Diyanetin Kuranı Kerim Mealini evde printerdan çıkartılıp okunabilecek bir formatta hazırlamaya çalıştık.
İki farklı versiyonunu aşağıdan indirebilirsiniz.
İndirmek İçin Tıklayınız : http://kaabalive.net/meal/DVM%20-%20V3.pdf
İndirmek İçin Tıklayınız : http://kaabalive.net/meal/DVM%20-%20V4%20uzun%20kenar%20-%20Copy.pdf
yazdırılabilir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yazdırılabilir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
8.11.14
Kırk Hadiste Kardeşlik (Kartelalar - 25)
“Sizden
biriniz kendisi için sevdiğini mü’min kardeşi için de
sevmedikçe gerçek mü’min olamaz.”
(T2515,
Tirmizî, “Sıfatü’l-Kıyâme” 59)
“Mü’minler
birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet
göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği
zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş
çekerler.”
(M6586,
Müslim, “Birr” 66)
“Müslüman,
Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zalimlere de) teslim
etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun
ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın bir sıkıntısını
giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir.
Kim bir Müslümanın (kusurunu) örterse Allah da kıyamet günü
onu örter.”
(M6578,
Müslim, “Birr”; T1426, Tirmizî, “Hudud” 3)
“Dikkat
edin! Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Müslümana, gönül
rızası olmadan kardeşinin malı helal değildir.”
(T3087,
Tirmizî, “Tefsîru’l-Kur’ân” 9)
“Müslüman,
Müslümanın kardeşidir. Bir Müslümanın din kardeşine maldaki
kusuru açıklamaksızın satması helal değildir.”
(İM2246,
İbn Mâce, “Ticaret” 45)
“Bir
Müslümanın din kardeşlerine karşı şu beş görevi vardır:
Selâmı almak, aksırana “Yerhamukellâh” (Allah sana merhamet
etsin) diye dua etmek, davete katılmak, hastayı ziyaret etmek ve
cenazelere katılmak.”
(M5650,
Müslim, “Selâm” 4)
“Sadakanın
en faziletlisi, Müslüman kişinin ilim öğrenmesi, sonra da onu
din kardeşlerine öğretmesidir.”
(İM243,
İbn Mâce, “Sunne” 20)
“Kim,
gıyabında bir din kardeşi için dua ederse, onun yanındaki
görevli melek: ‘Âmin! Senin için de bir benzeri verilsin’
der.”
(M6928,
Müslim, “Zikir” 87)
“Allah
Resûlü: “Zalim olsun, mazlum olsun din kardeşine, yardım et!”
buyurdu. Bir adam: “Yâ Resûlallah! Mazlum olduğunda ona yardım
ederim, fakat zalim olduğunda nasıl yardım ederim?” dedi.
Resûlullah: “Onu zulümden alıkoyarsın, işte bu da ona
yardımdır.” buyurdu.”
(B6952,
Buhârî, “İkrah” 7; B2444, Buhârî,
“Mezâlim”
4)
“Biriniz
kardeşine sevgi duyduğunda bu sevgisini ona bildirsin.”
(T2391,
Tirmizî, “Zühd” 53)
“Müslüman,
hasta kardeşini ziyaret ettiğinde dönünceye dek cennet
bahçelerinde demektir.”
(M6553,
Müslim, “Birr” 41; T967, Tirmizî, “Cenâiz” 2)
“Müslümanın,
din kardeşine üç günden fazla dargın durması helal değildir.
Onlar birbirleriyle karşılaştıklarında birisi yüzünü şu
tarafa, diğeri ise öte tarafa çevirir. Onların en hayırlısı
önce selam verendir.”
(T1932,
Tirmizî, “Birr ve Sıla” 21)
“Zandan
sakının. Zira zan sözün en yalan olanıdır. İnsanların özel
hallerini araştırmayın, konuşmalarını dinlemeye çalışmayın,
birbirinizin alışverişini kızıştırmayın, birbirinize haset
etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin.
Ey Allah’ın kulları kardeşler olun.”
(B6066,
Buhârî, “Edeb” 58; B5143, Buhârî, “Nikâh” 46)
“Kimin
kardeşine karşı yaptığı bir haksızlık varsa, (ahirette)
iyiliklerinden alınıp ona verilmeden önce (dünyada iken) onunla
helâlleşsin. Çünkü kıyamette ne bir dinar ne de dirhem vardır.
Şayet o hakkı karşılayacak iyiliklerinden bulunmazsa, kardeşinin
kötülüklerinden alınır ve o haksızın üzerine atılır.”
(B6534,
Buhârî, “Rikâk”, 48)
“Biriniz
din kardeşine danıştığı zaman, danışılan kişi ona görüşünü
belirtsin.”
(İM3747,
İbn Mâce, “Edeb”, 37)
“Kul, din
kardeşine yardımcı olduğu sürece Allah da onun yardımcısı
olur.”
