18.10.14

40 Hadiste Helal Kazanç (Kartelalar - 20)

“Helâl bellidir; haram bellidir. İkisinin arasında ise birtakım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve onurunu korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere bulaşırsa, harama düşmüş olur…”
(Müslim, Müsâkât, 107)

“İnsanın yediği en güzel şey, kendi kazancından olandır.”
(Ebû Dâvûd, Büyû’ (İcâre), 77)

“Sizden birinizin urganını alıp sırtında bir bağ odun getirip satması ve böylece Allah’ın onun itibarını koruması, bir şey verip vermeyecekleri belli olmayan kimselerden dilenmesinden daha hayırlıdır.”
(Buhârî, Zekât, 50)

“Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yiyecek asla yememiştir. Allah’ın Peygamberi Davud (a.s.) da kendi elinin emeğini yerdi.”
(Buhârî, Büyû, 15)

“Kim helal lokma yer ve Sünnet çerçevesinde amel eder, insanlar da onun kötülüklerinden emin olursa o kişi cennete girer.”
(Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 60)

Ey insanlar! Allah’tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan arayın. Hiç kimse (Allah’ın kendisine takdir ettiği) rızkı –geç de olsa- elde etmeden ölmeyecektir. Öyleyse Allah’tan (hakkıyla) sakının ve rızkınızı güzel yoldan arayın. Helâl olanı alın, haram olanı bırakın!”
(İbn Mâce, Ticâret, 2)

“Güvenilir, dürüst, Müslüman tacir, kıyamet günü şehitlerle beraberdir.”
(İbn Mâce, Ticâret, 1)

“Allah’ım! Ümmetim için (günün) erken vakitlerini bereketli kıl!”
(İbn Hanbel, I, 153)

“(Meşru) bir işten (helâl rızık) kazanan kimse o işe devam etsin.”
(İbn Mâce, Ticâret, 4)

“Allah’ım acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, elden ayaktan düşmekten ve cimrilikten sana sığınırım.”
(Müslim, Zikir, dua, tevbe ve istiğfar, 76)
“…Bizi aldatan, bizden değildir.”
(Müslim, Îmân, 164)

“Bu dünya malı göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala gönül hoşluğuyla sahip olursa, kendisi için malı bereketlenir. Ama kim de hırs ve tamahla bu mala sahip olursa, tıpkı doymak bilmeyen bir kimse gibi onun için malın bereketi kaçar. Veren el, alan elden üstündür.”
(Buhârî, Zekât, 50)

“…Sizden birinin ağzına toprak koyması, Allah’ın haram kıldığı bir şeyi yemesinden daha iyidir.”
(İbn Hanbel, II, 258)

“Bir malı satın almak istediğin zaman, sana (istediğin mal) verilse de verilmese de almak istediğin fiyatı söyle. Bir malı satmak istediğinde, versen de vermesen de gerçek satmak istediğin fiyatı söyle.”
(İbn Mâce, Ticâret, 29)

Alışveriş yapanlar ayrılmadıkları sürece (alışverişten cayma konusunda) serbesttirler. Eğer dürüst davranırlar ve (malın durumunu) açıkça söylerlerse, alışveriş bereketlenir. Fakat durumu gizler ve yalan söylerlerse, alışverişin bereketi gider.”
(Ebû Dâvûd, Büyû’, 51)

“Helâl kazançtan bir hurma tanesi tasadduk edenin sadakasını Allah kabul eder ve sizden birinizin tayını veya dişi deve yavrusunu büyüttüğü gibi büyütür. Öyle ki o (sadaka), dağ kadar hatta daha büyük olur.”
(Müslim, Zekât, 64)

Allah ancak abdestli olarak (kılınan) namazı kabul eder. Ve kamu malından aşırılıp verilen sadakayı da kabul etmez.”
(İbn Mâce, Tahâret, 2)

“Helâlinden ye ki duaların kabul olsun.”
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, VI, 310)

Onurlu olmak isteyeni Allah onurlu kılar. Kimseye muhtaç olmak istemeyeni Allah (c.c.) o ihtiyaçtan kurtarır.”
(Buhârî, Zekât, 18)

