28.9.14

Ayet ve Hadislerle Hac ve Umre (Kartelalar - 12)

* * * HADİSLER * * * 

İbn-i Abbas'tan (r.a.) rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir: "Rasûlullah (s.a.s.)bize hitap ederek şöyle buyurdu: Ey insanlar! Hac size farz kılındı. Bunun üzerine el-Akra' b. Hâbis ayağa kalkarak: - Ey Allah'ın elçisi! Hac her yıl mı (bize) farzdır? diye sordu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.)şöyle buyurdu: - Yok, hayır. Bir defadır. Kim daha fazla yapacak olursa, o nâfiledir." (Müslim; "Hac", 412; Tirmizî, "Hac", 5, Tefsir-i Sûre (5), 15. Nesâî, "Menâsik"; " 1. İbn-i Mâce; "Menâsik", 2; Dârimî; "Menâsik"; 4; Ahmed b. Hanbel, I, 255, 292, 301, 321, 325; II- 508. )

Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: Allah’ın Elçisi bize konuşma yaptı ve,- "Ey insanlar! Allah size haccı farz kılmıştır, haccediniz" buyurdu. Bir sahâbî, - "Ey Allah’ın Elçisi! Her yıl mı?" diye sordu. Peygamberimiz, sükût etti cevap vermedi. Sahâbî sorusunu üç defa tekrarladı, bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s.), - "Eğer ‘evet’ deseydim her yıl hac yapmak farz olurdu, buna gücünüz yetmezdi" cevabını verdi. ( Müslim, "Hac", 412. bk. İbn Mâce, "Menâsik", 2.)

Ebu Hureyre’den (r.a.) rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir: "Peygamber (s.a.s.) 'e: - Amellerin hangisi daha fazîletlidir? diye sorulunca, o şöyle buyurmuştur: - Allah'a ve Rasûlüne îmân etmektir. -Sonra hangisidir? diye soru­lunca, şöyle buyurmuştur: - Allah yolunda cihâddır. - Sonra hangisidir? diye sorulunca, şöyle buyurmuştur: - Kabul olunmuş hacdır." (Buhârî; "Hac", 4; " İman", 18; Müslim, "İman", 135.)

İbni Ömer (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "İslâm dini beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve ramazan orucunu tutmak." (Buhârî, "Îmân", 1, 2; Tefsîru sûre (2), 30; Müslim, "Îmân", 19–22. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 3; Nesâî, îmân 13.)

Ebû Hüreyre (r.a.) dedi ki, ben Resûlullah (s.a.s.) ‘ın şöyle buyurduğunu işittim: "Kötü söz söylemeden ve büyük günah işlemeden hacceden kimse, annesinden doğduğu gündeki gibi günahsız olarak (evine) döner." (Buhârî, "Hac", 4, "Muhsar", 10)

Ebû Hüreyre (r.a.) 'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Umre ibadeti, daha sonraki bir umreye kadar işlenecek günahlara kefârettir. Mebrûr haccın karşılığı ise, ancak cennettir." (Buhârî, "Umre", 1; Müslim, "Hac", 437. Ayrıca bk. Tirmizî, "Hac", 88; Nesâî, "Menâsik", 3, 5, 77; İbni Mâce, "Menâsik", 3.)

?Ebû Hüreyre (r.a.) 'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Hac ve Umre yapanlar Allah'ın misafirleridir. O'ndan birşey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onları affeder. " (İbn Mâce, "Menâsik", 5).

Hz. Ömer (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: " Hac ve umreyi peşi peşine yapınız. Bu ikisi, körüğün; demir, altın ve gümüşün pasını yok ettigi gibi, fakirliği ve günâhları yok eder. Mebrûr haccın sevabı ancak cennettir" (Tirmizî, "Hac", 2; Nesâî, "Hac", 6; İbn Mâce, "Menâsik", 3)

İbn Abbas (r.a)’tan rivâyete göre; Has’am kabilesinden bir kadın Müzdelife günü Rasûlullah (s.a.s)’e: "Ey Allah’ın Rasûlü! Allah’ın kullarına farz kıldığı hac ihtiyar babama da farz oldu. Babam yolculuk yapmaya dayanamaz, onun yerine ben haccedebilir miyim?" dedim. Peygamber (s.a.v)’de: "Evet" buyurdu.( Nesai, "Menâsikü'l-Hac", 9; Ayrıca bkz. Buhârî, "Hac", 1, "Cihâd", 154, 162, 192, "Edeb", 68; Müslim, "Hac", 407, "Fedâilü's–sahâbe", 135, 137.)