(HM7461,
Ahmed b. Hanbel, II. 252.)
“Bir kimse
din kardeşinin satışı üzerine satış yapmasın, onun dünürlüğü
üzerine de –izin vermedikçe- dünür göndermesin.”
(M3812,
Müslim, “Buyû” 8)
“Hizmetçileriniz
sizin kardeşlerinizdir. Allah onları sizin emrinize vermiştir. Her
kimin emrinde din kardeşi varsa, ona yediğinden yedirsin,
giydiğinden giydirsin. Onlara güçleri yetmeyecek işler
yüklemeyiniz. Şayet yüklerseniz, bari onlara yardım ediniz.”
(B30,
Buhârî, “İman” 22)
“Selamı
yayın, yemek yedirin ve Allah’ın (c.c.) size emrettiği gibi
kardeşler olun.”
(İM3252,
İbn Mâce, “Et’ime” 1)
“Cennetin
kapıları, Pazartesi ve Perşembe günleri açılır. Din kardeşi
ile arasında düşmanlık olan kimse hariç Allah’a hiçbir şeyi
eş koşmayan her Müslüman kul bağışlanır. ‘Bu iki kişiyi
aralarında anlaşıncaya kadar bekletiniz, barışıncaya kadar
bekletiniz!’ denilir.”
(MU1652,
Muvatta, “Husnu’l-Hulk” 4)
“Müslüman
kardeşini hakir görmesi kişiye kötülük olarak yeter. Her
Müslümanın kanı, malı ve onuru Müslümana haramdır.”
(M6541,
Müslim, “Birr” 32)
“Kardeşinle
(gereksiz) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma
ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme.”
(T1995,
Tirmizî, “Birr” 58)
“Her
iyilik, bir sadakadır. Kardeşini güler yüzle karşılaman,
kovandan ihtiyacı olan bir şeyi kardeşinin kovasına boşaltman da
bu tür iyiliklerdendir.”
(T1970,
Tirmizî, “Birr” 45)
“Din
kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa hiçbir iyiliği
küçük görme!”
(M6690,
Müslim, “Birr” 144)
“Beni
yaşatan (Allah)’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete
giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.
Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim
mi? Aranızda selamı yayın.”
(HM10180,
Ahmed b. Hanbel, II, 478)
“Biriniz
kardeşinde beğendiği bir şey gördüğünde, ona bereketli olması
için dua etsin.”
(İM3509,
İbn Mâce, “Tıb” 32)
“Kişi
yerine getirme niyetiyle kardeşine söz verir de yerine getiremez ve
zamanında sözünü tutamazsa günahkâr olmaz.”
(D4995,
Ebû Dâvûd, “Edeb” 82)
“Kardeşi
özür dilediği halde özrünü kabul etmeyen kişiye onun hatası
gibi hata yazılır.”
(İM3718,
İbn Mâce, “Edeb” 23)
“Kim din
kardeşinin onurunu korursa Allah da kıyamet gününde onun yüzünü
cehennem ateşinden korur.”
(T1931,
Tirmizî, “Birr ve Sıla” 20)
“Bir konuda
seni tasdik ettiği hâlde kardeşine yalan söylemen, ne kadar büyük
bir ihanettir!”
(D4971,
Ebû Dâvûd, “Edeb” 71)
“Yâ
Resûlullah! Gıybet nedir?” denildi. Resûlullah: ‘Kardeşini
hoşlanmadığı bir şey ile anmandır.’ buyurdu. ‘Ya kardeşimde
o söylediğim durum varsa ne dersin?’ denilince Resûlullah:
‘Söylediğin şey eğer onda varsa gıybet etmişsindir. Şayet
yoksa ona iftira etmiş olursun.’ buyurdu.”
(D4874,
Ebû Dâvûd, “Edeb” 35)
“Biriniz
kardeşini illâ medh edecekse ve şayet onun öyle olduğu
biliniyorsa, “Falanın şöyle olduğunu zannediyorum, Allah’a
karşı kimseyi temize çıkaramam.” desin.”
(M7502,
Müslim, “Zühd ve Rekâik” 66)
“Kardeşinin
başına gelen bir şeye sevinip gülme. Sonra Allah ona merhamet
edip seni (o şeyle) imtihan eder.”
(T2506,
Tirmizî, “Sıfatü’l-kıyâme” 54)
“Kim
Müslüman kardeşini bir günahtan dolayı ayıplarsa, kendisi de o
günahı işlemeden ölmez.”
(T2505,
Tirmizî, “Sıfatü’l-kıyâme” 53)
“Her kim
kardeşine bile bile doğru olmayan bir görüş bildirirse ona
ihanet etmiş olur.”
(D3657,
Ebû Dâvûd, “İlim” 8)
“Sizler,
kardeşlerinizin yanına gidiyorsunuz. Bineklerinize iyi bakın,
kıyafetlerinizi de düzeltin ve böylece insanların gözdesi olun!
