25.9.14

Kırk Ayette Samimiyet (Kartelalar - 8)

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.”
(Fâtiha, 1/5)

Halbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.”
(Beyyine, 98/5)

O diridir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde sadece Allah’a itaat ederek (samimi olarak) O’na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur.”
(Mü’min, 40/65)

Hayır, öyle değil! Kim ‘ihsan’ derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.”
(Bakara, 2/112)

(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et.”
(Zümer, 39/2)

Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.”
(Hac, 22/37)

De ki: “Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi (O’na) doğrultun. Dini Allah’a has kılarak O’na ibadet edin. Sizi başlangıçta yarattığı gibi (yine O’na) döneceksiniz.”(A’râf, 7/29)

Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? O ne kötü varılacak yerdir!”
(Âl-i İmrân, 3/162)

Allah’a ve Resûlüne karşı sadık ve samimi oldukları takdirde, güçsüzlere, hastalara ve (seferde) harcayacakları bir şey bulamayanlara (sefere katılmadıkları için) bir günah yoktur. İyilikte bulunan kimselerin (kınanması) için de bir sebep yoktur. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
(Tevbe, 9/91)

İyi bilin ki onlar, O’ndan gizlenmek için, kalplerindeki düşmanlığı gizliyorlar. Yine iyi bilin ki, elbiselerine büründükleri zaman bile, Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.” (Hûd, 11/5)

Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Belki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. ‘Ey Rabbimiz! nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter’ derler.”
(Tahrîm, 66/8)

Siz ancak işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırılırsınız. Ancak Allah’ın halis kulları başka. İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir.”
(Saffât, 37/39-42)

Ey Muhammed! De ki: "Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”
(En’âm, 6/162)

Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de. Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”
(Nisâ, 4/100)

(Hûd şöyle dedi:) “Ey kavmim! Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak beni yaratana âittir. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?”
(Hûd, 11/51)

(Ey Muhammed!) Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da an. Şüphesiz biz onları, ahiret yurdunu düşünme özelliği ile (temizleyip) ihlâslı kimseler kıldık.”
(Sad, 38/45-46)

Erkek veya kadın, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükafatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.”
(Nahl, 16/97)

"Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.” 
(Kehf, 18/110)

Kim iyilik yaparak kendini Allah’a teslim ederse, şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur. İşlerin sonu ancak Allah’a varır.” (Lokmân, 31/22)

(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.”
(Hicr, 15/39, 40)

Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da bulamazsın. Ancak tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah’ın kitabına sarılanlar ve dinlerini Allah’a has kılanlar müstesnadır. Bunlar mü’minlerle beraberdirler. Allah mü’minlere büyük bir mükafat verecektir.”
(Nisa, 4/145, 146)

Rabbinin adını an ve bütün benliğinle O’na yönel.” 
(Müzzemmil, 73/8)

O, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. (Yaptığı iyiliği) Ancak yüce Rabbinin rızasını istediği için (yapar).” (Leyl, 92/19-20)

Yoksa biz iman edip salih ameller işleyenleri, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkan arsızlar gibi mi tutacağız?” (Sâd, 38/28)

Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın.” (Bakara, 2/264)

Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır.” (Nisâ, 4/38)

Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar.” (Nisâ, 4/142)

Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar.” (Mâûn, 107/4-6)

İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah kullarına çok şefkatlidir.” (Bakara, 2/207)

Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler. (Rum,30/30)

Muhammed, Allah’ın Resülüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde halinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir.” (Fetih, 48/29)

Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.” (Hûd, 11/112)

Şüphesiz Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de.” (Ahkâf, 46/13)

Kim âhiret kazancını isterse, onun kazancını artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da istediğinden veririz, fakat onun ahirette hiçbir payı yoktur.” (Şûrâ, 42/20)

Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele.” (Tevbe, 9/112)

Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır.” (İsra, 17/25)

İçinizden kim Allah’a ve Resülüne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükafatını iki kat veririz. Biz ona bereketli bir rızık hazırlamışızdır.” (Ahzâb, 33/31)