Abdurrahman b. Ya’mer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Hac arafattır, Hac arafattır, Hac arafattır, Minâ günleri ise üç gündür." "... Kim iki gün içerisinde Minâ’dan Mekke’ye dönerse ona günah yoktur, kim de geri kalırsa yolunu Allah ve kitapla bulduğu takdirde günaha girmemiş olur..." (Bakara,2/ 203) Fecr doğmadan önce Arafat’a yetişen kişi Hacca yetişmiş olur. (Tirmizi, "Tefsîru'l-Kur'ân", 2)

Âişe (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Allah, hiçbir günde, arefe günündeki kadar bir kulu ateşten çok azat etmez. Allah mahlukata rahmetiyle yaklaşır ve meleklere karşı onlarla iftihar ederek "Bunlar ne diliyorlar?" buyurur" (Müslim, "Hac", 436; İbn Mâce, "Menâsik", 56)

* * * AYETLER * * *

(Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir.” (Bakara, 2/144) [1]

Şüphesiz Safa ile Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur.[2] Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah onu bilir, karşılığını verir.” (Bakara,2/158)

Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir.”[3] (Bakara,2/189)

Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır) sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin.”
 (Bakara, 2/196)

Hac (ayları), bilinen aylardır.[4] Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona hacda cinsel ilişki, günaha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız, Allah onu bilir. (Ahiret için) azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma)dır. Ey akıl sahipleri, bana karşı gelmekten sakının.” 
(Bakara, 2/197)

(Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur. Arafat’tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife’ye) akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da Allah’ı zikredin.[5] Onu, size gösterdiği gibi zikredin. Doğrusu siz onun yol göstermesinden önce yolunu şaşırmışlardan idiniz. Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” 
(Bakara, 2/198-199)

Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.[6]
 (Bakara, 2/200)

Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir. Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim[7] vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır.)” 
(Al-i İmran, 3/96-97)

Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine[8], haram aya[9], hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ’be’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye birtakımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.”
 (Maide, 5/2)

Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik. İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.  Gelsinler ki, kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde[10] (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin. Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik’i (Kâbe’yi) tavaf etsinler.” 
(Hac, 22/26-29)

