18.2.12

Peygamberimizin(s.a.v.) Kabr-i Şerif'i

İnternet sitelerinde, Peygamber Efendimiz (a.s.m.)'in kabri, diye dolaşan resim gerçek mi?

Yazar: Mehmet Paksu 2009-04-29
Peygamberimizin türbesi Yeşil Kubbe'nin altında bulunuyor. Peygamberimizi ziyaret için Medine'ye gidenler, Peygamberimizin huzurunda dururlar. Ona salat ü selam okurlar. Baktıklarında gördükleri "Şebeke-i Saadet" olarak bilinen Peygamberimizin türbesinin önündeki altın rengindeki parmaklıklardır. 

Parmaklıklardan biraz içeri doğru baktıklarında ise Hücre-i Saadetin dış kısmında yukarıdan aşağı doğru sarkıtılmış olan Kelime-i Tevhid motifli yeşil bir örtü görürler. Bu örtü Hücre-i Saadetin üç cephesinden de görülür. Bundan başka bir şey görmek mümkün değildir.

Hücre-i Saadete girmek için doğu tarafında küçük bir kapı vardır. Bu kapı sürekli kapalıdır. Buranın anahtarı özel görevlilerde bulunur, onlar da ara sıra oranın tozunu almak için girerler. Başka bir şekilde hiç kimsenin girmesine izin verilmez.

Şu anda Peygamberimizin, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in metfun bulunduğu mekân Hz. Aişe Validemizin yaşadığı kendi odasıydı. Hz. Ömer'in defninden sonra, Hz. Aişe mezarlarla arasına bir duvar örüyor. Mezarlar şöyle sıralanıyor. En önde Peygamberimizin mezarı, Peygamberimizin mübarek ayak hizasından biraz geride Hz. Ebu Bekir'in mezarı, onun ayakucu hizasından biraz geride de Hz. Ömer'in mezarı yer alıyor. 

Hz. Aişe, Efendimizin kabrinin üzerine yağmur damlası ve bir parça da güneş girmesi amacıyla üstten bir pencere açtırıyor. Emevi Halifelerinden Ömer bin Abdülaziz döneminde bir sel geliyor ve duvarı yıkılıyor. Halife, mezarların etrafını taş duvarla kapatıyor, üstteki pencereyi de muhafaza ediyor.

Peygamberimizin mübarek cesedini kaçırmak için Medine'ye gelen iki yabancının faaliyetlerini haber alan Selçuklu Atabeklerinden Nureddin Mahmud Zengî, her üç mezarın çevresine çok yüksek bir duvar örüyor, temeline de kurşun döktürerek sağlamlaştırıyor.

Daha sonra Memluk Sultanlarından Kayıtbay, Hücre- i Saadetin üzerine mavi renkte bir kubbe yaptırıyor. İleriki yıllardaOsmanlılar döneminde kubbede görülen çatlamalar üzerine Sultan II. Mahmud, kubbeyi yeniden tamirden geçiriyor ve yeşile boyatıyor. O günden bugüne kubbe yeşil olarak korunuyor. Kubbenin üzerindeki küçük pencere bu esnada da korunuyor.

Otuz yıldır Medine-i Münevvere'de yaşayan, Medine hakkında geniş araştırmaları bulunan yakın bir dostumdan aldığım bilgiye göre, Osmanlılardan sonra 20. yüzyılın başlarında Yeşil Kubbe temizlenirken, o küçük pencereden aşağıya bir güvercinin ölüp düştüğü fark ediliyor.

O sıralar çok zayıf Sudanlı âma bir zatı o pencereden iple aşağıya sarkıtıyorlar. Bu zat aşağı iniyor, güvercin ölüsünü alıp çıkartıyor. Hücre-i Saadet'in bakımı ile görevli ağavatlardan 120 yaşında vefat eden Şeyh Abdüsselam'ın ve 400 sene kadar Mescid-i Nebevî'nin müezzinliğini yapan ailenin temsilcilerinden, geçen sene vefat eden "yanık sesli müezzin" olarak bilinen Abdülaziz el-Buharî'nin de teyit ettiği bilgilere göre, Peygamberimizin ve diğer iki sahabinin mezarlarının etrafı bir karış kadar yüksekliğinde taşlarla çevrili, üzerleri de kırmızı renkte kumla kaplı olarak bulunuyor. 

