12.11.12

Yabancı Dil Öğrenmeye Peygamber Teşviki


Peygamber Efendimiz(s.a.v.) yabancı dil öğrenmeyi teşvik etmiş.

Bundan sonra yabancı dil öğrenirken artık Peygamber Efendimiz(s.a.v.)'in tavsiyesine uymanın bereketini yaşarız inşallah.

Hz. Peygamber(s.a.v.) bir gün Zeyd b. Sabit'e (r.a.), Yahudilere güvenmediğini, yazışmalar için onların dilini öğrenmeyi tavsiye etti. O da kısa sürede İbranice öğrendi ve yazışmalarda Peygamberimizin (s.a.v.) hizmetinde bulundu.(Ebû Davud,166)


Bazı hassas gönüller belki yabancı dil çalışırken "acaba kendimi dünya işlerine mi kaptırdım? Kendimi dünya işlerine çok mu verdim?" diye düşünebilirler. Herhalde Hz. Peygamber'in bu teşviğini işittikten sonra içleri rahatlar, kendilerini en azından bu konuda üzmeyi bırakırlar. Yaptıkları işin hakkını verip iyi öğrenirler.

Peygamber Efendimiz'in bu teşvikini bizlere haber veren, işitmemize vesile olan başta sahabe efendilerimiz olmak üzere, Ebu Davud'dan ve Mısır Müftüsü Prof. Dr. Ali Cuma'dan Allah ebeden razı olsun.

11.11.12

Hicaz Yüksek Hızlı Tren Yolu Projesi

Hicaz Demiryolu Projesi, Osmanlının son dönemine damgasını vurmuş, büyük ve merhametli devlet adamı Abdülhamit Han'ın hayata geçmiş büyük bir projesidir. İnternetten ve konu ile alakalı yazılmış kitaplardan ve çekilmiş belgesellerden konu öğrenilebilir, genel kültür sahiplerince malum bir konudur.

Hicaz Demiryolu Projesi 100 sene sonra tekrar canlandırılabilir. Türkiye'nin Ortadoğu siyasetinde bir enstrüman olur. Ticari, sosyal, kültürel, teknik pek çok faydaları olur. Turizme de katkısı olur. 

Ancak bu yüzyıldaki adı tabii biraz farklı olacak: Hicaz Yüksek Hızlı Tren Yolu Projesi

Evet maksadımız basit bir demiryolu değil, yüksek hızlı tren yolunun yapılması. Öyle ki sabah trene binen birisi bir yaz gününde akşam olmadan Medine'yi Münevveriye'ye salimen ulaşabilsin. Hem de pasaportsuz, vizesiz, sadece nufus cüzdanını kullanarak bunu yapabilsin.

Teknik anlamda yerli firma ve teknolojinin kullanılması teknik kabiliyetlerimizi arttırır. Bunun yanında siyaseten Ortadoğuda önemli bir gelişme olur. Türkiye'nin Arap kardeşlerimizce daha yakından tanınmasına vesile olur, belki bazı meselelerde bizleri örnek alabilirler, ilham kaynağı olabiliriz. Aynı şekilde belki bazı meselelerde de biz onlardan ilham alırız.

Bu konu, böyle bir projenin nasıl yapılabileceği, psikolojik etkileri, sosyal, ekonomik ve teknik boyutları belki bir ya da birkaç kitaba konu olabilecek şumullü bir konudur. O yüzden fikri yüksek idraklerinize arz edip işin devamını ve dallandırılmasını sizlere bırakıyoruz.

İnşallah Türkiye böyle büyük siyasetleri ve teknik projeleri yapabilecek siyasi, ekonomik ve teknolojik seviyeye ulaştığını en yakın zamanda ispatlar, dünya müslümanlarının gönlündeki gerçek makamı olan tahta kurulur.