[1] . Hz.Peygamber, Hicrî ikinci yılın ortalarına kadar namazlarda Kudüs cihetine yöneliyor, fakat hep Kâbe’ye yönelme emrinin gelmesini bekliyordu. Bir ikindi namazı sırasında Allah Teâlâ, Kâbe’ye doğru yönelmesini emretti. Kudüs’e doğru yönelerek başlanan bu namaz Kâbe’ye yönelerek tamamlandı. Bu olayın geçtiği yerde yapılan mescit, bugün “Mescid-i Kıbleteyn”, yani iki kıbleli mescit diye anılmaktadır.
[2] . Safa ile Merve, Kâbe’nin doğu tarafında bulunan iki tepenin adıdır. Bu iki tepe arasında usulünce gidip gelme demek olan “sa’y”, Hz.İbrahim, eşi Hacer ve oğlu İsmail’e dayanan bir geleneğin ihyası olup, haccın ve umrenin vaciblerindendir. Cahiliye döneminde Safa ve Merve tepelerinde putlar bulunuyor ve müşrikler de bu tepeler arasında sa’y ediyorlardı. İslâm gelince mü’minler, bu eski müşrik uygulaması sebebiyle, Safa ve Merve arasında sa’y etmekten endişe etmişlerdi. Bu âyet onların endişesini gidermektedir.
[3] . Hz.Peygamber’e, “Hilâl niçin önce iplik gibi incecik görünüyor, sonra kalınlaşıp nihayet daire şeklini alıyor?” diye soru yöneltilmişti. Âyetin bu kısmında söz konusu soruya, ayın hareketlerinin zaman tayininde, özellikle hac, oruç ve zekât gibi ibadetlerin vakitlerinin belirlenmesinde kıstas olduğu ifade edilerek cevap verilmektedir.
[4] . Hac ayları, Şevval ve Zilkade ayları ile Zilhicce ayının ilk on günüdür.
[5] .Meş’ar-i Haram, Müzdelife’de bir yerdir. Müzdelife vakfesinin burada yapılması sünnettir.
[6] . Tefsir kaynaklarında ifade edildiğine göre, İslâm’dan önce müşrikler hac işlemlerini tamamladıktan sonra Müzdelife’de oturur, atalarını anar, onlara ve kendilerine ait başarılarla öğünürlerdi. Bu âyette, müslümanlara, müşriklerin bu âdetine uymamaları ve Allah’ı çok anmaları hatırlatılmaktadır.
[7] . Âyette geçen “Makam-ı İbrahim”in ne olduğu konusunda tefsir bilginleri çeşitli görüşler belirtmişlerdir. “Hac ibadetinin yapılması sırasında ziyaret edilen yerlerden biri”, “Kâbe”, “Harem diye bilinen alan”, “Hz. İbrahim’in Kâbe’yi inşa ederken iskele olarak kullandığı ve halkı hacca davet ederken üzerine çıktığı taşın bulunduğu alan” şeklindeki açıklamalar bunlardan bazılarıdır.
[8] . Meâlde geçen “nişaneler” kelimesi, âyetteki “şeâir” kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. “Şeâir”, alametler, işaretler ve semboller demektir. Burada kastedilen, dinin belirgin alametleri, işaretleri ve sembolleridir. Özellikle de haccın eda edildiği kutsal yerler ve bazı hac fiilleridir.
[9] . Haram ay ifadesiyle Muharrem, Zilka’de, Zilhicce ve Receb aylarından her biri kastedilmektedir
[10] . İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre, bu belli günler Zilhicce’nin ilk on günüdür. Onuncu günü Kurban bayramının ilk günü olmaktadır.







27.9.14

Kırk Hadiste Merhamet (Katelalar - 11)

Allah mahlûkatı yarattığı vakit; kendi nezdinde arşın üstünde bulunan kitabına “Rahmetim, gazabıma üstün geldi” diye yazdı.
(Buhârî, Tevhid, 15, 22, 28, 55; Müslim, Tevbe, 14-16)

Rabbiniz gerçekten çok merhametlidir. Kim içinden bir iyilik yapmayı geçirir de onu yapmazsa, ona bir iyilik sevabı yazılır. Eğer onu yaparsa, on katından yedi yüz katına hatta kat kat fazlasına kadar iyilik sevabı yazılır. Kim de içinden bir kötülük yapmayı geçirir de onu yapmazsa, ona bir iyilik sevabı yazılır. Eğer onu yaparsa, bir kötülük günahı yazılır veya Allah onu siler. (Dârimî, Rikâk, 70)

Bu, Allah’ın kullarının kalplerine yerleştirdiği merhamettir ve Allah, ancak merhametli kullarına rahmet eder.
(Müslim, Cenaiz, 11; Buhârî, Merdâ, 9)

Allah Teâlâ rahmetini yüz parçaya ayırdı. Doksan dokuzunu kendi yanında tuttu, bir parçasını ise yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün canlılar birbirine merhamet ederler. Hatta kısrak (emzirirken) yavrusuna basıp da
zarar verir korkusuyla ayağını kaldırır.
(Buhârî, Edeb,19; Müslim, Tevbe, 21)

