22.5.12

Yunanistan'ın Savunma Harcamaları

Yunanistan derin bir krizin içinde.

Avrupa Birliği'nde Yunanistan krizinin etkisi, Yunanistan ekonomisinin çapının üzerinde.

İşin psikolojik boyutu ile domino etkisi boyutu var.

Yunanistan'ın askeri harcamaları suyun bu tarafından bakılınca şaşırtıcı derecede fazla. Gereksiz(tabii bizce gereksiz) bir Türk fobisi ile biraz abartılı olarak topa tüfeğe para harcadılar-harcıyorlar. İnsan boş bir korku ile yapılan büyük harcamalara üzülüyor. 

Yunanistan ile 1934 Balkan Paktı'na benzer ama süreli bir pakt kurulsa Yunan ekonomisi kısa ve orta vadede ne kadar da rahatlar. Türkiye için değişen bir şey olmaz ama zannediyorum Yunan savunma giderleri bir müddet baya düşer.

Bir de aksini düşünelim. Yunanistan ile askeri boyutta gerginlik yaşansa, gerginlik yaratacak politikalar izlense, tatbikatlar, gerekirse çıkartma tatbikatları ile gerginlik tırmandırılsa, herhalde; zaten ekonomik olarak büyük sıkıntılar yaşayan Yunanistan'ın işi daha da zorlaşır. Şu ortamda Yunanistan'ın işinin zorlaşması demek Avrupa Birliği'nin işinin zorlaşması demektir. Yüzyıllardır birleşemeyen Avrupa'nın bir birlik olma yolunda yara alması demektir. Böyle bir hamle, Avrupanın birleşmesine; Fatih'in, Kanuni'nin, 2. Abdülhamit Han'ın indirdikleri kılıç darbeleri gibi olmasa da, birleşme gayretlerine atılmış kanatmayan bir tokat hükmünde olur. Ancak silleyi yiyen adamın, sersemleyerek başını bir yere çarpıp çarpmayacağının, çarpma sonucu kafa travması geçirip geçirmeyeceğinin garantisini kimse veremez.

Bu atmosferde Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin renginin Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde bir koz olabileceği kanaatindeyiz. Ancak bu kozu kullanabilmeniz için karşı tarafa elinizdeki kozu göstermeli-hissettirmelisiniz. Aksi takdirde etkili kullanamazsınız. Güney Kıbrıs'ın AB dönem başkanlığı elimizdeki kozun Avrupa tarafından fark edilmesi için bir fırsat olabilir.

Yalnız bu koz hassas bir kozdur, zira Türk ekonomisi Avrupa ekonomisine göbekten bağlıdır. Türkiye şu anki şartlar altında üyesi olduğu güçlü bir birliği, üyesi olmadığı zayıf bir birliğe tercih etme durumundadır. 

İşe negatif değil pozitif taraftan bakmak lazım. Türkiye'nin AB sürecinde sağlanacak ciddi ilerleme karşılığında Yunanistan ile barış rüzgarlarının estirilmesi hatta karşılıklı güveni güçlendirecek süreli askeri  antlaşmalar yapılması; hem AB'nin, hem Yunanistan'ın, hem de Türkiye'nin yararına olacaktır. Söz edilen rüzgarların bir karşılık almadan estirilmesi Türkiye adına kazançtan kayıp olur, bundan kaçınmalı ve elimizdeki kozun farkında olmalıyız. Önemli olan kaybettirmek değil, kazanmak ve kazandırmaktır. Uluslararası ilişkide kazanmadan kazandırılmaz. Kazandığımız sürece problem yok.

Bekle gör politikası izlemek, ya da böyle bir politika izliyormuş gibi yapıp olayları akışına bırakmak da bir tercihtir. Ancak bizim böyle bir lüksümüz olmadığı kanaatindeyiz. Katma değer sağlayacak inovatif dış politika izlemek bizim için bir gerekliliktir.

"Devlet yönetiminde inovasyon" isimli bir yazıyı da Allah nasib ederse kısa vadede yayınlamak istiyoruz.

13.5.12

Malayani Nedir?

Malayani nedir? 