* * * * *

Gençliğin verdiği heyecan ile bir araştırma yapmadan bir çırpıda yukarıdaki yazıları yazmışız. Allah'a sonsuz hamdü senalar olsun ki böyle bir çalışma zaten başlatılmış. Tabii teknoloji olarak bizim bahsettiğimiz seviyede olmasa da çok güzel bir gelişme. 


Bitme tarihi olarak 2015 verilmiş. İnşallah o günleri ve daha nice güzel günleri hep beraber afiyet içinde görürüz.

* * * * *

Cennet Mekan Sultan 2. Abdülhamit Han'ı da maalesef millet olarak hakkıyla tanımıyoruz. Az uz tanıyanımız da maalesef doğru tanımıyor. Birisi istibdat mı dedi? Yoksa Duyun-u Umumiye mi? 

İstibdat diyenler 2. Abdülhamit Han'ın dönemindeki askeri isyanları ve sultanın merhametini, Duyun-u Umumiye diyenler ise sultanın tahta çıktığı tarihte Osmanlı'nın kaç milyon altın borcu olduğuyla sultan tahttan indirilirken kaç milyon altın borcu olduğunu incelesin.


Sultan için bakın kimler ne demiş, 

İlber Ortaylı'ya göre Dünyanın son hükümdarı, son evrensel imparator II. Abdülhamid Han'dır. [19]

Abdülhamid'in idare tarzı azami müsamahadır. Atatürk. [20]

Dünyâda 100 gram akıl varsa, bunun 90 gramı Abdülhamîd Han'da, 5 gramı bende, kalan 5 gramı da diğer dünyâ siyâsîlerindedir. ( Alman Milli Birliğinin kurulmasını gerçekleştiren meşhur Alman devlet adamıPrens Bismarck )[21]

Padişahım gelmemişken yâda biz,
İşte geldik senden istimdada biz,
Öldürürler başlasak feryada biz,
Hasret olduk eski istibdada biz
- Süleyman Nazif



Hele ki Prens Bismarck gibi tarihte yeri ve ağırlığı bilinen bir kişinin böyle konuşması, herhalde insanda bir kanaat oluşturur. Evet yine döndük dolaştık bize öğretilenlerle hakikatler arasındaki çelişkilere geldik. Maalesef yine bu noktaya geldik. Döndük dolaştık, Hicaza gittik geldik, bu kederli ve acı noktaya geri döndük. 

Bu meseleyi burada noktalayalım en iyisi, 
                         çünkü tehlikeli ve derindir bu noktanın ilerisi.

Biz meseleyi kapsamlı olduğundan şimdilik burada noktalandırıyoruz, tehlikesinden de, derinliğinden de, korktuğumuzdan da değil yoksa. Zira, Yaradan'dan korkacağına yaratılmıştan korkmak, Yaradan'a haksızlık olur.

10.11.12

Araplar Bizi Gerçekten Arkadan Vurdu Mu?

Hayır vurmadı! Buna rağmen Başöğretmenim Hikmet Bey sık sık şunu tekrarlardı: “Araplar ve diğer Müslümanlar, I. Dünya Savaşı’nda bizi sattı...”

Sözlerini de şöyle bitirdi: “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur.”

Gerçek şu ki, Osmanlı’ya karşı toptan bir Arap ayaklanması yoktur. Sadece Mekke Şerifi Hüseyin’in önderliğinde (İngilizler ona Arap imparatorluğu sözü vermişlerdi), birkaç bedevi kabile ayaklanmış, tanınmış Arap kabilelerinin çoğu Osmanlılık ve Müslümanlık bağıyla Hilâfet’e bağlı kalmıştır.

I. Dünya Savaşı’nda Mekke Şerifi Hüseyin “Arap imparatorluğu” vaad eden İngilizlerle anlaşmış Osmanlı’ya karşı isyan etmiş, bir bakıma arkadan vurmuştur.

Ancak Şerif Hüseyin tüm Arapların temsilcisi değildir. O bir istisnadır.