Allah Teâlâ, yeri ve gökleri yarattığı gün yüz rahmet yarattı. Her bir rahmet, yerle gök arasını dolduracak kadardır. Bu yüz rahmetten yeryüzüne bir tek rahmet indirdi ki, bu sayede anne yavrusuna, yabani hayvanlar ve kuşlar da birbirine merhamet ederler. Kıyamette ise O, bu rahmetin tamamı ile kullarına merhamet eder.
(Müslim, Tevbe, 21)

İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.
(Buhârî, Tevhid, 2)

Bir adam yanındaki çocukla Hz. Peygamber (s.a.s.)’e geldi. Adam çocuğu bağrına basıyordu. Hz. Peygamber (s.a.s.): “Ona karşı merhametlisin değil mi?” diye sorunca adam: “Evet” dedi. Bunun üzerine O (s.a.s.): “Allah, ona karşı senden çok daha merhametlidir. O, merhametlilerin en merhametlisidir” buyurdu.
(Buhârî, Edebü'l-Müfred, 137)

Yüce Allah “Ben, merhametlilerin en merhametlisiyim. Bana hiçbir şeyi ortak koşmayanları cennetime koyun!” buyurur ve bunun üzerine onlar cennete girerler.
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, I. 4)

Ben lanetçi olarak gönderilmedim. Ben ancak rahmet olarak gönderildim.
(Müslim, Birr, 87)

Çölde yaşayan Araplardan bazıları Resulullah’ın (s.a.s.) yanına geldiler; (Onun çocukları öpüp sevdiğini görünce):
- Siz çocuklarınızı öpüyor musunuz? dediler. Hz. Peygamber (s.a.s.):
- Evet, cevabını verince onlar:
- Ama biz vallahi çocukları öpmeyiz, dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.s.):
- Allah, sizin kalbinizden merhameti söktüyse, ben ne yapabilirim, buyurdu. (Müslim, Fedâil, 64)

Akra' b. Hâbis Hz. Peygamber (s.a.s.)’i torunu Hasan'ı öperken görünce : “Benim on
çocuğum var, onlardan birini bile öpmedim” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s.):
Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” buyurdu.
(Müslim, Fedâil, 65)

Allah Teâlâ bazı şeyleri farz kılmıştır, onları koruyunuz! Bazı sınırlar (yasa/klar) koymuştur; onları aşmayınız! Bazı şeyleri haram kılmıştır, onlara da yaklaşmayınız. Bazı şeyleri de, unuttuğu için değil, size merhametinden dolayı onlardan
söz etmemiştir, onları da soruşturmayın.
(Hâkim, Müstedrek, IV. 115)

Ben Muhammed’im, Ahmed’im, (peygamberlerin izinden giden) Mukaffî’yim, (insanları etrafına toplayan) Hâşir’im, tevbe peygamberiyim, rahmet peygamberiyim.
(Müslim, Fedâil, 126)

Ben bazen uzatmak niyetiyle namaza başlarım. Fakat bir çocuğun ağlayışını duyar ve annesinin ona düşkünlüğünü bildiğim için namazı kısa tutarım.
(Müslim, Salât, 192)

Ey Allah’ım! Ben kendime çok zulmettim, günahları ancak sen bağışlarsın. Mağfiretinle beni bağışla ve bana merhamet et. Şüphesiz sen çok bağışlayan ve çok merhamet edensin. (Tirmizî, Daavât, 96)

Allahım! Bizi bağışla, bize merhamet eyle, bizden razı ol, (amellerimizi) kabul eyle, bizi cennetine koy, bizi cehennemden kurtar ve bizim her halimizi ıslah eyle. 
(İbn Mâce, Duâ, 2)

Sizden biriniz yatağına girdiğinde, şöyle dua etsin: “Rabbim! senin adınla yan tarafıma uzandım, senin adınla da kalkarım. Eğer ruhumu alırsan, bana merhamet et. Eğer ruhumu geri verir (uyandırır)sen, salih kullarını koruduğun gibi beni de koru!
(Buhârî, Daavât, 13; Müslim, Zikir, 64)

