10.11.14

Kırk Hadiste Çocuk (Kartelalar - 27)

“İnsan ölünce şu üçü dışında amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-î câriye (faydası süregelen hayır), kendisinden faydalanılan ilim ve arkasından dua eden hayırlı bir evlât.”
(Müslim, Vasiyyet, 14)

“Aziz ve Yüce olan Allah, annelere saygısızlık etmeyi, kız çocuklarını diri diri gömmeyi, hak etmediğini istemeyi size haram kılmıştır. Sizin için üç şeyi de çirkin görmüştür: Dedikodu, anlamsız çok soru sormak ve malı boşa harcamak!”
(Müslim, Akdiye, 12)

“Kim göz göre göre çocuğunu(n kendisine ait olduğunu) inkâr ederse Allah da (kıyamet günü) ondan öylece uzaklaşır ve gelmiş geçmiş herkesin önünde onu rezil eder.”
(Ebû Dâvûd, Talâk, 28-29)

“Kişinin imtihanı, ailesi, malı, çocuğu ve komşusu iledir. Namaz, oruç, sadaka ve (iyiliği) emredip (kötülükten) sakındırma işte bu imtihan için kefaret olur.”
(Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 4)

“Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor: (Son çocuğu dünyaya geldiğinde) Resûlullah (s.a.s.) ‘Bu gece bir oğlum oldu. Ona atam İbrahim’in ismini verdim.’ buyurdu… (Yaklaşık bir buçuk yıl sonra) o bebeği Resûlullah’ın (s.a.s.) gözleri önünde can verirken gördüm. Resûlullah’ın (s.a.s.) gözlerinden yaşlar döküldü ve şöyle buyurdu: ’Göz yaşarır, kalp üzülür fakat biz Rabbimizin razı olacağından başka söz söylemeyiz. İbrahim, biz senin ölümünden dolayı gerçekten üzgünüz.”
(Ebû Dâvûd, Cenâiz, 23, 24)

“(Hz. Hüseyin (r.a.) anlatıyor:) Resûlullah’ın (s.a.s.) oğlu Kâsım vefat edince, (annesi) Hz. Hatice ‘Ey Allah’ın Resûlü! Kâsım’ın sütü hâlâ damlıyor. Keşke Allah süt emmeyi tamamlayıncaya kadar onu yaşatsaydı.’ dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) ‘O, süt emmeyi cennette tamamlayacaktır.’ buyurdu.
(İbn Mâce, Cenâiz, 27)

Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, iyileşene kadar aklını kaybedenden ve büyüyünceye kadar çocuktan.”
(Ebû Dâvûd, Hudûd, 17)

“Çocuğunun senin üzerinde hakkı var!”
(Müslim, Sıyâm, 183)

“Sana iyi davranmaları senin çocukların üzerindeki hakkındır. Aynı şekilde çocuklar arasında adil davranman da onların senin üzerindeki hakkıdır.”
(Ebû Dâvûd, Büyû’ (İcâre), 83)

“Kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. O hâlde güzel isimler koyunuz.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 61)

“(Ebû Râfi’ anlatıyor:) Fâtıma Hasan’ı dünyaya getirdiğinde, Resûlullah’ın (s.a.s.), onun kulağına namaz ezanı gibi ezan okuduğunu gördüm.”
(Tirmizî, Edâhî, 16)

“(Ali b. Ebû Tâlib (r.a.) anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.), (torunu) Hasan için akîka kurbanı olarak bir koyun kesti ve kızına ‘Fâtıma, onun başını tıraş et ve saçının ağırlığı kadar gümüşü sadaka olarak ver.’ buyurdu.”
(Tirmizî, Edâhî, 19)

“Allah’tan sakının ve çocuklarınız arasında adaletli olun!”
(Müslim, Hibe, 13)

“Kimin bir kızı olur, onu diri diri gömmez/öldürmez, hor görmez ve oğlunu kızından üstün görmezse, Allah onu cennete koyar.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121)

“Kim üç kız çocuğunun geçimini üstlenir, onları terbiye edip evlendirir ve onlara güzel davranırsa, cennet onundur!”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121)

