31.7.11

ASP.NET de TextBox Kontrolüne Sadece Tamsayı(İnteger) Girme

ASP.NET de TextBox kontrolüne sadece tamsayı(İnteger) kabul etmek istiyorsanız aşağıdaki gibi bir validation kullanmalısınız:


<asp:TextBox ID="TextBox1" runat="server" ValidationGroup="check"></asp:TextBox>
<asp:RegularExpressionValidator ID="RegularExpressionValidator1" runat="server" ControlToValidate="TextBox1" ErrorMessage="Lütfen sadece rakam girin" ValidationExpression="^\d+$" ValidationGroup="check">
</asp:RegularExpressionValidator>

Ramazan Ayının Fazileti

İmam Gazali'nin Kalplerin Keşfi adlı eserinin Mübarek Ramazan Ayının Fazileti başlıklı bölümünü düzyazı ve video olarak paylaşıyorum.. 









Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki: 

«— Ey Mü'minler; Sizden öncekilere oldugu gibi, size de günahlardan korunasiniz diye, oruç tutmak farz kilinmistir.» 

(Bakara - 183) 

Said Ibni Cübeyr buyurdu: «Bizden önceki ümmetlerin orucu, yatsidan bir sonraki günün aksamina kadar sürerdi. Islâm'in iik günlerinde oldugu gibi.» 

Bir gurup âlim bu bahisde der ki: «Oruç, hiristiyanlar üzerine de farz kilinmisti. Ramazanin bazen cok sicak günlere, bazen de cok soguk günlere rastlamasi yolculuklar sirasinda ve hayatlarinin diger bir kisim safhalarinda onlara zor geliyordu. 

Bunun için ileri gelenleri, orucu yaz ile kis arasi bir dönemde tutmak üzere görüs birligine vardilar ve ilkbaharda oruç tutmayi kararlastirdilar. Getirdikleri bu kolayliga karsilik oruca ongun daha ilâve ettiler. 

Bir süre sonra kirallari hastalandi ve eger iyilesirse oruçlarina bir hafta daha ekleyecegini Allah'a adadi. Iyilesmesi üzerine oruca bir hafta daha ekledi.
Bu kiral ölüp yerine baskasi geçince yeni Kiral «Orucu elli güne çikarin» diye emir verdi. Daha sonra hayvanlarini toplu halde Öldüren bulasici bir hastalik afati ile karsilasmalari üzerine kiralari «Oruç süresini attirin» diye emir çikardi. Bunun üzerine on besten ve on gün sondan olmak üzere oruç müddetine yirmi gün daha eklediler.» 

Ileri sürüldügüne göre, her ümmete Ramazan Orucu tutmak farz kilindi. Fakat zamanla kendileri bu farzi yerine getirmekten kaçindilar. 

Bagavi'nin ileri sürdügüne göre. «Ramazan» kelime olarak «Remza» kökünden türemis bir isimdir ve kizgin tas mânâsina gelir. Cünki araplar siddetli sicak günlerde orüc tutarlardi. Aylara isim verdikleri zaman, oruç ayi siddetli sicaklara rastladigi için, adi «Ramazan» kondu. 

Baska bir görüse göre de, yakici mânasina gelen Ramazan bu ayin günâhlari eritmeye vesile olmasi yüzünden oruç ayina isim olarak takildi. 

Ramazan Orucu, Hicret'in ikinci yilinda farz kilindi. Kesin bir Isîâmî vecibe oldugu apaçik bulundugu için farz oldugunu inkâr eden kâfir olur. Ramazanin faziletini belirten hadisler çoktur. 

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: 

«— Ramazanin iik gecesi girince, bir ay boyunca bir tanesi bile kapanmamak üzere, bütün cennet kapilari açilir ve Allah'in emri uyarinca söyle seslenilir, 

«Ey hayir arayicisi, gel! Ey kötülükte ileri giden, kendine gel! Günahlarinin afvedilmesini dileyen yok mu ki, günâhlari afvedile! Bir istegi olan yok mu ki, dilegi yerine getirile! Tevbe eden yok mu ki, tevbesi kabûl oluna!
Bu davet, tanyeri agarana kadar devam eder. Allah her bayram gecesi bir milyon kisiyi cehennemden âzâd eder.» 

