30.9.13

Kamuda Başörtüsü Yasağı Kalkıyor

Elhamdülillah. Allahuekkber. Çok güzel bir haber!
Bir zulüm devri daha kapanıyor, başörtüsüne getirilen barbarca, antidemokratik, faşist yasak sonunda kaldırılıyor.
Bir zulüm daha Allah'ın izniyle sona eriyor. Rabbim bu zulümlerle bu milleti bir daha imtihan etmez inşallah.

Bu günlerin görülmesinde emeği geçen rahmetli Menderes'lerin, Özal'ların, Erbakan'ların Allahüteala taksiratlarını affetsin, mekanlarını cennet eylesin. 

Bu zulmün def'ü ref edilmesinde kimlerin emeği varsa, büyük küçük farketmez, hepsinden Allah razı olsun. Allah geçmişlerine rahmet eylesin, Allah hayırlı sağlıklı uzun ömür nasip eylesin. Kalben buğzedeni dahi Allah rahmetiyle kuşatsın, duamızdan nasiplendirsin.

Amin, amin, amin.




29.9.13

Dr. Emin ACAR’dan Nasihatler


Dr. Emin ACAR’dan

NASİHATLER

Kurban

Kurban Bayramı yaklaşıyor. Peygamber Efendimiz Kurban Bayramında iki koç keserlermiş; biri içeri/hane halkına, diğeri dışarı/hak sahiplerine.

Kurban kesiminde takvada koç kesmelidir. Fetvada manda, keçi, sığır, deve kesilebilir denilmiştir. Bu kurbanlıkların hepsinin (dişileri süt verdiğinden ve neslin devamını sağladıklarından) erkek olanları tercih edilmelidir.

Peygamber Efendimiz Hediy kurbanında (hac sırasında kesilen kurbanda) deveyi tercih etmiştir.

Bebeği büyütebilecek anne sütü veya süt anne bulunmadığında, sütü bebeği büyütüp besleyebilecek hayvan (koyun, keçi, sığır, deve, manda) kurban olur. Bu hayvanların (koyun, keçi, sığır, deve, manda) erkeğini kurban etmek efdaldir.

Akika Kurbanı

Erkek çocuğa iki ve kız çocuğa bir akika kurbanı kesmek sünnettir.

Erkek çocuğa iki akika kurbanı kesilmesinin hikmeti: Erkek çocuğunun imamlık ve müezzinlik yapma hakkı vardır. Kız çocuğunun ise kadınlara imamlık yapma hakkı vardır. Erkek çocuğun halifelik hakkı, hem imamlığı hem de müezzinliği içerir. Kız çocuğun halifelik hakkı, sadece annelik hakkını ve kadınlara imamlığı içerir.

Başka bir deyişle; erkek çocuk için kesilen iki akika, biri mihrab diğeri minare hakkı içindir. Kız çocuk için kesilen bir akika, sadece mihrab hakkı içindir.

Neden sağ tarafa yatmalıyız?

Sevgili Peygamber Efendimiz, sağ taraflarına yatarlardı. Sağ ellerini de sağ yanaklarına koyarak uyurlardı. Böylece, sindirim (hazım) sistemi ve kalp/dolaşım sistemi rahat çalışır. Sağ eli yanağının altında tutunca, beyne kan dengeli (normal) gider ve beyin için en iyi ortam gerçekleşir. Bu da insanın rahat ve dengeli uyumasını sağlar.

Neden sağ elimizi kullanmalıyız?

Çocukların dili dönmeye başladığı zaman hem “La ilahe illallah” Tevhid kelimesini söylemeyi, hem de sağ ellerini kullanmayı öğretiniz. Çünkü insan sağ elini kullandıkça bu hareketler akciğer için körük vazifesi görür. Üç bölümlü sağ akciğer parçaları (lobları), sağ elin körük vazifesi görmesi sebebiyle daha çok oksijen alır. Bu durum beyinde konuşma merkezinin daha iyi çalışmasını sağlar. Böylece “La ilahe illallah” Tevhid kelimesini söylemeye ve sağ elini kullanmaya alışan çocuk konuşmayı çabuk öğrenir. Bu çocukta kekemelik olmaz.

Sol akciğerde iki parça (lob) ve sağdaki üçüncünün yerine kalp vardır. Sol elini kullanma alışkanlığı olanlarda kalp yorulur. Akciğerler iyi/yeterli oksijen alıp veremez. Bu durumda beyin iyi çalışamaz. Çocukta kekemelik olur.

