9.1.14

Devlet Yönetiminde İnovasyon - Elektronik Suç Duyurusu ve Elektronik İhbar

Devlet Yönetiminde İnovasyon Kavramı başlığı altında, devletimiz ve milletimiz için faydalı olabileceğini düşündüğümüz bir öneri sunmak istiyoruz.

E-devlet kapısı üzerinden elektronik imzalarını kullanarak avukatlar dava açabilmekte, dava dosyalarını görüntüleyebilmekte, vatandaşlar davalarını takip edebilmektedir. Bu noktada e-devlet üzerinden suç duyurusu neden yapılamasın sorusu akla geliyor.

Önerimiz, e-devlet sistemi üzerinden vatandaşların ihbar ve suç duyurusu yapabilmeleridir. Bu ihbar ve suç duyurularını yaparken varsa kanıt ve delil olabilecek dökümanlar elektronik ortamda sisteme yüklenebilmelidir. (Örneğin ses, video, fotoğraf dosyaları ya da farklı ofis belgeleri sisteme upload edilebilmeli)

İhbar ve suç duyurusu kavramı geniş bir kavram. Bu kavramın içine girenleri sıralayacak olursak: Cumhuriyet Savcılıklarını ilgilendiren suç duyuruları ve şikayetler(kadına şiddet, yolsuzluk vb.), Polisi ilgilendiren ihbarlar(narkotik, asayiş, terör, organize suçlar vb. konularda), Maliyeyi ilgilendiren ihbarlar(vergi kaçakçılığı, fiş kesmeme vb.), Belediyeyi - Zabıtayı ilgilendiren konular(kaldırım işgali, tabela kirliliği, kaçak yapılaşma, otobüs şöförü kural ihlali ihabarı vb.), Trafik polisini ilgilendiren ihbarlar (yolda yapılan hatalı sollama, kırmızıda geçme gibi kural ihlalleri, hatalı park vb. durumlar)

Bir ileri aşamada, isimsiz ihbar ve şikayetlerin yapılabileceği bir sistemin kurulması da gündeme gelebilir.

Tüm bunların e-devlet kapısı üzerinden devlete, devletin ilgili kurumlarına kolayca iletilebilmesi halkımızın yaşam standartlarını yükseltecektir kanaatindeyiz.

Bu konuda İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Maliye Bakanlığı, Büyükşehir Belediyeleri ve e-devlet teknik altyapısının sağlayıcısı konumundaki Türksat A.Ş birlikte çalışarak bu türden faydalı hizmetleri daha da çeşitlendirerek milletimize sunabilirler.

Detaylandırma faaliyetlerini icra koltuklarında oturan sorumlulara havale etmekle birlikte, milletimizin refah ve saadeti adına yukarıda çerçevesini kabaca çizmeye çalıştığımız hizmetleri devletimizden talep eder, bilgilerinize arz ederiz.


21.12.13

Afrikadaki Kardeşlerimiz Hazreti İnsansa Bu Duyarsızlıkla Biz Neyiz?


Burası Mars değil, burası Ay değil, burası uçakla belki çoğu yerden 3-4 saat mesafedeki Afrika.


Bunlar ağaç değil, bunlar yırtıcı ya da Allah'ın insanın emrine verdiği herhangi başka bir mahlukat değil, bunlar Eşrefi Malukat olan Hazreti İnsan.

Orası yanıbaşımızdaki Afrikaysa ve aşağıdaki videolarda izleyebileceğiniz kişiler de bizim kardeşlerimizse, insansa, acaba bu körlük ve duyarsızlıkla BİZ NEYİZ?
































8.12.13

150 TL İçin Yapmayacağım Şey Yok

Televizyon dünyadan haberdar olmazı sağlıyor, bize dünyada olup bitenleri bildiriyor.

Bildirdikçe sorumluluk yüklüyor.

"Allah'ım Afrikayı bilmiyordum, Kongo'daki yetimleri görmedim" deme ihtimalimizi ortadan kaldırıyor.

Düşünsek aslında oradaki canın, senin canın olan evladının canından ne farkı var. Allah o canı ona evladının canını da evladına verirken sen orada mıydın? Sen mi tayin ettin? Hayır. Allah dileseydi senin evladının ruhunu en baştan ona, onunkini de senin evladına üflerdi de senin bundan haberin bile olmazdı. O zaman şimdi sana yabancı gelen ruh belki senin dünyadaki en sevgilin olurdu.

Anneni babanı sen mi tayin ettin. Televizyonda görüp belki hiçbir yakınlık hissetmediğin kişi senin dünyaya gelmene vesile olan kişiler olabilirdi, Allah dileseydi senin dünyaya gelişinde onları vesile ediverirdi de belki de senin için dünyada onlardan daha sevimli kimse olmazdı. Aslında senin hiçbir yakınlık hissetmediğin kişinin senin beşer içinden en sevdiklerin olma ihtimali, ruhların yaratıldığı günden doğduğun güne kadar gelen bir olasılık idi. 