(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!” “O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!” “Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.”
(Şuarâ, 26/88-89)

Allah’a yönelen, O’na ortak koşmayan kimseler (olun). Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir.”
(Hac, 22/31)


Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” 
(Bakara, 2/265)

* * *







Kaynak : Diyanet İşleri Başkanlığı

24.9.14

Kırk Ayette Hz.Peygamber (Kartelalar - 7)

(Ey Resûlüm! Rabb’in) seni yetim bulup da barındırmadı mı? Arayış içerisinde bulup da doğru yola iletmedi mi? Seni muhtaç bulup da ihtiyacını gidermedi mi?
(Duhâ, 93/6-8)

(Ey Resûlüm!) Sen, bu Kitab’ın sana verileceğini beklemiyordun. Ancak o, Rabb’inden bir rahmet olarak sana verildi. Öyle ise sakın inkar edenlere arka çıkma. 
(Kasas, 28/86)

Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar (saldırgan) inkârcılara karşı sert, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde halinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. 
(Feth, 48/29)

Resûl’üm de ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, Allah’ın hepinize gönderdiği Peygamber’iyim. O Allah ki, yer ve göklerin hükümranlığı O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. Şu hâlde Allah’a bir de O’na ve sözlerine inanan Resûl’üne, o ümmi (okuması yazması olmayan) Peygamber’e iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.”
(A’raf, 7/158)

Resûlüm de ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.” 
(Âl-i İmran, 3/32)

Ey iman edenler! Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve işittiğiniz hâlde (Kur’an’dan) yüz çevirmeyin.
(Enfâl, 8/20)

Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin. 
(Enfâl, 8/27)

Şüphesiz Firavun’a bir Peygamber gönderdiğimiz gibi, size de şahit(örnek) olacak bir Peygamber gönderdik. 
(Müzemmil, 73/15)

Andolsun ki Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara ayetlerini okuyan, kötülüklerden arındıran, Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.
(Âl-i İmrân, 3/164)

Ey Resûl! Rabb’inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur.
(Mâide, 5/67)

Allah, bütün dinlere üstün kılmak için Peygamber’ini rehberlik ve hak din ile gönderendir. Şahit olarak Allah yeter.
(Fetih, 48/28)

Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan yetkililere de. Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüzde onu Allah ve Resûlü’ne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.
(Nisa, 4/59)

Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakkı yoktur. Kim Allah ve Resûlü’ne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık şekilde sapmıştır.
(Ahzâb, 33/36)

Andolsun, Allah’ın Resûlü’nde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.
(Ahzâb, 33/21)

Şüphesiz sen, çok yüce bir ahlâk üzeresin.
(Kalem, 68/1-4)

Andolsun, size kendi içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.
(Tevbe, 9/128)

Peygamber, mü’minlere kendilerinden daha yakındır. Onun eşleri de mü’minlerin analarıdır…
(Ahzâb, 33/6)

Muhammed, ancak bir Peygamberdir. Ondan önce peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.
(Âl-i İmrân, 3/144)

Biz, seni alemlere ancak rahmet olarak gönderdik.
(Enbiya, 21/107)

Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve içtenlikle selam edip esenlikler dileyin.
(Ahzap, 33/56)

Biz, senden öncede hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar? 
(Enbiya, 21/34)

Şüphesiz biz sana Kevser'i (bol nimetleri) verdik. O halde, Rabb'in için namaz kıl ve kurban kes. Sana kin besleyene gelince , soyu tükenecek olanın ta kendisi işte o dur. (Kevser, 108/1-3)

Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabb'in, kendi yolundan sapanları da doğru yolda olanları da en iyi bilendir.
(Nahl, 16/125)

Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah'tan bağışlanma dile. (Yapacağın) işlerde onlara danış. (Bir iş yapmaya) karar verdiğin zaman da artık Allah'a güvenip dayan. Şüphesiz Allah, kendisine tevekkül edenleri (güvenip dayananları) sever.
(Al-i İmran, 3/159)

Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir. 
(Şura, 42/51)