Allah çirkin görünümü ve çirkinleşmeyi sevmez.”
(D4089,
Ebû Dâvûd, “Libâs” 25)
“Her kimin
tarlası varsa onu eksin; kendisi ekmezse onu din kardeşine
(karşılıksız) ektirsin!”
(M3917,
Müslim, “Buyû” 88)
“İki
Müslümandan biri, din kardeşine silâh çekerse, ikisi de
cehennemin kenarındadırlar. Biri diğerini öldürüşe, ona ikisi
birden girerler.”
(M7255,
Müslim, “Fiten” 16)
“Davalarınızla
bana başvuruyorsunuz. Ben de bir insanım. Belki biriniz delilini
diğerinden daha güzel ifade eder ve ben ondan duyduğuma göre
(onun lehine) hüküm veririm. Bu şekilde kime (yanlışlıkla)
kardeşinin hakkından bir şey vermişsem, asla onu almasın. Zira
böyle bir durumda ona ben ancak bir ateş parçası vermiş olurum.”
(B7169
Buhârî, “Ahkâm” 20; N5403, Nesâî, “Âdâbu’l-Kudât” 13)
18.10.14
40 Hadiste Helal Kazanç (Kartelalar - 20)
“Helâl
bellidir; haram bellidir. İkisinin arasında ise birtakım şüpheli
şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli
şeylerden sakınırsa, dinini ve onurunu korumuş olur. Kim de
şüpheli şeylere bulaşırsa, harama düşmüş olur…”
(Müslim,
Müsâkât, 107)
“İnsanın
yediği en güzel şey, kendi kazancından olandır.”
(Ebû
Dâvûd, Büyû’ (İcâre), 77)
“Sizden
birinizin urganını alıp sırtında bir bağ odun getirip satması
ve böylece Allah’ın onun itibarını koruması, bir şey verip
vermeyecekleri belli olmayan kimselerden dilenmesinden daha
hayırlıdır.”
(Buhârî,
Zekât, 50)
“Hiç kimse
elinin emeğinden daha hayırlı bir yiyecek asla yememiştir.
Allah’ın Peygamberi Davud (a.s.) da kendi elinin emeğini yerdi.”
(Buhârî,
Büyû, 15)
“Kim helal
lokma yer ve Sünnet çerçevesinde amel eder, insanlar da onun
kötülüklerinden emin olursa o kişi cennete girer.”
(Tirmizî,
Sıfatü’l-kıyâme, 60)
“Ey
insanlar! Allah’tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel
yoldan arayın. Hiç kimse (Allah’ın kendisine takdir ettiği)
rızkı –geç de olsa- elde etmeden ölmeyecektir. Öyleyse
Allah’tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan
arayın. Helâl olanı alın, haram olanı bırakın!”
(İbn
Mâce, Ticâret, 2)
“Güvenilir,
dürüst, Müslüman tacir, kıyamet günü şehitlerle beraberdir.”
(İbn
Mâce, Ticâret, 1)
“Allah’ım!
Ümmetim için (günün) erken vakitlerini bereketli kıl!”
(İbn
Hanbel, I, 153)
“(Meşru)
bir işten (helâl rızık) kazanan kimse o işe devam etsin.”
(İbn
Mâce, Ticâret, 4)
“Allah’ım
acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, elden ayaktan düşmekten ve
cimrilikten sana sığınırım.”
(Müslim,
Zikir, dua, tevbe ve istiğfar, 76)
“…Bizi
aldatan, bizden değildir.”
(Müslim,
Îmân, 164)
“Bu dünya
malı göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala gönül hoşluğuyla
sahip olursa, kendisi için malı bereketlenir. Ama kim de hırs ve
tamahla bu mala sahip olursa, tıpkı doymak bilmeyen bir kimse gibi
onun için malın bereketi kaçar. Veren el, alan elden üstündür.”
(Buhârî,
Zekât, 50)
“…Sizden
birinin ağzına toprak koyması, Allah’ın haram kıldığı bir
şeyi yemesinden daha iyidir.”
(İbn
Hanbel, II, 258)
“Bir malı
satın almak istediğin zaman, sana (istediğin mal) verilse de
verilmese de almak istediğin fiyatı söyle. Bir malı satmak
istediğinde, versen de vermesen de gerçek satmak istediğin fiyatı
söyle.”
(İbn
Mâce, Ticâret, 29)
“Alışveriş
yapanlar ayrılmadıkları sürece (alışverişten cayma konusunda)
serbesttirler. Eğer dürüst davranırlar ve (malın durumunu)
açıkça söylerlerse, alışveriş bereketlenir. Fakat durumu
gizler ve yalan söylerlerse, alışverişin bereketi gider.”