O halde sevgi göreceli bir kavram. Anne babamıza duyduğumuz sevgiyi başkalarına duymuyoruz ama duyma olasılığımız var idi, sadece Allah'ın takdiri neticesinde gerçekleşmedi. Öyleyse bir Afrikalı çocuğu sanki kendi çocuğumuzmuş gibi, bir Arakanlı anayı sanki kendi anamızmış gibi sevme yolu da bizim için teoride açıktır. Nazari olarak bu mümkün, ama kirlenmiş gönüllerle bunu ne kadar başarabiliriz, işte onu bilemiyorum. 

Başaran yok mudur? Öyle tahmin ediyorum o kadar çoktur ki... Beşer tarihinde gelmiş geçmiş milyonlarca gönül ehli başarmış olsa gerek. Aslında biz de her ne kadar kirli paslı da olsa hala muhabbetle çarpan bir kalbe sahipsek başarabiliriz kanaatindeyim.

Bir düşünün, evladınız, 6 yaşındaki yavrunuz yetersiz beslenmeden dolayı katarakt oluyor ve ameliyat olması gerekiyor. Küçük bir mebla para lazım. Ama sizde yok. O yavru gözünüzün önünde durup durdukça sizin o parayı temin etmedeki gayretiniz katlanarak artmaz mı? Hatta bir raddeden sonra belki de helal dairede "Yapmayacağım şey yok, yeter ki yavrumun gözünün nuru geri gelsin" noktasına gelmez misiniz? Hangi vicdan sahibi evladının bu durumuna dayanabilir. İşte Afrikada yüzbinlerce evladımız bu durumda. Yardım dernekleri 150 TL-200 TL gibi bizim için düşük gelebilecek ama manevi ağırlığını dünyanın dahi tartamayacağı meblalarla bu yavrularımızın dünyasının aydınlanmasına vesile oluyorlar.

Kendi evladımız için o küçük meblayı bulmak için nasıl gayret ediyorsak, Afrikadaki yavrumuz için de öyle gayret etmemiz gerekir aslında. Keşke düşünebilsek. Keşke bilebilsek. Keşke bildiğimizi uygulayabilsek. Burada keşke demenin bir mahzuru olmasa gerek.

Görmedin mi Afrikadaki yetim çocukları, kaldıkları barakaları, yedikleri ya da daha doğrusu yiyemedikleri yemekleri, giyemedikleri kıyafetleri. Görmedin mi? Bilmiyor muydun? Kendi evladın aynı durumda olsaydı onuda mı görmeyecektin? Asra yemin olsun ki hüsrandayız.

Kendi evladının sağlığı için çalışıyor gibi dertli-gayretli tüm mazlum evlatlarımızın sağlığına çalışmalıyız. İsterse bizden uzak olsun, isterse rengi bizden farklı olsun, isterse dili bizden farklı olsun, isterse memleketi bizden farklı olsun, hatta isterse ana babasının dini bizden farklı olsun. Her çocuk islam fıtratı üzerine doğmuyor mu? Her çocuk günahsız, masum değil mi? Elbette öyle.

Nasıl kendi çocuğun yetim kalsın istemezsin, yetim kalsa barınacağı bir yer olsun istersin, namusundan giyiminden yemesinden içmesinden emin olmasını istersin, işte öyle de dünyanın tüm mazlum çocukları için aynı şeyi istemelisin. Belki bu bir erdem değil, olması gereken. Nasıl ki dar daireden bakınca kendi çocuğun ile Afrikalı bir çocuk sana farklı geliyor, öyle de senin halis niyetin belki sana erdem gibi gelebilir. Aslında bu bilirsen bir hakikat, hiçbir masum can diğeri arasında yok bir fark.

O halde diyoruz ki 150 TL için şu dünyada helal dairede yapmayacağız şey yok. Ne kadar maddeci geliyor kulağa değil mi? Ama niyet işi değiştiriyor.

Tüm bu düşünceler kirden katranlaşmış sinelere saçma-sahte gelebilir, belki bunlara gülebilirler, varsın gülsünler, biz bunlara ağlıyoruz, ağlayanlarla birlikte. Keşke hakkıyla ağlayabilsek. Hakkıyla üzülebilsek. Izdırabını-sancısını hakkıyla sinelerimizde duyabilsek. Keşke şöyle burnumuzun direği ızdırapla bir sızlasa, gözler yaşlansa, şakaklar ızdırapla sanıcısa. Varsa okyanuslarından bir damlacık kadar dahi idrakımız, niyazımız arttırmandır Rab'bımız.

Sevelim sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz.

Allah'ın Selam'ı Rahmet'i ve Bereket'i üzerinize olsun.

Konuyla ilgili aşağıdaki linkleri inceleyebilirsiniz. 






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...