25.11.14

Günlük Dualar (Kartelalar - 28)

Uykudan uyanıldığı zaman okunacak dua
Okunuşu: “Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerike leh, lehu’l- mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadîr.
Manası: “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur. Hamd O’na mahsustur. Her şeye kudreti yeten O’dur.”
tehlilini söylerse, hata ve günahları denizlerin köpükleri kadar çok da olsa bağışlanır.”
(İbnü’s-Sünni, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle, nr. 10.)

Abdest bozmaya girerken okunacak dua
Enes’ten (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) abdest bozmaya gireceği zaman şu duayı okurmuş;
Okunuşu: “Allâhümme inni e’ûzu bike mine’l-hubsi ve’l habâis”
Manası: “Allahım! şeytanların ve diğer pis şeylerin şerrinden sana sığınırım.”
(Buhârî, Sahîh nr. 142; Müslim, Sahîh, nr. 375.)

Abdest bozmadan dönerken yapılacak dua
Okunuşu: “Gufrâneke, elhamdü lillâhi’l-lezi ezhebe annî’l-ezâ ve âfânî”
Manası: “Allahım, senin mağfiretini diliyorum. Benden eziyeti gideren ve bana afiyet veren Allah’a hamd olsun.”
(Sünen Nesâî’nin ve İbn Mâce)

Abdestten sonra okunacak dua
Okunuşu: “Eşhedü en lâ ilâhe İllallâhu vahdehû lâ şerike leh, ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Rasûluhû.”
Manası: “Allah’tan başka ilâh olmadığına, O’nun ortağı bulunmadığına şâhitlik ederim. Yine Şâhitlik ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve elçisidir.”
(Müslim, Sahîh, nr. 234.)

Namazdan sonra okunacak dua
Okunuşu: “Allâhümme e’innî alâ zikrike ve şukrike ve hüsni ‘ibâdetike”
Manası: “Allahım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibâdet etmek için bana yardım et.”
(Ebû Dâvûd, Sünen, nr. 1522.)

Sabah-Akşam okunacak dua
Okunuşu: “Bismi’l-lahi’l-lezi lâ yedurru me’a ismihi şey’ün fi’l-ardi velâ fi’s-semâi ve hüve’s-semî’ü’l-alîm”
Manası: “(İsminin anılması) ile yerde ve gökte (bulunana belâ ve musibet cinsinden) hiçbir şeyin zarar veremediği Allah’ın ismi ile (korunuyorum). O (hem her sözü) işiticidir, (hem de her şeyi) bilicidir,
diyen kimseye ansızın bir musibet gelmez.”
(Ebû Dâvûd, Sünen, nr. 5088; Tirmizî, Sünen, nr. 3388.)

Musibetlerden korunmak için okunacak dua
Abbâs (r.a.) anlatıyor: Adamın biri Resûlullah’a (s.a.v.) gelerek, devamlı olarak başına bir takım bela ve musibetler geldiğinden şikâyet etti. Resûlullah (s.a.v.) ona şöyle dedi:
Sabah olduğu zaman şu duayı oku:
Okunuşu: “Bismi’l-lâhi ‘alâ nefsî ve ehlî ve mâlî”
Manası: “Nefsimi, ailemi ve malımı Allah’ın adıyla korurum.”
Adam bunları söyleyince üzerindeki bütün bela ve musibetler kalktı.
(İbnü’s-Sünni, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle, nr. 50)

Evden çıkarken okunacak dua
Okunuşu: “Bismi’l-lâhi tevekkeltü ala’l-lâhi velâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh”
Manası: “Allah’ın adıyla… Allah’a güvendim, Allah’a dayandım çaba ve güç gösterebilmemiz ancak Allah’ın izni iledir”
derse kendisine, “İhtiyaçların karşılandı koruma altına alındın
denilir ve şeytan o kimseden uzaklaşır.”
(Ebû Dâvûd, Sünen, nr. 5059; Tirmizî, Sünen, nr. 2426; İbn Mâce, Sünen, nr. 3886.)

Vasıtaya binerken okunacak dua
Okunuşu: “Sübhâne’l-lezî sahhara lenâ hâzâ ve mâ künnâ lehu mukrinîn ve innâ ilâ rabbinâ lemünkalibûn.”
Manası: “Rabbinizin ni’metini anarak: Bunu bizim hizmetimize vereni teşbih ve takdis ederiz, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik, (diyesiniz.) Biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz (demelisiniz).”
(Zuhruf 13-14)
(Ebû Dâvûd. Tirmizî, Nesâî.)

Çarşı-pazara çıkarken okunacak dua
Okunuşu: “Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerike leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yumîtü ve hüve hayyun lâ yemûtu biyedihi’l-hayru ve hüve ‘alâ külli şey’in kadir.”
Manası: “ ‘Allah’tan başka ilah yoktur ancak Bir tek O vardır O tektir, O’nun ortağı yoktur. Saltanat ve irade tümüyle Ona aittir. Hayat veren O’dur, öldüren de O’dur. O daima hayat sahibidir ve ölmeyecektir. Bütün hayırlar O’nun kudretindedir. Ve O, her şeye gücü yetendir’
derse, Allah bunu söyleyen kimseye bir milyon kere sevap yazar, bir milyon günahını siler ve derecesini bir milyon kere yükseltir.”
(Tirmizî, Sünen, nr. 3428; İbn Mâce, Sünen, nr. 2235; Hâkim, el-Müstedrek, 1/359.)

Alış-Verişin bereketi için okunacak dua
Okunuşu: “Allahümme bârik lenâ fî semerinâ ve bârik lenâ fî medînetinâ ve bârik lenâ fî sâ’inâ ve bârik lenâ fî müddinâ”
Manası: “Ya Rabbi! Mahsulümüzde bereket, şehrimize bereket, ölçek ve tartılarımıza bereket ihsan eyle…
diye dua ederdi, Efendimiz (s.a.v.) daha sonra oradaki en küçük çocuğu çağırır ve mevsimin bu ilk meyvesini ona verirdi.”
(Müslim, Sahîh, nr. 1373.)

Güzel ahlak için okunacak dua
Okunuşu: “İtteki’l-lâhe haysümâ künte ve etbi’i’s-seyyiete’l-hasenete temhuhâ ve hâliki’n-nâse bihulukin hasenin.”
Manası: “Nerede olursan ol, Allah’tan kork! Yaptığın bir kötülüğün ardından hemen bir iyilik yap ki onu silsin. İnsanlara karşı güzel ahlaklı ol!”
(Tirmizî, Sünen, nr. 1987.)

Kötü ahlaktan korunmak için okunacak dua
Okunuşu: “Allâhümme inni e’ûzü bike mine’l-‘aczi ve’l-keseli, ve’l-cübni ve’l-heremi, ve’l-buhli, ve e’ûzü bike min ‘azâbi’l-kabri ve eûzü bike min fitneti’l-mahyâ ve’l-memâti.”
Manası: “Allahım! Ben acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, kötü yaşlılıktan, cimrilikten sana sığınırım. Yine, kabir azabından sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnesinden de sana sığınırım.”
(Buhârî, Sahîh, nr. 2823; Müslim, Sahîh, nr.2706.)

Ezandan sonra okunacak dua
Okunuşu: “Allâhümme rabbe hâzihi’d-da’veti’t-tâmme, ve’s-salâti’l-kâime, âti seyyidenâ Muhammeden el-vesîlete ve’l-fazîlete ve-d-deracete-r-râfi’ate ve’b’ashü makâmen mahmuden, ellezî va’adtehü inneke lâ tuhlif’ül-mî-‘âd.”
Manası: “Ey bu eksiksiz davetin ve kılınmakta olan namazın Rabbi! Muhammed’e (s.a.v.) vesile, fazileti ve yüksek dereceleri ver. O’na va’dettiğin makam-ı mahmuda çıkar. Muhakkak sen va’dinde caymazsın.”
Ezandan sonra okuyana kıyamet gününde şefaatim vacip olur.
(Buhârî, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî)

Camiye girerken okunacak dua
Resûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: “Biriniz mescide girdiği zaman bana salâvât okusun ve,
Okunuşu: “Allahümme’ftah lî ebvâbe rahmetike”
Manası: “Allahım! Bana rahmetinin kapılarını aç.” desin.
(Müslim, Sahîh, nr. 713; Ebû Dâvûd, Sünen, nr. 465; İbn Mâce, Sünen, nr. 772.)

Camiden çıkarken okunacak dua
Resûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: “Biriniz mescide çıktığı zaman bana salâvât okusun ve;
Okunuşu: “Allahümme innî eselüke min fadlike”
Manası: “Allahım! Ben senin fazlından istiyorum, desin.”
(Müslim, Sahîh, nr. 713; Ebû Dâvûd, Sünen, nr. 465; İbn Mâce, Sünen, nr. 772.)

Geçim sıkıntısından kurtulmak için dua
Okunuşu: “Bismi’l-lâhi ‘alâ nefsî ve mâlî ve dînî. Allâhümme raddinî bikadâike ve bârik lî fîmâ kuddire lî hattâ lâ uhibbe ta’cîle mâ ahherte velâ te’hîre mâ’accelte.”
Manası: “Nefsim, malım ve dinim için Allah’ın adıyla O’ndan yardım dilerim. Allahım! Senin hükmettiğine beni razı kıl. Benim için takdir edilende bereket ver ki, benim için geciktirdiğin (nimetin) acele gelmesini ve acele verdiğini de geciktirmesini istemeyeyim.”
(İbnü’s-Sünni, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle, nr. 352.)

Toplantıdan kalkarken okunacak dua
Okunuşu: “Sübhâneke’l-lâhümme ve bihamdike, eşhedû en lâ ilâhe illâ ente. Estağfiruke ve etûbu ileyke.”
Manası: “Allahım! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına ancak senin ilah olduğuna şahitlik ederim. Senden bağışlanmayı ister, tövbe eder ve sana yönelirim’
derse o toplantıda meydana gelen hataları bağışlanır.”
(Tirmizî, Sünen, nr. 3433.)

Öfke anında okunacak dua
Hz. Âişe (r.anh) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v.) yanına gelmişti. O sırada ben bir sebepten ötürü öfkeliydim. Resûlullah (s.a.v.) burnumun ucundan tutup ovaladı ve şöyle dedi:
-Ey Âişecik! (Öfkelendiğin zaman) Şöyle söyle:
Okunuşu: “Allahümme’ğfirlî zenbî, ve ezhib ğayza kalbî, ve ecirnî mine’ş-şeytanî”
Manası: “Allahım benim günahımı bağışla, kalbimdeki öfkeyi dindir ve beni şeytandan koru.”
(İbnü’s-Sünni, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle, nr. 457.)

Kalplerin itaati için dua
Abdullah b. Amr b. El-Âs’ın (r.a.) rivayet ettiğine göre. Resûlullah (s.a.v.) şöyle dua edermiş:
Okunuşu: “Allâhümme yâ musarrife’l-kulûb, sarrif kulûbenâ ‘alâ tâ’atike.”
Manası: “Ey kalpleri çevirip idare eden Allahım! Kalplerimizi senin itaatine çevir.”
(Müslim, Sahîh, nr. 2654.)

Yemek duası
Ebû Saîd el-Hudrî’den (r.a.) rivayet olunduğuna göre, Nebî (s.a.v.) yemeğini bitirdikten sonra şöyle dua etmiştir:
Okunuşu: “Elhamdü lillâhi’l-lezî et’amenâ ve sekânâ ve ce’alenâ müslimin.”
Manası: “Bizi yediren, içiren ve Müslümanlardan kılan Allah Teâlâ’ya hamdolsun…”
(Ebû Dâvûd, Sünen, nr. 3850; Tirmizî, Sünen, nr. 3457.)

Yatarken okunacak dua
Okunuşu: “Biismike Rabbi, vada’tü cenbî ve bike erfa’uhû. İn emsekte nefsî ferhamhâ. Ve in erseltehâ fahfazhâ bimâ tahfezu bihî ibâdeke’s-sâlihîn.”
Manası: “Rabbim, senin isminle yan tarafımı yatağıma koydum ve yine senin isminle de kaldırdım. Ey Allahım! Eğer canımı çekip alacaksan, nefsime merhamet ihsan eyle! Eğer salıverip bırakacaksan, canımı sâlih kullarını muhafaza ettiğin gibi muhafaza eyle!”
(Buhârî, Sahîh, nr. 6320; Müslim, Sahîh, nr. 2714.)

Uykusunda korkanlar için dua
Okunuşu: “E’ûzü bikelimâti’l-lâhi-t-tâmmeti min ğadabihî ve şerri i’bâdihi ve min hemezâti’ş-şeyâtîni ve en yahdirûn.”
Manası: “Allah’ın eksiksiz, tam olan kelimeleri ile O’nun gazabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve beni kötülüğe atan beraberliklerinden Allah’a sığınırım!”
(İbnü’s-Sünni, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle, nr. 762.)

Kötü rüyadan sonra okunacak dua
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Sizden biri, hoşlanmadığı bir rüya gördüğünden, sol tarafına üç defa tükürsün ve şöyle dua etsin:
Okunuşu: “Allahümme innî e’ûzü bike min ‘ameli’ş-şeytâni ve seyyiâti’l-ahlâmi”
Manası: “Allah’ım! Şüphesiz ben, şeytanların işlerinden ve kâbusların kötülüğünden sana sığınırım.”
(İbnü’s-Sünni, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle, nr. 775)

Yeni elbise giyerken okunacak dua
Muâz b. Enes’in (r.a.) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Her kim, elbise giyerken,
Okunuşu: “Elhamdü lillâhi’l-lezî kesânî hâzâ ve rezekanihî min gayri havlin minnî velâ kuvvete”
Manası: “Hiçbir gücüm ve kuvvetim olmadığı halde bu elbiseyi bana giydiren ve bunu giydirmekle (elbise cihetiyle) rızkımı veren Allah’a hamdolsun,
derse Allah Teâlâ o kişinin geçmiş günahlarını bağışlar.”
(İbnü’s-Sünni, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle, nr. 272.)

Nazar için okunacak dua
Okunuşu: “Ve in yekâdü-l-lezîne keferû leyüzlikûneke biebsârihim lemmâ semi’û-z-zikra ve yekûlûne innehû lemecnûn.
Manası: “O küfredenler, öğüt ve talimatlar kitabı (Kur’an)’ı işittikleri zaman kin ve nefretlerinden dolayı bakışlarıyla seni neredeyse çarpıp kaydıracaklar! Ve (senin hakkında) “O, hiç şüphesiz delinin teki!” diyorlar.
(Kalem-51)

Af ve mağfiret için okunacak dua
Okunuşu: “Allahümme innî zâlemtü nefsî zulmen kesîran, ve innehü lâ yağfirü’z-zünûbe illâ ente, fe’ğfirlî mağfireten min indike verhamnî, inneke ente’l-gafûrü’r-rahîm.”
Manası: “Allahım! Ben (günah işleyerek) kendime çok yazık ettim. Doğrusu günahları ancak sen bağışlarsın. Beni kendi katından bir mağfiretle bağışla. Bana merhamet eyle. Doğrusu sen bağışlayan ve esirgeyensin.”
(Buhârî, Sahîh, nr. 834; Müslim, Sahîh, nr. 2705.)

Belalardan korunma, huzur ve sâadet için okunacak dua
Adamın biri Resûlullah’ın (s.a.v.) yanına geldi ve –Yâ Resûlullah! Rabbimden bir şey isteyeceğim zaman, nasıl söyleyeyim? dedi. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
-De ki:
Okunuşu: “Allahümme’ğfirlî ve’rhamnî, ve âfinî ve’rzuknî”
Manası: “Allahım! Beni bağışla! Bana merhamet et! Bana afiyet ve rızık ver,
de, Zira bu kelimeler senin hem dünyanı hem ahiretini bir araya getirir.”
(Müslim, Sahîh, nr. 2697.)

Allah’ın sevgisini kazanmak için okunacak dua
Okunuşu: “Allâhümme innî es’elüke hubbeke ve hubbe men yuhib-buke ve’l’amele’l-lezî yubelliğunî hubbeke. Allâhümme’cal hubbeke ehabbe ileyye min nefsî ve ehlî ve mine’l-mâi’l-bârid.”
Manası: “Allahım senden seni sevmeyi, seni seven kişilerin sevgisini, senin sevgine ulaştıran ameli yapmayı isterim. Allahım! Senin sevgini bana kendimden, ailemden ve soğuk sudan(dünya nimetlerinden) daha sevimli eyle…”
(Tirmizî, Sünen, nr. 3490.)

Kulağı çınlayanın okuyacağı dua
Resûlullah’ın (s.a.v.) azatlısı Ebû Râfi’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Birinizin kulağı çınladığında beni hatırlasın; bana salât-ü salam getirsin ve şöyle desin:
Okunuşu: “Zekera’l-lahü bihayrin men zekerani”
Manası: “Beni ananı Allah da hayırla ansın.”
(İbnü’s-Sünni, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle, nr. 165)

Kişi sevdiğini gördüğü zaman okuyacağı dua
Hz. Âişe’nin (r.anh) anlattığına göre, Resûlullah (s.a.v.) hoşa giden bir şey gördüğünde,
Okunuşu: “el-Hamdü lillâhi’l-lezî bini’metihî tetimmu’s-sâlihât”
Manası: “O Allah’a hamdolsun ki, O’nun verdiği nimetlerle güzel işler tamam ermektedir, derdi.
Hoşa gitmeyen bir şey gördüğünde de,
Okunuşu: “el-Hamdü lillâhi ‘alâ külli hâl”
Manası: “Her türlü durum için Allah Teâlâ’ya hamdolsun, derdi.”
(İbn Mâce, Sünen, nr. 3803; Hâkim, el-Müstedrek, 1/499.)

Peygamberimizin öğrettiği tevbe duası
Enes b. Mâlik’in (r.a.) rivayet ettiğine göre Nebî (s.a.v.) buyurmuş ki: “Herkim Cuma günü sabah namazının farzından önce, üç defa,
Okunuşu: “Esta’ğfiru’llâhe’l-lezî lâ ilâhe illâ hüve’l-hayye’l-kayyûme ve etûbü ileyhi”
Manası: “O Dâima diri olan (Hayy), bütün varlığın idâresini yürütendir (Kayyûm), kendisinden başka ilah olmayan Allah’tan bağışlanmamı diler ve O’na tövbe ederim,
derse, günahları denizlerin köpükleri kadar çok da olsa, Allah Teâlâ onu bağışlar.”
(İbnü’s-Sünni, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle, nr. 82)

Cehennem azabından fakirlik ve zenginliğin şerrinden korunmak
Hz. Âişe’den (r.anh) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şu lafızlarla dua edermiş:
Okunuşu: “Allâhümme innî e’ûzü bike min fitneti’n-nâri ve ‘azâbi’n-nâri ve min şerri’l-ğınâ ve’l fakri”
Manası: “Allahım! Cehennemin fitnesinden (cehenneme götürecek kötü amellerden), cehennemin azabından, zenginlik ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım.”
(Ebû Dâvûd, Sünen, nr. 1543; Tirmizî, Sünen, nr. 3495.)

Çocukların korunması için okunacak dua
İbn Abbâs (r.a.) şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.v.) torunları Hasan ile Hüseyin’e şu duayı okurdu:
Okunuşu: “E’ûzu bikelimâti’l-lâhi’t-tâmmeti min külli şeytânin ve hâmmetin ve min külli ‘aynin lâmmetin”
Manası: “Her nevi şeytandan, her haşereden ve her kötü gözden Allah’ın tam olan (şifâ verici) kelimelerine sığınırım.”
(Buhârî, Sahîh, nr. 3371.)

Yalnız kalan kimsenin okuyacağı dua
Berâ b. Âzib (r.a.) anlatıyor: “Adamın biri Resûlullah’ın (s.a.v.) yanına gelerek yalnızlıktan ve korktuğundan şikâyet etti. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: -Sana öğreteceğim şu duayı çokça zikret:
Okunuşu: “Sübhâne’l-meliki’l-kuddûsi Rabbi’l-melâiketi ve’r-rûhi. Cellelte’s-semâvâti ve’l-arda bi’l-izzeti ve’l-ceberûti”
Manası: Meleklerin ve Cebrail’in Rabbi, mukaddes ve her şeyin sahibi olan Allahım! Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Sen göklere yeri, izzet ve kudretinle yücelttin, büyük kıldın.”
Adam bu sözleri söyledikten sonra kendisinden yalnızlık hissi kayboldu.
(İbnü’s-Sünni, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle, nr. 644.)

Bağışlanma için okunacak dua
Hz. Âişe (r.anh) anlatıyor:
Resûlullah (s.a.v.) vefat hastalığında bana yaslandı ve şöyle dedi.
Okunuşu: “Allahümme’ğfir lî ve’rhamnî ve elhıknî bi’r-refîki’l-a’lâ”
Manası: “Allahım! Beni bağışla ve merhamet et. Beni en yüce dosta ulaştır.”
(Buhârî, Sahîh, nr. 4440; Müslim, Sahîh, nr. 2444; Mâlik, Muvatta, 1/238.)

Borcunu ödeyebilmek için duâ
Okunuşu: “Allahümme’kfinî bihelâlike an harâmike ve eğninî bifadlike ammen sivâke.”
Manası: “Allahım! haramlarından uzaklaştır helal olana kanaat ettir. Lütfunla beni senden başka kimseye muhtaç etme.”
(Tirmizî, Sünen, nr. 3563.)

Dünya ve ahiret üzüntülerini gidermek için dua
Ebû’d-Derdâ’nın (r.a.) rivayet ettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Herkim, her gün, sabah kalktığında ve akşama erdiğinde, yedi defa,
Okunuşu: “Hasbiya’l-lâhu lâ ilâhe illâ hüve, ‘aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbü’l-arşi’l-azim.”
Manası: “Allah bana yeter! O’ndan başka ilâh yoktur. Ben ona tevekkül ettim. Allah büyük Arş’ın Rabbidir,
derse, Allah Teâlâ onun hem dinine hem de dünyasına yeter.”
(Ebû Dâvûd, Sünen, nr. 5081; İbnü’s-Sünni, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle, nr. 70.)

Zorluk anında yapılacak dua
Enes b. Mâlik’ten rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz bir defasında şöyle dua etmiştir:
Okunuşu: “Allâhümme lâ sehle illâ mâ ce’altehû sehlen ve ente tec’alü’l-hazne izâ şi’te sehlen”
Manası: “Allahım! Ancak senin kolaylaştırdığın şey kolay olur. Sen dilediğin zaman sert, katı ve zor olan bir şeyi kolay ve yumuşak yaparsın.”
(İbnü’s-Sünni, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle, nr. 353.)

Huşu için okunacak dua
Hz. Ali’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) rükû ettiği zaman şöyle dua etmiştir:
Okunuşu: “Allâhumme leke rekâ’tü ve bike âmentü ve leke eslemtü haşa’a leke sem’î ve basarî ve muhhî ve azmi ve ‘asabî”
Manası: “Allahım! Senin için rükû ettim, Sana iman ettim, Sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim ve sinirlerim (bütün varlığım) senin yüceliğin karşısında korkuyla eğilir.”
(Müslim, Sahîh, nr. 771.)







15.11.14

Hz.Ali(r.a.)'a Öğretilen Hafızayı Güçlendiren Dua Hadis-i Şerifi (Aslı ve Türkçe Meâli)

Hz. İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Ali İbnu Ebi Tâlib (radıyallâhu anh) Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek: "Annem ve bâbam sana kurban olsun, şu Kur'àn göğsümde durmayıp gidiyor. Kendimi onu ezberleyecek güçte göremiyorum" dedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona şu cevabı verdi: "Ey Ebül-Hüseyin! (Bu meselede) Allah'ın sana faydalı kılacağı, öğrettiğin takdirde öğrenen kimsenin de istifade edeceği, öğrendiklerini de göğsünde sabit kılacak kelimeleri öğreteyim mi?"
Hz. Ali (radıyallâhu anh): "Evet, ey Allah'ın Rasülü, öğret bana!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şu tavsiyede bulundu:
"Cuma gecesi (perşembeyi cumaya bağlayan gece) olunca, gecenin son üçte birinde kalkabilirsen kalk. Çünkü o an (meleklerin de hazır bulunduğu) meşhüd bir andır. O anda yapılan dua müstecabtır. Kardeşim Yà'kub da evlatlarına şöyle söyledi: "Sizin için Rabbime istiğfàr edeceğim, hele cuma gecesi bir gelsin." Eğer o vakitte kalkamazsan gecenin ortasında kalk. Bunda da muvàffàk olamazsan gecenin evvelinde kalk. Dört rek'àt namaz kıl. Birinci rek'atte, Fâtiha ile Yà-sin süresini oku, ikinci rek'atte Fâtiha ile Hâ-mim, ed-Duhân süresini oku, üçüncü rek'atte Fâtiha ile Eliflam-mim Tenzilü's-secde'yi oku, dördüncü rek'atte Fatiha ile Tebareke'l-Mufassal'ı oku. Teşehhüdden boşaldığın zaman Allah'a hamdet, Allah'a senayı da güzel yap, bana ve diğer peygamberlere salat oku, güzel yap. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar ve senden önce gelip geçen mü'min kardeşlerin için istiğfar et. Sonra bütün bu okuduğun duaların sonunda şu duayı oku:
"Allahım, bana günahları, beni hayatta baki kıldığın müddetçe ebediyen terkettirerek merhamet eyle. Bana faydası olmayan şeylere teşebbüsüm sebebiyle bana acı. Seni benden râzı kılacak şeylere hüsn-i nâzar etmemi bana nasib et. Ey semâvât ve arzın yaratıcısı olan celâl, ikram ve dil uzatılamayan izzetin sâhibi olan Allahım. Ey Allah! ey Rahman! celalin hakkı için, yüzün nuru hakkı için kitabını bana öğrettiğin gibi hıfzına da kalbimi icbâr et. Seni benden razı kılacak şekilde okumamı nasib et. Ey semâvât ve arzın yaratıcısı, celâlin ve yüzün nuru hakkı için kitabınla gözlerimi nurlandırmanı, onunla dilimi açmanı, onunla kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum. Çünkü, hakkı bulmakta bana ancak sen yardım edersin, onu bana ancak sen nasib edersin.Herşeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah'tandır." Ey Ebu'l-Hasan, bu söylediğimi üç veya yedi cuma yapacaksın. Allah'ın izniyle duana icâbet edilecektir. Beni hak üzere gönderen Zât-ı Zülcelâl'e‚ yemin olsun bu duayı yapan hiçbir mü'min icâbetten mahrum kalmadı."
İbnu Abbâs (radıyallâhu anhüma) der ki: "Allah'ayemin olsun, Ali (radıyallâhu anh) beş veya yedi cuma geçti ki Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a aynı önceki mecliste tekrar gelerek:
"Ey Allah'ın Resülü! dedi, geçmişte dört beş âyet ancak öğrenebiliyordum. Kendi kendime okuyunca onlar da (aklımda durmayıp) gidiyorlardı. Bugün ise, artık 40 kadar âyet öğrenebiliyorum ve onları kendi kendime okuyunca Kitabullah sanki gözümün önünde duruyor gibi oluyor. Eskiden hadisi dinliyordum da arkadan bir tekrar etmek istediğimde aklımdan çıkıp gidiyordu. Bugün hadis dinleyip sonra onu bir başkasına istediğimde ondan tek bir harfi kaçırmadan anlatabiliyorum.
Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) bu söz üzerine Hz. Ali (radıyallâhu anh)'ye: "Ey Ebü'l-Hasan! Kâbenin Rabbine yemin olsun sen mü'minsin!" dedi."


Tirmizi, Daavât 125, (3565).Kutubu sitte (1820)


Orjinal Metin Aşağıdadır:

ـ1ـ عن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهُما قالَ: ]جاء علِيُّ بْنُ أبِى طَالِبٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ إلَى النَّبِىِّ # فقَالَ: بِأبِى أنْتَ وَأُمِّى تَفَلَّتَ هذَا القُرآنُ مِنْ صَدْرِى فَمَا أجِدُنِى أقْدِرُ عَلَيْهِ، فقَالَ لَهُ رَسولُ اللّهِ # يَا أبَا الحَسَنِ: أفََ أُعَلِّمُكَ كَلِمَاتٍ يَنْفَعُكَ اللّهُ بِهِنَّ، وَيَنْفَعُ بِهِنَّ مَنْ عَلَّمْتَهُ، وَيَثْبُتُ مَا تَعَلَّمْتَ في صَدْرِكَ؟ قَالَ أجَلْ يَارَسُولَ اللّهِ فَعَلِّمْنِى؟ قَالَ: إذَا كَانَ لَيْلَةُ الجُمُعََةِ فَإنِ استَطَعْتَ أنْ تَقُومَ في ثُلُثِ اللَّيْلِ ا‘خِيرِ، فإنَّهَا سَاعَةٌ مَشْهُودَةٌ، وَالدُّعَاءُ فِيهَا مُسْتَجَابُ، وَقالَ أخِى يَعْقُوبُ لِبَنِيهِ سَوْفَ أسْتَغفِرُ لَكُمْ رَبِّى، يَقُولُ حَتَّى تَأتِىَ لَيْلَةُ الجُمُعَةِ، فَإنْ لَمْ تَسْتَطِعْ فَفِى وَسَطِهَا فَإنْ لَمْ تَسْتَطِعْ فَفِىَ أوَّلِهَا، فَصَلِّ أرْبَعَ ركَعَاتٍ تَقْرَأُ في ا‘ولَى: بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ وَيس، وفي الثَّانِيَةِ: بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ وَحم الدُّخَانِ، وفي الثَّالِثَةِ: بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ وَالم تَنْزِيلُ السَّجْدَةِ، وَفي الرَّابِعَةِ: بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ، وَتَبَاركَ المُفَصَّلَ، فإذَا فَرَغْتَ فَاحْمَدِ اللّهَ تَعَالَى، وَأحْسِنِ الثَّنَاءَ عَلَيْهِ، وَصَلِّ عَلَىَّ وَأحْسِنْ، وَصَلِّ عَلَى سَائِرِ انْبِيَاءِ، وَاسْتَغْفِرْ لِلمُؤمِنينَ وَالمُؤمِنَاتِ، وَ“خْوَانِكَ الَّذِينَ سَبَقُوكَ بِا“يمَانِ، ثُمَّ قُلْ في آخِرِ ذلِكَ: اَللَّهُمَّ ارْحَمْنِى بِتَرْكِ المَعَاصِى أبَداً مَا أبْقَيْتَنِى وَارْحَمْنِى أنْ أتَكَلفَ مَاَ يَعْنِىنِى وَارْزُقْنِى حُسْنَ النَّظَرِ فيمَا يُرْضِيكَ عَنِّى. اَللَّهُمَّ بَدِيعَ السَّمَواتِ وَارْضِ يَاذَا الجََلِ وَا“كْرَامِ وَالْعِزَّةِ الَّتِى َ تُرَامُ. أسْألُكَ يَا اللّهُ يَا رَحْمنُ بِجََلِكَ، وَنُورِ وَجْهِكَ أنْ تُلْزِم قَلْبِى حِفْظَ كِتَابِكَ كَمَا عَلّمْتَنِى وَارْزُقْنِى أنْ أتْلُوَهُ عَلَى النَّحْوِ الَّذِى يُرْضِيكَ عَنِّى. اَللَّهُمَّ بَدِيعَ السَّمواتِ وا‘رْضِ ذَا الجََلِ وَا“كْرَامِ والْعِزَّةِ التِى َ تُرَامُ أسْألُكَ يَا اللّهُ يَا رَحْمنُ بِجََلِكَ، وَنُورِ وَجْهِكَ أنْ تُنَوِّرَ بِكتَابِكَ بَصَرِى، وَأنْ تُطْلِقَ بِهِ لِسَانِى، وَأنْ تُفَرِّجَ بِهِ عَنْ قَلْبِى، وَأنْ تَشْرَحَ بِهِ صَدْرِى وَأنْ تَغْسِلَ بِهِ بَدَنِى فإنَّهُ َ يُعينُنِى عَلى الْحَقِّ غَيْرُكَ وََ يُؤْتِينِيهِ إَّ أنْتَ، وََ حَوْلَ وََ قُوَّةَ إَّ بِاللّهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ، يَا أبَا الحَسَنِ: تَفْعَلُ ذلِكَ ثََثَ جُمَعٍ، أوْ خَمْساً، أوْ سَبْعاً تُجَابُ بِإذْنِ اللّهِ تَعَالى، والَّذِي بَعَثَنِى بِالْحَقِّ مَا أخْطَأَ مُؤمِناً قطُّ[.قالَ ابن عباس: ]فَوَ اللّهِ مَا لَبِثَ عَلىٌّ إَّ خَمْساً، أوْ سَبْعاً حَتَّى جَاءَ رسوُ ل اللّهِ # في مِثْل ذلِكَ المَجْلِسِ، فقالَ يَا رسُولَ اللّهِ: إنِّى كُنْتُ فِيمَا خََ َ آخُذُ إَّ أرْبَعَ آيَاتٍ أوْ نَحْوَهنَّ، فَإذَا قَرَأتُهُنَّ عَلى نُفْسِى تَفَلّتْنَ، وَإنِّى أتَعَلّمُ اليَوْمَ أرْبَعِينَ آيَةً أوْ نَحْوَهَا، فإذَا قَرَأتُهَا عَلى نَفْسِى، فَكَأنَّما كِتَابُ اللّهِ بَيْنَ عَيْنَىّ، وَلَقَدْ كُنْتُ أسْمَعُ الحَدِيثَ، فإذَا رَدَّدْتُهُ تَفَلَّتَ، وَأنَا الْيَوْمَ أسْمَعُ ا‘حَادِيث، فإذَا تَحَدَّثْتُ بهَِا لَمْ أخْرَمْ مِنْهَا، فَقَالَ # عِنْدَ ذلِكَ: مُؤمِنٌ وَرَبِّ الْكَعْبَةِ أبَا الحَسَنِ[. أخرجه الترمذى .


10.11.14

Kırk Hadiste Çocuk (Kartelalar - 27)

“İnsan ölünce şu üçü dışında amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-î câriye (faydası süregelen hayır), kendisinden faydalanılan ilim ve arkasından dua eden hayırlı bir evlât.”
(Müslim, Vasiyyet, 14)

“Aziz ve Yüce olan Allah, annelere saygısızlık etmeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi, hak etmediğini istemeyi size haram kılmıştır. Sizin için üç şeyi de çirkin görmüştür: Dedikodu, anlamsız çok soru sormak ve malı boşa harcamak!”
(Müslim, Akdiye, 12)

“Kim göz göre göre çocuğunu(n kendisine ait olduğunu) inkâr ederse Allah da (kıyamet günü) ondan öylece uzaklaşır ve gelmiş geçmiş herkesin önünde onu rezil eder.”
(Ebû Dâvûd, Talâk, 28-29)

“Kişinin imtihanı, ailesi, malı, çocuğu ve komşusu iledir. Namaz, oruç, sadaka ve (iyiliği) emredip (kötülükten) sakındırma işte bu imtihan için kefaret olur.”
(Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 4)

“Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor: (Son çocuğu dünyaya geldiğinde) Resûlullah (s.a.s.) ‘Bu gece bir oğlum oldu. Ona atam İbrahim’in ismini verdim.’ buyurdu… (Yaklaşık bir buçuk yıl sonra) o bebeği Resûlullah’ın (s.a.s.) gözleri önünde can verirken gördüm. Resûlullah’ın (s.a.s.) gözlerinden yaşlar döküldü ve şöyle buyurdu: ’Göz yaşarır, kalp üzülür fakat biz Rabbimizin razı olacağından başka söz söylemeyiz. İbrahim, biz senin ölümünden dolayı gerçekten üzgünüz.”
(Ebû Dâvûd, Cenâiz, 23, 24)

“(Hz. Hüseyin (r.a.) anlatıyor:) Resûlullah’ın (s.a.s.) oğlu Kâsım vefat edince, (annesi) Hz. Hatice ‘Ey Allah’ın Resûlü! Kâsım’ın sütü hâlâ damlıyor. Keşke Allah süt emmeyi tamamlayıncaya kadar onu yaşatsaydı.’ dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) ‘O, süt emmeyi cennette tamamlayacaktır.’ buyurdu.
(İbn Mâce, Cenâiz, 27)

Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, iyileşene kadar aklını kaybedenden ve büyüyünceye kadar çocuktan.”
(Ebû Dâvûd, Hudûd, 17)

“Çocuğunun senin üzerinde hakkı var!”
(Müslim, Sıyâm, 183)

“Sana iyi davranmaları senin çocukların üzerindeki hakkındır. Aynı şekilde çocuklar arasında adil davranman da onların senin üzerindeki hakkıdır.”
(Ebû Dâvûd, Büyû’ (İcâre), 83)

“Kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. O hâlde güzel isimler koyunuz.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 61)

“(Ebû Râfi’ anlatıyor:) Fâtıma Hasan’ı dünyaya getirdiğinde, Resûlullah’ın (s.a.s.), onun kulağına namaz ezanı gibi ezan okuduğunu gördüm.”
(Tirmizî, Edâhî, 16)

“(Ali b. Ebû Tâlib (r.a.) anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.), (torunu) Hasan için akîka kurbanı olarak bir koyun kesti ve kızına ‘Fâtıma, onun başını tıraş et ve saçının ağırlığı kadar gümüşü sadaka olarak ver.’ buyurdu.”
(Tirmizî, Edâhî, 19)

“Allah’tan sakının ve çocuklarınız arasında adaletli olun!”
(Müslim, Hibe, 13)

“Kimin bir kızı olur, onu diri diri gömmez/öldürmez, hor görmez ve oğlunu kızından üstün görmezse, Allah onu cennete koyar.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121)

“Kim üç kız çocuğunun geçimini üstlenir, onları terbiye edip evlendirir ve onlara güzel davranırsa, cennet onundur!”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121)

“Size sadakanın en değerlisini öğreteyim mi? (Evlendikten sonra herhangi bir sebepten dolayı) sana dönüp gelen ve senden başka da geçimini sağlayacak kimsesi olmayan kızına (yaptığın harcamadır)!”
(İbn Mâce, Edeb, 3)

“(Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor:) Bir keresinde Temîm kabilesinden Akra’ b. Hâbis Resûlullah’ın (s.a.s.) yanında otururken O (torunu) Hasan’ı öptü. Bunun üzerine Akra’ ‘Benim on çocuğum var ama hiçbirini öpmüş değilim.’ dedi. Resûlullah (s.a.s.) dönüp ona baktı ve ‘Merhamet etmeyene merhamet edilmez!’ buyurdu.”
(Buhârî, Edeb, 18)

“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 15)

“(Enes b. Mâlik anlatıyor:) Resûlullah’a (s.a.s.) on sene hizmet ettim. Vallahi bana bir kez olsun ‘Öf!’ bile demedi. Herhangi bir şeyden dolayı, ‘Niçin böyle yaptın?’ ya da ‘Şöyle yapsaydın ya!’ diye azarlamadı.”
(Müslim, Fedâil, 51)

“Bazen (kıraatı) uzatma niyetiyle namaza başlıyorum da bir çocuğun ağlayışını duyunca annesinin onun ağlamasıyla ne çok tedirgin olduğunu bildiğimden namazı kısa tutuyorum.”
(Buhârî, Ezân, 65)

“Ebû Hüreyre anlatıyor:) Resûlullah’a (s.a.s.) (Medine’de) yılın ilk mahsulü getirildiğinde ‘Allah’ım! Şehrimize, meyvelerimize, ölçü ve tartımıza bereket üstüne bereket ihsan eyle!’ diye dua eder, sonra o meyveyi yanında bulunan çocukların en küçüğüne verirdi.”
(Müslim, Hac, 474)

“(Mahmûd b. Rebî’ diyor ki:) Ben beş yaşındayken Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bir kovadan ağzına su alarak yüzüme püskürttüğünü hatırlıyorum.”
(Buhârî, İlim, 18)

“(İbn Abbâs anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.) (torunu) Hasan’ı omzunda taşırken bir adam: ‘Yavrum! Bindiğin binek ne güzelmiş!’ dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.), ‘O da ne güzel bir binici!’ buyurdu.”
(Tirmizî, Menâkıb, 30)

“(Câbir b. Semure anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.) ile birlikte öğle namazını kıldım. Namazdan sonra Resûlullah, ailesinin yanına gitmek üzere çıktı, ben de onun peşine takıldım. Yolda birkaç çocukla karşılaştı. Her birinin yanağını teker teker okşadı. Hatta benim de yanağımı okşadı. Elinde tatlı bir serinlik ve attarın sepetinden çıkmışçasına mis gibi bir koku vardı.”
(Müslim, Fedâil, 80)

“(Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor:) ‘Hz. Peygamber (s.a.s.) bizim aramıza karışır ve küçük kardeşime (kuşunun hatırını sorarak) ‘Ebû Umeyr! Serçecik ne yapıyor?’ derdi.”
(Buhârî, Edeb, 81)

“(Enes b. Mâlik (r.a.) diyor ki:) Ben çocuklarla oynarken Resûlullah (s.a.s.) yanıma geldi ve bize selâm verdi.”
(Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 145)

“(Sehl b. Sa’d anlatıyor:) Resûlullah’a (s.a.s.) bir içecek ikram edildi. Birazını içip yanındakilere ikram etmek üzere sağ tarafına döndü. Sağında bir çocuk, solunda ise ashâbın yaşlıları vardı. ‘Meşrubatı önce yaşlılara vermeme izin verir misin?’ diye çocuğa sordu. Ama çocuk ‘Hayır! Vallahi, senden gelen nasibimi kimseye kaptıramam.’ dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) içeceği çocuğun eline verdi.”
(Müslim, Eşribe, 127)

“(Abdullah b. Âmir anlatıyor:) Bir gün Resûlullah (s.a.s.) bizim evimizde otururken annem ‘Gel, sana bir şey vereceğim!’ diye beni çağırdı. Resûlullah (s.a.s.) anneme ‘O’na ne vermeyi düşünüyorsun?’ diye sordu. Annem de ‘Hurma vereceğim.’ dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) ‘Aman dikkat et! Eğer ona bir şey vermemiş olsaydın, senin için bir yalan yazılacaktı.’ buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80)

“Kendinize, çocuklarınıza, hizmetçilerinize ve mallarınıza beddua etmeyiniz. Olur ki, Allah Teâlâ’dan istenilenlerin geri çevrilmediği bir zamana rastlarsınız da Allah dileğinizi kabul ediverir.”
(Ebû Dâvûd, Tefrîu ebvâbi’l-vitr, 27)

“Akşam olup gece karanlığı çöktüğünde çocuklarınızın dışarı çıkmasına engel olun. Çünkü bu vakitlerde şeytanlar (sebebiyle kötülükler) yayılır.”
(Buhârî, Eşribe, 22)

“(Abdullah b. Ömer’in anlattığına göre) Savaşlardan birinde öldürülmüş bir kadın bulundu. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) kadın ve çocukların öldürülmesini yasakladı.”
(Müslim, Cihâd ve siyer, 25)

“Kim anneyi yavrusundan ayırırsa, Allah da kıyamet günü onu sevdiklerinden ayırır.”
(Tirmizî, Büyû’, 52)

“Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hıristiyan ya da Mecusi yapar.”
(Buhârî, Cenâiz, 92)

“Hiçbir baba, evlâdına güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 33)

“Üç çeşit duanın kabul edilmesinde şüphe yoktur: Haksızlığa uğrayan kimsenin duası, yolcunun duası ve anne babanın çocuklarına bedduası.”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 7)

“Sağını solundan ayırabilen yaşa geldiği zaman çocuğa namaz kılmasını emredin.”
(Ebû Dâvûd, Salât, 26)

“(Ebû Katâde anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.), kızı Zeyneb’in Ebu’l-Âs n. Rebîa’dan olan kızı Ümâme’yi omzunda taşıyarak namaz kılardı. Secdeye vardığı zaman torununu yere koyar, secdeden kalkınca da onu tekrar sırtına alırdı.”
(Buhârî, Salât, 106)

“(Rubeyyi’ bnt. Muazvviz anlatıyor:) Biz aşure orucunu tutardık, çocuklarımıza da tuttururduk. Oruçlu çocuklarımıza boyalı yünden oyuncaklar yapardık. Biri acıkıp yemek isteyerek ağlayınca iftar vakti olana kadar oyalanması için ona bu oyuncakları verirdik.”
(Buhârî, Savm, 47)

“(Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor:) Annem Ümmü Enes beni Resûlullah’a (s.a.s.) getirdi. Başörtüsünün yarısını altıma, yarısını da üstüme giysi yapmıştı. ‘Ey Allah’ın Resulü! Bu, oğlum Enesçiktir. Onu sana hizmet etsin diye getirdim. Onun için Allah’a dua et.’ dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, ‘Allah’ım! Onun servetini de çoluk çocuğunu da çoğalt.’ diye dua etti.”
(Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 143)

“(Üsâme b. Zeyd anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.) beni alıp bir dizine oturtur, Hasan’ı da öbür dizine oturturdu. Sonra bizi göğsüne basar ve “Allah’ım! Bu ikisine rahmet eyle! Çünkü ben bunlara merhamet ediyorum.” derdi.”
(Buhârî, Edeb, 22)





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...