“Size sadakanın en değerlisini öğreteyim mi? (Evlendikten sonra herhangi bir sebepten dolayı) sana dönüp gelen ve senden başka da geçimini sağlayacak kimsesi olmayan kızına (yaptığın harcamadır)!”
(İbn Mâce, Edeb, 3)

“(Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor:) Bir keresinde Temîm kabilesinden Akra’ b. Hâbis Resûlullah’ın (s.a.s.) yanında otururken O (torunu) Hasan’ı öptü. Bunun üzerine Akra’ ‘Benim on çocuğum var ama hiçbirini öpmüş değilim.’ dedi. Resûlullah (s.a.s.) dönüp ona baktı ve ‘Merhamet etmeyene merhamet edilmez!’ buyurdu.”
(Buhârî, Edeb, 18)

“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 15)

“(Enes b. Mâlik anlatıyor:) Resûlullah’a (s.a.s.) on sene hizmet ettim. Vallahi bana bir kez olsun ‘Öf!’ bile demedi. Herhangi bir şeyden dolayı, ‘Niçin böyle yaptın?’ ya da ‘Şöyle yapsaydın ya!’ diye azarlamadı.”
(Müslim, Fedâil, 51)

“Bazen (kıraatı) uzatma niyetiyle namaza başlıyorum da bir çocuğun ağlayışını duyunca annesinin onun ağlamasıyla ne çok tedirgin olduğunu bildiğimden namazı kısa tutuyorum.”
(Buhârî, Ezân, 65)

“Ebû Hüreyre anlatıyor:) Resûlullah’a (s.a.s.) (Medine’de) yılın ilk mahsulü getirildiğinde ‘Allah’ım! Şehrimize, meyvelerimize, ölçü ve tartımıza bereket üstüne bereket ihsan eyle!’ diye dua eder, sonra o meyveyi yanında bulunan çocukların en küçüğüne verirdi.”
(Müslim, Hac, 474)

“(Mahmûd b. Rebî’ diyor ki:) Ben beş yaşındayken Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bir kovadan ağzına su alarak yüzüme püskürttüğünü hatırlıyorum.”
(Buhârî, İlim, 18)

“(İbn Abbâs anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.) (torunu) Hasan’ı omzunda taşırken bir adam: ‘Yavrum! Bindiğin binek ne güzelmiş!’ dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.), ‘O da ne güzel bir binici!’ buyurdu.”
(Tirmizî, Menâkıb, 30)

“(Câbir b. Semure anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.) ile birlikte öğle namazını kıldım. Namazdan sonra Resûlullah, ailesinin yanına gitmek üzere çıktı, ben de onun peşine takıldım. Yolda birkaç çocukla karşılaştı. Her birinin yanağını teker teker okşadı. Hatta benim de yanağımı okşadı. Elinde tatlı bir serinlik ve attarın sepetinden çıkmışçasına mis gibi bir koku vardı.”
(Müslim, Fedâil, 80)

“(Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor:) ‘Hz. Peygamber (s.a.s.) bizim aramıza karışır ve küçük kardeşime (kuşunun hatırını sorarak) ‘Ebû Umeyr! Serçecik ne yapıyor?’ derdi.”
(Buhârî, Edeb, 81)

“(Enes b. Mâlik (r.a.) diyor ki:) Ben çocuklarla oynarken Resûlullah (s.a.s.) yanıma geldi ve bize selâm verdi.”
(Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 145)

“(Sehl b. Sa’d anlatıyor:) Resûlullah’a (s.a.s.) bir içecek ikram edildi. Birazını içip yanındakilere ikram etmek üzere sağ tarafına döndü. Sağında bir çocuk, solunda ise ashâbın yaşlıları vardı. ‘Meşrubatı önce yaşlılara vermeme izin verir misin?’ diye çocuğa sordu. Ama çocuk ‘Hayır! Vallahi, senden gelen nasibimi kimseye kaptıramam.’ dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) içeceği çocuğun eline verdi.”
(Müslim, Eşribe, 127)