Gecenin bir kısmında da kalkarak sana özgü (bir ibadet) olmak üzere teheccüt namazı kıl ki, Rabb'in seni Makam-ı mahmud'a (övgüye şayan bir makama) ulaştırsın. 
(İsra, 17/79)

Hayır! Rabb'ine andolsun ki onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.
(Nisa, 4/65)

Allah, ümmilere (daha önce kendilerine peygamber gönderilmemiş olanlara) içlerinden, ayetlerini okuyan, onları kötülüklerden temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Halbuki onlar bundan önce apaçık sapıklık içinde idiler. (Cuma,62/2))

Onlar, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları resul'e, ümmi (okuması yazması olmayan) peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve çirkin şeyleri haram kılar. Üzerlerine yüklenmiş olan yükü indirir ve onları zincirlerden kurtarır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur'an'a) uyanlar var ya işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
(A'raf, 7/157)

Nitekim kendi aranızdan, ayetlerimizi size okuyan, her kötülükten sizi arındıran, Kitab'ı, hikmeti ve bilmediklerinizi size öğreten bir peygamber gönderdik. 
(Bakara, 2/151)

Ey peygamber! Biz seni bir şahit (örnek), bir müjdeleyici, bir uyarıcı, Allah'ın izniyle kendi yoluna çağırn bir davetçi ve ışık saçan bir kandil olarak gönderdik. 
(Ahzap, 33/45,46)

O gün zalim kişi (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir; Keşke ben de Peygamber'le beraber bir yol tutsaydım.
(Furkan, 25/27)

Kim, kendisine doğru yol apaçık belli olduktan sonra Peygamber'e karşı çıkar, mü'minlerin yolundan başkasına uyarsa, biz onu döndüğü yola çevirir ve (neticede) cehenneme sokarız. Orası varılacak ne kötü bir yerdir.
(Nisa, 4/115)

Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere davet ettiğinde, Allah ve Resulü'nün çağrısına uyun!
(Enfal, 8/24)

Kim Allah'a ve Peygamber'e itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, (özü sözü bir olan) sıddıklarla, şehitlerle ve iyi işler yapanlarla birliktedirler. Ne güzel arkadaştır onlar.
(Nisa, 4/69)

Resulüm de ki; 'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
(Al-i İmran, 3/31)

Muhammed, sizden hiç kimsenin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, herşeyi hakkıyla bilendir.
(Ahzap, 33/40)

(Ey Resulüm!) Sen şu Kur'an'dan önce hiçbir kitap okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı batıl peşinde koşanlar elbetteki şüpheye düşeceklerdi. (Ankebut, 29/48)

(Ey Resulüm!) Biz senin (daralan) gönlünü ferahlatmadık mı? Ağırlığı sırtını çatırdatan yükünü kaldırmadık mı? Senin şanını yüceltmedik mi?
(İnşirah, 94/1-4)




22.9.14

Hz. Peygamber ve İnsan Onuru (Kartelalar - 6)

- Onur, can ve mal gibi dokunulmazdır. -
Müslüman kardeşini küçük görmesi kişiye kötülük olarak yeter. Her Müslüman’ın kanı, malı ve onuru diğer Müslüman’a haram (dokunulmaz)dır. (Müslim, Birr,32.)

- Mü’min, kardeşinin onurunu da korumalıdır. -
Her kim bir Müslüman’ın saygınlığının kaybolacağı, onurunun zayıflayacağı bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini arzu ettiği yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslüman’a onurunun zayıflayacağı ve saygınlığının yitirileceği bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini arzu ettiği bir yerde yardım eder. (Ebu Davut, Edep,36.)