Bu sebeple “La ilahe illallah” Tevhid kelimesi ve sağ elini kullanma ile çocuklara konuşmayı öğretiniz.


Neden kepekli buğday ekmeği yemeliyiz?

Kepekli ekmek “tam buğday unundan üretilmiş” gıdalı ekmektir. Tam buğday ununda, buğdayın en üstündeki selülozdan oluşan zar yoktur; buna hayvan kepeği denir. Hayvan kepeği, bulgur yapılırken çıkan kepektir (selülozdur). Buğday ekmeği yerine devamlı mısır ekmeği yiyenlerde pellegra hastalığı ortaya çıkar. Çünkü mısırda zein proteini vardır ve bağırsaklarda asimilasyonu sırasında PP vitamini çok tüketilir. Bu da beyinde protein metabolizmasını bozar. Buğday ekmeği yerine mısır ekmeğini yiyen bölgelerde fevri cinayetler çok olmaktadır. Böyle yerlerde fevri cinayetlerin azaltılması için buğday ekmeğinin yenmesi tercih edilmelidir. Mısır ekmeği yenebilir, ama buğdayın yerine geçercesine sürekli olmamalıdır.

Çinliler ve diğer Asya milletleri de buğday ekmeği yerine devamlı pirinç yedikleri için, onlarda B1 vitamini noksanlığı görülür. Bundan dolayı Beriberi hastalığı ortaya çıkar. Bu da beyin yapısını bozar, davranış refleksleri (ürperme, tiksinme vb.) kaybolur.

Mısırda çok bakla (ful) yenir. Bakladaki etken maddeler sebebiyle kanda eritrositler erir. Bu durum oksijen yetersizliğine neden olur ve buna bağlı olarak da nefes darlığı çekilir. İnsanlar daha fazla nefes almaya çalışırken zamanla göğüsleri giderek daha fazla büyümektedir. Bu bölgelerde anfizem göğsü çok görülür; bu insanların akciğerlerinde rezerv hava artmaktadır. Böylece bu insanlar nefesli çalgıları kolay çalarlar, yağlı güreşi rahat yaparlar, opera sanatçısı olurlar. Çok bakla yemek, beyin fonksiyonlarını da bozduğundan, bazı psikolojik bozukluklar ortaya çıkmaktadır.

İnsanlar tam gıdalı ekmek (yani kepekli buğday ekmeği) yerse, anılan sebeplere bağlı olarak bu türlü hastalıklar olmaz.

Evlilik:

Çocuk doğduğu zaman ilk önce annesinin şefkatli, tüysüz, güzel yüzünü görür, sonra babasının kıllı-sakallı yüzünü görür. Annesine daha yakınlaşır. Annenin sesi ince ve güzel olur, çocuğa güzel konuşmasını öğretmek için.

Genç çocuklarda/delikanlılarda sakal çıkmaya başlayınca, kızlarda/genç kızlarda yüz güzelleşince ve memeleri büyümeye başlayınca evlenme yaşı gelmiştir.

Uykudan uyanınca ne yemeli?

Peygamber Efendimiz uykudan kalkar kalkmaz yirmi bir adet üzüm veya yedi/dokuz adet hurma yemiştir. Böylelikle beyin glikozunu doğrudan almış olur ve hemen çalışmaya başlar. Bu durum otomobilde karbüratöre doğrudan benzin vererek çalıştırmaya benzetilebilir. Ancak aç karnına anılan miktarlardan fazla yemek de doğru değildir. Çünkü kandaki şeker birden yükselir, suni şeker hastası durumu gözlenebilir. Bu durum ise otomobilde gaza aşırı yüklenmeye ve motoru boğmaya benzetilebilir.

Vücut çalışmaya başlayıp normal akışa kavuşunca istenen miktar hurma/üzüm (şeker hastası olmamak şartıyla) yenebilir. Üzüm yemek beyin hücrelerini korur ve böylece bunaklık olmaz.