“(Abdullah b. Âmir anlatıyor:) Bir gün Resûlullah (s.a.s.) bizim evimizde otururken annem ‘Gel, sana bir şey vereceğim!’ diye beni çağırdı. Resûlullah (s.a.s.) anneme ‘O’na ne vermeyi düşünüyorsun?’ diye sordu. Annem de ‘Hurma vereceğim.’ dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) ‘Aman dikkat et! Eğer ona bir şey vermemiş olsaydın, senin için bir yalan yazılacaktı.’ buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80)

“Kendinize, çocuklarınıza, hizmetçilerinize ve mallarınıza beddua etmeyiniz. Olur ki, Allah Teâlâ’dan istenilenlerin geri çevrilmediği bir zamana rastlarsınız da Allah dileğinizi kabul ediverir.”
(Ebû Dâvûd, Tefrîu ebvâbi’l-vitr, 27)

“Akşam olup gece karanlığı çöktüğünde çocuklarınızın dışarı çıkmasına engel olun. Çünkü bu vakitlerde şeytanlar (sebebiyle kötülükler) yayılır.”
(Buhârî, Eşribe, 22)

“(Abdullah b. Ömer’in anlattığına göre) Savaşlardan birinde öldürülmüş bir kadın bulundu. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.) kadın ve çocukların öldürülmesini yasakladı.”
(Müslim, Cihâd ve siyer, 25)

“Kim anneyi yavrusundan ayırırsa, Allah da kıyamet günü onu sevdiklerinden ayırır.”
(Tirmizî, Büyû’, 52)

“Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hıristiyan ya da Mecusi yapar.”
(Buhârî, Cenâiz, 92)

“Hiçbir baba, evlâdına güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 33)

“Üç çeşit duanın kabul edilmesinde şüphe yoktur: Haksızlığa uğrayan kimsenin duası, yolcunun duası ve anne babanın çocuklarına bedduası.”
(Tirmizî, Birr ve sıla, 7)

“Sağını solundan ayırabilen yaşa geldiği zaman çocuğa namaz kılmasını emredin.”
(Ebû Dâvûd, Salât, 26)

“(Ebû Katâde anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.), kızı Zeyneb’in Ebu’l-Âs n. Rebîa’dan olan kızı Ümâme’yi omzunda taşıyarak namaz kılardı. Secdeye vardığı zaman torununu yere koyar, secdeden kalkınca da onu tekrar sırtına alırdı.”
(Buhârî, Salât, 106)

“(Rubeyyi’ bnt. Muazvviz anlatıyor:) Biz aşure orucunu tutardık, çocuklarımıza da tuttururduk. Oruçlu çocuklarımıza boyalı yünden oyuncaklar yapardık. Biri acıkıp yemek isteyerek ağlayınca iftar vakti olana kadar oyalanması için ona bu oyuncakları verirdik.”
(Buhârî, Savm, 47)

“(Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor:) Annem Ümmü Enes beni Resûlullah’a (s.a.s.) getirdi. Başörtüsünün yarısını altıma, yarısını da üstüme giysi yapmıştı. ‘Ey Allah’ın Resulü! Bu, oğlum Enesçiktir. Onu sana hizmet etsin diye getirdim. Onun için Allah’a dua et.’ dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, ‘Allah’ım! Onun servetini de çoluk çocuğunu da çoğalt.’ diye dua etti.”
(Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 143)

“(Üsâme b. Zeyd anlatıyor:) Resûlullah (s.a.s.) beni alıp bir dizine oturtur, Hasan’ı da öbür dizine oturturdu. Sonra bizi göğsüne basar ve “Allah’ım! Bu ikisine rahmet eyle! Çünkü ben bunlara merhamet ediyorum.” derdi.”
(Buhârî, Edeb, 22)





8.11.14

Ayetlerle Kardeşlik ve Hukuku (Kartelalar - 26)

“Mü’minler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” 
(Hucurât, 49/10)

“Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra ihtilafa düşerek parçalananlar gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.”
(Al-i İmrân, 3/105)

“İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yolara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte Allah sakınasınız diye size bunları emretti.”
(En’am, 6/153)

“İnkâr edenler birbirlerinin velileri, yardımcılarıdır. Eğer siz birbirine arka çıkıp yardımcı olmazsanız, yeryüzünde fitne ve büyük bir fesat çıkar.”
(Enfâl, 8/73)

“Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”
(Haşr, 59/9)

“Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslam’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.”
(Bakara, 2/208)

“İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.”
(Mâide, 5/2)

“Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşsın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.”
(Hucurât, 49/9)

“Şeytan şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçersiniz değil mi?” 
(Mâide, 5/91)

Onlardan sonra gelen (mümin) ler şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. İman edenlere karşı kalplerimizde hiçbir kin bırakma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin.””
(Haşr, 59/10)

“Rahman’ın (has) kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yüreyen kimselerdir. Cahiller onlara (hoşa gitmeyen) bir lâf attığı zaman, ‘selâmetle!’ der (geçerler).”
(Furkân, 25/63)

“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki, Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorludurlar. Allah yolunda cihad eder ve bu hususta dil uzatan hiçbir kimsenin ayıplamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bol nimetidir. Allah ihsanı bol olan, en çok bilendir.”
(Mâide, 5/54)

İşte onların, sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları sebebiyle, mükâfatları kendilerine iki kat verilecektir.”
(Kasas, 28/54)

“(Kendi din kardeşinizle ilgili) o iftirayı duyduğunuzda, ‘Bunu konuşup yaymanız bize yakışmaz. Haşa! Bu, çok büyük bir iftiradır’ demeli değil miydiniz? ”
(Nûr, 24/16)

“Kibirlenip insanlardan yüzünü çevirme; yeryüzünde kasılarak yürüme. Çünkü Allah büyüklük taslayan ve böbürlenenlerin hiçbirini sevmez.”
(Lokman, 31/18)

“Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”
(Hucurât, 49/11)

“Bir tatlı söz, bir kusur bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, hemen cezalandırmaz, mühlet verir.”
(Bakara, 2/263)

“O gün Allah’a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dostlar birbirine düşman olurlar.”
(Zuhrûf, 43/67)

“Müminler, bir haksızlığa uğradıkları zaman, yardımlaşırlar.”
(Şûrâ, 43/29)

“İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş.”
(Fussilet, 41/34)

“Kendileri de ihtiyaç duydukları halde yiyeceklerini, sırf Allah’ın rızasına ermek için fakire, yetime ve esire ikram ederler. Ve derler ki: ‘Biz size sırf Allah rızası için ikram ediyoruz, yoksa sizden karşılık istemediğimiz gibi bir teşekkür bile beklemiyoruz.’”
(İnsân, 76/8-9)

Söyle o kullarıma: “(İnsanlara karşı ) hep en güzel sözü söylesinler, çünkü şeytan aralarını bozmaya çalışır. Gerçekten şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır.””
(İsrâ, 17/53)

Size ne oluyor da Allah yolunda ve çaresizlik içinde bırakılan: ‘Ey büyük Rabbimiz! Ahalisi zalim olan şu memleketten bizi kurtarıp çıkar. Tarafından koruyup kollanan bir dost bize gönder, katından bize bir yardımcı yolla!’ diye yalvarıp yakaran bir kısım erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda düşmanla çarpışmıyorsunuz?”
(Nisa, 4/75)

“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a dayanıp güven. Şüphesiz Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.”
(Al-i İmran, 3/159)

“Ey iman edenler! Eğer fâsıkın size bir haber getirecek olursa, onun (doğruluğunu) araştırın. Yoksa cahillikle bir topluluğa da sataşır yaptığınıza pişman olursunuz.”
(Hucurât, 49/6)

“Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.”
(Nisa, 4/93)

“(Kurtuluşa eren o müminler), emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler.”(Müminûn, 23/8)

“Bir iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş) leri hakkında iyi zan besleyip, ‘Bu, apaçık bir iftiradır’ deselerdi ya!”
(Nûr, 24/12)