Selman-i Fârisî buyurur ki; «Saban Ay/nin son günü Peygamber imiz bize hitab ederek söyle buyurdu : 

«— Ey insanlar! Sizi büyük bir ay gölgesi altina almak üzeredir. Içinde bin aydan hayirli olan Kadir Gecesi vardir. Allah, o ay içinde oruç tutmayi farz ve gecelerini ibadetle geçirmeyi nafile kilmistir. 

Kim bu ayda bir hayir islerse baska zamanda bir farzi yerine getiren gibidir. Bu ayda bir farzi yerine getirirse baska zamanlarda yetmis farz yerine getiren gibidir. 

Bu ay sabir ayidir. Sabrin mükafati ise cennettir. Bu ay yardim ayidir, içinde mü'minin rizkinin arttigi bir aydir. Kim bu ayda bir oruçluya iftar ettirirse, bîr köle azad etmis gibi sevab kazanir ve günahlari bagislanir.» 

Seîmân-i Farisî buyurur ki: «Bu sirada. «Yâ Rasûlallah, hepimizin oruçluyu iftar ettirmeye varligi yetmez.» dedik. Peygamber 'imiz sözlerine söyle devam buyurdu : 

«— Allah, o sevabi, oruçluyu bir yudum süt, bir içim su ve bir hurma ile iftar ettirene de verir. Kim oruçlunun karnini doyurursa bu onun günahlarinin bagislanmasini saglar, Allâh ona benim Havz'imdan bir kere içirir de artik hiç susamaz olur. Ayrica oruçlunun mükâfatindan hiç bir sey eksilmeksizin onunki kadar sevab kazanir. 

Bu ayin basi rahmet, ortasi bagis ve sonu cehennemden kurtulustur. 

Kim bu ayda kölesinin isini hafifletirse Allah onu cehennemden azad eder.
Bu ay içinde dört seyi çokça yapin. Ikisi ile Rabb'imizin rizasini kazanirsiniz. Diger ikisi de sizin için kaçinilmaz ve ihmat edilmez ihtiyaçlardir. 

Rabb'inizin hosnutlugunu kazandiran iki sey, Allâh'dan baska ilâh olmadigina sahadet etmek ve O'na istigfar etmektir. Sizin için kaçinilmaz ve ihmal edilmez olan diger iki sey de, Rabb'inizden cennet istemeniz ve sizi cehennemden korumasini diiemenizdir.» 

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki: 

"Kim inanarak ve önemini anlayarak Ramazan Orucunu tutarsa, geçmis ve gelecek bütün günâhlari afvedilir." 

«— Ulu Allah «insanoglunun oruç haric, her ameli kendisi içindir. O sirf benim içindir ve mükâfatini da yalniz ben veririm» diye buyuruyor. Ulu Allah'in kendisine izafe ettigi bir ibadet için baska bir sey söylemeye lüzum yoktur.» 

«— Ümmetime, Ramazan Ayi'nda, daha önceki ümmetlere verilmeyen bes özellik verilmistir: 

1 — Allâh Kati'nda oruçlunun agiz kokusu, miskten daha hostur. 

2 — Iftar anina kadar melekler onlar için istigfar eder. 

3 — O ayda seytanlarin elebaslari tutuklanir. 

4 — Ulu Allah her gün «Salih kullarimin kötülük ve sikintidan kurtulmalari yakindir» buyurarak her gün cenneti süsler, 

5 — O ayin son gecesinde günâhlari afvedilir.» 

Sahâbiler «Yâ Rasülallah o gece Kadir Gecesi midir» diye sordular. Peygamber 'imiz onlara su cevabi verdi, «Hayir. Fakat her iyi amel isleyenin ameli bitince, mükâfati verilir.»

Javascript Saat Kodu

Aşağıdaki saatli takvimi sitenize eklemek için aşağıdaki kodları sitenizde kullanabilirsiniz.




