7.12.14

Kütüb-i Sitte'den Ticaret ve Alışveriş Hakkında Seçilmiş 40 Hadis (Kartelalar - 36)

Resulullah (s.a.v) faiz alana, verene, faiz muamelesini yazı ile tesbit edene ve şahitlik yapanlara lanet etti ve "Bunlar günahta eşittir" buyurdu.

Öyle bir zaman gelecek ki, kişi eline geçen malın, helalden mi haramdan mı geldiğine aldırış etmeyecektir.

Ey tüccar topluluğu, şeytan ve günah satışta beraber bulunurlar. Öyle ise siz de alış verişe sadaka ve zekat karıştırarak onlardan korunmaya çalışınız.

Dürüst ve güvenilir tüccar, Ahirette peygamberler, sıddıkler ve şehidlerle beraber olacaktır.

Cenabı-ı Hak hiçbir peygamber göndermemiştir ki, çobanlık yapmamış olsun.

Resulullah (s.a.v), şarap konusunda on kişiye lanet etti: Şarap yapmak için üzüm sıkana, sıktırana, içene, taşıyana, kendisine getirilene, dağıtana, satana, parasını yiyene, satın alana, kendisi için şarap satın alınana."

Resulullah (s.a.v) ölçü ve tartı ile meşgul olanlara şöyle buyurdu : "Siz öyle önemli iki işle meşgul oluyorsunuz ki, sizden önce gelen milletler bunlara riayet etmemek yüzünden helak olmuşlardır."

Bir zat Resulullah (s.a.v)'in yanına gelerek daima aldatıldığını söyledi. Resulullah (s.a.v)'de cevaben, "Sen de alışveriş esnasında 'Dinde aldatma yoktur' de buyurdu."

İnsanlar, "Ey Allahın Resulü, fiyatlar yükseldi. Şu halde sen fiyatları donduruver" dediler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v) şöyle cevap verdi: "Fiyatları tespit eden, darlık ve bolluk veren, rızıklandıran yalnız Allah'tır. Ve ben, içinizden hiçbir kimsenin ne mal, ne de kan bakımından benim tarafımdan bir haksızlığa uğramamış olarak Rabbime kavuşmayı arzu ederim."

Allah şöyle buyurdu: 'İki ortaktan biri diğerine ihanet etmediği müddetçe, onlardan üçüncüsü Benim (Rahmetimle aralarında bulunurum.) Ancak biri diğerine ihanet ettiği zaman aralarından çıkarım.'

Resulullah (s.a.v), alıcı olmadığı halde fiyat teklif edip piyasa kızıştırmayı yasakladı.

Kim bir Müslümanın malını ele geçirmek maksadıyla, bilerek yalan yere yemin ederse, Allah'ın gazabına uğramış olarak Onun huzuruna varır.

Kim haksız olarak bir araziye el koyarsa, Mahşer meydanına bu el koyduğu araziyi sırtında taşıyarak gelmeye de zorlanır.

Mescidde bir şey satan veya satın alan birisini gördüğünüz zaman, 'Allah ticaretine hayır getirmesin' deyin ve kaybettiğini mescid içinde soruşturan kimse gördüğünüz vakit, 'Allah onu sana buldurmasın!' deyin.

Allah birinize bir cihetten rızık gönderiyorsa, o yolla geçimini temin etmekte zorlanmadıkça orasını terk etmesin.

Malını satışa sunan bol rızka mazhar olur; halkın ihtiyaç maddelerinde ihtikâr, stokçuluk yapan da Allah'ın rahmetinden uzak kalır.

Kusurunu söylemeden bir malı satan kimse daima Allah'ın gazabı altındadır ve melekler o adamın, Allah'ın rahmetinden uzak kalmasını dilerler.

Hiçbir şehirli köylü hesabına malını satmasın. İnsanları alışverişte kendi hallerine bırakınız. Allah onların bir kısmını diğer bir kısmı vasıtasıyla rızıklandırır.

Günahkar ve isyankar kimseden başkası ihtikâr, stokçuluk yapmaz.

Resulullah (s.a.v) ücretini belirtmeden işçi tutup çalıştırmayı yasakladı.