Biz Resulullah’ın (s.a.s.) oturduğu bir mecliste tam yüz defa şöyle dediğini sayardık: “Rabbim beni bağışla, tövbemi kabul et; çünkü sen tövbeleri çok kabul edensin, çok merhamet edensin.”
(Ebû Dâvûd, Vitr, 26; Tirmizî, Daavât, 39)
Sizden biri sakın “Allahım dilersen beni bağışla, Allahım dilersen bana merhamet et” demesin. İstediğini kararlı olarak istesin. Çünkü Allah için hiç bir zorlayıcı yoktur.
(Buhârî, Deavat, 21)

Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve birbirlerine şefkat göstermede tek bir vücut gibidir. O vücudun bir organı acı çektiğinde, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşırlar.
(Müslim, Birr ve Sıla, 66; Buhârî, Edeb, 27)

Merhamet, ancak katı kalpli kimselerden çekilip alınır.
(Ebu Davud, Edeb,58 ; Tırmizi, Birr ve Sıla,16)

Merhametlilere Rahman merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edeni ki göktekiler de size merhamet etsin! (Tırmızi, Birr ve Sıla,16; Buhari,Edeb,13)

Cennetlikler üç kısımdır: 1. Adaletli, yardımsever ve başarılı yetki sahibi, 2. Her akrabaya ve Müslümana karşı yufka yürekli, merhametli kişi, 3. İffetli, namuslu, çoluk çocuk sahibi olan kişi.
(Müslim, Cennet,63)

Sattığı zaman kolaylık gösteren, satın aldığı zaman kolaylık gösteren ve hakkını isterken kolaylık gösteren kula Allah merhamet eylesin. 
(İbn Mâce, Ticaret,28)

Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. (Tirmızi, Birr ve Sıla,15)

Kimin üç kızı olur da onları barındırır, ihtiyaçlarını karşılar, onlara merhametle davranırsa, cenneti hak eder. (Buhari, Edebul-Müfred,41)

Allah şu üç özelliği taşıyan kimseye himayesini arttırır ve onu cennetine koyar: Güçsüzlere yumuşak davranmak, ana babaya şefkat etmek ve elinin altında bulunanlara iyi muamele etmek. 
(Tırmizi, Sıfatü'l-Kıyame, 48)

Allah Refîk'dir (yumuşaklıkla davranır) ve yumuşaklıkla davranmayı sever. Sertlik ve başka şeyler için vermediğini rıfk için verir. (Müslim, Birr ve Sıla, 77)

Bir kimse yumuşak davranmaktan mahrumsa, hayırdan da mahrumdur. (Müslim, Birr ve Sıla,76)

Resulullah(s.a.v.) hutbesinde sadaka vermeye teşvik eder, müsle (canlıların organlarını kesip-parçalayarak öldürme)yi yasakladı. 
(Nesai, Tahrimu'd-dem, 10)

Allah her şeye karşı iyi-güzel davranmayı emretti.
(Müslim, Sayd ve Zebaih, 57)

Hiçbir canlıyı atış için hedef yapmayın! 
(Müslim, Sayd ve Zebaih,58)

Merhamet edin ki, size de merhamet edilsin. Bağışlayın ki, Allah da sizi bağışlasın. 
(Ahmed b. Hanbel, Müsned,2 219)

Her ağacın bir meyvesi vardır. Kalbin meyvesi de çocuktur. Allah çocuğuna merhamet etmeyene merhamet etmez. Beni yaşatan Allah'a yemin ederim ki, cennete ancak merhametliler girer. Biz "Ey Allah'ın Resulü, hepimiz (çocuklarımıza) merhamet ederiz." dedik. Bunun üzerine o şöyle buyurdu: "Sizden birinizin merhameti, yanındakilere merhamet etmesi değildir, asıl merhamet tüm insanlara merhamet etmesidir." 
(Heysemi, Mecmau'z-zevaid,8,187)

Bir kadın, doyurmadığı, yerdeki börtü-böcekle karnını doyurması için salmayıp bağlayarak açlıktan ölümüne sebep olduğu kedisi yüzünden cehenneme girdi.
(Müslim, Birr ve Sıla,135)