- Onur konusunda helalleşmek gerek -
Mal ve onur konusunda kardeşinde herhangi br hakkı bulunup da bu dünyada onunla helalleşen kişiye Allah rahmet etsin. Çünkü kıyamette ne dinar ne de dirhem bulunur. Eğer o kimsenin iyilikleri varsa onlar haksızlık edilen kimseye verilir. Şayet sevapları yoksa haksızlık yapılan kimsenin günahları buna verilir. (Tirmizi, Sıfa)tü'l-Kıyâme,2)

- Kardeşinin anurunu korumak, kişiyi cehennemden korur -
Kim Müslüman kardeşinin onurunu savunursa Allah da kıyamet gününde onun yüzünden cehennem ateşini savar. (Tirmizi, Birr ve Sıla, 20)

- Birinin onuruna ilişmek, en büyük günahlardandır. -
Kişinin haksız yere bir Müslüman’ın onuruna dil uzatması, en büyük günahlardandır. (Ebu Davut, Edep,35.)

- İmkanı olduğu halde borcunu ödemeyenin, onur dokunulmazlığı kalkar. -
 Borcunu geciktiren varlıklı kimse, onurunu çiğnetmeye ve cezalanmaya müstahak olur (Ebu Davut,Kada’ (Akdiyye), 29. )

- Onur uğruna yapılanlar sadakadır. -
   Mü’minin onurunu korumak amacıyla yaptıkları, kendisi için sadakadır 
(Tayalisi,Müsned,1,237. )

- Şüpheli şeylerden sakınmak, dini ve onuru korur -
Helal belli, haram da bellidir. İkisi arasında bir takım şüpheli şeyler vardır ki, insanların çoğu bunları bilmezler. Her kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve onurunu tertemiz tutmuş olur. (Buhari,İman,39)

- Onur kırmak haramdır. -
 Usame b.Şerik şöyle demiştir: Bedevilerin Peygamber (s.a.v.) e: “ Şu işi yapmakta bize bir günah var mıdır? Falan şeyde bize bir günah var mıdır?” diyerek soru sormalarına şahit oldum. Peygamber (s.a.v.) onlara şöyle buyurdu: “Ey Allah’ın kulları! Allah sorduğunuz şeyleri işleyenlerden günahı kaldırmıştır. Ancak (din) kardeşinin onurundan bir şey kırpan kimse bu hükmün dışındadır. İşte günah olan budur (İbn Mace, Tıb,1. )

- Gıybet ederek insan onurunu zedelemenin cezası büyüktür -
Rabbim (c.c.) beni Miraca çıkarttığında bakırdan tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan bir topluluk gördüm ve "Bunlar kim ey Cirîl?" diye sordum. O: "Onlar (gıtbet ederek) insanların etlerini yiyen ve onların onurlarına ilişenlerdir" buyurdu. (Ahmet b. Hanbel, 3.224)

- Onurlu olmak, mü'minin en önemli özelliğidir -
Mü'min onurlu ve kerem sahibidir. (Ebu Davud, Edeb, 5)

- Dilenmek, onur kırıcı, vermek ise onur vericidir. -
Veren el, alan elden üstündür. Öncelikle geçimini sağlamakla yükümlü olduğun ailenin ihtiyaçlarını karşıla. Sadakanın en iyisi (kişinin karnı tok, sırtı pek iken karşılıksız) verdiğidir. Allah çirkin işlerden uzak durmak isteyeni saygın/iffetli kılar; dilenmekten uzak durmak isteyeni de başkasına muhtaç etmez. (Buhari, Zekat, 18; Müslim, Zekat, 95)

- Mü’min’in onuru, kutsaldır. -
Abdullah b. Amr, Resulullah (s.a.v.)'i tavaf ederken gördüğünü ve şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “ (Ey Kabe!) Ne kadar hoşsun, kokun ne kadar da güzel! Şânın hürmetin ne kadar da yüce! Ama canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah nezdinde müminin hürmeti (dokunulmazlığı), senin hürmetinden daha büyüktür.” ( İbni Mace, Fiten, 2. )

- Onur insanın özündedir -
İnsanlar tıpkı altın ve gümüş madenleri gibidir. Cahiliyede iyi olanlar, anlayışlı olduklarında İslâm'dan sonra da iyidir. (Müslim, Birr ve Sıla, 160 )