“O takva sahipleri bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcar, kızdıklarında öfkelerini yener, insanlar (ın kusurlarını) affederler; Allah, iyilik edenleri sever.”
(Al-i İmrân, 3/134)

“Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar kâfirlere karşı zorlu ve tavizsiz, birbirlerine karşı da son derece şefkatli ve merhametlidirler. Onları rükû ve secde ederken, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk dilerken görürsün. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir.”
(Fetih, 48/29)

“Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, anamı babamı ve inanları bağışla.”
(İbrahim, 14/41)

“Ey insanlar! Şüphe yok ki, bizi sizi bir erkekle bir kadından yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla beraber olandır.”
(Hucurât, 49/13)

“Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”
(Hucurât, 49/12)

“İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp onlara yardımcı olanlar var ya; işte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için bir bağışlama ve bol bir rızık vardır.”
(Enfâl, 8/74)

“Sana yetimler hakkında soru sorarlar. De ki: Onların gerek kendilerini, gerek mallarını iyileştirip geliştirmek, elbette hayırlı bir iştir. Eğer onlara sahip çıkmak için kendileriyle beraber oturmak isterseniz bu da mümkündür; Zira onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyu ıslah ediciden ayırmasını pek iyi bilir. Şayet Allah dileseydi sizi zora sokardı. Muhakkak ki Allah mutlak güç sahibidir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.”
(Bakara, 2/220)

“Doğrusu Allah, kendi uğrunda, kenetlenmiş bir duvar gibi, saf halinde çarpışanları sever.”
(Saff, 61/4)

“Sizin yar ve yardımcınız ancak Allah’tır, Resulüdür ve O’nun emirlerine boyun eğerek namazlarını hakkıyla ifa eden, zekâtlarını veren müminlerdir.”
(Mâide, 5/55)

“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileri, yardımcılarıdır. Onlar iyiliği teşvik edip, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Peygamberine itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.”
(Tevbe, 9/71)

“(Müminlerin) kalplerini birbirine ısındırıp kaynaştıran Allah’tır. (Ey Peygamber!) Eğer yeryüzünde olan her şeyi toptan harcasaydın, sen onların kalplerini bağdaştırıp kaynaştırmazdın, ama işte Allah onları bir araya getirip uzlaştırdı. Şüphesiz ki O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
(Enfâl, 8/63)

“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”
(Âl-i İmrân, 3/103)






Kırk Hadiste Kardeşlik (Kartelalar - 25)

“Sizden biriniz kendisi için sevdiğini mü’min kardeşi için de sevmedikçe gerçek mü’min olamaz.”
(T2515, Tirmizî, “Sıfatü’l-Kıyâme” 59)

“Mü’minler birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler.”
(M6586, Müslim, “Birr” 66)

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zalimlere de) teslim etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın (kusurunu) örterse Allah da kıyamet günü onu örter.”
(M6578, Müslim, “Birr”; T1426, Tirmizî, “Hudud” 3)

“Dikkat edin! Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Müslümana, gönül rızası olmadan kardeşinin malı helal değildir.”
(T3087, Tirmizî, “Tefsîru’l-Kur’ân” 9)

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Bir Müslümanın din kardeşine maldaki kusuru açıklamaksızın satması helal değildir.”
(İM2246, İbn Mâce, “Ticaret” 45)

“Bir Müslümanın din kardeşlerine karşı şu beş görevi vardır: Selâmı almak, aksırana “Yerhamukellâh” (Allah sana merhamet etsin) diye dua etmek, davete katılmak, hastayı ziyaret etmek ve cenazelere katılmak.”
(M5650, Müslim, “Selâm” 4)

“Sadakanın en faziletlisi, Müslüman kişinin ilim öğrenmesi, sonra da onu din kardeşlerine öğretmesidir.”
(İM243, İbn Mâce, “Sunne” 20)

Kim, gıyabında bir din kardeşi için dua ederse, onun yanındaki görevli melek: ‘Âmin! Senin için de bir benzeri verilsin’ der.”
(M6928, Müslim, “Zikir” 87)