Helal olan şeyler bellidir, haram olan şeyler de bellidir. Bu ikisinin arasında halkın bir çoğunun helal mi haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli işlerden sakınanlar dinlerini ve ırzlarını korumuş olurlar. Şüpheli şeylerden sakınmayanlar ise zamanla harama dalıp giderler. Aynen sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onların o araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her hükümdarın girilmesi yasaklanmış bir arazisi vardır. Unutmayın Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir. Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası “kalb”dir.

Bir kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yemeği asla yememiştir. Dâvud (a.s.)'da kendi kazancından yerdi.

Birşey sattığında, satın aldığında ve alacağını istediğinde, kolaylık gösteren kula Allah merhamet etsin.

Yiyeceklerinizi alıp satarken ölçünüz ki, sizin için bereketli olsun.

Resulullah (s.a.v), "Ya Rabbi, ümmetimin sabah erken saatlerde yaptıkları işleri mübarek ve bereketli kıl" diye dua ederdi. Peygamberimiz müfreze olsun ordu olsun, bir yere asker sevk edeceği zaman sabahın erken saatlerinde gönderirdi. (Bu hadis-i şerifi rivayet eden sahabî)Sahr ticaretle meşguldü. Bir yere ticaret malı göndereceği zaman, günün erken saatlerinde gönderirdi. Bu yüzden malı çoğaldı ve çok zengin oldu.

Her kim darda kalan borçluya mühlet verir veya alacağından vazgeçerse Allah Kıyamet Gününde o kimseyi Arşının gölgesinden başka gölgenin olmadığı o günde gölgelendirecektir.

Kim sattığı malı geri getiren müşterisinden kabul ederse Allah da Kıyamet Gününde onun günahlarını affeder.

Alışverişte çok yemin etmekten sakının, çünkü yemin malı sattırsa da, sonra bereketini yok eder.

Resulullah (s.a.v) Veda Haccı Hutbesinde şöyle buyurmuştur : "Emanet olarak alınan şeyler iade edilmeli, asıl borçlu ödeyemediği halde kefil borcu ödemeli ve borç da ödenmelidir."

Mal sahibinin talimatı üzerine gönül hoşluğu ile vazifesini yapan kasa görevlisi, kendi malından sadaka veren kimse gibidir.

Bir şey satın almak istediğin zaman, doğrudan arzuladığın fiyatı teklif et. Sana ister verilsin ister verilmesin.

Yemin ederim ki, bir kimsenin arazisini ekip biçmek üzere kardeşine emaneten vermesi, o arazi karşılığında belirli bir ücret almasından daha hayırlıdır.

Kim dualarının kabul edilmesini ve sıkıntılarının giderilmesini isterse zor durumda olan birisini sevindirsin.

Hiçbir topluluk yoktur ki aralarında faiz yaygınlaşsın da fakirliğe maruz kalmasınlar. Ve yine hiçbir topluluk yoktur ki, aralarında rüşvet yaygınlaşsın da korkuya maruz kalmasınlar.

Kim kırk gün gıda maddesi stoku yaparsa, Allahü Teala (rahmetiyle) ondan, o da Allah'tan uzak olur.

Borçlu olarak vefat eden kimsenin ahirette bunu dinar veya dirhem olarak ödemesi mümkün değildir. Ancak kendi sevaplarını borçluya vermekle, o da yoksa alacaklının günahlarını yüklenmekle öder.

Allah'ın yasak ettiği büyük günahlardan sonra Allah nezdinde en büyük günah, bir kimsenin ödeyecek ölçüde mal bırakmadan borçlu olarak Allah'ın huzuruna varmasıdır.

Varlıklı birisinin, borcunu ödemeyip uzatması zulümdür.


Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, borçlu birisi Allah yolunda şehid olsa, sonra dirilip tekrar şehid olsa, daha sonra dirilip yine şehid olsa, borcu ödenmedikçe Cennete giremez.





