19.10.10

İnsanlardan Bazıları

İnsanlardan bazıları….

İnsanlardan bazıları (100 sene sonra toprağın altındaki çürümüş bedenini düşünmeden) boyuyla posuyla caka satıyor, satmasın.

İnsanlardan bazıları kendisine verilen şekli değiştiriyor, değiştirmesin.

İnsanlardan bazılar gecenin gizlediğini gündüz açığa çıkartıyor, çıkartmasın.

İnsanlardan bazıları (o kimsenin süsü görmeyeceği günü unutarak) aşırı süsleniyor, süslenmesin.

İnsanlardan bazıları boş işlerle uğraşıyor, uğraşmasın.

İnsanlardan bazıları yapacağım diyor, yapamayacağını demesin.

İnsanlardan bazıları verdiği hediyeyi geri istiyor, istemesin.

İnsanlardan bazıları trafikte haddi aşıyor, aşmasın.

İnsanlardan bazıları -mış gibi yapıyor, yapmasın.

İnsanlardan bazıları kibirleniyor, kibirlenmesin.

İnsanlardan bazıları üç kuruşluk menfaat peşinde koşuyor, koşmasın.

İnsanlardan bazıları yalan söylüyor, söylemesin.

İnsanlardan bazıları kalp kırıyor, kırmasın, yıkmasın.

İnsanlardan bazıları güzel olanı bırakıp çirkine gidiyor, gitmesin.

İnsanlardan bazıları elindekinin kıymetini bilmiyor, yazık ediyor, etmesin.

İnsanlardan bazıları kendisine bakmadan diğerine akıl veriyor, verdiği akıl akıl değilse hiç vermesin.

İnsanlardan bazıları yarı yolda bırakıyor, bırakmasın.

İnsanlardan bazıları hayatlarında verdikleri en büyük sözü bozuyor, bozmasın.

İnsanlardan bazıları yaptıklarını başa kakıyor, kakmasın.

İnsanlardan bazıları gösteriş için saçıyor, saçacaksa hak için saçsın.

İnsanlardan bazıları esirgiyor, esirgeyecekse dolandırıcıdan esirgesin.

İnsanlardan bazıları hak görününce kızıyor, kızmasın, üzülsün.

İnsanlardan bazıları pişman oluyor, sonra yine haddi aşıyor, sonra da unutuyor, unutmasın.

İnsanlardan bazıları şimdiyle seviniyor, çok sevinmesin, gelecekle üzülsün.

İnsanlardan bazıları altın çatal bıçakla oynuyor, onları dünyadaki sahiplerine bıraksın.

İnsanlardan bazıları devletten çalıyor, çalmasın.

İnsanlardan bazıları çaldığını bilmiyor, bilmiyorsa öğrensin.

İnsanlardan bazıları bilmediği işe giriyor, girmesin.

İnsanlardan bazıları haddi aşanları dost ediniyor, edinmesin.

İnsanlardan bazıları gidip boyun eğiyor, sonra da gelip baş kaldıranların koluna giriyor, girmesin.

İnsanlardan bazıları yaptıklarının boşa gitme ihtimalini hiç düşünmüyor mu, kendisine sorsun.

İnsanlardan bazıları söz veriyor, veriyorsa tutsun.

İnsanlardan bazıları başkalarına duygu sömürüsü yapıyor, yapmasın.

İnsanlardan bazıları akrabadan yüz çeviriyor, çevirmesin.

İnsanlardan bazıları kapıdan kovuyor, kovmasın.

İnsanlardan bazıları yok sayıyor, saymasın.

İnsanlardan bazıları sinsice planlıyor, O’nun da bir planı olduğunu unutmasın.

İnsanlardan bazıları kapılara dayanıyor, dayanmasın.

İnsanlardan bazıları kötü konuşuyor, konuşmasın.

İnsanlardan bazıları evladını düşünüyor,  diğerinin de evlat olduğunu düşünsün.

İnsanlardan bazıları haddi aşıyor, aşmasın.

İnsanlardan bazıları para biriktiriyor, biriktirecekse daha güzelini biriktirsin.

İnsanlardan bazıları malını sayıyor, sayacaksa günahını saysın.