(Ebû
Dâvûd, Büyû’, 51)
“Helâl
kazançtan bir hurma tanesi tasadduk edenin sadakasını Allah kabul
eder ve sizden birinizin tayını veya dişi deve yavrusunu büyüttüğü
gibi büyütür. Öyle ki o (sadaka), dağ kadar hatta daha büyük
olur.”
(Müslim,
Zekât, 64)
“Allah
ancak abdestli olarak (kılınan) namazı kabul eder. Ve kamu
malından aşırılıp verilen sadakayı da kabul etmez.”
(İbn
Mâce, Tahâret, 2)
“Helâlinden
ye ki duaların kabul olsun.”
(Taberânî,
el-Mu’cemü’l-evsat, VI, 310)
“Onurlu
olmak isteyeni Allah onurlu kılar. Kimseye muhtaç olmak istemeyeni
Allah (c.c.) o ihtiyaçtan kurtarır.”
(Buhârî,
Zekât, 18)
“Müslüman,
Müslüman’ın kardeşidir. Müslümanın, kusurlu bir malı,
kusurunu açıklamadan din kardeşine satması helâl olmaz.”
(İbn
Mâce, Ticâret, 45)
“Her
ümmetin bir imtihanı vardır. Benim ümmetimin imtihanı da mal
iledir.”
(Tirmizî,
Zühd, 26)
“Servetini
arttırmak için insanlara el açan istediği az ya da çok olsun,
gerçekte kor ateş dilenir.”
(Müslim,
Zekât, 105)
“Kim
başkalarından bir şey dilenmeyeceğini bana garanti ederse, ben de
ona cenneti garanti ederim.”
(Ebû
Dâvûd, Zekât, 27)
“…Birbirinizin
pazarlığı üzerine pazarlık yapmayın ve müşteri
kızıştırmayın!”
(Buhârî,
Büyû’, 64)
“Hediyeyi,
hediye olduğu sürece alın. Borç karşılığında bir rüşvete
dönüşünce onu sakın almayın!”
(Taberânî,
el-Mu’cemü’s-sağîr, II, 42)
“Resûlullah
(s.a.s.) faizi yiyene, yedirene, yazana ve bunun iki şahidine lânet
etti ve ‘hepsi (günahta) eşittir.’ buyurdu.”
(Müslim,
Müsâkât, 106)
“Faiz
yoluyla mal çoğaltan hiç kimse yoktur ki sonunda durumu (malında)
azalmaya dönüşmesin.”
(İbn
Mâce, Ticârât, 58)
“Allah’ın
lâneti, rüşvet verenin ve rüşvet alanın üzerinedir.”
(İbn
Mâce, Ahkâm, 2)
“Kim hakkı
olmadığı hâlde bir karış yeri alırsa,
Allah kıyamet günü yedi kat yeri onun boynuna dolar.”
Allah kıyamet günü yedi kat yeri onun boynuna dolar.”
(Müslim,
Müsâkât, 141)
“Hz.
Peygamber’e, “En faziletli kazanç hangisidir?” diye
sorulduğunda O, “Helâl / Makbûl bir alış veriş ve kişinin el
emeğiyle kazandığıdır.” diyerek cevap vermiştir.”
(İbn
Hanbel, III, 467)
“Kimi bir
işte görevlendirip (yaptığı işin karşılığı olarak) bir
ücret verdiysek, onun bu ücret dışında alacağı her şey
(kamuya) hainliktir.”
(Ebû
Dâvûd, Harâc, 9-10)
“Kayıp bir
hayvanı duyurmadan sürüsüne katan, gerçekte kendisi yolunu
kaybetmiştir.”
(Müslim,
Lukata, 12)
“Allah bir
topluma bir şeyi yemeyi haram kıldığında, onlara bedelini de
haram kılar.”
(Ebû
Dâvûd, Büyû’, 64)
“Mümin,
alın teriyle ölür.”
(Tirmizî,
Cenâiz, 10)
“Resûlullah
(s.a.s.) içki konusunda şu on sınıf kimseye lanet etti: (İçki
yapmak için) meyveyi sıkan ve sıktıran, içkiyi içen, taşıyan,
taşıtan, dağıtan, satan, parasını yiyen, satın alan ve
aldıran.”
(Tirmizî,
Büyû’, 59)
“(İnsanı)
helak eden şu yedi şeyden kaçının…: Allah’a şirk koşmak,
büyü yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir canı haksız yere
öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından
kaçmak, ve suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak.”
(Buhârî,
Vesâyâ, 23; Müslim, Îman, 145)
“Sizden
kimi bir işte görevlendirirsek ve o da bizden bir iğneyi yahut
daha küçük bir şeyi gizlerse, bu kamu malına ihanet olur ve
kıyamet günü onu (kendi elleriyle) getirir.”
(Müslim,
İmâre, 30)
“Bir dinarı
iki dinar karşılığında, bir dirhemi iki dirhem karşılığında
satmayın!”
