26.10.11

Şehit Kimdir, Şehitlik Mertebeleri Nelerdir?

www.sorularlaislamiyet.com sitesinden şehitlikle ilgili bir yazıyı burada paylaşmak istiyorum. Açıklayıcı bir yazı. Son günlerde hem terörden hem de depremden şehitler verdik, bunların ne tür şehitler olduğunu, mertebelerini aşağıdaki yazılardan öğrenebiliriz. Aşağıdaki yazıya ek olarak, konunun daha iyi oturması adına yine aynı siteden bir makale alıntısı daha yaparak aşağıdaki makalenin hemen sonuna bir yazı daha var.


1. Şehid Kimdir?


Allah yolunda canını feda eden bir Müslümana şehid denir.


Şehidlik, İslâm'da en büyük mertebedir. Şehidlerin Allah katında kadir ve kıymetleri pek yücedir. Âhirette en büyük rütbenin peygamberlikten sonra şehidlik olduğu belirtilmiştir. Bunun içindir ki, şehidlerin bütün günah ve kusurları Allah tarafından afvedilmektedir.
Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri "Ölürsem şehidim, kalırsam gazi!.." inancıdır. Bu durum, ayette "iki güzelden biri" şeklinde ifade edilmiştir. (Tevbe, 9/52) Yani, mü´min için savaşta iki güzel neticeden biri vardır: Ya galip gelecek, ya şehit olacaktır. (İbnu Kesir, IV, 102; Nesefi, II, 130)


Halid b. Velid´in İran komutanına söylediği şu sözler, şehitlik kavramının Müslümanlara neler kazandırdığını gösteren güzel bir misaldir:
"Sizin, hayat ve şarabı sevdiğiniz kadar, ölümü seven bir orduyla size geldim." (Abdü rabbih, s., 387)
Şüheda hayatı, ruhani bir hayat, daha doğrusu hakiki bir hayattır. (Yazır, I, 547) "Şehit kendini hayatta bilir." (Nursi, Hutbe-i Şamiye, s., 122) Ölümün acısını hissetmeden, kendini daha güzel bir alemde bulur.


Hz. Peygamber (asm), Uhud´da hayatını kaybeden yetmiş şehitle ilgili olarak şunu bildirmiştir:



"Kardeşleriniz Uhud´da şehit olunca, Allah onların ruhlarını yeşil kuşların cevfine koydu. Cennetin nehirlerinden içerler, meyvelerinden yerler. Arşın gölgesinde asılı altından kandillerde yerleşirler. Yiyecek, içecek ve istirahatlerinin güzelliğini görünce "Keşke, derler Cennette hayatta olup, rızıklandırıldığımızı biri dünyadaki kardeşlerimize haber verse. Ta ki, cihaddan geri kalmasınlar, savaş esnasında kaçmasınlar." Cenab-ı Hak, "Sizin bu halinizi onlara ulaştıracağım." der ve şu ayetlerle bildirir." (Ebu Davud, Cihad, 25)
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler, Allah´ın lütfundan kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde, Rableri katında rızıklandırılırlar. Arkalarından gelecek olanlara şunu müjdelemek isterler: Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar üzülmezler. Allah´tan bir nimeti ve lütfu ve Allah´ın mü´minlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelemek isterler.” (Al-i İmran, 3/169-171)
2. Şehîd-i Kâmil Kime Denir?


Hem dünya hem de âhiret itibariyle şehid sayılan kimselere, şehîd-i kâmil denir. Bunlar muharebede öldürülenler, yahut âsiler, eşkıyalar, anarşistler veya evinde hırsızlar tarafından gadren ve zulmen öldürülen kimselerdir. Bir Müslümanın şehîd-i kâmil sayılabilmesi için altı şart lâzımdır:


1. Müslüman olmak.


2. Akıllı olmak.


3. Bâliğ olmak.


4. Cünüp olmamak, hayız ve nifas hâlinde bulunmamak.


5. Vurulmanın akabinde hemen ölmüş olmak. Vurulduktan sonra, ölmeden önce, yeyip içer, tedavi görürse, vurulduğu yerden başka tarafa taşınırsa veya üzerinden bir namaz vakti geçecek kadar yaşarsa, kâmil şehidlik kısmından çıkar. Uhrevî şehîd olur.


