25.7.11

İlimden mi İmandan Mı Bu Hal?

İslam barış ve esenlik dinidir. Müslüman olsun olmasın tüm insanları yeryüzünde kargaşa çıkartmadıkları sürece yaşatmayı hedefler. Müslümanları yaşatmayı hedefler ki; Allah'a daha fazla kulluk etsinler ve kendilerini kurtarabilsinler, müslüman olmayanları da yaşatmayı hedefler ki; bir gün hidayete erip müslüman olsunlar ve kendilerini ve kendilerinin soyundan gelecek evlatlarını cehennemden kurtarsınlar, hem bu dünyaları hem de ahiretleri mamur olsun.

Merhametlilerin merhametlisi peygamberimiz Allah'ın dini islamı yaymak için Taif şehrine gittiğinde ve orada hakkı ve doğruyu insanlara tebliğ ettiğinde, anlattığında, hak etmediği bir muamele ve zulümle karşılaştı. Hakarete uğradı, taşlandı. Ancak tüm bunlara rağmen Taif halkına kin gütmedi, eline güç geçtiğinde ve Taif'e muzaffer ordusuyla girdiğinde; Taif halkına eziyet etmedi, haksızlık etmedi. Şefkat ve merhametin ete kemiğe büründüğü şahsında böyle bir şey düşünülemezdi zaten. Peygamberimiz Taif'den taşlanmış, hakarete uğramış bir şekilde çıkarken melek geliyor ve ona dilerse Taif halkı üzerine Allah'ın gazabının indirileceğini söylüyor. Aman yarabbi.

O merhamet peygamberi, yol gösterici, hidayet rehberi, şefkatlilerin en şefkatlisi, kendisini peygamberlikle görevlendiren Allah'ına, kendisine bilmediğini öğreten Allah'ına, kendisi okuma yazma dahi bilmezken kendisine şimdiye kadar hiçbir insan kaleminin yazmadığı ilmi veren Allah'ına şöyle dua etti:

“Al­lâh’ım! Kuv­ve­ti­min za­afa uğ­ra­dı­ğı­nı, çâ­re­siz­li­ği­mi, halk na­za­rın­da hor ve ha­kîr gö­rül­me­mi Sa­na arz edi­yo­rum.
Ey mer­ha­met­li­le­rin en mer­ha­met­li­si! Eğer ba­na kar­şı ga­zap­lı de­ğil­sen, çek­ti­ğim mih­net ve be­lâ­la­ra al­dır­mam!
İlâ­hî! Sen kav­mi­me hi­dâ­yet ver; on­lar bil­mi­yor­lar.
İlâ­hî! Sen râ­zı olun­ca­ya ka­dar iş­te af­fı­nı di­li­yo­rum…” di­ye ni­yaz­da bu­lun­du. (İbn-i Hi­şâm, II, 29-30; Hey­se­mî, VI, 35; Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 7)

Bizlerden birisine en ufak bir zarar dokunduğunda hemen sebep olan kişi ya da kişiler için kötü düşünürüz, onun başına türlü musibetlerin gelmesini temenni ederiz. Ne kadar da cahiliz. O musibetler gelse, hatta bizim hayal ettiklerimizin kat kat fazlası dahi gelse, bundan bizim yararımız ne olacak? Nasıl bir fayda elde edeceğiz? Başkasının başına gelen belanın bize ne bir faydası olur, ne de bir yararı dokunur. O halde bu bencillik neden? Neden Allah'ın rahmeti sadece bizim üzerimize olsun diyoruz da başkası için kötülük ve bela murad ediyoruz. Yoksa Allah'ın hazinelerinin, rahmetinin ve bereketinin sonsuz olduğuna inanmıyor musun? Onların biteceğini mi düşünüyorsun? Onların herkese birden yetmeyeceği fikrinde misin? Haşa, Allah'ın hazineleri, mülkü, nimetleri, rahmeti ve bereketi sonsuzdur, tükenmez. O halde bu bencillik niye, ey Nefs, bu bencillik niye? Yoksa inancında bir eksiklik mi var? Yoksa kalbinde daha yerine oturmamış taşlar mı var? Sen kendini beğenip dururken sende fark edemediğin bir kusur mu var? İmanın mı eksik?