(Müslim,
Müsâkât, 78)
“Yalanı ve
yalanla iş yapmayı terk etmeyenin yemeyi içmeyi bırakmasına
Allah’ın ihtiyacı yoktur!”
(Buhârî,
Savm, 8)
“Allah’ım!
Bana helal rızıklarından nasip ederek haramlarından koru!
Lütfunla beni senden başkasına muhtaç etme.”
(Tirmizî,
Deavât, 110)
17.10.14
40 Hadiste Aile (Kartelalar 19)
“Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı
olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.”
(Tirmizî, Menâkıb,
63)
“Dikkat edin! Sizin, hanımlarınızın üzerinde
hakkınız vardır. Hanımlarınızın da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin
hanımlarınız üzerindeki hakkınız, namuslarını muhafaza etmeleri ve
hoşlanmadığınız kimselerin evinize girmesine izin vermemeleridir. Dikkat edin!
Hanımlarınızın sizin üzerinizdeki hakkı ise onların giyim ve gıda ihtiyaçlarını
güzelce karşılamanızdır.”
(Tirmizî, Radâ’,
11)
“Kadınlar, erkeklerle birlikte bir bütünü
tamamlayan diğer yarıdır.”
(Ebû Dâvûd,
Tahâret, 94)
“Kadınlar hakkında Allah’tan korkun. Çünkü siz,
onları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve Allah’ın adıyla (nikâh kıyıp) onları
kendinize helâl kıldınız.”
(Müslim, Hac, 147)
“Muâviye el-Kuşeyrî anlatıyor: Resûlullah’ın
(s.a.s) yanına giderek, “Hanımlarımız hakkında ne dersiniz?” diye sordum. O da
şöyle buyurdu: “Yediklerinizden onlara da yedirin, giydiklerinizden onlara da
giydirin, onları dövmeyin ve kötülemeyin.”
(Ebû Dâvûd, Nikâh,
40-41)
“Mümin bir kimse, eşine karşı nefret beslemesin.
Çünkü onun bazı huylarından hoşlanmasa da hoşlandığı başka huyları mutlaka
vardır.”
(Müslim, Radâ’, 61)
“Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir: Utanma
(hayâ) duygusu, güzel koku sürmek, misvak kullanmak ve evlenmek.”
(Tirmizî, Nikâh, 1)
“Kıyamet gününde, Allah katında konumu en kötü
olacak insanlardan birisi, karısı ile beraber olup da onun (özel hayatına
ilişkin) sırlarını yayan kimsedir.”
(Müslim, Nikâh,
123)
“Allah’ın hanım kullarına vurmayın!... (Bu gece)
Muhammed’in eşlerine pek çok kadın geldi. Hepsi de kocalarından şikâyetçiydi.
Bu adamlar sizin hayırlılarınız değillerdir.”
(Ebû Dâvûd, Nikâh,
41-42)
İbn Ömer (r.a.) şöyle diyor: “Biz Peygamber (s.a.v.)
zamanında hakkımızda vahiy indirilir korkusuyla hanımlarımıza karşı söz
söylemekten ve istediğimiz gibi davranmaktan çekinirdik. Ancak Peygamber (s.a.v.)
vefat edince istediğimizi söylemeye ve rahat davranmaya başladık.”
(Buhârî, Nikâh, 81)
“Ailenin senin üzerinde hakkı var!”
(Ebû Dâvûd,
Tatavvû’, 27)
“Ey gençler topluluğu! Evlenme imkânı olanınız
evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi
yoldur. Evlenme imkânı bulamayan da oruç tutsun. Çünkü orucun, o kimse için
şehveti kesici özelliği vardır.”
(Buhârî, Nikâh, 3)
“Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu
oldukları kişilere adaletli davrananlar, Allah Teâlâ katında, Rahman’ın yanında
nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklar.”
(Nesâî,
Âdâbü’l-kudât, 1)
Hz. Âişe’ye (r.a.) “Hz. Peygamber (s.a.v.) evde ne
yapardı?” diye sorduğumda şöyle cevap vermişti: “Ailesinin işlerini görür,
ezanı duyunca (namaz için) çıkardı.”
(Buhârî, Nafakât,
8)
“Kişinin harcadığı en hayırlı para, ailesi için
harcadığı, Allah yolunda cihad için hayvanına harcadığı ve yine Allah yolunda
arkadaşları için harcadığı paradır.”
(Müslim, Zekât, 38)
“Bir kişi, sevabını Allah’tan umarak ailesine
harcama yaptığında, bu harcama onun için sadaka olur.”
(Buhârî, Îmân, 41)
“Veren el üstündür. Vermeye, geçimini sağlamakla
yükümlü olduğun kimselerle; annenle, babanla, kız ve erkek kardeşlerinle başla.
Sonra da yakınlık durumuna göre devam et.”