Mesela Filistin’de tek bir Arap ayaklanmamıştır. Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da Türk kuvvetlerini “arkadan vuran” herhangi bir olay olmamıştır.

Arapların ezici çoğunluğu, İstanbul’a yani Osmanlı’ya sadık kalmıştır...
Arabistan Yarımadası’nın Hicaz bölümünden Akabe’ye kadar olan ‘cephe gerisi’ dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt yoktur.

Araplara söylenenler ise bunun tam tersiydi: “Türkler sizi yüzyıllar boyu sömürdü” diyorlardı.

Hâlbuki ikisi de doğru değil: Ne Araplar Türkleri arkadan vurdu, ne Türkler Arapları sömürdü. Bu sadece bir İngiliz propagandasıdır.

İngilizler petrol yataklarına hâkim olmak için hazırladıkları plânın gereği olarak Osmanlı Devleti’ni parçalamak istiyorlardı. Bunun için de Arapları ayaklandırmaları gerekiyordu. Şerif Hüseyin’i plânlarının piyonu olarak kullandılar.

Sözün burasında bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum: Araplar arasında ayrılıkçı milliyetçiliği Müslüman Araplar değil, Hıristiyan Araplar başlatmıştır.

Müslüman Arapların çoğu “Osmanlı hükümdarlarını yabancı bir sömürgeci güç olarak değil, sadece Arap kökeninden olmayan, iktidarda bir hanedan olarak görüyorlardı ve Osmanlı Devleti ve hanedanı Müslüman kaldıkça ve Arapların hayat tarzına saygılı oldukça, özlemlerini yerine getirmeye söz verdikçe ve onları Avrupa işgaline karşı korudukça, itaat etmekten geri kalmıyorlardı.” (Prof. Dr. Kemal Karpat).

Gerçek bu merkezde olmasına rağmen, Avrupa’nın büyük emperyalist ülkeleri, Papalık ve enternasyonal Siyonizm’in çabalarıyla etkili bir karalama kampanyası açıldı ve maalesef başarıya ulaştı.

Araplar hafızamızda “hain” olarak, biz Arapların hafızasında “emperyalist” olarak damgalandık. Bu kara damga zamanla etkisini artırdı: İngiliz siyasetinin kendilerine “ikram” ettiği bölgelerde, kimi “kral”, kimi “emir”, kimi “sultan”, kimi de “başkan” unvanlarıyla hüküm süren diktatörlerle buna paralel olarak Türkiye’de hüküm süren “Şeflik rejimi”, kendi menfaatleri ekseninde Türk-Arap düşmanlığını körüklediler...

Sonunda iş Sayın Başbakan’ın yakındığı noktaya geldi: Kimi bilinçli, kimi bilinçsiz, köpeklerine “Arap” ismi veren Türkler türedi...

“Ne Arab’ın yüzü ne Şam’ın şekeri”, “Arap saçı gibi karışık”, “Yalanım varsa Arap olayım”, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” şeklindeki sözler de aynı düşüncenin mirasıdır.

Daha da ileri gidilip Türk-Arap düşmanlığı karşılıklı olarak ders kitaplarına işlendi.

Yavuz Bahadıroğlu - Yeni Akit (Alıntı)



 * * * * *


Gerçek ne kadar da değiştirilse, ne kadar da gizlense, mutlaka bir kanaldan sızar, hakikat şuaları illaki kör göze çarpar.

Millete masal anlatmadaki amaç nedir? Her ne olursa olsun kesinlikle  masum değildir.