Ama mezarların olduğu yere hiçbir şekilde girmek mümkün değil. Çünkü dört bir tarafı duvarla örülü olduğu için herhangi bir kapısı bulunmuyor. Bütün bu bilgilerle birlikte gerçek anlamda o mübarek mekanın şekli ve mahiyeti bir sır olarak muhafaza ediliyor. Dolayısıyla farklı yerlerde görülen ve Peygamberimize ait olduğu söylenen o sanduka şeklindeki renkli mezarların Peygamberimizin mezarı ve türbesiyle bir ilgisinin olmadığını belirtelim.

Mehmet Paksu


Peygamberimizin Güzel Ahlakı yazısı için tıklayın.

13.2.12

Namazda Kıraat - Dikkat Edilmesi Gereken Bir Farz

Namazda kalbden okuma konusu: 

Sual: 
Namazda, dudaklarını hiç oynatmadan, kalbden okumak da caiz olur mu?
CEVAPHayır, Hanefi’de caiz olmaz. Namazın farzlarından biri de, kıraattir. Kıraat, kendisi işitecek kadar sesli okumaya denir. Kendi işitmezse, o kıraat olmaz. Böyle kılınan namaz, sahih olmaz. Çok kimse, bunu bilmedikleri için, dillerini oynatmadan, okuduklarını duymadan namaz kılıyorlar. Namazları sahih olmuyor.


Kıraat farzdır
Sual: 
Namazda kıraat farzını yerine getirmek için, Fatiha ile bir zamm-ı sure mi okunur?
CEVAPHayır. Kıraat Kur’an okumak demektir. Fatiha veya zamm-ı sureden biri okununca, kıraat farzı yerine gelmiş olur. Fatiha ve zamm-ı sure okumak vacibdir. Diğer mezheplerdeyse, Fatiha okumak farz, zamm-ı sure okumak sünnettir.

Sual:
 Hasta olduğu için veya ağza koyduğu ilaçtan dolayı namazda sure ve duaları okuyamayan, ne yapar?
CEVAPBöyle sebeplerle okuyamayan, okumadan kılar. (Halebî-yi kebir)


Bir ayet:

"Namazı dosdoğru kilin, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin!" (Bakara Suresi Ayet 43)

Evet, bir kılmak var, bir de dosdoğru kılmak var. Allah kusurlarımızı affetsin, Allah bize kusurlarımızı giderme azmi ve gayreti versin, Allah azmettiğimiz işlerde başarı ve tevfik nasip etsin, bir günümüz bir önceki ile aynı olmasın hep daha ileriye hep daha ileriye gidelim inşallah, Allah'ın izni ve yardımıyla. Yapmadığımız eksiklerimizi yapalım, bilmediklerimizi bilelim araştırıp öğrenelim, ömür sermayemizi boşuna ve boş işlerle harcamayalım. Birbirimizi kırmak yerine yapıcı olalım, bir eksik gördüğümüzde bir açık yakalamış edasıyla değil de; bir gediği kapama gayreti ve iyi niyetiyle birbirimize yaklaşalım, Allah'ın rahmeti geniştir herkese yeter. Unutmayalım ki arkadan daha hızlı gelen yola önceden çıkmış olanı geçer, kimseyi incitmeyelim, incittiklerin gün gelip seni geçebilir, bunu unutmayalım, kibirden ateşten kaçar gibi kaçalım. Kibrin, neyin küçüğü olduğunu inşallah akıldan çıkarmayalım.

12.2.12

Unutulan Bir Sünnet Daha - Yemeğe Tuzla Başlamak

Unutulan Bir Sünnet Kaplama Mesh 'den sonra unutulan başka bir sünnet daha öğrendik, ondan bahsetmek istiyoruz.

Yemeğe tuzla başlamak ve yemeği tuzla bitirmek de unutulmuş sünnetlerdendir. Tabii unutmayan unutmuyor ama toplumun genelinde maalesef unutulmuş olduğunu üzüntüyle gözlemliyoruz.

Sünnetlere sarılmalıyız, unutulmuş sünnetlere daha da sıkı sarılmalıyız. Çünkü bir hadis-i şerifte mealen(anlamca) buyruluyor ki: 

"(Unutulmuş bir sünnetimi meydana çıkarana yüz şehid sevabı vardır.) [Hakim]"

Bir de şöyle bir kolaylık da var: tuza niyet edilerek (içerisinde tuz bulunduğundan) zeytin ya da ekmek yenilse de yine sünnete uyulmuş oluyor.

