek ne bir dost ne de bir koruyucu bulursun.
(Ra’d, 13/37)

Biz, Kur’an-ı senin dilinde (indirerek anlaşılmasını) kolaylaştırdık ki Allah’a karşı gelmekten sakınanları kendisiyle müjdeleyesin, inat eden bir topluluğu da uyarasın.
(Meryem, 19/97)

De ki: “Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler.”
(İsa, 17/88)

Biz, bu Kitab’ı kullarımızdan seçtiklerimize miras olarak bahşettik: onlardan bazısı (günaha dalıp) kendilerine zulmeder, bazısı (doğru ile yanlış arasında) bir yol izler, bir kısmı da Allah’ın izniyle hayırlı işlerde başı çekenlerden olur: İşte bu en büyük fazilettir!
(Fatır, 35/32)

Biz, insanlara belli zaman aralıklarıyla okuyasın diye Kur’an’ı parçalara ayırdık ve onu bölümler halinde indirdik.
(İsra, 17/106)

İşte sana da, tarafımızdan bir ruh (olarak kalplere hayat veren Kur’an’ı) vahyettik. Oysa sen, Kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur haline getirdik. Şüphesiz ki sen doğru bir yola; göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah’ın yoluna iletirsin.
(Şûrâ, 42/52-53)

Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazlarını (devamlı ve dikkatli) kılanlar, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah yolunda) gizli-açık (başkaları için) harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir kazanç umabilirler.
(Fâtır, 35/29)

Bu Kur’an, bizim indirdiğimiz mübarek bir Kitap’tır. Şu halde ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.
(En’am, 6/155)

…Sana bu Kitab’ı, her şey için bir açıklama, Müslümanlara bir rehber, bir rahmet kaynağı ve bir müjde olarak indirdik.
(Nahl, 16/89)

Ey insanlar! İşte size Rabb’inizden bir öğüt, kalplere bir şifa ve inananlar için bir rehber ve rahmet kaynağı (olan Kur’an) geldi.
(Yunus, 10/57)

Elif, Lâm, Râ. (Bu Kur’an), Rab’lerinin izniyle insanları karanlıktan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve çokça övülen Allah’ın doğru yoluna götürmen için sana indirdiğimiz bir Kitap’tır.
(İbrahim, 14/1)

Elif Lâm Mîm. Bu (Kur’an), kendisinde hiçbir şüphe bulunmayan bir Kitap’tır, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için de doğru yolu gösteren bir rehberdir.
(Bakara, 2/1-2)

(Ey Muhammed!) sana geçmiş kitapları tasdik eden, onlardaki doğruları muhafaza eden Kur’an’ı gerçeğin ta kendisi olarak Biz indirdik. Şu halde onların arasında Allah’ın indirdiklerine göre hüküm ver…
(Maide, 5/48)

Bu (Kur’an), kendisiyle uyarılmaları, Allah’ın tek ilah olduğunu bilmeleri ve akıl sahiplerinin öğüt almaları için insanlara yapılan bir bildiridir.
(İbrahim, 14/52)
(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı insanlar için hakikatin ta kendisi olarak indirdik. Kim doğru yola girerse, kendi yararına girer. Kim de ondan saparsa, ancak kendi zararına sapmış olur. Sen onlardan dolayı sorumlu değilsin.
(Zümer, 39/41)

Kur’an’ın ne önünden, ne de ardından batıl sokulabilir. (Çünkü o), sonsuz hikmet sahibi ve bütün övgülere layık olan Allah tarafından indirilmiştir.
(Fussilet, 41/42)

Allah, sözlerin en güzelini; (yani âyetleri güzellikte) birbirine benzeyen, (hüküm ve öğütleri) tekrarlanan bir kitap olarak (Kur’an’ı) indirmiştir. Rab’lerinden korkanların tenleri onun etkisiyle ürperir. Ardından tenleri ve kalpleri Allah’ın zikrine karşı yumuşar…
(Zümer , 39/23)

Biz onu, (daha iyi) anlayasınız diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
(Yusuf, 12/2)

Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Peki, öğüt alacak yok mu?
(Kamer, 54/17)

Kur’an okunduğu zaman, ona kulak verip sessizce dinleyin ki size merhamet edilsin.
(A’raf, 7/204)

Böylece Biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve onda ikazları tekrar tekrar açıkladık. Umulur ki onlar (bu sayede günahtan) korunurlar. Yahut o (Kur’an) kendileri için bir öğüt ortaya koyar.
(Tâhâ, 20/113)

Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.
(Hicr, 15/9)

Andolsun, Biz, bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Fakat insan (onları anlamadan) tartışmaya çok düşkündür.
(Kehf, 18/54)

Andolsun ki Biz, onu mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız.
(Duhan, 44/3)

O, elbette çok değerli bir Kur’an’dır. Korunmuş bir kitaptadır. Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir. Âlemlerin Rabbi’nden indirilmiştir.
(Vâkıa, 56/77-80)


*  *  *




9.1.14

Diyanete Bir Öneri - Tüm Yayınlar İnternet Üzerinden İndirilebilsin

Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürlüğünün yaptığı tüm yayınlar(kitap, dergi, takvim, kartela vb. süreli süresiz tüm yayınlar) www.diyanet.gov.tr adresi üzerinden kolay erişilebilir ve elektronik ortamlar arasında kolayca taşınabilir format olan pdf formatında indirilebilir ve okunabilir olacak şekilde yayınlamalıdır.

http://www.diyanet.gov.tr/ adresinden bazı yayınların pdf formatındaki hallerine ulaşılabilse de tüm yayınlara ulaşılamamaktadır. Ayrıca bazı yayınların e-kitap formatlarında olması indirme, yazdırma, ticari amaç olmaksızın kopyalayıp farklı okumak amacıyla cihazlara taşıma işlerini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle pdf formatında olması önem arz etmektedir.

Video ve ses dosyaları ile bilgisayar programları da yayınlar gibi vatandaş tarafından indirilebilmelidir.

Tüm bunlar için http://www.diyanet.gov.tr adresinde Dini Yayın İndirme Bölümü adı altında bir bölüm açılabilir. Konu başlığı, kısa açıklaması, türü, boyutu, indirilme sayısı ve indirme linki - adresi bilgilerinin yer aldığı listeler vatandaşın istifadesine sunulabilir.

Ayrıca link adreslerinin değişmesi de problem olabilmektedir. Bu tür dökümanlar insanlar arasında dosya paylaşım sitelerinde ya da forumlarda link paylaşımı şeklinde de yayılmaktadır, bu durumda da ilgili link değiştiğinde kullanıcılar ilgili yayını indirememekteler. Bu nedenle sabit formatta indirme linkleri belirlenmelidir. Örneğin kitaplar için ISBN numarası http://www.diyanet.gov.tr adresinin sonuna eklenerek sabit indirme linkleri oluşturulabilir.(http://www.diyanet.gov.tr/ISBN_Nosu şeklinde) Daha önceden Kuranı Kerim mealine http://www.diyanet.gov.tr/kuran/kuran_meali/kuran.pdf adresinden erişirken sitedeki bir güncelleme sonrası bu eşsiz hazineye erişemez, bilgisayarımıza indiremez olduk. bu noktada da istikrarlı bir hizmet sunulması, linklerin olur olmadık değişmemesi elzemdir.

Yayınların internet üzerinden indirme işlerinin hakkıyla düzenlenmesi ile DİB misyonuna uygun olarak Kamuya daha etkin hizmet etmiş olacaktır kanaatindeyiz. Önerimizin dikkate alınmasını temenni eder, talebimizi saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.

13.7.13

Alo Fetva Hattı 7/24 Hizmet Vermeli

Diyanet Alo Fetva Hattı Numarası : 190 (Bay - Bayan Fetva Seçimi de mevcuttur.)

Diyanet İşleri Başkanlığının verdiği Alo Fetva Hattı hizmeti mümkünse 7 gün 24 saat hizmet versin.

Nasıl ki bir insan her an hastaneye ihtiyaç duyabiliyor ve bu yüzden de hastanelerin acil sevisleri 7/24 açık tutuluyor, öyle de insan dini bilgiye, helal haram bilgisine her an ihtiyaç duyabiliyor. Hastahaneye gitsek ve bize Şimdi çalışmıyoruz, mesai saatleri içinde gelin dense belki sağlığımızdan oluruz, ancak konu din olunca mazallah ahiretimizden olma ihtimali var.

 Elbette gece yoğunluk fazla olmayacaktır. Bu nedenle hocalarımız az sayıda da olsa, dönüşümlü olarak, gece telefonların başında kalabilir.Hem, gündüz işinden dolayı ya da herhangi bir manisi olduğundan fetva hattını arayamayanlar da muhtemelen oluyordur. Bu gibi kardeşlerimiz de Alo Fetva hattının 7/24 hizmet vermesiyle fetva hizmettinden daha ziyade istifade edebilirler.