“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Müslümanın, kusurlu bir malı, kusurunu açıklamadan din kardeşine satması helâl olmaz.”
(İbn Mâce, Ticâret, 45)

“Her ümmetin bir imtihanı vardır. Benim ümmetimin imtihanı da mal iledir.”
(Tirmizî, Zühd, 26)

“Servetini arttırmak için insanlara el açan istediği az ya da çok olsun, gerçekte kor ateş dilenir.”
(Müslim, Zekât, 105)

“Kim başkalarından bir şey dilenmeyeceğini bana garanti ederse, ben de ona cenneti garanti ederim.”
(Ebû Dâvûd, Zekât, 27)

“…Birbirinizin pazarlığı üzerine pazarlık yapmayın ve müşteri kızıştırmayın!”
(Buhârî, Büyû’, 64)

“Hediyeyi, hediye olduğu sürece alın. Borç karşılığında bir rüşvete dönüşünce onu sakın almayın!”
(Taberânî, el-Mu’cemü’s-sağîr, II, 42)

“Resûlullah (s.a.s.) faizi yiyene, yedirene, yazana ve bunun iki şahidine lânet etti ve ‘hepsi (günahta) eşittir.’ buyurdu.”
(Müslim, Müsâkât, 106)

“Faiz yoluyla mal çoğaltan hiç kimse yoktur ki sonunda durumu (malında) azalmaya dönüşmesin.”
(İbn Mâce, Ticârât, 58)

“Allah’ın lâneti, rüşvet verenin ve rüşvet alanın üzerinedir.”
(İbn Mâce, Ahkâm, 2)

“Kim hakkı olmadığı hâlde bir karış yeri alırsa,
Allah kıyamet günü yedi kat yeri onun boynuna dolar.”
(Müslim, Müsâkât, 141)

“Hz. Peygamber’e, “En faziletli kazanç hangisidir?” diye sorulduğunda O, “Helâl / Makbûl bir alış veriş ve kişinin el emeğiyle kazandığıdır.” diyerek cevap vermiştir.”
(İbn Hanbel, III, 467)

“Kimi bir işte görevlendirip (yaptığı işin karşılığı olarak) bir ücret verdiysek, onun bu ücret dışında alacağı her şey (kamuya) hainliktir.”
(Ebû Dâvûd, Harâc, 9-10)

“Kayıp bir hayvanı duyurmadan sürüsüne katan, gerçekte kendisi yolunu kaybetmiştir.”
(Müslim, Lukata, 12)

“Allah bir topluma bir şeyi yemeyi haram kıldığında, onlara bedelini de haram kılar.”
(Ebû Dâvûd, Büyû’, 64)

“Mümin, alın teriyle ölür.”
(Tirmizî, Cenâiz, 10)

“Resûlullah (s.a.s.) içki konusunda şu on sınıf kimseye lanet etti: (İçki yapmak için) meyveyi sıkan ve sıktıran, içkiyi içen, taşıyan, taşıtan, dağıtan, satan, parasını yiyen, satın alan ve aldıran.”
(Tirmizî, Büyû’, 59)

“(İnsanı) helak eden şu yedi şeyden kaçının…: Allah’a şirk koşmak, büyü yapmak, Allah’ın haram kıldığı bir canı haksız yere öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından kaçmak, ve suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak.”
(Buhârî, Vesâyâ, 23; Müslim, Îman, 145)

“Sizden kimi bir işte görevlendirirsek ve o da bizden bir iğneyi yahut daha küçük bir şeyi gizlerse, bu kamu malına ihanet olur ve kıyamet günü onu (kendi elleriyle) getirir.”
(Müslim, İmâre, 30)

“Bir dinarı iki dinar karşılığında, bir dirhemi iki dirhem karşılığında satmayın!”
(Müslim, Müsâkât, 78)

“Yalanı ve yalanla iş yapmayı terk etmeyenin yemeyi içmeyi bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur!”
(Buhârî, Savm, 8)

