4.8.12


Aşağıdaki yazı Arakan'daki müslümanların son durumun hakkında İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından hazırlananmıştır. www.ihh.org.tr

ARAKANDA YAŞANAN SON OLAYLAR

Hâlihazırda Arakan’da yaşanan olaylar 3 Haziran 2012 günü başkent Akyab’dan Maungdav şehrine gitmekte olan 10 Müslüman’ın Budist fanatiklerce katledilmesi ile başlamıştır. Yüzlerce Müslüman bu saldırıyı protesto etmek için Maungdav şehrindeki Merkez Camii’nde toplanmış, bu hareketi kendi varlıklarına tehdit olarak kabul eden Budist fanatikler ve Burma polisi, Müslümanlara saldırmış ve çıkan çatışmada çok sayıda Müslüman yaralanmış ya da şehit edilmiştir. Burma polisi bu gösteriyi devlete karşı bir ayaklanma olarak nitelendirmiş ve olaylara karışan Müslümanların cezalandırılması emrini vermiştir. Bundan sonra Budist fanatikler ve Burma polisi Müslüman köy ve kasabalarına baskınlar düzenlemeye başlamışlardır.

Suçluları barındırdıkları gerekçesiyle 300’ün üzerinde Müslüman Rohingya köyü ateşe verilmiş, cami ve medreseler Budist fanatiklerce kuşatılarak yakılıp yıkılmıştır. Bağımsız insan hakları kuruluşlarının bildirdiğine göre haziran ayından bu yana bölgede 1.000’den fazla kişi katledilmiş, binlerce Müslüman evlerinden ve köylerinden sürülerek ormanlarda yaşamak zorunda bırakılmıştır. Bölgedeki şiddet olaylarından kaçan bir kısım Müslüman Rohingya ise komşu Bangladeş’e sığınmak için teknelerle Naf Nehri ve Hint Okyanusu’na açılmış ancak yoksullukla mücadele eden Bangladeş hükümetinin mültecileri kabul edememesi nedeniyle yüzlercesi boğularak ölmüştür. Bölgeden gelen haberlerde saldırılarda yaralananlardan bazılarının kendi imkânlarıyla gizlice Bangladeş’e geçerek tedavi olmaya çalıştığı, ancak durumu ağır olan ve tedavilerine izin verilmeyen birçok yaralının ölüme terk edildiği bildirilmektedir.

İHH ARAKAN FAALİYETLERİ

İHH İnsani Yardım Vakfı olarak 10 yıldır Bangladeş’teki mülteci kamplarında yaşayan Arakanlılara Türkiye halkının yardımlarını ulaştırarak onların temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Başta Kurban ve Ramazan yardımları olmak üzere her yıl gıda, sağlık, eğitim, sosyal ve kültürel alanlarda yardım ulaştırdığımız Arakanlı mültecilere İHH’nın son 5 yılda yaptığı insani yardım çalışmalarını İHH Arakan Faaliyet Raporunda görebilirsiniz.





Arakan ile ilgili diğer bilgiler:

Yapraktaki Hücre Cemaati

Bazı hadisler bize gösteriyor ki, Peygamber Efendimiz, kabirlere bitki- ağaç - kurumamış dal vb. şeylerin dikilmesinin, konulmasının, kabirde yatanın  (varsa) üzerindeki kabir azabını hafifleteceğini buyuruyor.

Burada azabı hafifleten, kabre dikilen canlının yapacağı zikrullahtır, tesbihattır. İkinci planda örneğin bir ağaç dikilmişse ondan istifade edecek mahlukattan hasıl olan ecirdir, duadır.

Burada dikkatimizi celbeden nokta şudur. 

Canlı cansız her şey Allah'ı zikreder. Kendi dilleriyle yapar bunları. 

Bir kuş öterek zikrede, kuşun kursağı öğüterek zikreder, hücresi belki bölünerek zikreder, lizozomu sindirerek zikreder, enzimi çözerek zikreder, atomu dönerek zikreder, elektronu yüzerek zikreder, ondan da küçükleri ve bilemediklerimiz, yine kendi dilleriyle zikrederler. Her biri kendi vazifelerini yaparlar, ve böylece o vazifeyi onlara vereni anarlar, Allah'a işaret ederler ve böylece  Allah'ı zikrederler. 

Evet, bir kabri düşünelim. Kabirdeki kuru toprak da zikreder, kabrin başındaki taş da zikreder. Kabre dikeceğin bir gül de zikreder.

Kabirdeki toprağın taşın zikri kabirde yatan faninin azabını hafifletmiyor, ancak bir yaş dalın, bir çiçekin, belki bir yaprağın, canlı ve yaş olduğu sürece kabirdekinin azabını (varsa) hafifletmesi umuluyor. Demek ki burada bize bir ders veriliyor. Belki bir ton gelecek toprağın yapamadığı kuvvette zikri bir yaprak yapıyor.

Yapraktaki sır ne de, bu derece çok toprağa-taşa nispetle bu derece küçük ve hafif oluyor da, bu derece kıymetli bir zikir yapabiliyor?

Bir kere yaprak canlı ve hareketli. İçindeki parçalar topraktaki cansız ve hareketsiz parçalar gibi değil. Demek ki yaprağın birinci sırrı aksiyon.