Allah Resûlü: “Zalim olsun, mazlum olsun din kardeşine, yardım et!” buyurdu. Bir adam: “Yâ Resûlallah! Mazlum olduğunda ona yardım ederim, fakat zalim olduğunda nasıl yardım ederim?” dedi. Resûlullah: “Onu zulümden alıkoyarsın, işte bu da ona yardımdır.” buyurdu.”
(B6952, Buhârî, “İkrah” 7; B2444, Buhârî, “Mezâlim” 4)

“Biriniz kardeşine sevgi duyduğunda bu sevgisini ona bildirsin.”
(T2391, Tirmizî, “Zühd” 53)

“Müslüman, hasta kardeşini ziyaret ettiğinde dönünceye dek cennet bahçelerinde demektir.”
(M6553, Müslim, “Birr” 41; T967, Tirmizî, “Cenâiz” 2)

“Müslümanın, din kardeşine üç günden fazla dargın durması helal değildir. Onlar birbirleriyle karşılaştıklarında birisi yüzünü şu tarafa, diğeri ise öte tarafa çevirir. Onların en hayırlısı önce selam verendir.”
(T1932, Tirmizî, “Birr ve Sıla” 21)

“Zandan sakının. Zira zan sözün en yalan olanıdır. İnsanların özel hallerini araştırmayın, konuşmalarını dinlemeye çalışmayın, birbirinizin alışverişini kızıştırmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeşler olun.”
(B6066, Buhârî, “Edeb” 58; B5143, Buhârî, “Nikâh” 46)

“Kimin kardeşine karşı yaptığı bir haksızlık varsa, (ahirette) iyiliklerinden alınıp ona verilmeden önce (dünyada iken) onunla helâlleşsin. Çünkü kıyamette ne bir dinar ne de dirhem vardır. Şayet o hakkı karşılayacak iyiliklerinden bulunmazsa, kardeşinin kötülüklerinden alınır ve o haksızın üzerine atılır.”
(B6534, Buhârî, “Rikâk”, 48)

“Biriniz din kardeşine danıştığı zaman, danışılan kişi ona görüşünü belirtsin.”
(İM3747, İbn Mâce, “Edeb”, 37)

“Kul, din kardeşine yardımcı olduğu sürece Allah da onun yardımcısı olur.”
(HM7461, Ahmed b. Hanbel, II. 252.)

“Bir kimse din kardeşinin satışı üzerine satış yapmasın, onun dünürlüğü üzerine de –izin vermedikçe- dünür göndermesin.”
(M3812, Müslim, “Buyû” 8)

“Hizmetçileriniz sizin kardeşlerinizdir. Allah onları sizin emrinize vermiştir. Her kimin emrinde din kardeşi varsa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçleri yetmeyecek işler yüklemeyiniz. Şayet yüklerseniz, bari onlara yardım ediniz.”
(B30, Buhârî, “İman” 22)

“Selamı yayın, yemek yedirin ve Allah’ın (c.c.) size emrettiği gibi kardeşler olun.”
(İM3252, İbn Mâce, “Et’ime” 1)

“Cennetin kapıları, Pazartesi ve Perşembe günleri açılır. Din kardeşi ile arasında düşmanlık olan kimse hariç Allah’a hiçbir şeyi eş koşmayan her Müslüman kul bağışlanır. ‘Bu iki kişiyi aralarında anlaşıncaya kadar bekletiniz, barışıncaya kadar bekletiniz!’ denilir.”
(MU1652, Muvatta, “Husnu’l-Hulk” 4)

“Müslüman kardeşini hakir görmesi kişiye kötülük olarak yeter. Her Müslümanın kanı, malı ve onuru Müslümana haramdır.”
(M6541, Müslim, “Birr” 32)

“Kardeşinle (gereksiz) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme.”
(T1995, Tirmizî, “Birr” 58)