Ayrıca televizyonlarda gösterilen Kamu Spotu  reklamlarında Diyanet İşleri Başkanlığının Alo Fetva ve benzeri hizmetleri halka tanıtılsın. Halkımızın çoğu bu hizmetleri bilmiyor olabilir. Bu hizmetlerin halkımızca ne kadar bilindiğinie yönelik yapılacak anket çalışmaları ile bu konuda bilimsel veri elde edilebilir. Bilhassa Türkiye Diyanet Vakfı ve Diyanet İşleri Başkanlığı faaliyetlerinin, sadaka ve kurban toplama faaliyetlerinin Kamu spotları ile halkımıza duyurulmasında, banka hesap numaraları ve bağış yöntemleri konusunda televizyon üzerinden milletimize bilgi verilmesinde fayda görüyoruz. Diyanetin hizmetleri milletimize daha fazla duyurulabilir ve tanıtılabilir kanaatindeyiz.


1.11.12

Diyanet'e Göre Kaynak Eserler

Diyanet İşleri Başkanlığı yurt dışında görevlendirilmek üzere din görevlisi istihdam edecek, bunun için bir yarışma sınavı açmış. Adayları sözlü sınavda aşağıdaki kaynak eserlerden sınav yapacaklarını ilanda açıklamışlar.

Bu eserler D.İ.B.'na göre kaynak eserlerdir. Dinini öğrenmek isteyenler, ilmini arttırmak isteyenler için bir liste, bir öneri, bir alternatif olarak yayınlamak istedik.

İlim bir derya, deniz. Kıymetli eserler elbette sadece bu kadar değil. Daha burada sayılmayan sayısız kıymetli-islami eser (elhamdülillah) bulunmakta. Ancak "Diyanet İşleri Başkanlığı bakış açısıyla kaynak eserlerden bazıları nelerdir?" diye bir soru akla gelirse buna cevap olması için aşağıdaki tabloyu dikkatlerinize arz ediyoruz.


Kaynak Eserler:


KİTAP ADIYAZAR ADI (YAYINEVİ)
1Kur'an Yolu Türkçe Meal ve TefsiriKomisyon (DİB Yayınları)
2Tecvidli Kur'an Okuma RehberiDavut KAYA (DİB Yayınları)
3İlmihal I. ve II. CiltlerKomisyon (TDV Yayınları)
4İslam'a Giriş (I-IV)Komisyon (DİB Yayınları)
5Hz. Muhammed ve Evrensel MesajıProf. Dr. İbrahim SARIÇAM (DİB Yayınları)
6Hadis UsûlüProf. Dr. Talat KOÇYİGİT (TDV)
7Riyazü's-SâlihînEbû Zekeriyya en-Nevevî
8Yaşayan Dünya DinleriKomisyon (DİB Yayınları)
9Tefsir UsûlüProf. Dr. İsmail CERRAHOĞLU (TDV)
10Allah, Din, Ahlak, Diyanet, Hutbe, İmam-Hatip MaddeleriDiyanet İslam Ansiklopedisi (TDV)



  

16.10.12

Diyanet Gönüllüsü - Gönüllü İmam - Gönüllü Müezzin

İşletmelerde en büyük maliyet kalemi genel-geçer bir kaide olarak emektir.

Bu işin kitaplarında böyle yazar.

Hele ki emek yoğun bir sektörde, maliyetin çok çok büyük bir kısmı emektir. Örneğin bir mimarlık bürosunda ya da bir yazılım firmasında...

Her ne kadar din hizmetleri yukarıda saydığımız işlerden çok farklı olsa da, devlet açısından olaya maddeci bir gözlükle baktığımızda durum yine aynıdır. Diyanet İşleri Başkanlığında en büyük maliyet kalemi olarak din görevlilerine verilen maaşlar görülür.

Maaşlar mesleğin kutsiyetine yakışmamaktadır, zaten ne maaş verilirse verilsin, o kutsi insanların verdikleri aziz hizmetin karşılığı olması mümkün değildir. Ancak, şu da bir gerçek ki maaşlar yetmemektedir. 

Maaşlar bu kadar düşük olduğu halde, toplu olarak düşünüldüğünde devletin kasasına gözle görülür bir yük getirmekte.