(Nesâî, Zekât, 51)
“Üç çeşit duanın kabul edilmesinde şüphe yoktur:
Haksızlığa uğrayan kimsenin duası, yolcunun duası ve anne babanın çocuklarına
bedduası.”
(Tirmizî, Birr ve
sıla, 7)
“Resûlullah (s.a.v.), ‘Size büyük günahların en
büyüğünü söyleyeyim mi?’ diye üç kez sordu. Biz, ‘Evet, ey Allah’ın
Resûlü.’ diye cevap verdik. Bunun
üzerine, ‘Allah’a ortak koşmak ve anne babaya kötü davranmaktır.’ buyurdu.”
(Buhârî, Edeb, 6)
“Anne baba cennet kapılarının en ortancasıdır. Bu
kapıdan girme fırsatını ister kaçırırsın ister yakalarsın.”
(Tirmizî, Birr ve
sıla, 3)
“Kim rızkının bollaştırılmasını yahut ecelinin
geciktirilmesini arzu ederse, akraba ilişkilerini sürdürsün!”
(Müslim, Birr ve
sıla, 20)
“Sıla-i rahim yapan, akrabasından gördüğü iyiliğe
karşılık veren değil, akrabası kendisiyle ilişkiyi kestiğinde bile ona iyilik
yapandır.”
(Buhârî, Edeb, 15)
“Aziz ve Yüce olan Allah, annelere saygısızlık
etmeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi, hak etmediğini istemeyi size haram
kılmıştır. Sizin için üç şeyi de çirkin görmüştür: Dedikodu, anlamsız çok soru
sormak ve malı boşa harcamak!”
(Müslim, Akdiye,
12)
“Dul kalıp da asil ve güzel olduğu hâlde
evlenmeyerek, yetimleri ev bark sahibi oluncaya ya da ölünceye kadar onlara
adayan… Ve bu uğurda iki yanağı çökmüş olan kadınla ben, kıyamet günü –şu iki
parmağım gibi- birbirimize yakın olacağız.”
(Ebû Dâvûd, Edeb,
120-121)
“Sakın babalarınızdan yüz çevirip uzaklaşmayın!
Kim babasından yüz çevirirse (bu davranış) nankörlüktür.”
(Buhârî, Ferâiz,
29)
“Kim göz göre göre çocuğunu(n kendisine ait
olduğunu) inkâr ederse (kıyamet günü) Allah da onu rahmetinden uzaklaştırır ve
gelmiş geçmiş herkesin önünde rezil eder.”
(Ebû Dâvûd, Talâk,
28-29)
“Kim anneyi yavrusundan ayırırsa, Allah da kıyamet
günü onu sevdiklerinden ayırır.”
(Tirmizî, Büyû’,
52)
“Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası
onu Yahudi, Hıristiyan ya da Mecusi yapar.”
(Buhârî, Cenâiz,
92)
“Hiçbir baba, evlâdına güzel terbiyeden daha
kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”
(Tirmizî, Birr ve
sıla, 33)
“Allah’tan korkun ve çocuklarınızın arasında
adaletli olun!”
(Müslim, Hibe, 13)
“Kim üç kız çocuğunun geçimini sağlar, onları
terbiye edip evlendirir ve onlara güzel davranırsa, cennet onundur!”
(Ebû Dâvûd, Edeb,
120-121)
“Ailesini müdafaa ederken öldürülen şehittir.”
(Tirmizî, Diyât,
21)
“Yavrum! Ailenin yanına girdiğin zaman selâm ver.
Bu, sana ve ev halkına bereket olur.”
(Tirmizî, İsti’zân,
10)
“Bazen (kıraatı) uzatma niyetiyle namaza
başlıyorum da bir çocuğun ağlayışını duyunca annesinin onun ağlamasıyla ne çok
tedirgin olduğunu bildiğimden namazı kısa tutuyorum.”
(Buhârî, Ezân, 65)
“Allah’ın kadın kullarının Allah’ın mescitlerine
gelmelerine engel olmayın!”
(Müslim, Salât,
136)
“Kişinin imtihanı, ailesi, malı, çocuğu ve komşusu
iledir. Namaz, oruç, sadaka ve (iyiliği) emredip (kötülükten) sakındırma işte
bu imtihan için kefaret olur.”
(Buhârî, Mevâkîtü’s-salât,
4)
“Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi,
kişiye günah olarak yeter.”
(Ebû Dâvûd, Zekât,
45)
[Allah Resûlü (s.a.v.) namazlarının sonunda şöyle
dua ederdi.] “Allah’ım! Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünya ve
âhirette her an sana ihlâsla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi!”
(Ebû Dâvûd, Vitr,
25)
[Allah Resûlü (s.a.v.) akşam ve sabah şöyle dua
ederdi.] “Allah’ım! Senden dünya ve âhirette afiyet dilerim. Allah’ım! Senden
dinim, dünyam, ailem ve malım hakkında af ve afiyet dilerim. Allah’ım! Ayıbımı
gizle.”
