Şimdi bizim memlekette bi ara sempatik, sevimli esprili bi cumhurbaşkanı vardı, bilmiyorum, ben o zamanlar küçüktüm, aklımda öyle kalmış. Aklımda kaldığı kadarıyla Amerika’yı da seviyordu. Hatta bizi “tam bağımsız” küçük Amerika mı yapacaktı, ya da biz küçük Amerika olacağız mı demişti, hatırlamıyorum. Şu an internete de bağlı değilim bakamıyorum maalesef, siz bakarsınız artık. O yıllarda katma değer vergisi de hayatımıza girdi. Bir silah alışverişi bir fiş anlamına geldiği için silah almak hemen kolaylaştırıldı tabii. Hem küçük Amerika olacaksak silahsız olmaz yani, herkesin belinde olacak! Baksanıza yukarıdaki habere, silah bir Amerikalının anayasal hakkıymış. Onların anayasal hakkıysa biz de kanununu çıkarırız, ne de olsa anayasadaki hükmün bi küçüğü kanun, biz de küçük Amerika!
Neyse uzatmayalım. Cumhurbaşkanımız o zamanın emniyet müdürlerinden birine(Şükrü Balcı) Smith &Wesson marka bir silah hediye ediyor. Süleyman Demirel’in Uzanlara Uzi hediye etmesinden daha masum duruyor değil mi. Adam zaten polismiş, silah hediye edilebilecek biri değil mi? Bence değil işte. Silahtan hediye mi olur? Bakın sonra o silahla neler oluyor: Şükrü Balcı’nın oğlu Ertuğrul Balcı Gayrettepe’deki Discorium barda tartıştığı güvenlik görevlisi Nemci Akın’ı üç el ateş ederek öldürüyor, merhumun eşi de 2 aylık bebeğini düşürüyor.
Kimse özenmesin, çoluğunu çocuğunu da özendirmesin. Bunlar güzel şeyler değil.
Cumhurbaşkanımızın kendisi de silahlı saldırıya uğramıştı, sonra da altına benim de çekinmeden imzamı atabileceğim "Bilhassa belirtmek istiyorum; Allah'ın verdiği ömrü, O'nun isteğinden başka alacak yoktur, biz de O'na teslim olmuşuzdur." sözlerini sarf etmişti. Evet, O’nun isteğinin dışında kimse can alamaz ama, canların haksız yere alınmasına vesile olmak da hoş bir durum olmasa gerek. Silah hobi olsun diye alınacak, keyif için kullanılacak, hele ki keyfe keder hediye edilecek bir şey değildir. Artık biraz bazı şeyleri düşünelim öyle hareket edelim.
mademir.com