“Allah’ım! Bana helal rızıklarından nasip ederek haramlarından koru! Lütfunla beni senden başkasına muhtaç etme.”
(Tirmizî, Deavât, 110)






17.10.14

40 Hadiste Aile (Kartelalar 19)

“Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.”
(Tirmizî, Menâkıb, 63)

“Dikkat edin! Sizin, hanımlarınızın üzerinde hakkınız vardır. Hanımlarınızın da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin hanımlarınız üzerindeki hakkınız, namuslarını muhafaza etmeleri ve hoşlanmadığınız kimselerin evinize girmesine izin vermemeleridir. Dikkat edin! Hanımlarınızın sizin üzerinizdeki hakkı ise onların giyim ve gıda ihtiyaçlarını güzelce karşılamanızdır.”
(Tirmizî, Radâ’, 11)

“Kadınlar, erkeklerle birlikte bir bütünü tamamlayan diğer yarıdır.”
(Ebû Dâvûd, Tahâret, 94)

“Kadınlar hakkında Allah’tan korkun. Çünkü siz, onları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve Allah’ın adıyla (nikâh kıyıp) onları kendinize helâl kıldınız.”
(Müslim, Hac, 147)

“Muâviye el-Kuşeyrî anlatıyor: Resûlullah’ın (s.a.s) yanına giderek, “Hanımlarımız hakkında ne dersiniz?” diye sordum. O da şöyle buyurdu: “Yediklerinizden onlara da yedirin, giydiklerinizden onlara da giydirin, onları dövmeyin ve kötülemeyin.”
(Ebû Dâvûd, Nikâh, 40-41)

“Mümin bir kimse, eşine karşı nefret beslemesin. Çünkü onun bazı huylarından hoşlanmasa da hoşlandığı başka huyları mutlaka vardır.”
(Müslim, Radâ’, 61)

“Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir: Utanma (hayâ) duygusu, güzel koku sürmek, misvak kullanmak ve evlenmek.”
(Tirmizî, Nikâh, 1)

“Kıyamet gününde, Allah katında konumu en kötü olacak insanlardan birisi, karısı ile beraber olup da onun (özel hayatına ilişkin) sırlarını yayan kimsedir.”
(Müslim, Nikâh, 123)

“Allah’ın hanım kullarına vurmayın!... (Bu gece) Muhammed’in eşlerine pek çok kadın geldi. Hepsi de kocalarından şikâyetçiydi. Bu adamlar sizin hayırlılarınız değillerdir.”
(Ebû Dâvûd, Nikâh, 41-42)

İbn Ömer (r.a.) şöyle diyor: “Biz Peygamber (s.a.v.) zamanında hakkımızda vahiy indirilir korkusuyla hanımlarımıza karşı söz söylemekten ve istediğimiz gibi davranmaktan çekinirdik. Ancak Peygamber (s.a.v.) vefat edince istediğimizi söylemeye ve rahat davranmaya başladık.”
(Buhârî, Nikâh, 81)

“Ailenin senin üzerinde hakkı var!”
(Ebû Dâvûd, Tatavvû’, 27)

“Ey gençler topluluğu! Evlenme imkânı olanınız evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur. Evlenme imkânı bulamayan da oruç tutsun. Çünkü orucun, o kimse için şehveti kesici özelliği vardır.”
(Buhârî, Nikâh, 3)

“Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere adaletli davrananlar, Allah Teâlâ katında, Rahman’ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklar.”
(Nesâî, Âdâbü’l-kudât, 1)

Hz. Âişe’ye (r.a.) “Hz. Peygamber (s.a.v.) evde ne yapardı?” diye sorduğumda şöyle cevap vermişti: “Ailesinin işlerini görür, ezanı duyunca (namaz için) çıkardı.”
(Buhârî, Nafakât, 8)

“Kişinin harcadığı en hayırlı para, ailesi için harcadığı, Allah yolunda cihad için hayvanına harcadığı ve yine Allah yolunda arkadaşları için harcadığı paradır.”
(Müslim, Zekât, 38)