Din görevlilerinin yaptığı işi, bu işin maddi değil de manevi kazanç tarafını önemseyen pek çok kişinin bilaücret yapabileceklerini tahmin etmek zor değildir. 

Caminin elektrik parası, su parası, ısınma parası  cemaat tarafından karşılanıyor da, din görevlisi hizmeti neden gönüllüler tarafından karşılanmasın. Hem bu gönüllülere her camide olan cami derneği tarafından para toplanarak bağış da yapılabilir. Gerek cemaatten gerekse çevredeki esnaf ve iş adamlarından din görevlisinin geçimini üstlenecekler de çıkabilir. 

İşte öneri: Gönüllü kişi Diyanet'e başvurur ve bir yeterlilik sınavına tabii tutulur. Yeterli görülen gönüllüye icazet verilir. Gönüllü, görev yapmak istediği caminin  cami derneği ile anlaşır ve müştereken Diyanete başvururlar. Diyanet de uygun görürse gönüllü göreve başlar. Diyanet müfettişlerince de belirli aralıklarla denetlenirler. 

Bu sayede hem devlet din görevlisine ödediği maaşlardan doğan masrafı bir nebze azaltabilir, ya da buradan sağlayacağı kar ile din hizmetini daha da genişletebilir, yani örneğin İngiltere'ye bir din görevlisi fazla gönderir, hem de gönüllülere büyük bir manevi kazanç kapısı açmış olur.

Yeterlilik sınavı güzel tertip edilirse ve denetimler de iyi yapılırsa bir sakıncalı bir durum da oluşmaz. Gönüllülerin bir taraftan açıköğretim fakültelerinin ilahiyat bölümlerinden mezun olmaları da sağlanabilir.

Hatta gönüllülük sistemi geliştirilebilir. Örneğin bir caminin 5-6 gönüllüsü olur, bu gönüllülerin içlerinden bir başkan ve bir başkan yardımcısı seçilir, haftanın belli günlerinde belli vakitlerde kimin din hizmeti vereceği belirlenir ve belli bir program dahilinde din hizmetleri yürütülebilir. Örneğin bir işçi kardeşimiz pazar günü gönüllü olur, bir emekli kardeşimiz pazartesi, bir berber kardeşimiz salı vb.

Zaten bazen din görevlilerinin olmadığı camilerde bu işler oluyor, cemaatten gönüllü bir imam öne geçiyor, birisi de müezzinlik yapıyor. Getirilen öneriler zaten uygulanmayan, denenmemiş, akla uzak öneriler değildir. Sadece bu işin belki yeterlilik sınavıyla, denetimle, daha yaygın ve verimli bir şekilde yapılmasını tavsiye ediyoruz.

Temel yaklaşım, milletin din hizmetlerini daha az maliyetle daha yaygın ve etkin bir şekilde görmek olmalıdır.

Örneğin yardım kuruluşlarında görüyoruz, çok sayıda gönüllü örgütlenerek güzel hizmetler yapıyorlar, güzel işlere imza atıyorlar. Diyanet'in neden gönüllüleri olmasın ki? Bir gönüllü imam, bir gönüllü müezzin, bir gönüllü vaiz neden olmasın? Yeterliliği varsa elbette olabilir. Örneğin bir yardım kuruluşunda bakıyorsunuz bir mühendis hafta sonları lojistik şefi olarak çalışıyor, gönüllü lojistikçi oluyor. Eğer yeterliliği varsa bir doktor da gönüllü müezzin olabilir. Bu sayede açık olan başka bir camideki müezzin açığı dolabilir. İnsan kaynağımız daha verimli kullanılmış olur.




27.7.12

Arakan Yardımı SMS(Kısa Mesaj) Numaraları (Myammar - Burma)

Arakan'a her yerden her an 5 TL bağışlayabilmek için cep telefonunuzu kullanabilirsiniz. Cep telefonunuzun kısa mesaj bölümünden çeşitli kuruluşlar üzerinden bağış yapmak mümkün:

  • Diyanet Vakfı araclığıyla bağış yapmak için: Arakan yazıp 5601'ye gönderin.
  • Kızılay araclığıyla bağış yapmak için:  Arakan  yazıp 2868'ye gönderin. 
  • İHH araclığıyla bağış yapmak için:  Arakan  yazıp 3072'ye gönderin.

Diyanet ile bağış yapmak üzere bağış mesajı gönderdiğinizde size:
"Yapmış olduğunuz 5TL bagisiniz icin tesekkur ederiz. Diyanet Vakfi. 0(312)417 12 35 www.diyanetvakfi.org.tr" mesajı gelir.