Kütüb-i Sitte'den İlim İle ilgili Seçme Hadisler (Kartelalar - 35)

Aziz ve Celil olan Allah'ın benimle gönderdiği hidayet ve ilim yağmura benzer. Bu yağmur bir toprağa düşer ki, onun bir kısmı güzeldir. Suyu kabul eder, ot ve birçok çeşit de çimen bitirir. Bir kısmı da çoraktır. Suyu muhafaza eder, üzerinde tutar. Allah onunla da insanlara fayda verir. Ondan hem kendileri içerler, hem de hayvanlarını sularlar ve otlatırlar. Yine o yağmur öyle bir yere düşer ki, bu toprak düz ve kaypaktır; ne suyu tutar, ne de ot bitirir. Allah'ın dinini tam anlayıp da, benimle gönderdiği hidayet ve ilme ilgi duymayan ve Allah'ın benimle gönderdiği hidayeti kabul etmeyen kimse işte böyledir.

Hikmet(faydalı olan her hikmetli söz) mü'minin kaybolmuş malıdır. Nerede bulursa onu almaya mü'min, herkesten daha lâyıktır (Mü'min hikmete başkasından daha çok sahip çıkmalıdır)

Allah iyilik dilediği kimselere dini meselelerde derin bir anlayış verir.

Bir alimin abide olan üstünlüğü; benim, sizin en aşağı mertebede olanınıza üstünlüğüm gibidir. Hiç şüphesiz ki, Allah, melekler, yerde ve gökte bulunanlar, yuvasındaki karıncadan sudaki balığa varıncaya kadar her şey insanlara hayrı, iyiliği öğreten kimseye dua ve istiğfar eder.

Şeytana, bir din alimini kandırmak, bin abidi(ilim sahibi olmadan devamlı ibadetle meşgul olan kimse) kandırmaktan saha zordur.

Kim ilim öğrenmek maksadıyla yola koyulursa, Allah o kimseye Cennet yolunu kolaylaştırır.

İki vasıf vardır ki bunlar münafıkta bir araya gelmez : güzel simâ ve dini konularda derin anlayış.

Mü'min, Cennete kavuşuncaya kadar, kulağına gelen hayırlı söz ve hikmete doymaz.

Burada bulunanlar duyduklarını bulunmayanlara ulaştırsın. Çünkü burada bulunmadığı halde, sözlerimi daha ziyade muahafaza edip tatbik edenler çıkabilir.

Kıyamet günü üç grup insan şefaat eder: peygamberler, sonra alimler, sonra da şehitler.

Allah'ın kitabını okumak ve ders yaparak onu mütalâa maksadıyla Allah'ın evlerinden birinde veya başka bir yerde bir araya gelen cemaate, muhakkak ki, Allah gönül huzuru verir. Onları rahmet ve lütfuna boğar. Melekler onların etrafını sarar ve Allah onları yanında (Mele-i Âlâda) bulunanların huzurunda överek anar.

İki şeye daha ziyade gıpta edilir: (1) Bir kimse ki, Allah kendisine mal mülk ihsan etmiş, bunu Allah yolunda harcar, (2) diğer bir kimse ki, Allah kendisine ilim ve hikmet vermiş, o da bununla amel ettiği gibi başkalarına da öğretir.

Bizden bir söz işitip de bunu başkalarına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü aydınlatsın. Çünkü, kendisine benim sözüm nakledilenlerden bazıları, bu sözü işitip anlatanlardan daha ziyade onu kavrayabilir.

Allah rızasından başka bir maksat için ilim öğrenen kimse Cehennemdeki yerine hazırlansın.

Kıyamet gününde en şiddetli azaba uğrayacak olanlar ilmi kendisine ve başkasına fayda vermeyen alimlerdir.

Benden duyduğunuz, bir ayet dahi olsa, başkalarına anlatınız.

Allah'ın, senin vasıtanla bir kişiyi hidayete erdirmesi, senin için kırmızı develeri sadaka vermekten (o günün toplumu nazarında en kıymetli mal kırmızı develerdi) daha hayırlıdır.

İlim öğrenmek her müslümanın üzerine farzdır. Layık olmayanlara ilim öğreten, domuzların boynuna cevher, inci ve altın gerdanlık takan kimseye benzer.

Kıyamet günü alimlerin mürekkebi ile şehitlerin kanları tartılır. Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanlarından üstün gelir.

İlim tahsili için yola çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolunda demektir.

Faydası olmayan ilim, Allah yolunda harcanmayan hazine gibidir.