“Bir kişi, sevabını Allah’tan umarak ailesine harcama yaptığında, bu harcama onun için sadaka olur.”
(Buhârî, Îmân, 41)

“Veren el üstündür. Vermeye, geçimini sağlamakla yükümlü olduğun kimselerle; annenle, babanla, kız ve erkek kardeşlerinle başla. Sonra da yakınlık durumuna göre devam et.”
(Nesâî, Zekât, 51)

“Üç çeşit duanın kabul edilmesinde şüphe yoktur: Haksızlığa uğrayan kimsenin duası, yolcunun duası ve anne babanın çocuklarına bedduası.”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 7)

“Resûlullah (s.a.v.), ‘Size büyük günahların en büyüğünü söyleyeyim mi?’ diye üç kez sordu. Biz, ‘Evet, ey Allah’ın Resûlü.’  diye cevap verdik. Bunun üzerine, ‘Allah’a ortak koşmak ve anne babaya kötü davranmaktır.’ buyurdu.”
(Buhârî, Edeb, 6)

“Anne baba cennet kapılarının en ortancasıdır. Bu kapıdan girme fırsatını ister kaçırırsın ister yakalarsın.”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 3)

“Kim rızkının bollaştırılmasını yahut ecelinin geciktirilmesini arzu ederse, akraba ilişkilerini sürdürsün!”
(Müslim, Birr ve sıla, 20)

“Sıla-i rahim yapan, akrabasından gördüğü iyiliğe karşılık veren değil, akrabası kendisiyle ilişkiyi kestiğinde bile ona iyilik yapandır.”
(Buhârî, Edeb, 15)

“Aziz ve Yüce olan Allah, annelere saygısızlık etmeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi, hak etmediğini istemeyi size haram kılmıştır. Sizin için üç şeyi de çirkin görmüştür: Dedikodu, anlamsız çok soru sormak ve malı boşa harcamak!”
(Müslim, Akdiye, 12)

“Dul kalıp da asil ve güzel olduğu hâlde evlenmeyerek, yetimleri ev bark sahibi oluncaya ya da ölünceye kadar onlara adayan… Ve bu uğurda iki yanağı çökmüş olan kadınla ben, kıyamet günü –şu iki parmağım gibi- birbirimize yakın olacağız.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121)

“Sakın babalarınızdan yüz çevirip uzaklaşmayın! Kim babasından yüz çevirirse (bu davranış) nankörlüktür.”
(Buhârî, Ferâiz, 29)

“Kim göz göre göre çocuğunu(n kendisine ait olduğunu) inkâr ederse (kıyamet günü) Allah da onu rahmetinden uzaklaştırır ve gelmiş geçmiş herkesin önünde rezil eder.”
(Ebû Dâvûd, Talâk, 28-29)

“Kim anneyi yavrusundan ayırırsa, Allah da kıyamet günü onu sevdiklerinden ayırır.”
(Tirmizî, Büyû’, 52)

“Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hıristiyan ya da Mecusi yapar.”
(Buhârî, Cenâiz, 92)

“Hiçbir baba, evlâdına güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 33)
“Allah’tan korkun ve çocuklarınızın arasında adaletli olun!”
(Müslim, Hibe, 13)

“Kim üç kız çocuğunun geçimini sağlar, onları terbiye edip evlendirir ve onlara güzel davranırsa, cennet onundur!”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121)

“Ailesini müdafaa ederken öldürülen şehittir.”
(Tirmizî, Diyât, 21)

“Yavrum! Ailenin yanına girdiğin zaman selâm ver. Bu, sana ve ev halkına bereket olur.”
(Tirmizî, İsti’zân, 10)

“Bazen (kıraatı) uzatma niyetiyle namaza başlıyorum da bir çocuğun ağlayışını duyunca annesinin onun ağlamasıyla ne çok tedirgin olduğunu bildiğimden namazı kısa tutuyorum.”
(Buhârî, Ezân, 65)

“Allah’ın kadın kullarının Allah’ın mescitlerine gelmelerine engel olmayın!”
(Müslim, Salât, 136)