Peygamber Efendimizin yemekten önce karpuz yemesinin sebebi :

Yemek sırasında ve yemekten sonra kan dolaşımı sistemi mideye/sindirim sistemine yoğunlaşarak çalışır. Bu sebeple beyine yeterli kan gitmez. Yemekten önce karpuz yenilince içerdiği sulu glikoz beyine ulaşır. Karpuz glikozu sayesinde yemek başlangıcında beyin beslenmiş olur. Beyinde hasar (bunaklık) olmaz. Aynı zamanda tokluk hissi verdiğinden aşırı yemeyi engeller. Nizamlı bir yiyiş olur.

Medine-i Münevvere’de karpuza çay-ı ilahi denir; suyu, tadı, şekeri, kokusu, rengi v.s. her şeyi içinde olan bir çay.

Diğer zamanlarda yemeklere bal ile başlanmalıdır. Böylece içeriğindeki glikozla fruktozu beyin hemen alır ve kolay çalışır.

Karpuz ile ilgili Hadis-i Şerifler:

1) "Yemekten önce karpuz yemek, karnı yıkadıkça yıkar, hastalığı giderdikçe giderir."

Ramuz'ül Ehadis, 2289. Hadis, sayfa: 566, Pamuk Yayıncılık.

2) "Karpuzda on haslet vardır. O, bir yemektir. Sudur, güzel kokudur, meyvedir, çöğendir, mesaneyi yıkayıp temizler, mideyi yıkar, temizler, arka suyunu (meniyi) çoğaltır, cinsî münasebet gücünü artırır, karın hastalığına iyi gelir, cildi güzelleştirir."

Ramuz'ül Ehadis, 4020. Hadis, sayfa: 943, Pamuk Yayıncılık.

Baba ve dede kavramları

İnsan evlenince evliya olur. Çocuğu olunca baba olur. Torunu olunca dede olur. Başka babalık, dedelik yoktur. Örneğin, Somuncu Baba değil, Somuncu Koca’dır.

Futbolda kafanın korunması

Amerikan futbolunda başa kask giyilir, göğse kafes takılır. Başın korunması için futbolda devamlı kask takmalıdır. Özellikle küçük çocuklarda beyin kemikleri tam yerleşmediğinden dolayı zararlı olabilmektedir. Sonuç olarak, başa darbe gelmemelidir ve el sporlarını tercih etmelidir.

Kırma tütünün yasaklanmasının gerekliliği

Kırma tütün 1600’lü yıllarda Osmanlılara dışarıdan getirilmiştir. Tütünü işleyen kadınlar zarar görmektedir, çünkü tütün yapraklarının üzerinde nikotin ve zifir bulunmaktadır. Ayrıca geceleri çalışıldığı için kadınlarda hasar yapmaktadır. Bu nedenlerle kırma tütünün tamamen yasaklanması gerekmektedir. Burada teknik ziraat tatbik edilemediği için kırma tütün ziraatı tamamen yasaklanmalıdır.

Genel Nasihatler

1- Patent kullanmak yerine know-how tercih edilmeli.

2- İnsan taşımacılığında hava yolu, yük taşımacılığında sular ve karalar tercih edilmeli.

3- Sporda; yüzme ve el sporları tercih edilmeli.

4- Tekstilde; iç giyimlerde pamuklu, dış giyimlerde yün ve tiftik tercih edilmeli.

5- Ziraatta; teknik ziraat tercih edilmeli.

6- Ağaçlandırmada; engebeli arazide meyveli ağaçlar, yüksek dağlarda orman ağaçları dikilmeli ve düz arazilerde teknik ziraat yapılmalı.

7- Eğitimde; teknik eğitime yönelmeli.

8- Eğitim-öğretimde bilgi teknolojilerinden istifade edilmeli.

9- Öğretimde bilginin talebeye ulaştırılması uzaktan öğretimle gerçekleştirilmeli. Eğitim, sınıf ortamında öğretmenler tarafından uygulamalı yapılmalı.

10- Konutta; bir ailenin oturabileceği bahçeli müstakil evler tercih edilmeli, işyerlerinde ise toplu - çok katlı binalar tercih edilmeli.

11- Gıdalarda; başta kepekli ekmek ve süt olmak üzere bütün tabii gıdalar tercih edilmeli.

12- Tabii gıdalarla dengeli beslenmeyi sağlayarak hastalıklardan korunma sağlanmalı.

13- İnsan vücudunun ihtiyaç duyduğu minerallerin karşılanması için maden suyu üretimi ve içilmesi teşvik edilmeli. Maden suyunun ekonomik üretimi büyük şişelerde yapılmalı.