İkincisi yaprak bir iş yapıyor, fayda yaratan bir faaliyette bulunuyor. Tabiat çevriminin bir halkası oluyor. Demek ki yaprağın ikinci sırrı fayda.

Üçüncüsü yaprağı birbirine bağlı bir topluluk meydana getirmiş. Bu topluluk hücre topluluğudur ve her bir hücrenin görevi bellidir. Kimisi yaprağın üstündedir fotosentez yapar, kimi altındadır şeker depolar, kimi damardadır suyu taşır, kimi hava kapakçığı olur, açılır kapanır. Aslında yaprak, hücrelerden vücuda gelmiş bir cemaattir. Demek ki yaprağın üçüncü sırrı cemaat.

Yaprağın zikrini kıymetli kılan kim bilir daha ne sırlar var. Ne kadar az biliyor, ne kadar az düşünüyor, ne kadar da az ibret alıyoruz.

Yaprak ve toprak bize hoca oluyor ve Zikrullahı anlatıyor. Diyorlar ki: Aksiyon içindeysen, çevrene fayda veriyorsan ve bir cemaat olmuşsan, senin kütlen 1 gram da olsa, yaptığın zikrin Allah katındaki ağırlığı 1 ton vasıfsızın zikrinden daha ağırdır. 10 milyon faydasız, icraatsız ve dağınık insanın zikrindense, 10 kişiden müteşekkil, faydalı işler yapan, çabalayan, kenetlenen bir cemaat-topluluk daha hayırlıdır.

Hz. Peygamberin her işi hikmetli, her hareketi zahiri ve batıni çokça hakikate işaret ediyor. O, yol göstericilik vazifesini yaşamının her anında icra etmiş. Biz peygamber okyanusundan ancak kendi kabımızın büyüklüğü kadar yararlanabiliyoruz. Allah'ım ilmimizi, ibretimizi ve Hz. Peygamberden nasibimizi arttır. (Amin)


Hz. Peygamber (s.a.s) bir mezarlıktan geçerken, iki mezardaki ölünün bazı küçük şeylerden dolayı azap çekmekte olduklarını gördü. Bu iki mezardaki ölülerden biri hayatında koğuculuk yapıyor, diğeri ise idrardan sakınmıyordu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s) yaş bir dal almış, ortadan ikiye bölmüş ve her bir parçayı iki kabre de birer birer dikmiştir. Bunu gören ashap, niye böyle yaptığını sorduklarında: "Bu iki dal kurumadığı sürece, o ikisinin çekmekte olduğu azabın hafifletilmesi umulur" (Buhârî Cenâiz, 82; Müslim, İmân, 34; Ebû Dâvud, Tahâret, 26) buyurmuşlardır.

  

Ramazan Kredisi Saçmalığı

Faiz almak da, vermek de, faizli bankada çalışmak da müslüman bir memlekette müslüman bir şahsiyete haramdır: Faizli kredi almak da, vermek de, muamelesini yapmak da haramdır. Bunu Allah ve Resulü böyle söylüyor. İslamın emri faiz almamak, vermemek ve muamelesini de yapmamaktır.

Gel gör ki son zamanlarda televizyonlarda bağışlayın saçmalık diyeceğim, bir kredi saçmalığı çıktı. Ramazan kredisi.

Faizli kredinin her türlüsü haramken, büyük günahken, büyük günahlardan bile büyükken, dini motifli reklamlarla müslümanlara kredi vermeye çalışmak ancak şeytanın aklına gelir.

Aynı zamanda bu teşebbüs kanaatimce müslümanlara da bir hakarettir. Bir müslümana Ramazan kredisi satmaya çalışmak, ona  "Sen faiz almanın da vermenin de haram olduğunu bilmeyecek kadar cahilsin" demek anlamına gelir. Zaten alan da en az, cahil olur.

Bayram kredisi de aynı şekilde. Bayram demek, müslümanların bayramı demektir. Müslümanlar Ramazanda günahlarından arındıkları düşüncesiyle bayram ederler. Bayram dini bir bayramdır, kredi bayramı değildir. Bayram kredisi vereceksen dini olmayan, adına bayram dedikleri bayramlar da var. Benim dini bayramımı haram kredinle kirletme.

Müslüman mahallesinde salyangoz satmaktır Ramazan kredisi, Bayram kredisi. Derlerse ki sana ne, alan razı veren razı; bize düşen ancak bildiğimizi söylemektir.


Bir hadisi şerif meali:


Bir kötülük gördüğünde gücün yetiyorsa elinle engellemeye çalış. Buna gücün yetmezse dilinle engellemeye çalış. Buna da güç yetiremezsen kalbinle buğz et. Bu üçüncüsü imanın en zayıf noktasıdır.


Başka bir hadisi şerif meali:


Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) faiz yiyene, yedirene, faiz muamelesini yazan-yapan kimseye ve bu muamelenin şahitlerine lanet etti! ve ‘Onlar günahta eşittir!’ buyurdu”
(Müslim , Ebu Davud, Tirmizi )



Şu yazıya da bakabilirsiniz:
Bankada Çalışmanın İslamdaki Yeri - Hükmü - Durum...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...