<embed src="http://img515.imageshack.us/img515/1949/saatfh0.swf" pluginspage="http://www.macromedia.com/go/getflashplayer" type="application/x-shockwave-flash" name="obj1" width="160" height="160"></embed><noscript><a href="http://www.venus.gen.tr/ekle/">Sitene Ekle</a></noscript>

28.7.11

Ay'ın Aynı Yüzü ve Dünya

Ay'ın sürekli aynı yüzünü görüyor olmamız beni şaşırtan ve düşündüren enteresan bir gök olayı.

'Bunda şaşıracak ne var' demeye herhalde kimsenin hakkı yoktur. Gel gör ki insanlar içinde buna şaşıran sayısı da azdır.

Kainat kitabının bir sayfasını da bu gök olayı oluşturuyor olsa gerek.

Dünya Güneş'in etrafında dönerken kendi etrafında da dönüyor ve böylece sürekli olarak dünyanın farklı yerleri Güneş'le yüz yüze geliyor. Peki ama, Dünya Güneş'e sürekli farklı bir yüzüyle bakarken Ay neden hep aynı yüzüyle Dünya'ya bakıyor. Bunun hikmeti nedir?

Eğer Dünya da Ay gibi davransaydı ve etrafında dönüp durduğu gök cismine hep aynı yüzüyle baksaydı, mevsimler, iklim kuşakları, yağışlar, kısacası atmosfer ile alakalı herşey alt üst olurdu. Dünyanın yarısı sürekli karanlık, yarısı da sürekli aydınlık olurdu. Sıcaklık farklılıkları artardı. Acaba bu durumda dünya tarımı nasıl olurdu? Herhalde karanlık kısımda bir yeşil ot bile yetişemezdi. Ya da tarım diye bir şey olur muydu? Bu durumda dünyadaki su döngüsü, karbon döngüsü ve azot döngüsü nasıl olurdu, yer altı kaynakları nasıl bir şekil alırdı? Dünya ekonomisi bu coğrafi şartlar altında nasıl şekillenirdi? Dünyanın demografik yapısı nasıl şekillenirdi, yani nüfus küreye nasıl dağılırdı? 

Üzerine uzun uzun düşünülebilecek, yazılar yazılabilecek, çokça ibret  alınabilecek bir konu..

Bizlere bu kainatın ve dünyamızın nasıl hassas dengeler üzerine kurulduğunu gösteren belki milyonlarca örnekten bir tanesi, ancak her an karşımızda duran bir örnek. Her 29 günde bir dolunayla parlayan bir işaret. Hakkı arayanlara yol gösterici bir kandil. Hakikati yansıtan bir ayna, bir ibret, bir işaret, bir ayet. 

Evet, işte böyle hassas dengeler üzerinde, onlardan faydalanarak yaşayıp gidiyoruz. Tüm bu dengelerin ise bize gösterdiği tek bir hakikat var, o da bu derece hassas dengeyi muhakkak bir kuranın olması gerektiği gerçeği. Düşünsenize, bir süper markete gittiniz ve sıra sıra reyonlarda muntazaman dizili çeşit çeşit ürünleri gördünüz, o anda birisi gelip size 'bunlar kendiliğinden ve kendi insiyatifleriyle bu dizilişi aldılar, bunlar burada rastgele bulunuyor' dese o kişi hakkında ne düşünürsünüz? Ya gerçeği bilerek saptırıyordur, ya da delidir. Üzerinde yaşadığımız gezengen ve içinde bulunduğumuz kainat ise marketteki düzenden çok daha büyük ve  büyüleyici düzenleri ihtiva etmekte, bünyesinde bulundurmakta. O halde muhakkak ki bu düzeni buraya koyan bir düzen koyucu var. Muhakkak ki bir düzenleyici var. Muhakkak ki dengeleri gözeten bir yaratıcı var. Muhakkak ki Allah var.

Üstelik bu düzen koyucunun işinde ortağı olmadığı da açık. Eğer bir ortağı olsaydı düzende bir bozukluk olmaz mıydı, herhangi bir zamanda bir yerinde bir aksaklık meydana gelmez miydi? Elbette o zaman düzen bu denli kusursuz olmazdı. Böyle tıkır tıkır işlemezdi, dağılır giderdi. Şu aciz gözlerimizle kafamızı kaldırıp; üzerimizde parlayıp duran gökyüzüne baksak, ve hatta teleskoplarla baksak, ve hatta en gelişmiş teleskoplarla, milyon dolarlık, milyar dolarlık teleskoplarla baksak, önümüzde tüm güzelliğini sergileyen gökyüzünde hiçbir eksiklik bulamayız. Demek ki bu düzeni koyan tek, bir, ve işinde ortağı yok.