“Kişinin imtihanı, ailesi, malı, çocuğu ve komşusu iledir. Namaz, oruç, sadaka ve (iyiliği) emredip (kötülükten) sakındırma işte bu imtihan için kefaret olur.”
(Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 4)

“Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter.”
(Ebû Dâvûd, Zekât, 45)

[Allah Resûlü (s.a.v.) namazlarının sonunda şöyle dua ederdi.] “Allah’ım! Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünya ve âhirette her an sana ihlâsla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi!”
(Ebû Dâvûd, Vitr, 25)

[Allah Resûlü (s.a.v.) akşam ve sabah şöyle dua ederdi.] “Allah’ım! Senden dünya ve âhirette afiyet dilerim. Allah’ım! Senden dinim, dünyam, ailem ve malım hakkında af ve afiyet dilerim. Allah’ım! Ayıbımı gizle.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 100-101)

[Allah Resûlü (s.a.v.) yolculuğa çıkacağı zaman şöyle dua ederdi.] “Allah’ım! Seyahatimizde bizim sahibimiz ve geride bıraktığımız ailemizin vekili sensin! Allah’ım! Yolculuğun sıkıntısından, kederli görünüşten, aile ve malımızın kötü hallere düşmesinden sana sığınırım.”
(Müslim, Hac, 425)





16.10.14

40 Ayette Aile (Kartelalar 18)

“Ey insanlar! Sizi tek bir candan yaratan, ondan eşini yaratan ve ikisinden birçok erkek ve kadın meydana getirip yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.”
(Nisâ, 4/1)

“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek bir kadından yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.”
(Hucurât 49/13)

“Allah, size kendi cinsinizden eşler var etti. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar verdi ve sizi temiz gıdalarla rızıklandırdı, Öyleyken onlar batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?”
(Nahl, 16/72)

“Allah’ın varlığının belgelerinden biri de, kendileriyle huzur bulasınız diye sizin için kendi cinsinizden eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet var etmesidir. Bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”
(Rûm, 30/21)

“Aranızdan bekâr olanları evlendirin…”
(Nûr, 24/32)

“Onlar ‘Rabbimiz! Eşlerimizden ve çocuklarımızdan göz aydınlığı olacak kimseleri bizlere nasip eyle ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle!’ diyenlerdir.”
(Furkân, 25/74)

“…Onlar (hanımlarınız) sizin için (kötülüğe karşı koruyucu) bir elbise, siz de onlar için (koruyucu) bir elbisesiniz…”
(Bakara, 2/187)

“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
(Tevbe, 9/71)

“Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara lâyıktır. O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar. Onlar için bir bağışlama ve bolca verilmiş iyi bir rızık vardır.”
(Nûr, 24/26)

“Allah’ın bazılarını bazılarından üstün kılmasından ve erkeklerin mallarından harcamalarından dolayı, erkekler kadınları kollayıp gözetirler. İyi kadınlar, gönülden saygılı olup Allah’ın kendilerini korumasına karşılık, iffet ve onurlarını muhafaza ederler…”
(Nisâ, 4/34)

“Hanımlarınızla güzel bir şekilde geçinin. Onlardan hoşlanmasanız da Allah sizin hoşlanmadığınız bir şeyde birçok hayırlar takdir etmiş olabilir.”
(Nisâ, 4/19)

“Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki, onlara ait hükmü size Allah açıklıyor: Kitap’ta kendileri için yazılmışı (mirası) vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlara, çaresiz çocuklara ve yetimlere karşı âdil davranmanız hakkında size okunan âyetler (Allah’ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır). İyilik adına ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir.”
(Nisâ, 4/ 127)

“Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak) gönül hoşluğuyla verin. Eğer kendi istekleriyle mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, ondan gönül rahatlığıyla faydalanın.”
(Nisâ, 4/4)

“Eğer bir kadın, kocasının kendisine kötü davranmasından yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak adına (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler bencilliğe elverişlidir. Eğer iyi geçinir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
(Nisâ, 4/128)