- Her insan onurlu doğar -
Her doğan, fıtrat üzerine doğar; sonra anası ile babası onu ya Yahudi ya Hıristiyan yahut Mecusi yaparlar. (Buhari, Cenaiz,92)

- Onur, babalarla değil, takva iledir -
Allah, câhiliye gururunu ve atalarla övünme âdetini ortadan kaldırmıştır. 'Takva sahibi mümin' ve 'bedbaht günahkâr'(ayrımı vardır). İnsanlar Âdem'in çocuklarıdır, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. (Tirmizi, Menakıb, 74)

- Onurlu kişi, insanlara azap etmez. -
Kıyamet günü en çetin azap görecek kimseler, dünyada insanlara en çok işkence edenlerdir.” ( İbn Hanbel, IV,90. )

- Zalime hakkı haykırmak, onurun gereğidir. -
En erdemli cihat, zalim yöneticinin karşısında hakkı dile getirmektir. (Ebu Davud, Melahim,17)

- Onurlu kişi, değerleri uğruna canını dahi verir. -
Kim malını korurken öldürülürse şehittir, kim dini uğruna öldürülürse şehittir, kim uğruna öldürülürse şehittir. Kim ailesi uğruna öldürülürse o da şehittir.” (Tirmizi, Diyât,21. )

- Onurlunun yemeği, elinin emeğidir. -
Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yememiştir. (Buhari, Büyû',15)

- Onur, mal çokluğunda değil, gönül tokluğundadır. -
Zenginlik mal çokluğu değildir; asıl zenginlik gönül tokluğudur” (Buhari, Rikak, 15. )

- Ölmüşlerin onuru da korunmalıdır. -
Ölülerinizin iyiliklerini anın, kötülüklerini dillendirmekten kaçının.”(Ebu Davut,Edep,42; Tirmizi, Cenâiz.)

- İnsanın dirisi de, ölüsü de saygındır. -
Allah Resulü(s.a.v.)'inn yanından bir cenaze geçmişti, (hürmeten) hemen ayağa kalktı. Kendisine “O bir Yahudi'dir” denilince, Allah Resulü (s.a.v.): “ O da bir can değil mi?” buyurdu.” (Müslim,Cenaiz,81: Buhari, Cenaiz,49. )

- Onurlu yaratılan insan, kendi onurunu kaybetmemelidir. -
Birgün Resulullah (s.a.v.) hutbesinde şöyle buyurdu: “Bakınız! Rabbim, bana öğrettiklerinden bilmediklerinizi bugün size öğretmemi emretti ve buyurdu ki: “ Bir kula verdiğim her mal helaldır. Ben kullarımın hepsini hanîf olarak (tertemiz bir fıtrat üzerine) yarattım. Ama şeytanlar onlara gelerek kendilerini bu dinlerinden alıp götürdüler. Benim kendilerine helal kıldıklarımı, onlara yasakladılar…” (Müslim, Cennet, 63. )

- Mü'min, onurunu koruyandır -
"Mü'minin kendisini küçük düşürmesi uygun değildir." Ashâb: "O kendini nasıl küçük düşürür?" diye sordular. Resulûllah (s.a.v.) : "Kendini altından kalkamayacağı sıkıntılı işlere sokar." buyurdu. (Tirmizi, Fiten,67)

- Onurlu olmak, hayâlı olmaktır -
İnsanların ilk peygamberlikten beri duyageldikleri sözlerden biri: 'Utanmazsan dilediğini yap!' sözüdür. (Buhari,Ehadisü'l-Enbiya,54)

- Müslüman, daima onurlu davranmalıdır. -
Birbirinize buğz etmeyin! Birbirinize haset etmeyin! Ve birbirinize sırt çevirmeyin! Ey Allah'ın kulları kardeş olun! (Müslim, Birr,23)

- Onur, kalptedir ve kardeşliği gerektirir -
Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu küçük görmez. Sonra üç defa kalbine işaret ederek "Takva buradadır" buyurdu. (Müslim, Birr, 32.)