Ay'ın üzerinde gözüken kraterlerden, büyük çaplı çukurlardan da çokça çıkarılacak şeyler var, çokça ibretler var. Allah nasip ederse onlar hakkında da   kendi küçük çapımda derinlemesine düşünmek ve ilerleyen günlerde bir şeyler yazmak istiyorum..



26.7.11

İnsanlığın Somali Sınavı


Somali’de son 60 yılın en ağır kuraklığı yaşanıyor!
1991 yılından bu yana merkezî hükümetin olmadığı ve iç savaşın sürdüğü Somali, son 60 yılın en ciddi kuraklığını yaşıyor. Kuraklık ve artan gıda fiyatları Afrika’nın doğu bölümünde yer alan Somali, Etiyopya, Kenya ve Cibuti’de 10 milyon kişiyi acil gıda yardımına muhtaç hâle getirmiş durumda. Kuraklığın en ağır şekilde hissedildiği ülke ise Somali.
Acil yardım çağrısı: Açlıktan ölümler başladı!
Somali’de 20 yıldır devam eden iç çatışmalar nedeniyle zaten zor durumda olan halk, şimdi de kuraklığın sebep olduğu bir insanlık kriziyle mücadele ediyor. Açlıktan ölme tehlikesi ile karşı karşıya olan Somalililer, ülkenin güneyinden başkent Mogadişu’ya ve Kenya’ya göç ediyor. 380 bin nüfusu ile dünyanın en büyük mülteci kampı olan Kenya Dadaab Kampı’na her gün binlerce Somalili akın ediyor.
Kuraklıktan kaçan bir grup Somalili de altyapının çöktüğü ve çatışmaların devam ettiği başkent Mogadişu’ya sığınıyor. Hükümet yetkilileri ise ellerinde mülteciler için yeterli gıdanın olmadığını belirtiyor. Göçebe bir yaşam süren halkın hayvanları da otlaklar kuruduğu için telef olmaya başlamış durumda.
Öncelikli amacı insani krizler yaşanan bölgelere yardım etmek olan İHH İnsani Yardım Vakfı, Somali’ye acil gıda yardımında bulunuyor. Somali ve Kenya’nın Dadaab bölgesine ilk etapta 100 bin dolarlık gıda yardımı ulaştıracak olan İHH, Ramazan ayında da Somalili kardeşlerimize destek olmaya devam edecek ve hayırseverlerin zekât ve sadakalarını bölgedeki ihtiyaç sahiplerine iletecek.
Açlıktan ölümlerin başladığı Somali acil yardım bekliyor!


Daha Fazla Bilgi İçin Tıklayın:






25.7.11

İlimden mi İmandan Mı Bu Hal?

İslam barış ve esenlik dinidir. Müslüman olsun olmasın tüm insanları yeryüzünde kargaşa çıkartmadıkları sürece yaşatmayı hedefler. Müslümanları yaşatmayı hedefler ki; Allah'a daha fazla kulluk etsinler ve kendilerini kurtarabilsinler, müslüman olmayanları da yaşatmayı hedefler ki; bir gün hidayete erip müslüman olsunlar ve kendilerini ve kendilerinin soyundan gelecek evlatlarını cehennemden kurtarsınlar, hem bu dünyaları hem de ahiretleri mamur olsun.

Merhametlilerin merhametlisi peygamberimiz Allah'ın dini islamı yaymak için Taif şehrine gittiğinde ve orada hakkı ve doğruyu insanlara tebliğ ettiğinde, anlattığında, hak etmediği bir muamele ve zulümle karşılaştı. Hakarete uğradı, taşlandı. Ancak tüm bunlara rağmen Taif halkına kin gütmedi, eline güç geçtiğinde ve Taif'e muzaffer ordusuyla girdiğinde; Taif halkına eziyet etmedi, haksızlık etmedi. Şefkat ve merhametin ete kemiğe büründüğü şahsında böyle bir şey düşünülemezdi zaten. Peygamberimiz Taif'den taşlanmış, hakarete uğramış bir şekilde çıkarken melek geliyor ve ona dilerse Taif halkı üzerine Allah'ın gazabının indirileceğini söylüyor. Aman yarabbi.