Kızılay ile bağış yapmak üzere bağış mesajı gönderdiğinizde size:
"Turk Kizilayi'na verdiginiz destege tesekkur ederiz. Turk Kizilayi." mesajı gelir.

IHH ile bağış yapmak üzere bağış mesajı gönderdiğinizde size:
"Bagisiniz vakfimiza ulasmistir. Vermis oldugunuz destekten dolayi tesekkur ederiz. IHH 02126312121" mesajı gelir.

ONLİNE BAĞIŞ ADRESLERİ:






Arakan ile ilgili diğer yazılar:

10.1.12

Kürtaj Meselesi

Kürtaj konusu maalesef toplumumuzda ve insanlık aleminde kanayan bir yara. Haberlerde çok üzücü şeyler görüyoruz. Bu konuda diyanetin sitesinden bir makaleyi aşağıda yayınlıyoruz. Makalenin dikkatlice ve sonuna kadar sabırla okunmasında fayda var. Burada bir canlı hayatı söz konusu, bir insan hayatı söz konusu, bu işler çok ciddi işler, işin ciddiyeti ölçüsünde bu meseleye ciddi yaklaşmalıyız.

-----------------------------------------------------------------------------------------------

İLMİHAL

Konusu : Haramlar ve Helâller
İçeriği : CİNSÎ HAYAT
Başlığı : Çocuk Düşürme

Döllenme gerçekleştikten sonra rahimde oluşan ceninin dış etki ve müdahale ile düşürülmesi, çok eski dönemlerden beri dinin, ahlâk ve hukukun tasvip etmediği ve önlemeye çalıştığı bir davranış olmakla birlikte çeşitli toplumlarda sık sık karşılaşılan bir olgu olma niteliğini de hiçbir zaman yitirmemiştir. Nitekim Yahudilik’te çocuk düşürme yasaklandığı gibi buna sebebiyet veren kimse anne de olsa cezalandırılmıştır. Hıristiyanlık’ta da çocuk düşürme büyük günah kabul edilmiş ve bunu yapan kimse öteden beri kilise geleneğinde cinayet işlemekle itham edilmiş ve ciddi bir tepki görmüştür.İslâm’da da durum böyledir. İnsan hayatının korunması, İslâm dininin beş temel ilke ve amacından biri olduğu gibi insanın en şerefli varlık olduğu, insanın saygınlığı ve dokunulmazlığı da İslâm’ın ısrarla üzerinde durduğu ana fikirlerden biridir. İnsanın yaşama hakkı, erkek spermi ile kadın yumurtasının birleştiği ve döl-lenmenin başladığı andan itibaren Allah tarafından verilmiş temel bir hak olup artık bu safhadan itibaren anne baba da dahil hiçbir kimsenin bu hakka müdahale etmesine izin verilmemiştir. Çünkü cenin yaşama hakkını anne babasından değil, doğrudan yaratandan alır. Anne babanın başlangıçta çocuk sahibi olup olmamakta iradeleri ve seçme hakları varsa da, gebeliği önleyici tedbir ve yöntemleri kullanmalarına dinen izin verilmişse de, artık gebelik teşekkül ettikten sonra doğacak çocuğun hayatına son verme hakları yoktur.

Kur’an’da çocuk düşürmeyle ilgili özel bir hüküm bulunmaz. Ancak âyet ve hadislerde yer alan genel prensipler ve özel hükümler anne karnındaki ceninin dinen meşrû sayılan haklı bir gerekçe olmadan düşürülmesine ve gebeliğe son verilmesine müsaade etmez. “Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin” (el-En‘âm 6/151; el-İsrâ 17/31) âyetinin dolaylı ifadesi, Hz. Peygamber’in kasten çocuk düşürmeyi cinayet olarak adlandırıp bunu işleyen veya sebep olanın maddî tazminat ödemesine hükmetmesi, rızık, kader ve tevekkülle ilgili dinî telkin ve emirler bir anlamda anne karnındaki çocuğun hayat hakkını da güvence altına almaya mâtuf emir ve tedbirlerdir. İnsa-nın cenin halinde iken dahi, yani döllenme-doğum arasındaki safhasından itibaren -belirli kurallar çerçevesinde- vücûb (hak) ehliyetine sahip olmasının anlamı budur. Bu itibarla İslâm hukukunda, tıbbî ve dinî bir zaruret bulunmadıkça anne karnındaki çocuğun düşürülmesi ve aldırılması -anne baba tarafından yapılmış veya yaptırılmış olsa bile- cinayet (suç) olarak adlandırılıp haram sayılmıştır.