6. Öldürülmüş olmasından dolayı, öldüren kimseye kısas icab etmek. Yani, kasden öldürülmüş olmak. Hatâen öldürülme durumlarında, katile kısas vâcib olmadığı için, maktûl şehîd-i kâmil kısmına girmez.
Şehîd-i kâmiller, yıkanmadan kanlı elbiseleri ile gömülürler. Hz. Ömer (ra) ile Hz. Ali (ra) de bu şartlardan biri bulunmadığı için yıkandılar; Hz. Osman (ra) ise, yıkanmadan gömüldü.


3. Şehîd-i Uhrevî Kime Denir?


Dünya itibariyle şehid sayılmayan, yani, yıkanıp kefenlenmiş olarak gömülen, fakat âhirette şehid muamelesi gören kimselere şehîd-i uhrevî denir. Şehîd-i kâmil olmanın şartlarından birini kaybeden kimseler, bu kısma girerler.


Bundan başka şu kimseler de âhiret şehîdi sayılır:


* Suda boğulanlar.


* Ateşte yananlar. (İbnu Mace, Cihad, 17))


* Enkaz altında kalanlar.


* Veba gibi bulaşıcı bir hastalıktan ölenler.


* Sıtma gibi ateşli hastalıktan ölenler.


* İlim yolunda ölenler.


* Ciğer hastalıklarından ölenler.


* Doğum sırasında veya lohusa iken ölen kadınlar.


* Baş ağrısından ölenler.


* Karın ağrısından ölenler.


* Ailesinin nafakasını helâlinden kazanmak için çalışırken iş kazasından ölenler.


* Cuma gecesi ölenler.


* Gurbet ilde vefat edenler.


* Akrep, yılan sokması gibi sebeblerle vefat edenler... (Savaş dışındaki şehîdler hakkında hadisler  için bakınız: Buhârî, Ezan, 32, Cihâd, 30; Müslim, İmâre, 164; Tirmizî, Cenâiz, 65, Fedâilu'l-Cihâd, 14; Ahmed b. Hanbel, I, 22, 23, II, 323, 325).)


4. Şehîd-i Hükmî veya Şehîd-i Dünyevî Kime Denir?


Bunlar münafıklardır. Bunların kalblerinde bulunan nifak emaresini sadece Cenâb-ı Hak bildiği için, dünya itibariyle şehid muamelesi yapılır. Çünkü bunlar, dış görünüşleri itibariyle Müslümanlardırlar, fakat kalbleri itibariyle kâfir...


5. Şehidlerle İlgili Bâzı Hadîs-i Şerîfler:
"Malını müdafaada öldürülen şehiddir, ırz ve nâmusunu müdafaa ederken öldürülen şehiddir, nefsini müdafaada öldürülen şehiddir..."
"Şehidleri kanları ile sarın. Zira Allah yolunda açılan bir yara kıyâmet günü mahşere geldikte, o yara, rengi kan rengi, kokusu misk kokusu olarak kanar..."
"Şehidler cennetin kapısında, nehrin parlak zinetinde, yeşil çadırdadır. Sabah - akşam rızıkları Cennetten onlara gelir."
"Ma'rûfu emr ve münkeri nehiyden dolayı katledilen şehiddir."
"Kim cuma günü vefat ederse şehiddir."
"Kim hayvanından düşüp ölürse o kimse şehiddir."
"Suda boğulan şehiddir, ateşte yanarak ölen şehiddir, gurbette garip ölen şehiddir, zehirli hayvan sokmasından ölen şehiddir, karın ağrısından ölenler şehiddir, bina yıkılıp altında kalarak ölen şehiddir, evinin üstünden (damdan) düşerek boynu kırılıp ölen şehiddir, üzerine büyük taş düşüp ölen şehiddir..."
"Din kardeşini müdafaada katlolunan şehiddir, mâsum olan komşusunu savunurken öldürülen de şehiddir..."
"Şehidin borçtan başka bütün günahları mağfiret olunur." (Müslim)
Bâzı âlimler denizde şehid olmanın, kul borcuna dahi keffaret olacağını ileri sürmüşlerdir.
"Şehid, ehl-i beytinden (aile ve akrabasından) yetmiş kişiye şefaat eder, şefaati kabûl edilir."(Ebû Dâvud, Tirmizî).
"Kıyâmet gününde üç sınıf şefaat edecek: Peygamberler, sonra âlimler, sonra şehidler..." (Tâc)
Şehid olan insanların kul hakkı dışındaki bütün günahları affedilir. Şehid olmak, herkese nasib olmayan büyük bir şereftir ve mü'minler için mükemmel bir nimettir. Güzel bir şekilde yaşamak, ondan sonra Allah yolunda O'nun rızası için şehid olmak, her mü'minin hayal ettiği bir mutluluktur. İmân sahibi olan insanın böyle bir şuur ve düşünce ile yaşaması, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) tarafından ne kadar güzel bir şekilde övülmüştür!..:
"Şehid olmayı Yüce Allah'tan samimi olarak dileyen kimseyi, Allah, rahat yatağında vefat etse bile, şehidlerin derecesine eriştirir." (Müslim, İmâre, 156, 157; Ebû Davud, İstigfâr, 26; Neseî, Cihâd, 36; ibn Mâce, Cihâd, 15).

----------------------------------------------------------
www.sorularlaislamiyet.com adresinden bir başka makale:
-----------------------------------------------------------

Şehit, dinî anlamda, Allah rızası için, O'nun yolunda canını fedâ eden Müslümana verilen isimdir. Ona bu ismin verilmesinin sebebi, cennetlik olduğuna şahitlik edilmiş olması veya onun Yüce Allah'ın huzurunda yaşıyor bulunması, yahut ölümü sırasında meleklerin hazır bulunması, yahut da ruhunun doğrudan doğruya Daru's-Selâm'da (Cennet'te) bulunması veya Allah tarafından çeşitli mükâfatlarla mükâfatlandırılmış olmasıdır.

Şehid olmada ölçü, Allah'ın rızasıdır. Allah rızası için mücâdele eden, O'nun adını yüceltmek için çaba sarfeden, cihâd içinde bulunuş ve bu yolda canını veren de, şehid olmuş olur.

Hanefî Mezhebi âlimlerinin görüşlerinin istikametinde, şehîdleri üç kısma ayırmamız mümkündür:

1. Dünya ve âhiretin şehîdi:
 Kâfirlerle savaştığı sırada, düşman tarafından öldürülen veya asiler, yol kesen soyguncular tarafından öldürülen yahut evine giren hırsızların ağır bir cisim veya kesici bir alet kullanarak öldürdükleri kimsedir. Savaş alanında yaralı bulunan, yaralarından, göz veya kulağından kanlar akan ve bu durumda vefât eden kişi de, bu kısım şehîdlerdendir. Mal, can, namus ve benzeri müdafaalarda, zulüm ve haksızlıkla, suçsuz yere öldürülen kişi, kimin tarafından öldürülürse, öldürülsün, bu şehîdlerden sayılır. Müslüman, âkil, baliğ olduğu halde, hayız, nifas ve cünüplükten temiz olarak şehîd olanlar yıkanmaz, kefenlenmez, kanları ve elbiseleriyle gömülürler. Ancak onların üzerindeki kürk, palto, parke, silah, mest ve benzeri fazlalıklar çıkarılır. Yıkanmadan gömülmeleri, Hz. Muhammed (s.a.v)'in: "Onları kanlarıyla gömün" (1) şeklinde hadisine dayanmaktadır. Bu kısım şehîdlerin her birine, "hükmî şehîd" denir. Bu kısma giren şehîdler, elbiseleriyle gömülünce, elbiseleri onlar için kefen sayılır. Vücutlarının her tarafı elbiseleriyle örtülür. Elbiseleri vücutlarını örtmek için yetmezse, başka bir şeyle örtülmeleri temin edilir.

2. Âhiretin şehîdi: Bir kısım şehîdler de, yalnız âhiret hükmü bakımından şehîd sayılırlar. Hata yoluyla öldürülen ve varislerine diyet verilmesi gereken kimse ile savaş veya asilerle çatışma sırasında yaralanıp da, çatışma bittikten sonra bir tarafa çekilerek yiyip içtikten, konuştuktan veya uyuduktan yahut ilaç kullandıktan yahut da aklı başında olarak üzerinden bir namaz vakti geçtikten sonra vefât eden Müslüman gibi...

Âkil ve baliğ olmayan yahut hayızlı, nifaslı veya cünüp iken şehîd olanlar da, bu kapsama girmektedirler.

Bunlar diğer ölüler gibi yıkanır, kefenlenir ve namazı kılındıktan sonra gömülürler.

Bir de, yanarak ölen, suda boğulan, göçük, çığ, toprak veya bina altında kalan, vebâ gibi salgın hastalıklardan vefât eden veya akrep sokmasından ölen, gurbette veya ilim yolunda ya da cuma gecesinde vefât eden Müslümanlar da bu hükümdedir. Doğumdan vefat eden kadın da böyledir. Hz. Muhammed (s.a.s)'in bu kısma giren, savaş dışındaki şehîdler hakkında söylemiş olduğu hadisler vardır.(2)

3. Dünya şehîdi: Kalbinde Allah rızasını taşımayan, başka duygu ve düşüncelerle hareket eden riyâkâr ve gösteriş ehli münafıklar, Müslümanlarla beraber savaşa katıldıkları zaman, kâfirler tarafından öldürülürlerse, dünya hayatında şehîd muamelesine tabi tutulurlar. Bunlar da "hükmî şehîd" sınıfından kabul edilir, yıkanmaz, cenâze namazları kılınır ve elbiseleriyle gömülürler. Fakat, yukarıdaki hadislerde ifâde edildiği gibi, Allah onların kalbini bilir. Âhirette kendilerine herhangi bir mükâfat yoktur. Cehennem ateşi ile cezalandırılırlar. Böyle insanların gerçek yüzünü Allah bilir. İnsan olarak bizler, tam manasıyla bilemeyiz. Onların hakkında, dış görünüşlerine, hal, hareket ve davranışlarına göre hükmederiz.(3)

Hz. Muhammed (s.a.s)'in zamanından günümüze kadar, çok sayıda insanlar, Allah rızası için, Tevhid mücâdelesi için, Allah'ın adını yüceltmek ve emrini hakim kılmak için canını verip şehid oldu. Bunların başında Yasir ve hanımı Sümeyye gelmektedir. Ammar b. Yasir'in babası Yasir, bir köle idi. Bir cariye olan Sümeyye ile evlendirilmişti ve bu evlilikten Ammar dünyaya gelmişti. Bu mütevazi ailenin fertleri, hep beraber Müslüman olmuşlardı. Bekir oğulları, bunların üçünü de azad etmişlerdi. Müşrikler onlara çok eziyette bulundular. Yasir ve hanımı Sümeyye, müşriklerin zulmü neticesinde şehid olmuşlardı. Ammar anasız ve babasız kalmıştı. Hz. Muhammed (s.a.s), onlara dua etmişti. Yasir ilk erkek ve hanımı Sümeyye ilk kadın şehid olmuştu. Bu şehidlik kervanı, herhangi bir yer veya zamanda noktalanmadı ve noktalanmayacak, kıyâmete karar devam edecektir.(4)
 
Kaynaklar:(1)  Neseî, Cenâiz, 82, Cihâd, 37; Ahmed b. Hanbel, III, 299, V, 431.
(2)  Buhârî, Ezan, 32, Cihâd, 30; Müslim, İmâre, 164; Tirmizî, Cenâiz, 65, Fedâilu'l-Cihâd, 14; Ahmed b. Hanbel, I, 22, 23, II, 323, 325.
(3)  İbn Abidin, Reddu'l-Muhtar, Mısır tsz. I, 848 vd; el-Meydanî, el-Lubâb, İstanbul, tsz, I, 135 vd; Abdurrahman el-Cezirî, Kitabu'l-Fıkhi ala'l-Mezahibi'lArbaa, Mısır, tsz. I, 527 vd.
(4) es-Suheylî, er-Ravdu'l-Ünf, Kahire, 1965, III, 201, 220; İbn İshâk, es-Sire, mad. 239, 240; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, V, 3131.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...