Belki de ilminde eksiklik var. Belki de başına gelen bela ve musibetin senin günahlarına kefaret olacağını, karşılık olacağını bilmiyorsun. Eğer öyleyse bil ki şu dünyada başına gelen bela, musibet, eziyet, eza ve cefa senin için altından, elmastan, son model arabadan ve lüks malikaneden daha hayırlıdır, daha güzeldir, daha faydalıdır.  Başına gelen ve hoşlanmadığın olay senin günahına kefaret olur, seni temiziler. Bir de bunun hikmetini kavrayıp güzel bir sabırla sabredersen bu halin senin yükselmene vesile olur. Allah indinde, Allah katında değerin artar, bunun doğal sonucu olarak; Allah'ın yarattıkları arasında da değerin artar. Ey nefs, zaten sen hep şan, şeref ve yüksek derece isteyip durmuyor musun? İnsanlar içinde müstesna bir konumun hayaliyle hareket etmiyor musun? Bu amaçla türlü hallere girmiyor musun? O halde aklını çalıştır, sabır aracını iyi kullan. Allah katında değerin artarsa, şan ve şerefin olursa, güzel bir makamın olursa, şu değersiz dünya makamlarının, ünvanlarının ve şöhretinin ne önemi kalır ki? Sonsuzun yanında hiçin ne kıymeti vardır ki? Şu dünyada karşılaşılan bela ve musibet islam üzerine olan insan için bir rahmet olmasaydı bunca peygamber bunca sıkıntıya düçar olur muydu? Tüm bela ve musibetler inananlar için yükselmenin vesilesi olmuştur. Bir olay varsa mutlaka bunun bir sebebi olmalı,  mutlaka bu olaya vesile olan bir şey olmalı. Yükselmenin vesilesi de bela ve musibet olmuştur. Keza nimete şükür de yükselmenin vesilesidir. Bela ve musibetin Allah'tan geldiğine tam bir inançla inanıp, iman edip, bunun da bir nimet olduğu idrakına varmak, arkasından bu nimete şükretmek Allah'ın dilemesiyle yükselmeler üstü bir yükselmeye vesile olacaktır.

20.7.11

ASP.NET Türkçe Karakter Sorunu ve Çözümleri

Bugün üzerinde çalıştığım bir ASP.NET projesinde karşılaştığım Türkçe karakter sorunundan ve çözümünden burada bahsetmek istiyorum.

Bu sorun oluştuğunda ı'ları ş'leri İ'leri ç'leri garip şekillerde görürüz. Sık karşılaşılan bir problem.

Türkçe karakter sorunu çeşitli nedenlerden kaynaklanabiliyor, neden kaynaklandığı değil nasıl çözüldüğü üzerinde durmak daha akıllıca.

Çözüm:

1) web.config dosyamızı açıyoruz.


2) web.config dosyamız içinde <system.web>    </system.web> tagları arasındaki alana geliyoruz.


3) Burada uygun bir boşluğa
  <globalization requestEncoding="iso-8859-9" responseEncoding="iso-8859-9" culture="tr-TR" uiCulture="tr-TR" fileEncoding="iso-8859-9"/>

kodlarını yazıyoruz. Ben bu şekilde sorunumu çözdüm.


Not: Sorunumu aşağıdaki kodu aynı şekilde yazarak da çözdüm:

<globalization requestEncoding="windows-1254" responseEncoding="windows-1254" culture="tr-TR" uiCulture="tr" fileEncoding="windows-1254" />


18.7.11

Şike İddiaları ve İddaa Kumarı

Son günlerde futbol dünyası şike iddialarıyla çalkalanıyor. Yöneticisinden oyuncusuna birçok kişi göz altına alınıyor, tutuklanıyor, yargılanıyor. Adliyelerin önünde bir hengamedir, bir curcunadır gidiyor. Slogan atan taraftarı, saldırıya uğrayan basın mensubu, sürekli hastahaneye kaldırılan birileri vs.