Çocuk düşürmenin genel ilke olarak dinî hükmü böyle olmakla birlikte, sperm ve yumurtanın hangi safhadan itibaren cenin sayılacağı ve dinen-hukuken koruma altına alınacağı, ceninin bulunduğu safhaya göre çocuk düşürmenin cezasında, hatta günahında bir farklılığın olup olmayacağı İslâm hukukçuları arasında tartışmalıdır. Kur’an’da ceninin anne karnındaki yaratılış safhalarından bahsedilmekle birlikte (el-Mü’minûn 23/12-14) bu safhaların ruhun üflenişiyle bir ilgisinin olup olmadığı konusunda açıklama bulunmaz. Hz. Peygamber’in bir hadisinde anne karnındaki çocuğa 120. günden sonra ruh üfleneceğinden söz edilir (Buhârî, “Bed’ü’l-halk”, 6). Ruhun üflenmesinin ilk kırk günden sonra vuku bulduğuna işaret eden hadisler de vardır (Müslim, “Kader”, 2,4; Müsned, III, 397). Âyetin dolaylı ifadesi yanı sıra bu hadisler, bir de fakihlerin dönemlerinde cenin hakkındaki tıbbî bilgileri bu konuda farklı ölçü ve görüşlere sahip olma-larına zemin hazırlamıştır.

Aralarında bazı Hanefîler’in de bulunduğu bir grup İslâm hukukçusu 120 günden önceki, bazı Mâlikî ve Hanbelî fakihleri ise kırk günden önceki çocuk düşürmeleri, tam oluşmuş bir çocuk düşürme saymama eğilimindedirler. Ancak söz konusu hukukçuların böyle düşünmesi, ceninin anne karnında geçirdiği safhalar, döllenme ve çocuğun oluşumu konusunda, dönemlerinin tabii icabı olarak yeterli tıbbî ve teknik bilgiden yoksun olmalarından kaynaklanmaktadır. Çünkü bu gruptaki hukukçular yukarıda zikredilen hadisten hareketle ceninin ancak 120 günden sonra canlılık kazandığı ve teşekkül ettiği, bundan önce ceninin cansız veya belirsiz bir halde ruh üflenmeyi beklediği kanaatindedirler. Bu belirsizlik, biraz da çocuk düşürmenin dinî hükmü açısından ruhun üflenmesinden önceki dönemle sonraki dönem arasında ayırım yapma ihtiyacı, bu fakihleri birinci safha için mekruh, ikinci safha için haram hükmünü vermeye sevketmiştir. Diğer bir ifadeyle bu konuda toleranslı bir tavır sergileyenler, çocuk düşürmenin hükmünün ilk günlerden ruh üflenme vaktine doğru gidildikçe mekruhtan harama doğru bir değişme göstereceği, ruh üflenme safhasından; yani kimilerine göre kırkıncı, kimilerine göre 120. günden itibaren de haram hükmü içine gireceği şeklinde bir açıklama getirmişlerdir.

Ceninin canlılığının, mahiyetini hiçbir zaman bilemeyeceğimiz ruhun üflenmesiyle aynı şey olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Böyle bir iddia içermeksizin belirtmek gerekirse, günümüzde ulaşılan ayrıntılı tıbbî bilgiler ceninin döllenmeden itibaren ayrı bir canlılık ve bütünlük kazandığını, safha safha oluşum ve yaratılışının tamamlandığını, ilk birkaç haftadan itibaren organlarının teşekkül ettiğini, hatta kalp atışlarının hissedildiğini ortaya koymaktadır. Böyle olunca ilk 120 gün içindeki çocuk düşürmeleri, cinayet ve günah olan çocuk düşürme fiilinin kapsamı dışında tutmak mümkün görünmemektedir. Nitekim İslâm hukukçularının çoğunluğu hangi safhada olursa olsun çocuk düşürmeyi câiz görmezler. Mezheplerde hâkim görüş de budur. Meselâ Gazzâlî, ilk dönemden itibaren çocuk düşürmenin câiz olmadığını ve cinayet olduğunu söyler.