Sürâka b. Cü'şûm der ki : Resulullah'a (s.a.v.) "kendi develerim için çevirdiğim havuzuma gelen kayıp develeri sularsam bana bir ecir var mı?" diye sordum, şöyle buyurdu: "Evet, ciğeri kavrulan (her canlıya) yapılan iyilikten dolayı sevap vardır."
(İbn Mâce, Edeb,8)

Enes b. Malik'in torunu hişam anlatmaktadır: 'Dedden Enes b. Malik ile birlikte Hakem b. Eyyub'un mahallesine girdim. Bir de gördük ki, bazıları bir tavuğu (hedef olarak) dikmiş, ona atış yapıyorlardı. Bunun üzerine Enes : "Resulullah(s.a.v.) hayvanların bu şekilde tutularak öldürülmesini yasakladı" dedi.
(Müslim, Sayd ve Zebaih,58)
s
Kim boş yere bir serçe öldürürse kıyamet günü o serçe, "Ey Rabbim falan kimse beni bir fayda (elde etmek) için değil de boş yere öldürdü" diyerek öldüreni Allah Teâlâ'ya şikâyet edecektir. 
(Nesâi, Dahâyâ,42)

Hz.Aişe'ye (r.a.) Harem'de bir kuş ya da bir ceylan hediye edildi. O derhal onu serbest bıraktı.
(Beyhaki, Sünenü'l Kübra,5,334)

Bir adam yolculuktayken susadı ve bulduğu bir kuyuya inip au içti. Çıktığında, dili dışarıda, hızlı hızlı soluyan ve susuzluktan nemli toprağı yalayan bir köpek gördü. Adam: "Anlaşılan bu köpek de tıpkı benim gibi susuzluk çekmiş!" dedi ve hemen kuyuya inerek pabucu ile su çıkarıp köpeğe içirdi. Bunun üzerine Yüce Allah, onu bağışladı. Sahabiler: "Ey Allah'ın Resulü, hayvanlara yaptıklarımızdan dolayı bize sevap var mı? Diye sorunca Resulullah(s.a.v.):"Elbette her canlıya yaptığınız iyilikte size ecir vardır." buyurdu.

(Buhari,Mezalim,23)








26.9.14

Kırk Hadiste Samimiyet (Kartelalar - 10)



Temîm ed-Dârî anlatıyor: “Hz. Peygamber (s.a.s.) ‘Din nasihattir (samimiyettir).’ buyurdu. Biz, ‘Kime karşı?’ deyince, ‘Allah’a, Kitabı’na, Resûlü’ne, Müslümanların idarecilerine ve bütün Müslümanlara.’ dedi.”
(Müslim, Îmân, 95)

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.” (Nesâî, Cihâd, 24)

Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.”
(Müslim, Birr, 34)

“…Allah’ım! Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünya ve âhirette her an sana ihlâsla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi!...”
(Ebû Dâvûd, Vitir, 25)

Kim hiçbir ortağı olmayan, tek olan Allah’a ihlâsla ibadet ederek, namazı dosdoğru kılarak, zekâtı vererek dünyadan ayrılırsa, Allah kendisinden razı olduğu hâlde ölmüş olur.”
 (İbn Mâce, Sünnet, 9)

Üç şey kimde bulunursa o kişi imanın tadına ermiş olur: Allah ve Resûlü’nün ona bu ikisi dışındaki şeylerden daha sevimli olması, bir kimseyi ancak Allah için sevmesi ve cehenneme atılmaktan korktuğu gibi küfre dönmekten korkması.”
(Buhârî, Îmân, 9)

Ameller niyete göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır. Kim Allah ve Resûlü için hicret ederse, hicreti Allah ve Resûlü’nedir. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret ederse, onun hicreti de hicretine sebep olan şeyedir.” (Müslim, İmâre, 155)

Resûlullah (s.a.s.) namazda rükûa eğildiği zaman şöyle derdi: “Allah’ım, sadece senin önünde eğildim, sana inandım, sana teslim oldum. Kulağım, gözüm, iliklerim, kemiklerim ve sinirlerim sana karşı huşû hâlindedir.”
(Tirmizî, Deavât, 32)