Malayani hiçbir faydası olmayan, boş ve faydasız iş ve sözlere verilen genel bir isimdir.  Bir başka değişle "gerekli olmayan" anlamındadır.

Faydası olmadığı gibi "gerekli olanlara" ayrılacak vakitten çaldığı için zararı da vardır.

Tekrar soruyorum, malayani, malayaniyat nedir?

Şu zaman dilimi için cevap verecek olursak: Futbol takımının şampiyonluğunu çeşitli taşkınlıklar ve azgınlıklarla kutlamaktır, bir vakit namazını kaçıracaksan şayet; maç seyretmeye gitmektir, taşkınlık edip bağırıp çağırıp kimseye faydası olmayan şeylerle uğraşmaktır. Malayaninin ne olduğunu merak ederseniz herhangi bir futbol programındaki tartışmaları izleyebilirsiniz. İşte tam da odur.

Halbuki zamanımız ne kadar kıymetli, ne kadar büyük bir sermaye. Elimizdeki bu sermayeyi işleterek kazanacaklarımız ne kadar da çok, ne kadar da büyük.


Zaman yüce Allah'ın bize sonsuz hazinesinden lütfettiği bir nimet ve bu dünya için sınırlı. Bu sınır doğumda başlıyor, ölümde bitiyor. Zaman nimeti aynı zamanda bir sermaye, zamanı iyi kullanırsan, yani sermayeyi iyi işletirsen karın Allah'ın cenneti, rızası ve hatta cemali dahi olabilir. 

Sermayesini boş işlere harcayanlara ne deriz? Sermayesini kediye yükledi. Zaman sermayesini boş işlere harcayanlar da sermayesini adeta şeytana yükler. O sermayeyle kendisi değil, ancak şeytan sevinir.

Sevinmeye en layık olanlar, şüphesiz ki dosdoğru yol üzerinde olanlardır. Görmediği halde inanıp, iman edip iyi işler yapanlardır.


Malayani ile meşgul olup zaman sermayesini az bir dünyalık neşe ve oyalanma için heder edenler ise kazandıklarının milyar üssü milyar katını kaybettiklerine elbette gün gelip üzüleceklerdir. Bunun yerine malayaniyi terk edenler ise o dünyalık neşe ve oyalanmadan gelecek zevkin de üstünde bir zevki Allah'ın lütfu ilahisiyle ruhlarında tadarlar. Bu onların daha henüz dünyadayken kazandığıdır. Ne güzel bir dünyalık kazanç ki dünyada olmasına rağmen, maneviyata bakan yönleri ile; insan ruhunda çok çok derinlerde hissediliyor ve böylece maddeyi aşıyor. Maddeyi aşan bir kazancın bu dünyadaki maddi değerlerle ölçülmesi elbette imkasız, o derece büyük bir kazanç. Ruhunda hissettikleri onun için ilahi bir lütuf, bir kar ve kazanımsa bunun milyar üssü milyar katını ve daha fazlasını Allah'ın izni ile ahirette kazanacaktır.

Kazançlardan ve kayıplardan bahsettik, belki aklımızı belki nefsimizi ikna etmeye çalıştık. Ey kalp son olarak sana sesleniyorum, O'nu kazanan neyi kaybetmiştir ve O'nu kaybeden neyi kazanmıştır ki?

Malayani O'nun için terk ile maksadımız O'nu kazanmaktan başka ne olabilir ki?


O, malayaniyattan, abesle iştigalden uzaktır, münezzehtir. Görmez misin yüce Allah'ın yarattığı çaplı bir mahluk olan tabiatta hiçbir şey boş ve lüzumsuz değildir, en küçük bir bakterinin dahi işi kendi çapının kat kat üstündedir. O halde sen de malayaniyattan kendini sıyır. Kendini sevdiğine sevdirmek için, sevdiğinin sevip yaptığını sen de severek yap. Sevgililerin en sevgilisi buyuruyor ki:


“Malayaniyi terketmesi kişinin İslam’ının güzelliğindendir.” [Tirmizi]


10.5.12

Kitap Tavsiyelerimiz (İlmihal - Siyer - Hadis)

Kitap tavisye edecek olsak ilk önce ve belki de sadece kendi nefsimize tavsiye edebilecek konumdayız. Cüretimiz affola.

