25.6.12

Ey Nefsim, Tercih Senin

Ben ben deyip duran nefsim, sen hiç "Ben sıradan bir insan olamam", "Sıradan insanlar gibi yiyip içip sonra da bu dünyadan göçüp gidemem", "Hayatımı amaçsız, sadece ufak kazanımlar için geçiremem" demiyor musun?

Onca çalışıp çabalıyorsun. Yeri geliyor temel ihtiyaçlarını zor karşılıyorsun. İstediklerini elde etsen yine de tatmin olmuyorsun. Öyle bir sonsuz ihtiyaç içindesin ki sonsuza kadar bu dünyada kalsan ve çalışsan yine de ihtiyaçlarını karşılayamayacak gibisin. Sonsuza kadar kalmayacağın da bir gerçek. Ölüm var, inkar edemezsin. O halde bu kadar küçük olmak sana zor gelmiyor mu, ey nefsim. Sen ki insanlar içinde övünüp büyüklenmeyi, kibirlenip gururlanmayı çokça seviyorsun, nasıl oluyor da bu kadar muhtaçlığa, bu kadar küçüklüğe, sıradanlığa ve basitliğe ve fakirlik ve acizliğe katlanabiliyorsun? Sana acıyorum. Eğer bu kadar küçüklük ve acizlik içinde bu kadar büyüklük, şan ve şeref istiyorsun, o halde şanı semaları aşan bir davaya sarıl, sonu ötelere giden dosdoğru bir yol tuttur, şerefi yerdeki ve gökteki gelmiş geçmiş tüm mevcudatın dilinde olan doğru sözlü bir yol göstericiye uy, her şeyi yaratan ama kendi yaratılmamış olan mutlak güç ve kudret sahibine teslim ol ki, ki sen de bu sayede şeref bulasın, kendin küçük ve nispeten ehemniyetsiz olduğun halde taabi olduklarının büyüklüğüyle sen de büyüklük kazanasın. 

O azamet ve büyüklük sahibinin sana zerre ihtiyacı yok nefsim, bunu bilesin. Asıl senin ona ihtiyacın var.  

Senin onun davasına sahip çıkmana ihtiyacı yok ey nefsim, O tüm bunları yarattığı gibi seni de yarattı, dileseydi senin yerine senden hayırlılarını getirmeye elbette gücü yeterdi, o halde bu davanın sana değil senin bu davaya ihtiyacın var ey nefsim. İster akıllı davranarak ihtiyacını itiraf edip tüm ihtiyaçları ve ihtiyaçları gideren şeyleri yaratan yüce yaratıcıya sığın, istersen de kibir ve gururunla ihtiyaç içinde kıvranırken büyüklük taslamaya devam et. Tercih senin. Sonuçta tercihlerinin sonucunu yaşayacak olan sensin.

Ey nefsim, sen sıradansın, basitsin, acizsin, adeta bir toz zerresisin. Bin sene öteden bir bak bakalım, göreceksin ki artık sen bir hiçsin. Tek çıkarın var, o da teslim olmak, yani mutlak galip olana teslim olmak, teslim olunanların en hayırlısına ve en cömerdine ve en merhametlisine itirafla ve pişmanlıkla ve acziyeti ikrarla teslim olmak. Sonra da O'nun lütf-u ilahisiyle bir değer kazanmak. Onun ihsanıyla büyümek. Başka çıkar yolun yok. Eğer böyle büyük bir kapıya sığınmazsan, zamanı ve mekanı, zamanın ve mekanın sahibi olana sığınarak aşamazsan; senin ne ehemniyetin var ki? Boyun ne dağlara erişebilir, ne de yerleri  delebilirsin. Dağları yaratan onları çakıl taşları gibi ayağının altına sermeye kadirdir., buna gücü yeter. Yeter ki sen ona müracaat et, ona başvur, kulluk dilekçeni ver.

Dediğim gibi nefsim, sen bilirsin, tercih senin.


24.6.12

Sünnet Nedir?

Kitab ve Sünnet denilince, buradaki sünnet, hadis-i şerifler demektir. Farz ve Sünnet denince, buradaki sünnet, Peygamber efendimizin farz olmayarak yaptığı işler demektir. Sünnet, yalnız olarak kullanılınca (İslamiyet) demektir. Bu sünnete uyanlara (Ehl-i sünnet) denir. (Cevhere)


Ahir zamanda farz dışında bir şey yapılacaksa bunların en hayırlıları peygamberimizin sünnetleridir.



18.6.12

Haramı Terk Farzdır

Haramı terk farzdır.

Allah'ın yapılmasına müsade etmediği işler haram, yapılmasını emrettiği işler ise farzdır. Bu cihette haramı terk farzdır.

Bir farzı yapmak ya da bir haramı terk etmek mutlak bir gerekliliktir.

Arapçada vacip kelimesi "yapılması gerekli olan" anlamına gelir. Bazı dini kitaplarda vacip kelimesinin sözlük anlamıyla kullanıldığını görürsünüz. Bu kitaplarda "haramı terk vaciptir" yazar, buradaki bu ifade haramı terk etmenin bir gereklilik olduğunu vacip kelimesinin sözlük anlamıyla ifade eder. Yoksa haramı terk haddizatında farzdır. Haramı terk eden de farz sevabı alır. Verilen fetvalar böyledir.

Somutlaştırarak sevap konusunu açacak olursak, bir genç haramı terk ederek kazanacağı sevaba, nafile olarak yapacağı 1000 senelik ibadetle erişemeyebilir.

Nasıl ki bir ticaret yaparken katma değeri yüksek işler tercih edilir, işte dini hayatta da buna azami özen gösterilmelidir. Bir bilgisayar işlemcisi satarak elde edeceğin karı bir kamyonet patates satarak elde edemeyebilirsin. Hem de patates satmanın çokça zahmetine katlandığın halde. O halde varsa elde imkan, ki Allah vermiştir herkese ömür sermayesi gibi adil ve yeterli bir imkan, durma sermayeni sen de kullan. Bu pazarda zarar yok, yok ziyan.

Peygamberimiz hadis-i şeriflerinde buyuruyor ki:

"Az bir haramdan kaçmak, 80 bin nafile hac sevabından efdaldir." [Deylemi]

"Şu yedi büyük günahtan kaçının: 1- Allah’a şirk koşmak 2- Büyücülük 3- Katillik 4- Harpten kaçmak 5- Yetim malı yemek 6- Faizcilik. 7- Namuslu kadına iftira etmek. [Taberani]


Az bir haramdan kaçmanın sevabı bunca nafile hacdan efdal ise büyük günahlardan kaçma sevabının artık akıl sahiplerine bırakıldığı çok açık.

Allah'ım biz günahkar-aciz kullarını küçük büyük her türlü haramdan kaçanlardan eyle. Amin.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...