Kabul edileceğine gerçekten inanarak Allah’a dua edin. Bilin ki Allah, ciddiyetten uzak ve umursamaz bir kalp ile yapılan duaları kabul etmez.”
(Tirmizî, Deavât, 65)

Yüce Allah buyuruyor ki, ‘Oruç benim içindir. Onun mükâfatını ben veririm. (Çünkü oruç tutan kimse) nefsî arzularını, yemeyi ve içmeyi sırf benim için terk eder...’”
(Buhârî, Tevhîd, 35)

Allah’ın emri olduğunu kabul ederek beş vakit namazı rükûları, secdeleri, abdestleri ile vakitlerinde kılmaya devam eden kimse cennete girer.”
(İbn Hanbel, IV, 266)

Kulun Rabbine en yakın olduğu (an) secde hâlidir. Öyleyse (secdede iken) çokça dua ediniz.”
(Müslim, Salât, 215)

Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek ve Allah için nefret etmektir.”(Ebû Dâvûd, Sünnet, 2)

Kulum, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli bir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum nafile ibadetlerle de bana yaklaşmaya devam eder, ta ki ben onu severim. (Sevince de) artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden isterse muhakkak ona (istediğini) veririm. Bana sığınırsa muhakkak onu korur ve kollarım…’”
(Buhârî, Rikâk, 38)

Şu dört özellik kimde bulunursa o, tam bir münafık olur. Kimde bu niteliklerden biri bulunursa onu terk edinceye kadar kendisinde münafıklıktan bir özellik vardır: Kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verdiğinde cayar. Husumet sırasında haktan sapar.”
(Buhârî, Îmân, 24)

Kıyamet günü Allah katında insanların en kötülerinin ikiyüzlüler olduğunu görürsün. (Onlar) şunlara bir yüzle, bunlara diğer bir yüzle gelirler!” (Buhârî, Edeb, 52)

Bir bedevi Hz. Peygamber’e (s.a.s.) şöyle sordu: ‘Bir adam var, ganimet elde etmek için savaşıyor, bir adam da kahramanlığı duyulsun diye, diğeri de görülsün diye savaşıyor. Bunlardan hangisi Allah yolundadır?’ Allah Resûlü ona, ‘Kim Allah’ın (tevhid) mesajını yüceltmek için savaşırsa işte o Allah yolundadır.’ buyurdu.
(Buhârî, Farzu’l-humus, 10)

Allah’ım! Görülsün ve duyulsun diye yapılmayan bir hac eyle.” (İbn Mâce, Menâsik, 4)

İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan’da oruç tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır. İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir Gecesi’ni ihya eden kimsenin de geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Fadlü leyleti’l-kadr, 1)

Kul, namazında etrafıyla ilgilenmediği sürece, Yüce Allah kuluna yönelir. Kul namazında etrafıyla ilgilenmeye başladığında, Allah da ondan
yüz çevirir.”
(Ebû Dâvûd, Salât, 160-161)

Bir adam, “Ey Allah’ın Resûlü! Bir kimse bir amel işler ve onu kimse görmesin diye gizli tutar, fakat sonradan onu başkalarından öğrenince hoşlanır. (Bu kimsenin durumu nedir?)” diye sorunca Resûlullah ona şöyle cevap vermiştir: “O kimseye iki mükâfat vardır: Biri, (amelini gizlediği için) gizlilik sevabı, diğeri de (başkalarının onu örnek almasına sebep
olacağı için) işlediği amelin açığa çıkmasının sevabı.”
(Tirmizî, Zühd, 49)

Kul namazını, insanlarla birlikteyken de, yalnızken de güzelce kıldığı zaman Yüce Allah şöyle buyurur: “İşte bu gerçekten benim kulum.”
(İbn Mâce, Zühd, 20)

Yalan söylemeyi ve yalan ile amel etmeyi bırakmayanın yemeyi içmeyi terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur!”
(Buhârî, Savm, 8)