O merhamet peygamberi, yol gösterici, hidayet rehberi, şefkatlilerin en şefkatlisi, kendisini peygamberlikle görevlendiren Allah'ına, kendisine bilmediğini öğreten Allah'ına, kendisi okuma yazma dahi bilmezken kendisine şimdiye kadar hiçbir insan kaleminin yazmadığı ilmi veren Allah'ına şöyle dua etti:

“Al­lâh’ım! Kuv­ve­ti­min za­afa uğ­ra­dı­ğı­nı, çâ­re­siz­li­ği­mi, halk na­za­rın­da hor ve ha­kîr gö­rül­me­mi Sa­na arz edi­yo­rum.
Ey mer­ha­met­li­le­rin en mer­ha­met­li­si! Eğer ba­na kar­şı ga­zap­lı de­ğil­sen, çek­ti­ğim mih­net ve be­lâ­la­ra al­dır­mam!
İlâ­hî! Sen kav­mi­me hi­dâ­yet ver; on­lar bil­mi­yor­lar.
İlâ­hî! Sen râ­zı olun­ca­ya ka­dar iş­te af­fı­nı di­li­yo­rum…” di­ye ni­yaz­da bu­lun­du. (İbn-i Hi­şâm, II, 29-30; Hey­se­mî, VI, 35; Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 7)

Bizlerden birisine en ufak bir zarar dokunduğunda hemen sebep olan kişi ya da kişiler için kötü düşünürüz, onun başına türlü musibetlerin gelmesini temenni ederiz. Ne kadar da cahiliz. O musibetler gelse, hatta bizim hayal ettiklerimizin kat kat fazlası dahi gelse, bundan bizim yararımız ne olacak? Nasıl bir fayda elde edeceğiz? Başkasının başına gelen belanın bize ne bir faydası olur, ne de bir yararı dokunur. O halde bu bencillik neden? Neden Allah'ın rahmeti sadece bizim üzerimize olsun diyoruz da başkası için kötülük ve bela murad ediyoruz. Yoksa Allah'ın hazinelerinin, rahmetinin ve bereketinin sonsuz olduğuna inanmıyor musun? Onların biteceğini mi düşünüyorsun? Onların herkese birden yetmeyeceği fikrinde misin? Haşa, Allah'ın hazineleri, mülkü, nimetleri, rahmeti ve bereketi sonsuzdur, tükenmez. O halde bu bencillik niye, ey Nefs, bu bencillik niye? Yoksa inancında bir eksiklik mi var? Yoksa kalbinde daha yerine oturmamış taşlar mı var? Sen kendini beğenip dururken sende fark edemediğin bir kusur mu var? İmanın mı eksik?

Belki de ilminde eksiklik var. Belki de başına gelen bela ve musibetin senin günahlarına kefaret olacağını, karşılık olacağını bilmiyorsun. Eğer öyleyse bil ki şu dünyada başına gelen bela, musibet, eziyet, eza ve cefa senin için altından, elmastan, son model arabadan ve lüks malikaneden daha hayırlıdır, daha güzeldir, daha faydalıdır.  Başına gelen ve hoşlanmadığın olay senin günahına kefaret olur, seni temiziler. Bir de bunun hikmetini kavrayıp güzel bir sabırla sabredersen bu halin senin yükselmene vesile olur. Allah indinde, Allah katında değerin artar, bunun doğal sonucu olarak; Allah'ın yarattıkları arasında da değerin artar. Ey nefs, zaten sen hep şan, şeref ve yüksek derece isteyip durmuyor musun? İnsanlar içinde müstesna bir konumun hayaliyle hareket etmiyor musun? Bu amaçla türlü hallere girmiyor musun? O halde aklını çalıştır, sabır aracını iyi kullan. Allah katında değerin artarsa, şan ve şerefin olursa, güzel bir makamın olursa, şu değersiz dünya makamlarının, ünvanlarının ve şöhretinin ne önemi kalır ki? Sonsuzun yanında hiçin ne kıymeti vardır ki? Şu dünyada karşılaşılan bela ve musibet islam üzerine olan insan için bir rahmet olmasaydı bunca peygamber bunca sıkıntıya düçar olur muydu? Tüm bela ve musibetler inananlar için yükselmenin vesilesi olmuştur. Bir olay varsa mutlaka bunun bir sebebi olmalı,  mutlaka bu olaya vesile olan bir şey olmalı. Yükselmenin vesilesi de bela ve musibet olmuştur. Keza nimete şükür de yükselmenin vesilesidir. Bela ve musibetin Allah'tan geldiğine tam bir inançla inanıp, iman edip, bunun da bir nimet olduğu idrakına varmak, arkasından bu nimete şükretmek Allah'ın dilemesiyle yükselmeler üstü bir yükselmeye vesile olacaktır.