İlim islamın hayatıdır, imanın direğidir. İlim öğrenen kimsenin mükafatını, Allah, tam tamına verir. Bir kimse öğrenir ve öğrendikleriyle amel ederse, Allah Teâlâ bilmediklerini de öğretir.

Allahım, öğrettiğin ilimden beni faydalandır. Faydalanacağım şeyleri bana öğret. İlmimi arttır. Bulunduğum her hal için Allah'a hamd olsun.

Allahım! Fayda vermeyen ilimden, kabul edilmeyen duadan, korkmayan kalpten ve doymayan nefisten Sana sığınırım.

İlimle meşgul iken uyumak, cahil olarak namaz kılmaktan daha hayırlıdır.

"Cennet bahçelerine uğradığınız zaman orada oturunuz." Sahabîler, "ya Resulallah, Cennet bahçesi nedir?" diye sordular . Resulullah (s.a.v) şöyle cevap verdi : "İlim meclisleridir."

Bu din ilmi dinin ta kendisidir. Öyle ise onu kimden öğrendiğinize dikkat ediniz.

Kötü alimler Cehennemin köprüleridir.

İlim öğreniniz, çünkü Allah için ilim öğrenmek, Allah'tan korkmayı netice verir. İlme çalışmak ibadettir. Müzakeresi, mütalaası tesbihtir. İlmi araştırma yapmak ise, cihaddır.

Kıyamet Günü insanlar arasında en çok pişman olacaklardan biri, dünyada iken ilim öğrenme imkanına sahip olduğu halde öğrenmeyen kimsedir. Diğeri ise, ilim öğrenmiş, fakat kendisi dışındaki herkes bu ilimden faydalanmıştır.

Kim, Allah rızası için öğrenilmesi gereken bir ilmi dünya menfaati için öğrenirse, Kıyamet Günü Cennet kokusunu duyamaz.

En üstün sadaka, bir Müslümanın ilim öğrenmesi ve sonra da öğrendiği ilmi Müslüman kardeşine öğretmesidir.
İlim öğreniniz. İlmi de tevazu, ciddiyet, vakar ve istikamet için öğreniniz. İlminden istifade ettiğiniz kimselere de hürmet ediniz.
İnsan öldüğü zaman üç şeyin dışında bütün amellerinin sevabı kesilir. Bunlar, şunlardır : (1) insanlığa faydası devam edip giden eseri (2) insanların faydalandığı ilim, (3) kendisine hayır dua eden iyi bir evlat.

Alim, ilim ve amel Cennettedir. Eğer alim bildikleriyle amel etmezse, ilim ve amel Cennette alim ise Cehennemde olur.

Ya ilim öğreten, ya ilim öğrenen, ya dinleyen veya bunları seven ol. Sakın beşincisi olma! Yoksa helak olursun.

İlim öğreten ve öğrenen, aynı sevabı kazanır.

Her kim ilim öğrenirse, geçmiş günahlarına kefaret olur.

İnsan ömrünü nerede tükettiği, ilmini ne maksatla kullandığı, malını nerede kazanıp nerede harcadığı ve bedenini nerede yıprattığı (Mahşer Gününde) sorulup, hesaba çekilmedikçe, ayakları (Allah'ın huzurundan) hiçbir yere kımıldayamaz.

Ancak hayırlı bir leyi öğrenmek ve öğretmek maksadıyla benim mescidime gelen kimse, Allah yolunda çalışan mücahidin mertebesindedir. Bunun dışında bir maksatla mescide gelen kimse de, başkasının mallarına bakıp da bir fayda görmeyen kimse durumundadır.

Her kime bildiği bir mesele sorulur, o da bunu söylemeyip gizlerse, Allah ona Kıyamet Gününde ateşten bir gem vurur.

Ne alimlere karşı övünmek, ne cahillerle münakaşa etmek ve ne de meclislerin en seçkin köşelerinde yer almak için ilim tahsil etmeyiniz. Kim böyle yaparsa Cehenneme müstehak olur. Cehenneme müstehak olur.

Allah ilmi insanların kafalarından çekip çıkarmak suretiyle değil, aralarından alimleri almak suretiyle kaldırır. Neticede, hiçbir alim kalmayınca da insanlar, cahilleri başa geçirerek, meselelerini onlara sorarlar. Onlar da, bilmeden fetva verdikleri için, kendileri sapıttıkları gibi, başkalarını da sapıklığa düşürürler.