Oruç tutan nice kimseler vardır ki oruçtan nasibi sadece aç kalmaktır. Geceyi ibadetle geçiren nice kimseler vardır ki kıyamdan nasibi sadece uykusuz kalmaktır.”
(İbn Mâce, Sıyâm, 21)

Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim. Allah’ım (bu kurban) sendendir ve Muhammed ile ümmeti tarafından senin (rızan) için sunulmuştur.”
(İbn Mâce, Edâhî, 1)

Müslüman, dilinden ve elinden insanların selâmette olduğu kişidir. Mümin ise insanların canları ve malları konusunda (kendilerine zarar vermeyeceğinden) emin oldukları kişidir.”
(Nesâî, Îmân ve şerâiuh, 8)

Sizden biriniz, beni anne-babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olmaz.”
(Buhârî, Îmân, 8)

“…Bizi aldatan, bizden değildir.”
(Müslim, Îmân, 164)

Allah’ın kendisine yöneticilik verip de yönettiği kimseleri sadakat ve samimiyetle koruyup gözetmeyen kimse, cennetin kokusunu alamaz.” 
(Buhârî, Ahkâm, 8)

Kazancın en hayırlısı, samimi olduğu takdirde çalışanın kendi eliyle kazandığıdır.”
(İbn Hanbel, II, 334)

İzzet ve celâl sahibi Allah şöyle buyurdu: ‘Kulum iyi bir iş yapmaya niyet eder de yapmazsa ona bir iyilik (sevabı) yazarım. Ama onu yaparsa on kattan yedi yüz kata kadar iyilik (sevabı) yazarım. Eğer (kulum) bir kötülük yapmaya niyet eder de yapmazsa onu (bir günah olarak) yazmam. Fakat onu yaparsa ona bir kötülük (günahı) yazarım.’”
 (Müslim, Îmân, 204)

“…Kıyamet gününde şefaatimle en fazla mesut olacak kişi, tüm kalbiyle veya gönülden ‘Lâ ilâhe illâllah’ (Allah’tan başka ilâh yoktur.) diyen kişidir.” (Buhârî, İlim, 33)

Yüce Allah: ‘Ben şirk konusunda kendisine ortak koşulanların en uzak (ve yüce) olanıyım. Her kim bir amel işler de benimle birlikte başkasını ona ortak ederse onu şirkiyle baş başa bırakırım.’ buyurdu.” (Müslim, Zühd, 46)

Dininde ihlâslı ol. O zaman sana az amel de yeter.” (Hâkim, Müstedrek, VIII, 2797 (4/306)

Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!”
 (Müslim, Îmân, 62)

“…Kalbinde herhangi birine karşı bir aldatma (samimiyetsizlik) bulunmadan sabahlayabilecek ya da akşamlayabileceksen, bunu yap! Yavrucuğum! İşte bu benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimi yaşatırsa, beni sevmiş demektir. Kim de beni severse, cennette benimle birlikte olur.’”
(Tirmizî, İlim, 16)

Kim içtenlikle Allah’tan şehit olmayı dilerse yatağı üzerinde bile ölse Allah onu şehitlerin makamlarına ulaştırır.”
(Müslim, İmâre, 157)

Kim Allah için sever, Allah için nefret eder, Allah için verir, Allah için engel olursa, imanını kemale erdirmiş olur.”
(Ebû Dâvûd, Sünne, 15)

Kim, insanların hoşnutsuzluğuna rağmen Allah’ın rızasını kazanmayı isterse, Allah onu insanların sıkıntılarından kurtarır. Kim de Allah’ın hoşnutsuzluğuna rağmen insanların hoşnutluğunu kazanmak isterse, Allah insanları ona musallat eder.”
(Tirmizî, Zühd, 64)

Resûlullah (s.a.s.), “Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey küçük şirktir.” dedi. “Yâ Resûlallah! Küçük şirk nedir?” diye sordular. Resûlullah (s.a.s.), “Riyadır.” buyurdu.
(İbn Hanbel, V, 429)







Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...