Bu masalların hangi amaçlara hizmet ettiğini bugün Ortadoğuda yaşananlar çok iyi bir şekilde anlatıyor, görene tabii. Ve görmek isteyene. Bu masallar bugün ABD'ye hizmet etmiştir. Arap petrolü karşılığında alınan dolarlar yine ABD bankalarındadır. Türk bankalarında değil! Bu masallar İngiltere'ye hizmet etmiştir, Irak'ı bir güzel sömürmüşlerdir. Bu masallar Fransızlara hizmet etmiştir, Suriye'yi, o güzelim Şam'ı, allah dostlarının diyarını sömürmüşlerdir. Bu masallar Siyonist İsrail'e hizmet etmiştir, bir milyardan fazla müslümanın gözünün içine baka baka Kudüs'te at koşturuyorlar. PEKİ ŞİMDİ BİZ ARAP DÜŞMANI OLUNCA KALKINDIK MI? YOKSA ABD, İNGİLTERE, FRANSA İSRAİL Mİ KALKINDI? PEKİ BİZ ARAP DÜŞMANI OLUNCA MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİNE ULAŞTIK MI, YOKSA ABD, İNGİLTERE, FRANSA İSRAİL MUASIR SÖMÜRENLER DÜZEYİNE Mİ ULAŞTI. BU MASALLAR BENİM HALKIMA MI HİZMET ETTİ? YOKSA SÖMÜRGECİLERİN GÖBEĞİ YAĞ BAĞLAMIŞ HALKINA MI HİZMET ETTİ?

PEKİ ŞİMDİ BİZE BU MASALLARI ANLATANLAR BİZE Mİ HİZMET ETTİ YOKSA MUASIR SÖMÜRENLERE Mİ? DERSEN Kİ BİZE DE HİZMET ETTİ, DERİM Kİ SAF OLMA, VEREBİLİYORSAN GERÇEKÇİ BİR ÖRNEK VER. Bak sen şu gerçeklere, nasıl da delilleriyle konuşuyor: ABD'nin Irak'ı işgalini kim inkar edebilir? İngiltere'nin Fransa'nın Ortadoğuyu sömürmesini kim inkar edebilir? İsrail'in müslümana fütursuzca zulmettiğini kim inkar edebilir? Bizi ajanlarıyla-Lawrance'larıyla birbirimize düşman edip sonra da istediklerini yaptıklarını ve yaptırdıklarını kim inkar edebilir?


* * *

Asıl üzüldüğüm, masallarını daha masal dinleme yaşındakilere anlatarak işe başladılar. Nesilleri kandırdılar. Öyle bir anlattılar ki, masallarına kendileri bile inandılar. 

Neyse ki artık internet var; insanlar onun bunun masalına hemen kanmıyor, araştırıyor. Tabii kirli bilgi ve kirli propaganda da var internette. Var, var ama aklın yolu da bir. Hak ve hakikat bir. Önyargısız temiz dimağlar, berrak akıllar, insanlığını çıkarlarından ve kesesinden önde tutanlar aklın yolunu araştırarak, soruşturarak, okuyarak, izleyerek, konuşarak bulabiliyorlar.

Evet, bize hangi masal anlatılmış olursa olsun, nasıl kandırılmış olursak olalım, gerçeğe giden tren her zaman istasyonda hazır bir şekilde beklemekte, tek mesele o trene binme cesaretini göstermekte!

GELECEK MASALLARIN ARKASINDAN GİDEN SÜRÜLERİN DEĞİL, HANGİ ŞARTTA OLURSA OLSUN GERÇEĞİ ARAYAN VE BULAN AYDINLARIN OLACAKTIR.

Bu milleti 30 sene uyuttular, 10 senede uyandı, 40 senede 4 defa geri bayılttılar. Ama artık millet hem ayıldı hem de gün gibi gerçeklere uyandı. Kaybedecek vakit artık yok, kalmadı. Rotamızı aydınlığa çevirdik, artık postal bağı, olmamalı millete ayak bağı! 

Yeter oyalandığımız. Artık; gerçekten özgür fikirli olanlar, saf bir çocuk gibi masallara kanmamalı!


Doydu millet yüz senede masala, yalana dolana, 
Şimdi zamanıdır yürümenin Hakka ve Hakikata!


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...