“Eğer (evli) bir çiftin aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden de bir hakem gönderin. Eğer iki taraf da barışmayı isterlerse, Allah onları uzlaştırır. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir ve her şeyden haberdardır.”
(Nisâ, 4/35)

“Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını emrettik. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.”
(Ankebût, 29/8)

“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, anne babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine ‘öf!’ bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim, Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.”
(İsrâ, 17/23)

“İnsana da anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu sıkıntı üzerine sıkıntıyla karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte bu yüzden) biz insana şöyle emrettik: Bana ve anne babana şükret. Dönüş ancak banadır.”
(Lokmân, 31/14)

“-Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların yiyeceği ve giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir. Hiç kimseye gücünün üstünde bir sorumluluk yüklenemez. Hiçbir anne ve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara uğratılmasın.”
(Bakara, 2/233)

“Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, anne babamı ve inananları bağışla.”
(İbrahim, 14/41)

“Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir. Yahut dilediğine hem erkek hem de kız evlât verir. Dilediğini de kısır bırakır. O, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir.”
(Şûrâ 42/49-50)

“Onlardan birine kızı olduğu müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilir. Kendisine verilen kötü müjde (!) sebebiyle halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın, ne kötü hüküm veriyorlar!”
(Nahl, 16/58-59)

“De ki: Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri anlatayım. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın! Ana-babaya iyi davranın! Yoksulluk sebebiyle çocuklarınızı öldürmeyin! Biz sizin de onların da rızkını veririz.”
(En’âm, 6/151)

“Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin! Biz onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.”
(İsrâ, 17/31)

“Akılsızlıkları yüzünden körü körüne çocuklarını öldürenler, Allah’ın kendilerine verdiği rızkı –Allah’a iftira ederek- haram sayanlar, mutlaka ziyana uğramışlardır. Onlar gerçekten sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir.”
(En’âm, 6/140)

“Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köle ve cariyeleriniz) ve aranızdan henüz bulûğ çağına ermemiş olan çocuklar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin (yatıp dinlenmek için) elbiselerinizi çıkardığınızda ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üçü sizin mahrem vakitlerinizdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) sizin için de onlar için de bir sakınca yoktur. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
(Nûr, 24/58)

“Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et…”
(Tâhâ, 20/132)

“Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler nasip eyle. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.”
(İbrahim, 14/40)

“Rabbim! Bana katından temiz bir nesil ihsan et. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin.”
(Âl-i İmrân, 3/38)

“Rabbimiz, bizi yalnız sana teslim olmuş kullar eyle. Neslimizden de sana teslim olan bir ümmet nasip eyle. Bize ibadetlerimizin usullerini göster, tevbelerimizi kabul et. Çünkü sen tevbeleri çok kabul eden ve çok merhametli olansın.”
(Bakara, 2/128)

“Rabbim, bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana nasip et. Neslimi de salih kimseler eyle. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.”
(Ahkâf, 46/51)

“Rabbim! Beni, ana-babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.”
(Nûh, 71/28)

“Mal ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Bâki kalacak salih ameller ise, Rabbinin katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır.”
(Kehf, 18/46)

“Bilin ki mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan vesilesidir. Katında büyük mükâfat olan ise ancak Allah’tır.”
(Enfâl, 8/28)

“Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler de vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
(Teğâbün, 64/14)

“Ey iman edenler! Mallarınız ve evlâtlarınız Allah’ı zikretmekten sizi alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”
(Münâfikûn, 63/9)

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…”
(Tâhrim, 66/6)

“De ki: Şüphesiz hüsrana uğrayanlar kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana düşürenlerdir. Dikkat edin! İşte apaçık hüsran budur!”
(Zümer, 39/15)

“İnkâr edenlerin ne malları ne de evlâtları Allah’a karşı onlara bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.”
(Âl-i İmrân, 3/116)

“(Güzel son) Adn cennetleridir; (Allah’a karşı gelmekten sakınan müminler) babalarından, eşlerinden ve çocuklarından sâlih olanlarla beraber oraya girecekler, melekler de her bir kapıdan yanlarına varacaklardır.”
(Râ’d, 13/23)






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...