14- Madenlerde ham üretim değil, işlenerek mamul madde üretimi tercih edilmeli.

15- Yerli üretim ve tüketim hem tercih edilmeli hem de teşvik edilmeli.

16- Teknolojide; en modern sahalarda çalışılmalı.

17- Yönetimde; yönetim bilişime geçilmeli.

18- Beyin göçü önlenmeli.



Nasihat edenden de, edilenden de, ulaştırandan da, edilen nasihat hürmetine; Allah ebeden razı olsun.

Ankara Hacı Bayram Veli Camii ve Türbesine yolunuz düşerse yakında 'muayenehanesi' bulunan Dr. Emin ACAR'ı ziyaret edebilirsiniz, eğer nasihat isterseniz. Allah'a emanet olun.,






25.8.13

Esma'ya Mektup - Dursun Ali Erzincanlı'nın Sesinden




Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın liderlerinden Muhammet El Belteci'nin Şehit olan kızına yazdığı mektup...

"Sevgili kızım ve değerli öğretmenim...


Sana elveda demiyorum bilakis yarın görüşmek üzere. Başı dik tuğyana isyan ederek yaşadın. Tüm engelleri reddederek hürriyete sınırsızca aşık oldun. Bu ümmet, uygarlıkta hak ettiği yeri alabilsin diye onu yeniden diriltmek ve inşa etmek için sessizce yeni ufuklar arıyordun. Akranlarının uğraştığı işlerle meşgul olmadın. Her zaman derslerinde birinci olmana rağmen öğrenmeye olan açlığın dinmedi.

Bu kısa hayatta sohbetine doyamadım. Vaktim, mutlu olacak ve eğlenecek kadar geniş değildi. Rabiatul Adeviyye'de son kez bir araya geldiğimizde, "Sen bizimle olduğunda bile bizden ayrısın" diyerek bana olan sitemini dile getirmiştin. Ben de sana, "Bu hayat birbirimize doyacak kadar geniş değil. Birbirimize doyalım diye Allah'tan cennetinde bize bu sohbeti vermesini temenni ediyorum" demiştim.

RÜYAMDA GELİNLİKLER İÇİNDE GÖRDÜM

Sen şehit olmadan iki gün önce seni rüyamda gelinlikler içinde gördüm. Bu dünyada eşi benzeri olmayan bir güzellikteydin. Yanıma sessizce oturduğunda sana, "Bu gece senin düğün gecen mi" diye sordum. Sen de "Düğünüm akşam vakitlerinde değil öğlen olacak" demiştin. Çarşamba günü, öğlen vakti şehit olduğun haberi bana ulaştığında, senin rüyamda bana ne demek istediğini anlamış oldum. Allah'tan seni şehit olarak kabul etmesini niyaz ettim. Ve şehadetin, bizim haklı olduğumuzu ve düşmanımızın da batılın ta kendisi olduğu inancımızı pekiştirdi.

Son vedanda yanında olamamam, son bir kez seni görememem, alnına son bir öpücük konduramamam ve senin cenaze namazını kıldırma şerefine nail olamamam beni derinden üzdü. Beni bunları yapmaktan alıkoyan, ölümden veya karanlık hücerelerden korku değil, uğruna canını verdiğin davayı (devrimin hedeflerine ulaşması) sürdürebilmekti.

ZALİMLERE KARŞI BAŞIN DİK


Zalimlere karşı başın dik (göğsünü gere gere) direnirken gaddar kurşunlar göğsüne saplandı ve ruhun yüceldi. Ne kadar güzel bir azmin ve terbiye edilmiş bir nefsin vardı. İnanıyorum ki, sen Allah'a verdiğin söze sadakat gösterdin, Allah da sana verdiği söze... Öyle ki, şehadet şerefini bize değil de sana bahşetti.


ELVEDA DEMİYORUM

Son olarak, sevgili kızım ve değerli öğretmenim...

Sana elveda demiyorum bilakis görüşmek üzere.. Buluşmamız, yakında peygamber ve ashabıyla birlikte Havz-ı Kevser'de olacak. Sonsuz kudret ve hükümranlık sahibi Allah'a yakın, O'nun nezdinde değerli ve şerefli bir konumda. Ayrılmamak üzere, birbirimize doyma temennilerimizin gerçekleşeceği bir buluşma..."



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...