Yeryüzünde tavsiye edilmeye yegane ve en fazla layık olan kitap hiç şüphesiz Kur'an-ı Kerim'dir. 

Kur'an'dan başka ne tavsiye edersiniz derseniz bu sefer de Kur'an'ı Kerim'i daha iyi anlayabilmemizi sağlayacak kitap türlerini tavsiye ederiz. İlmihal - tefsir - meal - hadis - siyer kitaplarını tavsiye ederiz.

Ahir zamanda yaşamak zor, kitaplarda seçici olmamız şart.

İlmihal almak isterseniz (ki bu devirde her evde muhakkak bir tane bulunmalıdır, evde bulunması bir ihtiyaç ve gereklilik haline gelmiştir) tüm ehli sünnetin üzerinde ittifak ettiği eski Diyanet İşleri Eski Başkanlarından Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendi'nin "Büyük İslam İlmihali" isimli eserini önemle tavsiye ederiz. Bu eserin dili sadeleştirilmiş baskıları mevcut. Son yıllarda sadeleştirilmiş ve basılmış baskılarını daha ziyade tavsiye ederiz. Bu eser ülkemizde yüce kitabımız Kur'an'dan sonra en çok basılan ve okunan kitaptır. Bildiğimiz kadarıyla 2,5 milyonun üzerinde basılmıştır. Ancak bugün 75 milyonluk nüfusa sahip olduğumuzu düşünecek olursak daha alacak çok yolumuz var demektir.


Peygamber efendimizin hayatını anlatan bir siyer kitabı isterseniz Nesil Yayınları'ndan Salih Suruç'un kaleme aldığı Kainatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı 1-2 kitaplarını tavsiye ederiz. Bu iki ciltlik kitabı okurken saadet asrına kalbinizden bir pencere açıldığını hissedebilirsiniz.


Hadis okumak isteseniz yine Nesil Yayınları'ndan Cemal Uşşak'ın derleyip kaleme aldığı "Kütübü Sitteden Seçme Hadisler" kitabını tavsiye ederiz. Bu hadis kitabında imanı kuvvetlendirici, insanın şevk ve gayreti arttırıcı hadisler özellikle seçilmiş, konulara ayrılmış ve gerekli görülen yerlerde de aydınlatıcı açıklamalar yapılmış.

Kur'an-ı Kerim meali okumak isterseniz size tavsiyemiz bazı ayetlerin detaylı olarak dip notlarda açıklandığı bir meal okumanız yönünde olur. Çünkü günümüzde meallerdeki bazı ifadeler dini konuda bilgisi yetersiz olanlar tarafından yanlış anlaşılabiliyor. En güzeli geniş açıklamalı bir meal okumak. Ayrıca aklımıza takılan kısımlarda tefsirlere müracaat etmeliyiz, internet üzerinde aklımıza takılan konu ve ayetleri sorabileceğimiz www.sorularlaislamiyet.com gibi güzel hizmetler de var, bunlardan da yararlanmalıyız. Meal okunurken şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir, Kur'an-ı Kerim hiçbir zaman hiçbir dile hakkıyla tercüme edilemez.

Bu kitapları kendimiz okuduğumuz gibi yakınlarımıza okumaları için hediye de edebiliriz. Bu hediyeler ne güzel hediyelerdir, bu hediyeleri veren insanlar ne güzel insanlardır. Dini kitapları hediye etmemiz için özel bir gün kollamamıza gerek olmasa da doğum günleri, anneler günü, babalar günü, kandiller, bayramlar ve buna benzer günler dini kitap hediye etmemize vesile olabilirler. Unutmayalım, hediyeleşmek aynı zamanda sünnettir.


103-el-ASR

Asr, yüzyıl, ikindi vakti ve meyvenin suyunu çıkarmak gibi manalara gelir. "Asr"a yemin ile söze başladığı için bu adı almıştır. İnşirâh sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 3 (üç) âyettir. Sûrede kurtuluşun imana, iyi işler yapmaya hakkı ve sabrı tavsiye etmeye bağlı olduğu anlatılmıştır.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.

1. Asra yemin ederim ki

2. İnsan gerçekten ziyan içindedir.

3. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...