Bu konuda www.dinimizislam.com sitesinden aldığımız soru-cevap şeklindeki bir yazıyı aşağıda istifadenize arz ediyoruz:


Yemeğe tuzla başlamak

Sual: Yemeğe tuzla başlamak sünnettir. Sofrada tuzlu zeytin falan oluyor. Zeytinle başlasak sünnet yerine geçer mi? Böyle sünnetlere uymasak günah olur mu?
CEVAPEvet geçer. Hatta ekmekteki tuza niyet ederek bir lokma ekmek yemekle de bu sünnet yerine getirilmiş olur. Bu sünnetlere uyulmasa günah olmaz. Ancak bir sünnete uymak dünyadaki her şeyden daha kıymetlidir. Unutmazsak, imkanımız varsa sünnetlere uymaya çalışmalıyız. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Yemeğe tuzla başlamak ve bitirmek 70 hastalığa şifadır.)[R.Nasıhin]

Yemeğe tuz ile başlayıp tuz ile bitirmenin tıbben de çok faydalı olduğu bildirilmektedir. Her sünnette bir çok hikmetler vardır.

Sual: Doktorlar, üç zararlı şeyden birinin tuz olduğunu söylüyorlar. Bunun için yemeğe tuzla başlamanın sünnet olması yanlıştır. Çünkü Peygamberimiz sağlığa zararlı bir şeyi tavsiye etmez. Ayrıca, büyük hadis âlimleri Elbanî ile Abdülfettah Ebu Gudde, yemeğe tuzla başlamanın sünnet olmadığını bildirmişlerdir. Hâlâ tuzu bırakmayacak mıyız?
CEVAPBu iddialar, dinî yönden de, tıbbî yönden de ilmî [bilimsel] değildir ve yanlıştır.

Tıbbî yönden:
Tuz, un ve şeker için üç zararlı şey deniyor. Un zararlı olunca, ekmek de zararlı olur. Her şey gibi, un da fazla kullanılırsa zararlı olur. Tuz da böyledir. Doyduktan sonra yemek yemek, tıbben zararlı, dinen haramdır. Bu, ekmek yemek zararlı ve haram demek değildir. Fazlası zararlı demektir. Her şeyin fazlası zararlıdır. Tuz olmazsa insan sağlıklı olamaz. Vücuttaki tuz miktarı düşünce hâlsizlik, yorgunluk olur. Daha da düşerse epilepsi nöbetlerine yol açar. Kalb çalışması zorlaşır. Sinir iletimi etkilenir. Tuzun sayılamayacak kadar faydası vardır.

Bir de tuzun içine zararlı başka şeyler konursa elbette zararlı olur. Mesela rafine tuz zararlıdır. Rafine tuz zararlı diye, diğer doğal tuzlara da zararlı demek yanlıştır. Çok tuz zararlıysa da, az tuz zararlı değildir. Tıp yetkilileri diyor ki:

Rafine tuz sağlığa zararlıysa da, ihtiyaç kadar kullanıldığı takdirde, doğal tuz yani kaya tuzu veya deniz tuzu çok faydalı ve şifa kaynağıdır. Himalaya tuzu daha iyidir. Tuzun bazı faydaları şöyledir:

Tuz, vücudun asit - baz dengesini korur.

Vücudun elektrolit dengesini sağlar.

İdrar oluşumunu sağlar. İdrar oluşmazsa, metabolizmanın tehlikeli olan son ürünleri dışarı atılamaz.

Tuz antiseptik, yani mikrop öldürücüdür.

Tuz dile dokunduktan sonra, tükürük bezleri hemen çalışmaya başlar. Salgı yayar. Bu salgı, hazım için önemlidir, hazma yardım eder ve kolaylaştırır. Yemeğe tuzla başlanırsa, beyin tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde, midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşur ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önler. Yemeği tuzla bitirince de, yine hazım için lüzumlu olan salgı salınır. Bu önemli salgı, sadece tuzla çıkar.

Tuz yemeklerimize, bazı gıdalara tat verir. Tuzsuz yemekler saman gibi olur.