İnsanlardan bazıları dertsiz, dünyayla oyalanıyor, kendine gelsin.

İnsanlardan bazıları az bir karşılık için çok çalışıyor, çalışacaksa daha hayırlısına çalışsın.

İnsanlardan bazıları ufak zaferlerinde kendilerini üstün görüyor, bi de çıksın kendisine Ay’dan baksın.

İnsanlardan bazıları bazı insanları anlatıyor, artık sussun, biraz da kendine baksın, o anlattıklarını kendisinde arasın.

   M.Ali

16.10.10

Devlet Görevini Yerine Getirsin

Devletin en temel görevi vatandaşı yaşatmaktır. Bunun bir adım sonrasıysa vatandaşı daha iyi yaşatmaktır.

Mal canın yongası. İnsanın daha iyi yaşaması, huzurlu bir ortamda gerçekleşen zenginleşmeyle sağlanır. Zenginleşmenin de bir adım sonrası istikrardır.

Zenginlik kadar zenginliği korumak da önemlidir. Zenginliği koruma noktasında insanoğlunun elindeki en büyük silahlardan biri sigorta sistemidir.

Deprem sigortası, hırsızlığa karşı sigorta, arabalarımızın kaskosu, tüm bunlar sahip olduklarımızı korumak için kullandığımız argümanlar. Ancak maalesef bunların büyük bir kısmını özel şirketler sağlamakta ve bizim zenginliğimizi korurken bir taraftan da bizim paralarımızla zenginleşmekteler. Zenginliğimizi korurken bizi biraz daha fakirleştiriyorlar. İşte bu benim canımı sıkıyor.

Benim devlet anlayışımda vatandaşın zenginliğini korumak devletin asli görevlerinden biridir. Bu noktada önerim şu: devlet karsız sigortacılık yapsın. Ancak dikkat edin, karsız diyorum. Bugün devletin birçok bankası var ancak hepsi de kar amacı güden kuruluşlar. Ben kar amacı güden bir şirketten bahsetmiyorum. Benim bahsettiği konu sigortacılığın devlet tarafından kar sağlamadan yapılması. Örneğin ben arabamın kaskosunu Güneş Sigortaya 600 liraya değil de, devlete, devletin bir kurumuna 350-400 liraya yaptırayım. Benim kazalar vs. karşısında mağdur duruma düşmememi devlet bana hiçbir çıkar gözetmeden sağlasın.

Türkiye Sigorta ve Güvence Kurumu(TSGK) kurulsun. Hem kısaltması da kulağa hoş geliyor. :)  Bu iş bürokratlarca uzun uzun düşünülsün, planlansın. Sağlam ve güçlü bir sistem tasarlanıp uygulansın. Ben bir vatandaş olarak bunu devletimden istiyorum. Devlet bunu yapmakla bana ihsan etmiş de olmayacak üstelik. Bu, devletin görevi. Zaten yapmak zorunda. Benim zenginliğimi korumak zorunda. Ben onun yasalarına uyuyorsam o da beni mutlu etmek ve mutluluğumu sürdürülebilir kılmak zorunda. Zaten biz devleti o yüzden var ettik, o yüzden yaşatıyoruz.
                                                                                 
Ekim 2010 – Mehmet Ali Demir

15.10.10

Büyük Nasihat

Şeyh Edebali’nin Osman Bey'e nasihati ünlü Osmanlı tarihçisi Mustafa Cenabi'nin "Cenabî Tarihi" adıyla da bilinen "el-Hâfilü'l-Vâsıt ve Aylemü'z-Zâhirü'l-Muhît" adlı Arapça eserinin Süleymaniye Kütüphanesi'nde kayıtlı bir nüshasında yer almaktadır.
Mustafa Cenabi, 1540-1590 yılları arasında yaşamıştır, kendisi bütün kaynaklara göre Arap'tır, ondan önce kimse Edebali'nin böyle bir vasiyetinden söz etmemiştir.
Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.. Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize vaat edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz. Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğügibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir... Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözü pek) derler. En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlıyı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!.. Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!.. Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.
Şeyh Edebali 13. Yüzyıl, Söğüt-Bilecik-Türkiye


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...