20.7.11

ASP.NET Türkçe Karakter Sorunu ve Çözümleri

Bugün üzerinde çalıştığım bir ASP.NET projesinde karşılaştığım Türkçe karakter sorunundan ve çözümünden burada bahsetmek istiyorum.

Bu sorun oluştuğunda ı'ları ş'leri İ'leri ç'leri garip şekillerde görürüz. Sık karşılaşılan bir problem.

Türkçe karakter sorunu çeşitli nedenlerden kaynaklanabiliyor, neden kaynaklandığı değil nasıl çözüldüğü üzerinde durmak daha akıllıca.

Çözüm:

1) web.config dosyamızı açıyoruz.


2) web.config dosyamız içinde <system.web>    </system.web> tagları arasındaki alana geliyoruz.


3) Burada uygun bir boşluğa
  <globalization requestEncoding="iso-8859-9" responseEncoding="iso-8859-9" culture="tr-TR" uiCulture="tr-TR" fileEncoding="iso-8859-9"/>

kodlarını yazıyoruz. Ben bu şekilde sorunumu çözdüm.


Not: Sorunumu aşağıdaki kodu aynı şekilde yazarak da çözdüm:

<globalization requestEncoding="windows-1254" responseEncoding="windows-1254" culture="tr-TR" uiCulture="tr" fileEncoding="windows-1254" />


18.7.11

Şike İddiaları ve İddaa Kumarı

Son günlerde futbol dünyası şike iddialarıyla çalkalanıyor. Yöneticisinden oyuncusuna birçok kişi göz altına alınıyor, tutuklanıyor, yargılanıyor. Adliyelerin önünde bir hengamedir, bir curcunadır gidiyor. Slogan atan taraftarı, saldırıya uğrayan basın mensubu, sürekli hastahaneye kaldırılan birileri vs.

Bu futbol sadece bir eğlence, altı üstü bir oyun. Bu kadarına da gerek var mı? Boş bir işle bu kadar da çok uğraşılır mı?

Ben zaten bu futbol dünyasında yaşanan bahis olaylarını, iddaa denen kumarı, insanların bunlara alıştırılmasını mide bulantısıyla izliyordum. Allah'ın yasakladığı kumarı nasıl da toplumda yayıyorlar, nasıl da sinsi bir yılan gibi milletin arasına sokuluyorlar, nasıl da o bayileri her mahallede açıyorlar, kumarı nasıl da normalleştiriyorlar? İşleri gerçekten çok zor.

Ben son zamanlarda futbol dünyasının yaşadığı sıkıntıları biraz da iddaa denen kumarı toplumda yaymalarına bağlıyorum. İddaa' denen kumardan futbol kulüpleri de pay alıyorlar. Oynanan her bir kupondan, isim hakkı adı altında kulüplere ödeme yapılıyor. İsim hakkının olduğunu düşünüyorsun, akıl ediyorsun, alıyorsun da Allah'ın senin üzerindeki hakkı hiç mi aklına gelmiyor?

Ben bu konuyu araştırdım, tartışılır bir tarafı da yok işin. Bahis kesinlikle ve kesinlikle haram, haram, haram. Oynayan da, oynatan da, oynanmasına müsaade eden de, oynanmasına ses çıkarmayan da, bundan gelen parayı alan da bu işten mesul. Hepsinin bu işte bir sorumluluğu var.

Her mahallede bir bahis bayiisi var. O kadar da yaygın bir illet. Ama nedense bir günden bir güne de; gittiğim camilerde vaaz veren hocaların "Ey cemaat, iddaa denen bir hastalık toplumu sarıyor, uyanık olun, kendiniz oynamayın, ailenize de oynatmayın!" dediğini hatırlamıyorum. Allah için; kumar oynamayın diyorlar ama iddaa oynamayın demiyorlar. Ne fark eder diyeceksiniz? Çok şey fark eder. Yarayı göstermek farklıdır, yaraya parmak basmak farklıdır. Adam bilmiyor ki onun kumar olduğunu, ya da şüphede, acaba kumar mı değil mi diye, ama gidip araştırmıyor ve oynuyor. Açık açık söyleyeceksin. İddaa haramdır arkadaş diyeceksin. Baksanıza iddaa'dan gelen paralardan beslenen futbolcu açıyor telefonu soruyor "Hocam şike caiz mi?" Adamcağız da transfer ücreti zannedip caiz diyor. Sorduğuna göre bilmiyor. Ya da şüphede. "Aman canım bunda bilmeyecek ne var" demeyin. Bilmiyor işte. Allah dilemedikçe kim neyi bilebilir ki?

Evet futbolcu arkadaşım, senin kazandığın paraya da kumar parası karışıyor, haberin olsun. Kumara alet oluyorsun, haberin olsun. Senin o anlının teriyle kazandığın paranın içinde haram para da var, haberin olsun. Alnımın teriyle kazanıyorum lafının süsüne kapılıp kendini kandırmayasın, hipodromlardaki atlar da yarışları alınlarının teriyle kazanıyorlar ama; nereden bileceksin, belki de sahiplerine her adımda lanet okuyorlar, kendilerini kumara alet ettikleri için. Allah o muhteşem, o asil hayvanları insanların emrine girecek, işini görecek şekilde yaratmış, insanlar onları Allah'a karşı gelme aracı olarak kullansın diye değil.

Bu konuda yazacaklarım henüz bitmedi, Allah ömür verirse devam edeceğim, gazetelerde ve çeşitli mecralarda iddaa tahmini yapan insanlardan, onların durumundan bahsedeceğim, onları nasıl bu işten vazgeçiririz'in yollarını yazılı olarak düşüneceğim. Bu konudaki bir tecrübemden bahsedeceğim..      


16.7.11

Beraat Kandili

Beraat kandili gelmiş, mübarek üç ayları ortalamışız. İnşallah bu bereketli zaman diliminden en güzel şekilde istifade etmeyi Allah bize nasip eder.. 


Beraat kandiliniz mübarek olsun, hayırlara vesile olsun.

10.7.11

Bir İnsanı Nasıl Tanırsın

Bir insanı tam olarak nasıl tanırsın? Onunla senelerini geçirerek mi?

Senelerini geçirmek belki tanımana yardımcı olabilir ama geçirdiğin senelerde insanı gerçekten tanıyabileceğin hadiseler yaşamamışsanız tanıdım diyemezsiniz.


'Bir adam Hz. Ömer (r.a.)'in yanında bir hususta şâhitlikte bulunmuştu. Ömer ibnü'l-Hattâb hazretleri ona,
' Ben seni tanımıyorum, seni tanıyan birini getir, dedi.
Orada bulunanlardan birisi,
' Ben onu tanıyorum, deyince Hz. ömer,
' Nasıl bilirsin? diye sordu. O da,
' Emin ve âdil bir adam olarak tanıyorum, cevabını verdi.
Hz. Ömer (r.a.) tekrar sordu:
' Gecesini gündüzünü bildiğin, yakın bir komşun mudur?
' Hayır, diye cevap verdi adam.
Hz. Ömer (r.a.) sormaya devam etti:
' İnsanın takvâsını ortaya koyan, muâmelesidir. Bu adam, alış'veriş yaptığın bir kimse midir?
Adam tekrar,
' Hayır, dedi.
Hz. Ömer (r.a.) bu defa;
' Bununla, insanın ahlâkının güzel veya çirkin olduğunu anlamaya imkân veren bir yolculuk yaptın mı? diye sordu.
Adam bu soruya da,
' Hayır, cevabını verince, Hz. Ömer (r.a.),
' Sen onu tanımıyorsun, dedi ve sonra da adama dönerek,
' Git, seni tanıyan birini getir, buyurdu.'


Yılları geçirmek, yemek içmek tanımaya yetmiyor demek ki. Tanımak için üç şeyden birini yapmak gerekiyor, ya onunla ticaret yapacaksın, ya yolculuk yapacaksın ya da komşuluk yapacaksın.

Etrafındakileri tanımak, kimin ne olduğunu bilip ona göre tedbir almak, ona göre davranmak, hayat denen ince sanatın icrasında usta bir şefin vazgeçmemesi gereken önemli bir enstrüman olsa gerek.

Unutmayalım, üç şey: Ticaret, yolculuk, komşuluk. Ticaret, yolculuk, komşuluk. Ticaret, yolculuk, komşuluk.

2.7.11

E-Devlet Uygulamaları

E-devlet uygulamaları günlük hayatımızda bazı şeyleri şimdiden değiştirdi. Gelecekte ise çok daha fazla şeyi değiştirecek. Devletler vatandaşlarına sağladıkları bazı hizmetleri artık internet üzerinden sağlamaya başladı. Bunda e-imza teknolojisindeki ve şifreleme bilimindeki gelişmelerin rolü büyük. Kimlik doğrulama işleminin sanal ortamda yapılabilmesi ile e-devlet uygulamalarının önü açıldı diyebiliriz.

Dünyada devletler e-devlet için gereken altyapı çalışmalarına ara vermeden devam etmektedir. Bu noktada gelişmiş ülkeler başı çekmektedir. Gelişmekte olan ülkeler ise onları takip etmektedir.

E-devlet gelecekte insanların günlük hayatının vazgeçilmez bir parçası olacak. Bu şimdiden çok net bir şekilde görülmektedir. Günümüzde bile örneğin bir ihalenin şartnamesime erişmek isteyen bir firma EKAP sistemini kullanarak kolayca şartnameye ulaşabilmektedir.[3] Ya da bir vatandaş vergi borcunu internet üzerinden sorgulatabilmektedir. İlerleyen dönemlerde daha pek çok devlet işinin elektronik ortama taşınacağını göreceğiz.

E-devlet uygulamalarının yaygınlaştırılmasında birinci olarak devlet kurum ve kuruluşlarını dönüştürerek süreci hızlandırabilir. İkinci olara vatandaşın bilinçlendirilmesi ve bu uygulamalara özendirilmesiyle e-devlet uygulamaları yaygınlaştırılabilir. Nasıl ki bankacılık uygulamalarında internet bankacılığını kullananlar daha az masraf ödüyorlarsa e- devlet uygulamalarında da e-devlet sistemlerini kullananlara çeşitli avantajlar sağlanmalıdır. Bu durumda e-devletin toplumda kullanımı artacaktır.

E-devlet uygulamaları genellikle hantal çalışan devlet organlarına dinamizm ve verimlilik getirecektir. Bu nedenle yaşadığımız bilgi çağında devletin bekası için e-devlet uygulamalarının yaygınlaştırılması elzemdir.

E-devlet uygulamalarının bir sonraki aşaması m-devlet, yani mobil devlet olarak gözükmektedir. E-devlet’in sağladığı imkanlar, internete bağlanabilen akıllı cep telefonları ile mobil olarak da kullanılabilecektir. Mobil uygulamaların gelişmesi e-devlet uygulamalarının kullanımını arttıracaktır.



Bilgilendirici Faydalı Bir Döküman:


http://www.bilgitoplumu.gov.tr/Documents/1/Yayinlar/050900_E-DevletProjeVeUygulamalari.pdf 

adresindeki dökümanın 9. sayfasından 22. sayfasına kadar e-devlet uygulamalarının neler olduğundan bahsedilmiş.

Ayrıca N. Hüseyin Kuran'ın "Türkiye İçin E-devlet Modeli" isimli kitabında da bu uygulamalardan bahsedilmiş.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...