“Her iyilik, bir sadakadır. Kardeşini güler yüzle karşılaman, kovandan ihtiyacı olan bir şeyi kardeşinin kovasına boşaltman da bu tür iyiliklerdendir.”
(T1970, Tirmizî, “Birr” 45)

“Din kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa hiçbir iyiliği küçük görme!”
(M6690, Müslim, “Birr” 144)

“Beni yaşatan (Allah)’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayın.”
(HM10180, Ahmed b. Hanbel, II, 478)

“Biriniz kardeşinde beğendiği bir şey gördüğünde, ona bereketli olması için dua etsin.”
(İM3509, İbn Mâce, “Tıb” 32)

“Kişi yerine getirme niyetiyle kardeşine söz verir de yerine getiremez ve zamanında sözünü tutamazsa günahkâr olmaz.”
(D4995, Ebû Dâvûd, “Edeb” 82)

“Kardeşi özür dilediği halde özrünü kabul etmeyen kişiye onun hatası gibi hata yazılır.”
(İM3718, İbn Mâce, “Edeb” 23)

“Kim din kardeşinin onurunu korursa Allah da kıyamet gününde onun yüzünü cehennem ateşinden korur.”
(T1931, Tirmizî, “Birr ve Sıla” 20)

“Bir konuda seni tasdik ettiği hâlde kardeşine yalan söylemen, ne kadar büyük bir ihanettir!”
(D4971, Ebû Dâvûd, “Edeb” 71)

“Yâ Resûlullah! Gıybet nedir?” denildi. Resûlullah: ‘Kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır.’ buyurdu. ‘Ya kardeşimde o söylediğim durum varsa ne dersin?’ denilince Resûlullah: ‘Söylediğin şey eğer onda varsa gıybet etmişsindir. Şayet yoksa ona iftira etmiş olursun.’ buyurdu.”
(D4874, Ebû Dâvûd, “Edeb” 35)

“Biriniz kardeşini illâ medh edecekse ve şayet onun öyle olduğu biliniyorsa, “Falanın şöyle olduğunu zannediyorum, Allah’a karşı kimseyi temize çıkaramam.” desin.”
(M7502, Müslim, “Zühd ve Rekâik” 66)

“Kardeşinin başına gelen bir şeye sevinip gülme. Sonra Allah ona merhamet edip seni (o şeyle) imtihan eder.”
(T2506, Tirmizî, “Sıfatü’l-kıyâme” 54)

“Kim Müslüman kardeşini bir günahtan dolayı ayıplarsa, kendisi de o günahı işlemeden ölmez.”
(T2505, Tirmizî, “Sıfatü’l-kıyâme” 53)

“Her kim kardeşine bile bile doğru olmayan bir görüş bildirirse ona ihanet etmiş olur.”
(D3657, Ebû Dâvûd, “İlim” 8)

“Sizler, kardeşlerinizin yanına gidiyorsunuz. Bineklerinize iyi bakın, kıyafetlerinizi de düzeltin ve böylece insanların gözdesi olun! Allah çirkin görünümü ve çirkinleşmeyi sevmez.”
(D4089, Ebû Dâvûd, “Libâs” 25)

“Her kimin tarlası varsa onu eksin; kendisi ekmezse onu din kardeşine (karşılıksız) ektirsin!”
(M3917, Müslim, “Buyû” 88)

“İki Müslümandan biri, din kardeşine silâh çekerse, ikisi de cehennemin kenarındadırlar. Biri diğerini öldürüşe, ona ikisi birden girerler.”
(M7255, Müslim, “Fiten” 16)

“Davalarınızla bana başvuruyorsunuz. Ben de bir insanım. Belki biriniz delilini diğerinden daha güzel ifade eder ve ben ondan duyduğuma göre (onun lehine) hüküm veririm. Bu şekilde kime (yanlışlıkla) kardeşinin hakkından bir şey vermişsem, asla onu almasın. Zira böyle bir durumda ona ben ancak bir ateş parçası vermiş olurum.”
(B7169 Buhârî, “Ahkâm” 20; N5403, Nesâî, Âdâbu’l-Kudât” 13)







Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...