- Onur, görünüşte değil, gönüldedir -
Allah sizin görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz; lakin kalplerinize ve amellerinize bakar. (Müslim, Birr,34)

- Küs durmak, Müslüman onuruyla bağdaşmaz. -
Bir Müslüman’a kardeşine üç geceden fazla küsmesi helâl değildir. Birbirleriyle karşılaşırlar, o yüz çevirir; bu da yüz çevirir. Bunların en hayırlısı, ilk selâm verendir.” (Müslim, Birr, 25.)

- Onuru zedeleyici tartışmalar ve şakalaşmalar yasaklanmıştır. -
Kardeşinle (düşmanlığa varan) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme. (Tirmizi, Birr, 58.)

- Bir toplantıda konuşulanların korunması, onurun korunması demektir. -
Sohbet meclislerinde konuşulan (özel) sözler birer emanettir. (Ebu Davud, Edeb,32)

- Gıybet ve iftira, onur kırıcı olumsuz davranışlardandır. -
Resulullah (sav) ashabına: “Gıybet nedir bilir misiniz?” diye sordu. Onlar: “Allah ve Resulü daha iyi bilir” dediler. Bunun üzerine Peygamber (sav): “ Kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle anmandır!” buyurdu. “Ya kardeşimde o söylediğim durum varsa ne dersin? “ sorusuna ise, “ Söylediğin şey eğer onda varsa gıybet etmişsindir. Şayet onda yoksa ona iftira etmiş olursun.” Cevabını verdi”. (Müslim, Birr, 70; Tirmizi, Birr, 23. )

- Birisini taklit etmek, onur kırıcı olumsuz davranışlardandır.
Karşılığında bana dünyayı verseler bile kimsenin taklidini yapmak istemem. (Tirmizi, Sıfatu’l-Kıyame, 51. )

- Zan, onuru zedeleyebilir -
Zandan sakının! Çünkü zan, sözün en yalanıdır. (Müslim, Birr, 28)

- Zulüm, en büyük onursuzluktur -
Resulûllah'ın (s.a.v.)'ın naklettiğine göre Yüce Allah şöyle buyurur: Ben zulmü kendime ve kullarııma haram kıldım. O hâlde siz de birbirinize zulmetmeyin. (Müslim, Birr, 55)

- Düşman karşısında onurlu olunmalıdır -
Resulûllah(s.a.v.) orduya bir komutan tayin ettiğinde ona özel olarak ve beraberindeki Müslümanlara Allah'a karşı takvalı olmalarını söyler ve şu hayırları tavsiye ederdi: Allah'ın adıyla ve Allah yolunda savaşın. Allah'ı inkâr edenlerle savaşın. Savaşın fakat hainlik yapmayın, zulmetmeyin, öldürdüğünüz kimselerin organlarını kesmeyin ve çocukları öldürmeyin! (Tirmizi, Diyât, 14)

- Tedbir, takva ve güzel ahlâk, onurluluktandır -
Tedbir gibi bir akıl, nefsi (şüpheli şeylerden) alıkoymak gibi bir vera, huy güzelliği gibi bir şeref yoktur. (İbn Mace, Zühd, 24)

- Onur, adaletli olmayı gerektirir. -
Sizden önceki ümmetleri ancak şu helak etmiştir: İçlerinde şerefli biri hırsızlık yaptığında onu cezasız bırakırlar, fakat zayıf kimseler aynı şeyi çaldığı zaman onlara ceza verirlerdi. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fatıma da hırsızlık etse, onu cezasız bırakmazdım. ( Buhari, Ehadisu’ı-Enbiya, 54. Buhari, Hudud, 12. Müslim, Hudud, 8. )

- Anne Babaya sövmek, onursuzluktur. -

Bir kimsenin ebeveynine sövmesi büyük günahlardandır. Ashap: “ Ya Resulellah! Hiç insan ebeveynine söver mi?” dediler. Resulullah (s.a.v.): “Evet, kişi bir adamın babasına söver; o da onun babasına söver. (Adamın) anasına söver; o da onun anasına söver.” (Müslim, İman, 146. )



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...