Bu futbol sadece bir eğlence, altı üstü bir oyun. Bu kadarına da gerek var mı? Boş bir işle bu kadar da çok uğraşılır mı?

Ben zaten bu futbol dünyasında yaşanan bahis olaylarını, iddaa denen kumarı, insanların bunlara alıştırılmasını mide bulantısıyla izliyordum. Allah'ın yasakladığı kumarı nasıl da toplumda yayıyorlar, nasıl da sinsi bir yılan gibi milletin arasına sokuluyorlar, nasıl da o bayileri her mahallede açıyorlar, kumarı nasıl da normalleştiriyorlar? İşleri gerçekten çok zor.

Ben son zamanlarda futbol dünyasının yaşadığı sıkıntıları biraz da iddaa denen kumarı toplumda yaymalarına bağlıyorum. İddaa' denen kumardan futbol kulüpleri de pay alıyorlar. Oynanan her bir kupondan, isim hakkı adı altında kulüplere ödeme yapılıyor. İsim hakkının olduğunu düşünüyorsun, akıl ediyorsun, alıyorsun da Allah'ın senin üzerindeki hakkı hiç mi aklına gelmiyor?

Ben bu konuyu araştırdım, tartışılır bir tarafı da yok işin. Bahis kesinlikle ve kesinlikle haram, haram, haram. Oynayan da, oynatan da, oynanmasına müsaade eden de, oynanmasına ses çıkarmayan da, bundan gelen parayı alan da bu işten mesul. Hepsinin bu işte bir sorumluluğu var.

Her mahallede bir bahis bayiisi var. O kadar da yaygın bir illet. Ama nedense bir günden bir güne de; gittiğim camilerde vaaz veren hocaların "Ey cemaat, iddaa denen bir hastalık toplumu sarıyor, uyanık olun, kendiniz oynamayın, ailenize de oynatmayın!" dediğini hatırlamıyorum. Allah için; kumar oynamayın diyorlar ama iddaa oynamayın demiyorlar. Ne fark eder diyeceksiniz? Çok şey fark eder. Yarayı göstermek farklıdır, yaraya parmak basmak farklıdır. Adam bilmiyor ki onun kumar olduğunu, ya da şüphede, acaba kumar mı değil mi diye, ama gidip araştırmıyor ve oynuyor. Açık açık söyleyeceksin. İddaa haramdır arkadaş diyeceksin. Baksanıza iddaa'dan gelen paralardan beslenen futbolcu açıyor telefonu soruyor "Hocam şike caiz mi?" Adamcağız da transfer ücreti zannedip caiz diyor. Sorduğuna göre bilmiyor. Ya da şüphede. "Aman canım bunda bilmeyecek ne var" demeyin. Bilmiyor işte. Allah dilemedikçe kim neyi bilebilir ki?

Evet futbolcu arkadaşım, senin kazandığın paraya da kumar parası karışıyor, haberin olsun. Kumara alet oluyorsun, haberin olsun. Senin o anlının teriyle kazandığın paranın içinde haram para da var, haberin olsun. Alnımın teriyle kazanıyorum lafının süsüne kapılıp kendini kandırmayasın, hipodromlardaki atlar da yarışları alınlarının teriyle kazanıyorlar ama; nereden bileceksin, belki de sahiplerine her adımda lanet okuyorlar, kendilerini kumara alet ettikleri için. Allah o muhteşem, o asil hayvanları insanların emrine girecek, işini görecek şekilde yaratmış, insanlar onları Allah'a karşı gelme aracı olarak kullansın diye değil.

Bu konuda yazacaklarım henüz bitmedi, Allah ömür verirse devam edeceğim, gazetelerde ve çeşitli mecralarda iddaa tahmini yapan insanlardan, onların durumundan bahsedeceğim, onları nasıl bu işten vazgeçiririz'in yollarını yazılı olarak düşüneceğim. Bu konudaki bir tecrübemden bahsedeceğim..      


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...