Kitaplarımızda Geçen Büyük Günahlar (Yetmiş İki Büyük Günah) (Kartelalar - 34)



Büyük Günahlar (Yetmiş İki Büyük Günah)

A. İmanın Şartlarıyla İlgili Büyük Günahlar
İmanın şartlarıyla ilgili büyük günahlar, iman esaslarının uzantısı durumundaki yanlış ve bozuk inançlardır:
1. Allah'a şirk koşmak.

2. Falcılara, kahinlere, sihirbazlara, gâipten (:gaybden) haber verdiklerini iddia edenlere inanmak ve kapılmak.

3. Allah'tan başkasına yemin etmek.

4. Dininden dönüp mürted olmak.

5. Kur'an-ı Kerim'i ezberleyip unutmak; okumasını öğrendikten sonra unutmak.

6. Dünyaya muhabbet etmek/bağlanmak. Dünya muhabbetine düşüp âhireti unutmak, dinî vazifeleri terk etmek.

7. Hz. Peygamber (asm)'e yalan/hilaf (:gerçek dışı) söz isnad etmek, onun söylemediği bir sözü söylemek.

8. Hz. Peygamberc(asm)'in  ashabına/sahabeye dil uzatmak/kötü söz söylemek ve onlara sövmek.

9. Mukaddesata küfretmek, bunları alaya almak.
B. İslâm'ın Şartlarıyla İlgili Büyük Günahlar
İslâm'ın şartlarıyla ilgili büyük günahlar, İslâm'ın şartlarıyla ilgili olumsuz tutum ve davranıları hatırlatıcı ve açıklayıcı esaslardır:
10. Bir namaz vaktini kaçıracak kadar cünüplükten temizlenmemek; cünüp gezmek.

11. Vaktinden evvel ezan okumak ve namaz kılmak.

12. Beş vakit namazı vakitlerinde kılmayıp kazaya bırakmak.

13. Bir özür olmadığı halde, Ramazan orucu tutmamak, Müslümanların önünde oruç yemek.

14. Malının zekâtını ve mahsulünün öşürünü vermemek.

C. Helal-Haramla İlgili Büyük Günahlar
Yetmiş İki Büyük Günah'ın bir kısmı, inançtan uygulamaya helal-haram konularına dairdir:
15. Helalı helal bilip itikat etmemek; haramı/haram olanı, haram bilip itikat etmemek.

16. Erkekler ve kadınlar, şehveti tahrik edecek şekilde giyinmek.

17. Erkekler ipekli giyinmek, âlâyişli/gösterişli bir şekilde süslenmek.

18. Edep yerlerini/avret mahallini açmak, başkasına göstermek; başkasının avret yerine bakmak.

19. Kadınlar erkek elbisesi giymek; erkekler kadın elbisesi giymek; karşı cinse benzemeye çalışmak.

20. Karnı doyduktan sonra yemek/yemeğe devam etmek.

21. Şarap ve alkollü içkiler içmek; Keyif verecek (esrar, eroin gibi uyuşturucu) şey yemek-içmek.

22. Köpek artığını yemek.

23. Domuz eti ve yağı yemek.

24. Ölmüş hayvan (meyte:leş) eti yemek ve yedirmek.

25. Birbirine nişan almak/nişan dökmek (dövme yaptırmak gibi).

26. Faiz (riba) almak ve vermek, tefecilik yapmak.

27. Hırsızlık etmek.

28. Elin/başkasının malını zorla gasbetmek/cebren almak.

D. Ahlâkla İlgili Büyük Günahlar
Yetmiş İki Büyük Günah'ın önemlice bir bölümü güzel ahlâkın (ahlâk-ı hamîde) zıddı olan kötü ahlâkla (ahlâk-ı zemîme/rezîil) ilgilidir:
29. Anaya babaya asi olmak, onları dövmek.

30. Sıla-i rahmi terk/kat-ı rahim etmek; akrabalarla bağlantıyı kesip, onları ziyaret etmemek, varsa hâcetlerini görmemek.

31. Haset etmek.

32. Emanete hıyanet etmek.

33. Müslüman veya kâfir bütün insanlara hıyanet etmek.

34. Mü'minin, imana ve İslam'ın emirlerine itaate dair olan taraflarını alaya almak.

35. Küfür ve fuhuş sözler konuşmak.

36. Söz/laf taşımak, koğuculuk etmek (:nemîme).

37. Gıybet/dedikodu etmek.

38. Mü'min kardeşinin hatırını/gönlünü yıkmak/kalbini kırmak.

39. Namuslu kadınlara dil uzatmak/bir saliha/namuslu hatuna fahişe demek, namuslu kadınlara ait aile sırlarını yaymak.

40. Kadınlar, erkeklerinin yatağından kaçmak.

41. Avretler (:kadınlar) erinin ziyanına varmak/kocasından izinsiz ziyarete gitmek.

42. İki kızkardeşi birden nikâh altında tutmak

43. Ehlinin (karısının) oyluğunu (:avret ve mahrem yerlerini) anasının oyluğuna benzetmek (zıhar yapmak:Türkçede 'anam avradım olsun' demek gibi).

44. Ehlinin anasına sövmek.

45. Cahil kalmak; dinî vazifeleri, farzları, vacipleri, sünnetleri öğrenmeyip, cahillikte ısrar etmek. (Dünya ve âhiret işlerine ve dinine ait bilgileri -farzları ve haramları- öğrenmemek, cahillikten sakınmamak. Dinî hükümleri öğrenmeyenler, rahatlıkla haram işleyebilir).

46. Cahillik ne musibettir bilmemek (Bilmediğini bilmeyen de rahatlıkla harama düşebilir).

47. Ölçüyü ve tartıyı düzgün ve adaletli yapmamak, hileli yapmak.

48. Allah Teâlâ'nın azabından emin olmak/korkmamak; kurtuluşa ermiş özel kişilerden olduğu sanısına kapılmak.

49. Allah'ın rahmetinden ümit kesmek.

50. Zina etmek, meşru olmayan şehevi zevkler peşinde koşmak; kendine zina ettirmek.

51. Eşcinsel ilişkiye girmek (livâta etmek, sevicilik yapmak, kendisine livâta ettirmek).

52. Loğusa ve âdet halinde karısına yaklaşmak/cinsel ilişkiye girmek.

53. Mecburiyet olmadan/özürsüz elin/başkasının avretine (avradına)/karısına kızına şehvetle bakmak.

54. Kibirlenmek/tekebbür etmek(:büyüklük taslamak; kendini üstün görmek; tevazudan uzaklaşmak); Kibirlenip insanlara zulüm ve tahakküm etmek.

55. Haksız yere yetim malı yemek. (Nisa, 4/10)

56. Ölüm döşeğindeyken varisten/mirasçıdan mal kaçırmak.

57. Yalan söylemek,

58. Yalan/boş yere yemin etmek, çok çok yemin etmek.

59. Yalan yere/yalancı şahitlik yapmak; hak/doğru şahitliğe varmamak/gitmemek.

60. Canlı bir hayvanı ateşe atmak.

61. Cimrilik ve hasislik/nekeslik etmek (bul ve şuhh).

62. Yapılan iyiliği başa kakmak/Bir adama iyilik edip sonra başına kakmak.

63. Zorunlu olmayarak kahkahayla çok gülmek.

64. Tegannî etmek (ahlâksız şarkılar söylemek).

G. Günahlarla İlgili Büyük Günahlar
Yetmiş İki Büyük Günah'ın birkaçı, günah işler yapmakla ilgilidir:
65. Günah/küçük günah işlemekte ısrar etmek/Çok çok günahına musır olmak.

66. Harem-i Kâbe'de günah işlemek.

H. Toplum Hayatıyla İlgili Büyük Günahlar
72 Büyük Günah'ın son bölümü, toplumsal ve siyasî hayatla ilgilidir:
67. Ülülemre (devletin meşru yönetimine ve kanunlarına) itaat etmemek; devlete, amirlere isyan etmek.

68. Haksız yere, bilerek adam öldürmek.

69. İntihar etmek.

70. Harpte düşmandan korkup kaçmak; Allah yolunda cihadı terk etmek.

71. Rüşvet almak ve vermek.

72. Gücü yeten kimsenin münkeri/kötülüğü menetmemesi/engellememesi.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...