(Ebû Dâvûd, Edeb,
100-101)
[Allah Resûlü (s.a.v.) yolculuğa çıkacağı zaman
şöyle dua ederdi.] “Allah’ım! Seyahatimizde bizim sahibimiz ve geride
bıraktığımız ailemizin vekili sensin! Allah’ım! Yolculuğun sıkıntısından,
kederli görünüşten, aile ve malımızın kötü hallere düşmesinden sana sığınırım.”
(Müslim, Hac, 425)
14.10.14
Kırk Ayette Kur'an (Kartelalar 17)
Gerçekten
bu Kur’an, en doğru yola iletir ve iyi işler mü’minlere büyük
bir mükâfat olduğunu müjdeler.
(İsra,
17/9)
Bu
Kur’an, bütün insanlığa yöneltilen açık bir mesaj, Allah’a
karşı gelmekten sakınanları da doğru yola götüren bir rehber
ve öğüttür.
(Âl-i
İmran, 3/138)
Ey
insanlar! Size Rabb’inizden kesin bir delil (olan Hz. Muhammed)
geldi ve size apaçık bir nur (olan Kur’anı) indirdik.
(Nisa,
4/174)
Âlemlere
bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkan’ı (yani hakkı batıldan
ayıran Kur’an-ı) indiren Allah yücelerin yücesidir.
(Furkan,
25/1)
(Ey
Resûlüm!) de ki: “Bu Kur’an, muazzam bir mesajdır, ama siz
ondan yüz çeviriyorsunuz.”
(Sâd,
38/67-68)
Kendilerine
Kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okur (ve hayatlarında
uygularlar). İşte ona gerçek iman edenler bunlardır. Onu inkâr
edenlere gelince, işte asıl kaybedenler de onlardır.
(Bakara,
2/121)
Eğer
kulumuz (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’andan) şüphede iseniz,
o takdirde Allah’tan başka (bilgisine güvendiğiniz)
şahitlerinizi de çağırın ve onun surelerinden bir benzerini
getirin.
(Bakara,
2/23)
Her
türlü hamd ve övgü, kuluna Kitab’ı indiren ve onda hiçbir
yanlışlığa yer vermeyen Allah’a mahsustur.
(Kehf,
18/1)
Bu
Kur’an, Allah’tan başkası tarafından ortaya konacak bir (söz)
değildir. Ancak kendinden önceki (vahyin) doğrulanması ve
Kitab’ın açıklanmasıdır. Onda hiçbir şüphe yoktur ve
âlemlerin Rabb’inden gelmiştir.
(Yunus,
10/37)
(Ey
Muhammed!) Biz sana Kitab’ı hakikatin ta kendisi olarak indirdik.
Öyle ise sen de ihlâslı bir şekilde sadece Allah’a kulluk et.
(Zümer,
39/2)
Eğer
Biz bu Kur’an-ı bir dağa indirseydik elbette sen Allah
korkusundan o dağı boynunu eğerek paramparça olmuş görürdün.
İşte Biz insanlara bu misalleri düşünsünler diye veriyoruz.
(Haşr,
59/21)
Elif
Lâm Râ. Bu (Kur’an), sonsuz hikmet sahibi ve her şeyden haberdar
olan Allah tarafından bütün yönleriyle ayetleri mükemmel hale
getirilmiş, sonra da ayrıntılı bir şekilde açıklanmış
Kitap’tır.
(Hud,
11/1)
Onlar
hâlâ Kur’an-ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer
o, Allah’tan başkası tarafında (indirilmiş) olsaydı, mutlaka
onda birçok çelişki bulurlardı.
(Nisa,
4/82)
Bu
Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt
alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.
(Sad,
38/29)
Onlar,
hâlâ Kur’an-ı düşünmeyecekler mi? Yoksa kalplerinin
üzerlerinde kilitler mi var?
(Muhammed,
47/24)
Böylece
Biz o Kur’an-ı Arapça bir hüküm (kaynağı) olarak indirdik.
Sana gelen bu ilimden sonra eğer onların heveslerine uyarsan,
Allah’a karşı sana yardım edecek ne bir dost ne de bir koruyucu
bulursun.
(Ra’d,
13/37)
Biz,
Kur’an-ı senin dilinde (indirerek anlaşılmasını)
kolaylaştırdık ki Allah’a karşı gelmekten sakınanları
kendisiyle müjdeleyesin, inat eden bir topluluğu da uyarasın.
(Meryem,
19/97)
De
ki: “Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini
getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine de destek olsalar, yine
onun benzerini getiremezler.”
(İsa,
17/88)
Biz,
bu Kitab’ı kullarımızdan seçtiklerimize miras olarak bahşettik:
onlardan bazısı (günaha dalıp) kendilerine zulmeder, bazısı
(doğru ile yanlış arasında) bir yol izler, bir kısmı da
Allah’ın izniyle hayırlı işlerde başı çekenlerden olur: İşte
bu en büyük fazilettir!