İyotlu tuz: İyotlu tuz önemlidir. İyot, boynumuzda bulunan tiroit bezinden hormon salgılanması için çok önemli olan bir mineraldir. Vücudumuzun gelişmesini beyin ve sinir sistemimizin çalışmasını, aktivitelerimizin ve vücut ısımızın sürmesini sağlayan tiroit bezi hormonlarının yapımı için iyot gereklidir. Ülkemizin büyük bir bölümünde sudaki iyot yetersizdir. Vücudumuz için bu kadar önemli olan iyot yeterli alınmadığından çeşitli hastalıklar oluşur.

Gebelikte iyot eksikliği, anne karnındaki bebeğin, hem beyin hem de beden gelişimini olumsuz etkilediği gibi, düşüklere, ölü doğumlara, bebeğin özürlü doğmasına, bebeklerde zekâ geriliğine ve cüceliğe sebep olur.

Çocukluk döneminde iyot yetersizliği bedeni ve zihni gelişme geriliğine sebep olur.

Yetişkinlerde iyot yetersizliği guatrın yanı sıra beden ve zihin fonksiyonlarında dengesizliklere ve bozukluklara da yol açar.

İhtiyaç kadar kullanılan iyotlu tuz, sağlığa zararlı değildir ve yan etkisi de yoktur.

Dinî yönden:
Mezhepsiz Elbani ile Ebu Gudde ve onlara uyan bazı mezhepsizler, yemeğe tuzla başlamanın sünnet olmadığını söylüyorlarsa da, bu iddiaları, muteber fıkıh kitaplarına aykırıdır. Mesela kıymetli bir fıkıh kitabı olan (Fetava-i Hindiyye)’de, (Yemeğe tuzla başlayıp, tuzla bitirmek sünnettir. Hulâsa'da da böyledir) buyuruluyor. (Tatarhaniyye)fetva kitabında yemeğe tuzla başlamanın sünnet olduğu bildiriliyor.

Hindiyye’de, Hulâsa’da, Tatarhaniyye’de böyle açıkça yazarken mezhepsizlerin sözlerinin ne kıymeti olur ki?
(Yâ Ali, yemeğe tuzla başla, çünkü tuz yetmiş hastalığa şifadır)hadis-i şerifi, (Tarikat-i Muhammediyye şerhi Berika), (Şir’a-tül islam şerhi), (Tıbbın Nebi), (Rıyad-ün nasıhin), (Menâkıb-i çihâr yâr-ı güzîn), (S. Ebediyye) ve (Miftah-ül cennet) kitapları ile daha başka birçok muteber kitapta bildirilmektedir.

Ömer Nasuhi Bilmen Hoca da, yemeğe tuzla başlayıp tuzla bitirmenin, sünnet olduğunu kitaplarında bildirmektedir.

Yemeğe tuzla başlamanın, sünnet olduğunu bildiren kitapların yanlış olduğunu söylemek, eski âlimleri, eski kitapları kötülemek olur. Eski âlimleri suçlamak moda hâline gelmiştir. Her gün, TV’lerde, dinin bir hükmü sorgulanmaktadır. Eski âlimlerin cahil olduğu iddia edilmektedir. Âhir zamanda böyle şeylerin olacağını Peygamber efendimiz mucize olarak bildirmiştir. Bir hadis-i şerif şu mealdedir:
(Âhir zamanda, sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacaktır.) [İbni Asakir]

Bugün hemen her konuda, eski âlimlerin bildirdiği hususlar, birer birer kötülenmektedir. Bunları görüp de, imkânı olanın susması helâl olmaz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bu ümmetin, son zamanlarında gelenleri, önceki âlimleri kötülediği zaman, ilmini gizleyen, Allah’ın indirdiği Kur’anı gizlemiş olur.) [İbni Mace, İbni Adiy, İbni Asakir]

Kur'anı gizlememek için, eski âlimleri kötüleyenlere karşı duyarlı olmalı, Ehl-i sünnet bilgilerini her yere yaymaya çalışmalıdır.

Unutulan başka bir sünnet için ayrıca bakabilirsiniz:

Unutulan Bir Sünnet Kaplama Mesh 


Allah bizleri unutulan sünnetleri yaşayan ve çevresini de yaşamaya teşvik edenlerden eylesin.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...