Atatürk'ün Bursa Nutku olarak bilinen nutkun Atatürk'e ait olup olmadığı tartışmalı bir konu. Buraya bakabilirsiniz. Bende nutuğun Atatürk'e ait olmadığı, en fazla buna benzer şeyler söylemiş olsa bile yıllar sonra sözlerinin "makyajlanarak" "piyasaya" sürüldüğü gibi bir izlenim oluştu. Elbette ben bir tarihçi ya da otorite değilim, bende oluşan duyguyu aktarıyorum sadece. Bu noktada durup şöyle bi geriye baktığımda açıkçası hayal kırıklığına uğruyorum. Demek ki birileri bizi temeli sağlam olmayan bir takım metinlerle bir yerlere kanalize etmeye çalışmış.
Bende zamanında çok güçlü duyguların uyanmasına neden olan bu metnin aslında tartışmalı, tartışmanın da ötesinde şaibeli olduğunu görmek şu anda kendimi inanılmaz derecede kötü hissetmeme neden oldu. Resmen bu metinle insanlar gaza getirilmeye çalışılıyor. Burnuma toplum mühendisliği kokuları geliyor.
Artık "Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba atılmış" diyerek, aslını astarını bilmeden sokaklara dökülmeyelim, dedikodularla, kaynağı belli olmayan söylemlerle galeyana gelmeyelim, birilerinin ucuz oyunlarının saf oyuncusu olmayalım. (Bakın: 6-7 Eylül olayları ve Oktay Engin)
Okuyalım, araştıralım, düşünelim, ondan sonra bir yargıya varalım. Zannediyorum ki Atatürk'ün anladığı Türk gençliği de hemen galeyana gelen değil, aklını kullanan, fikri hür, vicdanı hür, tam bağımsız Türk gençliğidir.
İşte Tartışmalı Nutuk:
Türk genci, inkılâpların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve inkılâpları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, ‘Bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır’ demeyecektir. Hemen müdahale edecektir.
Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘Polis henüz inkılâp ve cumhuriyetinin polisi değildir’ diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Yine düşünecek, ‘Demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım’.
Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber bana, İsmet Paşa’ya, Meclis’e telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayırılmasını istemeyecek. Diyecek ki: ‘Ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebepleri ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir.’
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği.
Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘Polis henüz inkılâp ve cumhuriyetinin polisi değildir’ diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Yine düşünecek, ‘Demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım’.
Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber bana, İsmet Paşa’ya, Meclis’e telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayırılmasını istemeyecek. Diyecek ki: ‘Ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebepleri ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir.’
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder