9.5.20
Atak Timi ve Kıbrıslı Mücahitler - (Türk Gencinin Unutmaması Gerekenler-3.Bölüm)
Yakın ve uzak tarihimizde "Türk Gençlerinin Unutmaması Gereken" çok sayıda önemli hadise var, unutmamak ve unutturmamak adına önceki iki makalemin(Erenköy Direnişi, Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel) devamı olarak paylaşıyorum..
----------------
----------------
Yıllardan 1974. Aylardan Temmuz.
Kıbrıs’ta Türk düşmanları darbe yapmış, soykırım an meselesiydi. Sadece Anadolu Türkü, Kıbrıs Türkü değil, tüm dünyada vicdan sahipleri Türk ordusunun adaya çıkıp barışı tesisini bekliyordu.
Çünkü Türk beklenendir.
Adanın kuzeyinde sahilin arkasında aşılmaz bir engel var ki Kıbrıs ovasında kıyıya örülmüş bir duvar gibi 170 kilometre boyunca uzanır, Beşparmak Dağları. Dağın hakim tepelerinden ada ayaklar altındadır. Yüksekliği 1023 metreye ulaşan ve doğal bir savunma hattı olan bu dağ, Türk ordusunun aşması gereken ilk ve en büyük engeldi.
Batılı askeri uzman ve gözlemciler bu mevzilerin 6 aydan önce düşmeyeceğini raporlamışlardı.
Rumlar dağın yamaçlarını ve hakim tepelerindeki kritik mevzileri tutmuş, Türk seline direnmeyi umuyorlardı.
Komandolar helikopterlerle dağa indi, kıyıdan Türk piyadesi adaya akın akın çıkmaktaydı. Paraşütçülerse dağın arka tarafına, güneyindeki ovaya indirildiler. Görev, dağın temizlenip piyadelerle paraşütçülerin birleşmesidir. 6 ayda aşılmaz denen savunmanın günler içinde aşılması, Türk ordusunun karaya çıktığı dar alandan, geniş Kıbrıs ovasına ulaşması gerekmektedir. Dar bir alana sıkışmış ordu muhtemel bir düşman saldırısının açık hedefi olabilir, harekât sekteye uğrayabilirdi. 20 Temmuz 1974 harekâtın belki de en kritik günüydü.
Türk Ordusunun Savaş Tertibi ve Girne Lefkoşa Yolu
Birbirine yakın iki tepe olan Atak tepe ve Doğruyol tepe Türk ordusu gelmeden önce de mücahitlerce mevzilenilmiş, 1964 yılından beri nöbet tutularak Rum’a karşı savunulmuş önemli mevzilerdendir. Görev Atak Tepe’ye çıkılıp Türkiye’deki harekât merkezi ile irtibatı sağlayacak büyük telsizin çalıştırılmasıydı. Bir tim kurudu, adına Atak timi dendi. Sabaha karşı 4’te yola çıkan Atak timi tepeye ulaştı. Telsizleri kurdular. İçlerinden bazıları diğer görevlerinin icabı karargaha döndü. Aynı günün gecesi Rum komandoları çatışmalar neticesi çıkan yangınları da perde gibi kullanarak doğudan ve batıdan tepeleri kuşattı. 3 Türk telsizcisine[1] karşı 120 Rum komandosu. Hemen telsizden durum komutanlığa bildirildi, gelen emir “Geri çekilin”di. Düşman eline geçmesin diye telsizi hemen parçaladılar, önemli parçalarını sağa sola savurdular. Kahramanca çarpıştılar. Muhabere Çavuş Zeki ve Onbaşı Ülkü şehit oldu, Astsubay Bayram ise yaralı halde esir düştü. İlk kaybedilen tepe Atak tepe oldu.
Doğruyol tepede mücahitler bir Rum saldırısı beklemiyordu. Sızma harekatıyla iki tepeye birden saldıran Rum’lar Doğruyol tepedeki mücahitlere yaklaşırken onlara Türkçe seslendi. Rumların içinde iyi Türkçe konuşanlar olduğundan gece karanlığında bir Türk birliği gibi yaklaştılar. Mücahitleri hileyle kandırdılar. Beklemedikleri yönden gelen düşman tarafından kuşatılan mücahitler fazla direnemedi. Orada kahramanca çarpışarak şehit oldular. Bir kısmı da esir düştü.
Dimos[2] isimli Rum komandosu yıllar sonra o günü şöyle anlatır : "20 Temmuz günü askerdim. 31. Rum Komando Taburu’nun görevi, Doğruyol tepesinin ele geçirmekti. Diğer tepeler de Türklerin elindeydi, aralarından sızdık. Tepe, gerek Lefkoşa gerekse Girne tarafından görülüyordu. Gece saat 20.00’de hedefe doğru yola çıktık. 120 kadar komandoyduk. Bölüğün komutanı Üsteğmen Karahalios’tu. Türkleri gafil avladık. Kaçmayı başaramayanlar ya öldürüldüler ya da esir düştüler. Esirler yaklaşık 30 kişiydi.”
Rumlar yaralı Bayram Çavuşun da aralarında bulunduğu esirlere önce işkence etti, ardında savaş suçu işleyerek oradaki uçurumdan aşağı attı.[3]
Rum komandoları ele geçirdikleri tepelere 700 askerle mevzilendi. Doğruyol tepe, çıkarma yapan birlikler ile paraşütle inen birliklerin tam ortasındaydı. Bir anda harekat planları aksadı.
Türk Komando Tugayının 1. Tabur Komutanı Yarbay Cemal Eruç’a Atak tepe ve Doğruyol tepe’nin düştüğü haberi gece 23:30’da verildi. Bu haber Keskinsırt ve Yanıkçamlık bölgesine taarruz hazırlığı yapmakta olan tabur için son derece kötüydü. Çünkü bu taburun kuşatılması anlamına geliyordu. Kuşatma yarılamazsa havadan dağın güneyinde ovaya inen paraşütçülerle dağın kuzeyinde sahile çıkan piyadelerin birleşmesi mümkün olmayacaktı. Taburun kuşatmayı yarıp çemberden çıkması gerekiyordu.
[1] Mu. Astsb. Kd. Bçvş. Bayram Gümüş ve Mu.Çvş. Zeki Alpsoley, Mu. Onb. Ülkü Akbulut.
[2] Dimos Dimitriu, 1954 Limasol doğumlu.
[3] Vedat Toksoy’un tanıklığı.
7.5.20
Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel- (Türk Gencinin Unutmaması Gerekenler-2.Bölüm)
Yakın ve uzak tarihimizde "Türk Gençlerinin Unutmaması Gereken" çok sayıda önemli hadise var, Cumhuriyetimizin ilk havacı şehidi Cengiz Topel'de bunlardan biri. Unutmamak ve unutturmamak adına önceki makalemin devamı olan makalemi paylaşıyorum..
-- PİLOT YÜZBAŞI CENGİZ TOPEL --
Eskişehir 1. Hava Ana Jet Üssü’nde brifing yapıldı. Havadan yapılacak akın
konuşuldu. O gün Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel komutanından talimatları aldı, soru
sormadı,”Haydi arkadaşlar, gidelim.” dedi ve uçak başı yaptılar.[1]
Eskişehir’den kalkan Türk jetleri hızlı bir uçuşla önce Antalya’ya kadar yüksek
irtifadan geldi. Akdeniz’in üstündeyken, Kıbrıs’taki İngiliz radarlarına
yakalanmamak için alçak uçuşa geçtiler. Kalktıktan 40 dakika sonra Erenköy’e
varmışlardı. Kahraman pilotumuz korkusuzca düşman hedeflerine dalıyor,
bombalarını bırakıyordu. O gün 64 Türk jeti Rum’ları darmadağın etmişti.[2]
Ta ki yük gemisine gizlenen o uçaksavar ateş edene kadar. Cengiz Topel’in uçağı
isabet almıştı.
Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel ve kullandığı F-100
uçağı
Paraşütle atlayan Yüzbaşı Cengiz’in uçağı Türk mücahitlerinin bulunduğu mevkiinin
yakınına düşerken rüzgarın etkisiyle pilot yüzbaşı Rum askerlerine yakın tarafa
düştü. Paraşütle asfalta salimen inerken bir taraftan da silahını çekti. Sonuna
kadar direnmeye kararlıydı, mermisi bitene kadar direndi de. İner inmez,
düşmanın eline geçmesin diye, üzerindeki harita ve taktik bilgileri yakarak
imha etti. Hızla Türklere doğru koşmaya başladı ancak askeri jeeplerle gelen
Rum subaylarınca tutuklandı. Rumlar, nafile bir çaba ile pilot yüzbaşıdan bilgi
almaya çalıştılar, Cengiz Topel’e tek kelime dahi ettiremeyince iyice
sinirlenip kontrolden çıktılar. Elleri kelepçeliyken dipçikle saldırdılar
yüzbaşına, sırtından üç el ateş ettiler, vücudunda v şeklinde yaralar açıldı.
Yüzbaşıdan bilgi almaya kararlı Rumlar onu hastaneye kaldırarak tedavi etmeye
çalıştılar. Cengiz Topel çektiği acıyı yok sayıp, başına gelecek her şeye
vatanı uğruna razı olarak suskunluğunu hiç bozmadı. Rumların hiçbir isteğini
yerine getirmedi. Hatta hastanede yanında yatan Türk mücahidinin[3]
“Ben Türk’üm” diyerek konuşmaya çalışmasına dahi aldırış etmedi. Çünkü
kendisini konuşturmaya çalışan bir Rum casusu olabilirdi, risk alamazdı. Türk
mücahide tek ve son söz olarak “Vatan
sağ olsun” diyen kahraman pilotumuz, Rum işkenceleri altında acı şekilde can
verdi.
Rumlar kahraman pilotumuzun sol gözünü tahrip etmişler, tırnaklarını
çekmişler, pazılarını matkapla oymuşlar, edep yerlerini ezmişler, kafatasının
sol tarafına beton çivisi çakmışlar, sol ayağını kırmışlar, boğazından göbeğine
kadar göğsünü yarıp kalp ve ciğerlerini çalmışlar sonra da göğsünü çuval diker
gibi geri dikmişlerdi.[4]
İzmirli Eşref Düşenkalkar, 27 yaşında Kıbrıs’a gelerek mücahitlere katıldı,
vazifesi bombacılıktı. Fotoğrafçılık da yapan mücahit Eşref, yapılan tüm alçak
işkencelerin şahidi mübarek şehit na’şının son şahitlerindendi. Rumlar
tarafından katledilen kahraman pilotumuz Cengiz Topel'in son fotoğrafını çekti.
İzmirli mücahit o günü hayatının en zor günü olarak anlatır.[5]
Şehit Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel'e yapılan Rum
işkenceleri
Bu insanlık dışı işkencelerin ve şehidimizin mübarek na’şının son şahitleri
arasında Ada’da bulunan Kızıl Haç görevlileri de vardı. İçlerinden bir İngiliz
hemşire gördüğü manzara karşısında dehşete düşmüş ve şehidimizin işkence görmüş
na’şını fotoğraflamıştı.
Cengiz Topel Cumhuriyet döneminin ilk Hava Şehidi olmuştu. Lefkoşa, Adana,
Ankara ve İstanbul'da düzenlenen törenlerin ardından Edirnekapı Hava
Şehitliği'nde mübarek na’şı toprağa verildi.
[1] TRT Arşivi Cengiz Topel
belgeseli
[2] 10 Ağustos 1964 tarihli Hürriyet Gazetesi Manşet
Haberi
[3] Kıbrıs’lı Mücahit Osman Hasan Gaziler, aldığı yaralar
neticesinde ömrünün sonuna kadar tekerlekli sandalyeye mahkum kalmıştır.
[4] Vehbi Zeki Serter, Kıbrıs’ta Rum - Yunan Saldırıları Ve
Soykırım, s.231-236
[5] Mayıs
2019’da rahmetli olan İzmirli gazi mücahit Eşref vasiyeti üzerine Kıbrıs’a
uğruna çarpıştığı Kıbrıs’a defnedilmiştir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)