Ruh üflendikten sonra çocuk düşürmenin veya aldırmanın haram olduğunda ve bu davranışın cinayet telakki edileceğinde İslâm âlimleri görüş birliğindedir. Ancak annenin hayatını kurtarma gibi tıbbî ve kesin bir zaru-ret ortaya çıkmışsa o zaman anne karnındaki ceninin tıbbî bir müdahale ile alınması câiz görülür. Fakat bu konuda anne babanın karar vermesinden ziyade hazâkat ve uzmanlığına güvenilen tıp doktorlarının kararının esas alınması doğru olur.

Cenine karşı bir cinayet işlenmesi halinde gurre tabir edilen bir ceza-tazminat ödenir. Gurrenin miktarının, sünnetteki tatbikat örneğinden (Ebû Dâvûd, “Dıyât”, 19; Tirmizî, “Dıyât”, 15) yola çıkarak beş deve, altın ve gümüşün o asırdaki değerine göre yaklaşık 212,5 gr. altın veya 1785 gr. (Hanefîler’e göre 1487,5 gr.) gümüş olduğu görülmektedir. Gurre ceninin mirası kabul edilir ve düşmesine sebep olan kimse hariç vârisleri arasında paylaştırılır. Gurrenin ödenmesi için çocuk düşürmenin kasten veya hata ile olması, anne veya baba tarafından işlenmesi farketmez. Şâfiî ve Hânbelî fakihleri gurre ile birlikte kefâret ödenmesini de gerekli görürler. Bu hükümler de İslâm’ın insan hayatına verdiği değerin açık bir göstergesidir.

Çağımızda zengin Batılı ülkelerin malî ve fikrî desteğiyle başlatılan ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde yürütülen nüfus ve aile planlaması kampanyaları ve bu yöndeki yoğun propagandalar aileleri, özellikle de kadınları etkilemekte ve giderek çocuk aldırma (kürtaj) toplumumuzda yaygınlaşmaktadır. Fazla çocuk sahibi olmayı kınayan çevre baskısı da istenmeyen gebeliklerde kürtajı bir çözüm olarak algılamayı kolaylaştırmaktadır. Evlilik dışı ilişkilerin artması ve müsamaha görmeye başlaması da yine kürtajın yaygınlaşma sebeplerinden biridir. Batı ülkelerinde; toplumsal ve ahlâkî yapıdaki bozukluk kürtajın serbest bırakılması yönünde kampanya ve baskıları arttırıyorsa da toplumsal sağduyu ve kilise çevreleri bunun açık bir cinayet olduğunu, kürtajın ser-best bırakılmasının birçok sakınca taşımasının yanı sıra bir insanlık suçu sayılması gerektiğini açıkça ifade etmektedir.

Bu yönde yapılan propagandalar özgürlük, ülke kalkınması, dengeli gelir paylaşımı, mevcut çocukların daha iyi yetişmesi gibi iddialar içerse de kürtajın dinen ve ahlâken ağır bir cinayet ve suç olduğu açıktır. İslâm dini gebeliği önleyici tedbirler almayı hoşgörmüş ve eşlerin diledikleri zaman ve sayıda çocuk sahibi olmalarına imkân vermiş, fakat başlamış bulunan gebeliği sona erdirmeyi ve anne karnında teşekkül etmiş cenini imha etmeyi ise cinayet ve büyük günah saymıştır. Zira, başlangıçta da ifade edildiği gibi, hayat ve ölümü yaratan Allah’tır. Anne ve baba insan hayatı ve neslin devamı için sadece bir vasıtadır. İslâm’ın aldığı bütün tedbirler, yaptığı telkin ve teşvikler, netice itibariyle insanın hayatını ve saygınlığını koruma, dünya ve âhiret mutluluğunu temin etme amacına yöneliktir.

KAYNAK: Diyanet İşleri Başkanlığı Sitesi (www.diyanet.gov.tr)

--------------------------------------------------------------------------------------------


Bu içerikte bir yazıyı uzun zamandır yazmak istiyordum. Özellikle de çok dindar biri gibi görünen, fırsat yakalayınca umreye giden, teheccüd namazlarına kalkan, kazandıklarını Allah yolunda çokça harcıyor gibi görünen birisinin bu konuda fasık bir arkadaşına maddi olarak yardım ederek arkadaşının günahına ortak olmasından sonra bu işin nasıl büyük bir yara olduğunu iyice kavradım. Zaten bahsettiğim kişi de bu elim olaydan sonra (yazının yazıldığı şu anda da bu durumu devam ediyor maalesef) iflah olmadı (Allah iflah etsin), adeta şirazeden çıktı. Allah ıslah etsin. İslam'a ve Kuran'a göre şahitliği kabul edilmeyen, Kuran'daki belli bir ceza ile cezalandırılması gereken, iftiracı bir fasık oldu. Allah onun bazı çirkin hallerini açığa çıkardı. Allah hepimizi böyle durumlara düşmekten muhafaza etsin, Allah hepimizi münafıklık alametleri göstermekten muhafaza etsin, bizleri dünya ile sapıtıp haddi aşanlardan değil, her türlü imtihanı anlının akıyla verenlerden eylesin. Günahkar kullarına karşı da Allah çok bağışlayıcıdır, çok affedicidir. Hiçbir günah Allah'ın affediciliğinden ve merhametinden büyük değildir, yeter ki günahkar olan günahını ikrar ersin ve güzelce tövbe etsin. Yalnız kul hakkı müstesna. Günahkar tövbe de etse, tövbesi hüsnü kabul de görse kul hakkından kurtulamaz.

Kısacası; bu kürtaj işine abdestli namazlı gibi gözüken adamın girdiğini de gördük, girdikten sonra tabiri caizse şirazeden çıktığını da gördük. Tüm bunlardan dolayı artık bu yazıyı burada yazmak üzerimize bir vazife oldu. 

Bir de son günlerde bir haber yayınlandı medyada. Bir cani mi desem bir katil mi desem ne desem bilemiyorum, 7 aylık hamile kadına kürtaj yapmış. 7 aylık olduğu için de 7 bin lira almış. 6 aylığa 6 bin lira, 5 aylığa da 5 bin lira alıyormuş. Bu nasıl bir tarife, bu nasıl bir insanlık? Ben bu işin çocukları diri diri toprağa gömmekten pek de farklı olmadığını düşünüyorum. Cahiliye devrinin kötülüklerinin çoğunu ahir zaman olan günümüzde de sıkca görüyoruz. Gerçekten de tüm bu yaşananlar bize bir gerçekten bahsediyor gibi : "Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil."

 “Bir insanın hayatını kurtaran bütün insanlığı kurtarmış gibi olur, bir insanın hayatına kasteden de bütün insanlığın hayatına kast etmiş gibi olur” (Hadis-i Şerif)

"Bu hadisten aciz aklınla ne anladın?" derseniz cevabımız kısaca: "Günümüz insanına ilk planda "Kürtajdan uzak durarak hayata kast etme, organlarını bağışlayarak da insanların hayatını kurtar." mesajını veriyor." olur. (Esasen hadiste tefekkür edilecek çok şey var gibi gözüküyor ama ilk planda ve konumuz çerçevesinde vereceğimiz cevap bu şekilde.)

Selamlarımızla...

6.8.11

Somali Yardımı SMS(Kısa Mesaj) Numaraları

Somali'ye her yerden her an 5 TL bağışlayabilmek için cep telefonunuzu kullanabilirsiniz. Cep telefonunuzun kısa mesaj bölümünden çeşitli kuruluşlar üzerinden bağış yapmak mümkün:

  • Diyanet araclığıyla bağış yapmak için: AFRIKA yazıp 5601'ye gönderin.
  • Kızılay araclığıyla bağış yapmak için: AFRIKA yazıp 2868'ye gönderin. Ya da 2868'e boş mesaj atın.
  • İHH araclığıyla bağış yapmak için: AFRIKA yazıp 3072'ye gönderin.
Ayrıca hesap numaraları için: Somali Yardımı Hesap Numaraları 'na tıklayabilirsiniz.

Diyanet ile bağış yapmak üzere bağış mesajı gönderdiğinizde size:
"Yapmış olduğunuz 5TL bagisiniz icin tesekkur ederiz. Diyanet Vakfi. 0(312)417 12 35 www.diyanetvakfi.org.tr" mesajı gelir.

Kızılay ile bağış yapmak üzere bağış mesajı gönderdiğinizde size:
"Turk Kizilayi'na verdiginiz destege tesekkur ederiz. Turk Kizilayi." mesajı gelir.

IHH ile bağış yapmak üzere bağış mesajı gönderdiğinizde size:
"Bagisiniz vakfimiza ulasmistir. Vermis oldugunuz destekten dolayi tesekkur ederiz. IHH 02126312121" mesajı gelir.





Afrikada her 6 dakikada 1 çocuk ölüyor from ihh on Vimeo.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...