(Fatır,
35/32)
Biz,
insanlara belli zaman aralıklarıyla okuyasın diye Kur’an’ı
parçalara ayırdık ve onu bölümler halinde indirdik.
(İsra,
17/106)
İşte
sana da, tarafımızdan bir ruh (olarak kalplere hayat veren
Kur’an’ı) vahyettik. Oysa sen, Kitap nedir, iman nedir
bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle
doğru yola eriştireceğimiz bir nur haline getirdik. Şüphesiz ki
sen doğru bir yola; göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan
Allah’ın yoluna iletirsin.
(Şûrâ,
42/52-53)
Şüphesiz,
Allah’ın kitabını okuyanlar, namazlarını (devamlı ve
dikkatli) kılanlar, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden
(Allah yolunda) gizli-açık (başkaları için) harcayanlar, asla
zarar etmeyecek bir kazanç umabilirler.
(Fâtır,
35/29)
Bu
Kur’an, bizim indirdiğimiz mübarek bir Kitap’tır. Şu halde
ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet
edilsin.
(En’am,
6/155)
…Sana
bu Kitab’ı, her şey için bir açıklama, Müslümanlara bir
rehber, bir rahmet kaynağı ve bir müjde olarak indirdik.
(Nahl,
16/89)
Ey
insanlar! İşte size Rabb’inizden bir öğüt, kalplere bir şifa
ve inananlar için bir rehber ve rahmet kaynağı (olan Kur’an)
geldi.
(Yunus,
10/57)
Elif,
Lâm, Râ. (Bu Kur’an), Rab’lerinin izniyle insanları
karanlıktan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve çokça övülen
Allah’ın doğru yoluna götürmen için sana indirdiğimiz bir
Kitap’tır.
(İbrahim,
14/1)
Elif
Lâm Mîm. Bu (Kur’an), kendisinde hiçbir şüphe bulunmayan bir
Kitap’tır, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için de doğru
yolu gösteren bir rehberdir.
(Bakara,
2/1-2)
(Ey
Muhammed!) sana geçmiş kitapları tasdik eden, onlardaki doğruları
muhafaza eden Kur’an’ı gerçeğin ta kendisi olarak Biz
indirdik. Şu halde onların arasında Allah’ın indirdiklerine
göre hüküm ver…
(Maide,
5/48)
Bu
(Kur’an), kendisiyle uyarılmaları, Allah’ın tek ilah olduğunu
bilmeleri ve akıl sahiplerinin öğüt almaları için insanlara
yapılan bir bildiridir.
(İbrahim,
14/52)
(Ey
Muhammed!) Biz sana Kitab’ı insanlar için hakikatin ta kendisi
olarak indirdik. Kim doğru yola girerse, kendi yararına girer. Kim
de ondan saparsa, ancak kendi zararına sapmış olur. Sen onlardan
dolayı sorumlu değilsin.
(Zümer,
39/41)
Kur’an’ın
ne önünden, ne de ardından batıl sokulabilir. (Çünkü o),
sonsuz hikmet sahibi ve bütün övgülere layık olan Allah
tarafından indirilmiştir.
(Fussilet,
41/42)
Allah,
sözlerin en güzelini; (yani âyetleri güzellikte) birbirine
benzeyen, (hüküm ve öğütleri) tekrarlanan bir kitap olarak
(Kur’an’ı) indirmiştir. Rab’lerinden korkanların tenleri
onun etkisiyle ürperir. Ardından tenleri ve kalpleri Allah’ın
zikrine karşı yumuşar…
(Zümer
, 39/23)
Biz
onu, (daha iyi) anlayasınız diye Arapça bir Kur’an olarak
indirdik.
(Yusuf,
12/2)
Andolsun
biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık.
Peki, öğüt alacak yok mu?
(Kamer,
54/17)
Kur’an
okunduğu zaman, ona kulak verip sessizce dinleyin ki size merhamet
edilsin.
(A’raf,
7/204)
Böylece
Biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve onda ikazları tekrar
tekrar açıkladık. Umulur ki onlar (bu sayede günahtan)
korunurlar. Yahut o (Kur’an) kendileri için bir öğüt ortaya
koyar.
(Tâhâ,
20/113)
Şüphesiz
o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da
elbette biziz.
(Hicr,
15/9)
Andolsun,
Biz, bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali değişik
şekillerde açıkladık. Fakat insan (onları anlamadan) tartışmaya
çok düşkündür.
(Kehf,
18/54)
Andolsun
ki Biz, onu mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları
uyarmaktayız.
(Duhan,
44/3)
O,
elbette çok değerli bir Kur’an’dır. Korunmuş bir kitaptadır.
Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir. Âlemlerin Rabbi’nden
indirilmiştir.
(Vâkıa,
56/77-80)
* * *
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)